Geçmişte yaşadıklarımız, gelecekteki yaşayacaklarımız…Hani derler ya geçmişe mazi geleceğe niyazi derler diye. İşte aslında o diyenlere sormak lazım, geleceğini neye göre planladın, gelecekte neye göre karar aldın diye.Düşündüğün herşeyin gerçek olduğunu sanmak. Belki de budur bizi karar alırken uzun uzadıya uğraştıran, ”eyvah yoksa tekrar bu olacak mı?” diye düşündüren.Önyargılar kararlarımızı etkilemiyor değil. Her ne kadar biz karar alırken ”hayır sadece yalın düşünüyorum, kesinlikle başka şeylerden etkilenmiyorum.” desek de illa ki feyz aldığımız, ya da olumsuz intiba aldığımız şeyler bunda rol oynuyor.Önyargıda bulunmadan evvel belki de bir 5 saniye düşünüp ona dayanarak düşüncemizi şekillendirmemiz daha doğru olacak gibi. 5 saniyelik hızlı bir doğru yanlış muhakemesi, belki de bizi daha sağlıklı karar almaya itebilecek.Önyargı oluşumunda temelin inançta yatan doğru yanlış oluşumları olduğunu düşünen ben, bu düşüncemin içine sosyal etkenleri de ekleyebilrim.
Neden inanç dedim?Mesela İslam dininde örtünmek kadınlarda farz kılınmıştır. Falanca semtte falanca sokakta başı açık yürüyen bir kadına, karşıdan gelen başörtülü bir kadının ”şuna bak başı açık, bu namaz da kılmıyordur şimdi” diye düşünme olasılığı vardır. Dikkat edin sadece olasılık diyorum. Bu olasılığı yaratan önyargıdır. Nerden biliyorsun belki o senden fazla namaz kılıyor? Nerden biliyorsun belki senden daha iyi ve dürüst biri?Neden sosyal etken dedim? Mesela yolda yürürken bir kulağı küpeli, kolu dövmeli bir genç görürüz. Hemen etiketleyebiliriz olumsuz şekilde. Ama o insanın içini bilemeyiz, eylemlerini, hayat tarzını bilemeyiz. Hakkında tahminde bulunurken, o kişiyi tanıyarak bunu yapmamız daha yerinde olacaktır.Bu ve bunun gibi olaylara biraz daha dingin, aceleci olmayan ve düşünen bir kafa ile yaklaşmamız, beşeri ilişkilerde huzuru artıracaktır.
yorumlar
Hassas bazı konular var ama bunları değerlendirirken iyi araştırmak gerek.
önyargılı insanlar daima kaybetmeye mahkumdur…
katılıyorum..sorup soruşturmadan hareket etmek zararlı.
Geçmişte bazı konularda önyargılı düşünmüştüm,tam ona göre hareket edecegim zaman olayın gerçek yüzü ögrendigimde kendimden utanmıştım..Birini azarlamadan önce olayın içyüzünü ögrensek daha iyi olur,yoksa mahçup olabiliriz..
yo yo yo, hic oyle dusunmuyorum.Onyargili ya da yargisiz dusundugumuzu soyleyelim, sonra tartisalim, sonra fikirlerimiz gelissin, sonra degissin..
Ön yargılı olmak insani bir duygudur..aslında yararlıdır, bir nevi insani kalkanınızdır.. pbk ya katılıyorum, değişecekse zaten değişir.eğer rasyonel bir akıl yürütmeyi becerebiliyorsanız tabi..
ön yargı ön hazırlıktır…karşındaki melekde olsa bir gün mutlaka b. ku çıkacaktır!
vay onyargıyı savunan bile varmıs.. 🙂
Ön yargı dediğimiz şey, bir anlamda geçmiş deneyimlerin iz düşümleridir.Örtünme ile ilgili verdiğin örnek de mantıksız geldi bana. Çünkü; neden örtündüğünü tam anlamıyla bilen bir kadın gıybetten de uzak duracak inanca ve ilimsel yeterliliğe sahiptir. Aksi bir durum salt şekilsel bir vizyondan başka bir anlam taşımaz.Kolu dövmeli, kulağı küpeli kişi üzerinden verilen örnek üzerine ise; dövme konusunda dini hükümler açıktır. Ve dahası; dövme, küpe v.s. görselliğe yönelik yapılan bir takım davranış formlarının materyalist bakış açısının ürünü olduğunu düşünüyorum. Bu konuda cevap bulamadığım sorular var mesela. İnsan neden kendi yalın benliğine bir takım nesneler ekleyerek toplumsal beğeni peşinde koşar? Topluma sunacağı daha başka şeyler yok mudur ki bir kaç parça eşyadan beğeni medet umsun? Dürüstlük dediniz… Dürüst bir insan olarak anılması yetmiyor mu ki; maddesel formlar dolayısı ile, küpeli ya da dövmeli biri olarak anılma, tanınma ihtiyacı duysun? Ya da bir kızın/erkeğin beğenisini kazanmak için, yüreğinde taşıdığı duygular yeterli değil mi ki; bedeninde birşeyler taşıma ihtiyacı duysun? Kısaca onlara yönelik eleştiriler, onların yaşamlarına, hayat tarzlarına değil, bu hayat tarzlarını doğuran zihniyetlerine yöneliktir.Toplumsal fenomenlere böyle bakmak ise; önyargı değil; bir dünya görüşüdür.
@hboztoprak , sorularım var demişsiniz o bahsettiğiniz şeylere sahip biri olarak ben yanıtlayayım, belki cevap bulmanıza katkısı olur
konuya vakıf olama nedeniniz herhalde kendi bakış açınızla insanların kendi için birşeyler yapmak isteyebileceğine anlam verememek, herkesin toplumsal yargılar ve düşünceler peşinde koştuğunu düşünmek olabilir. cinsel organına piercing taktıran bir insan kafayı sıyırıp sokaklarda çıplak gezmediği sürece kaba bir hesapla kaç kişiye cinsel organını gösterebilir ki bunun için bir sürü acıya katlansın. kaç kişi sizin mahrem yerlerinizdeki dövmeleri görür ki. bunu insanlara birşey ispatlama kaygısına yormak açıkçası bana o insan için üzülme hissi veriyor. kendi hayatında toplumsal normlar hakkında o kadar kaygılı ki hiç bir insanın kendisi için bişey yapamayacağını düşünüyor diyerek o insan için üzülmekten alıkoyamam kendimi.
şurası daha da kaygı verici yani ben memeleri göbeğine sarkmış bir kadın olsam ve silikon taktırsam bunu sırf bir erkeğin beğenisini kazanmak için yapıyorum kendime karşı zerre kadar saygım yok. ya da birinin beğenisini kazanmak için altın gibi kalbim yeterli 250kglık vücudumun hiç önemi yok.bence bu konulardaki sorularınızın en büyük cevabı şu; tüm insanlar sizin gibi olmayabilir ve kendilerini daha iyi hissetmek, yenilik yapmak, ya da sırf iş olsun diye bazı değişiklikler yapabilir ve bunu yaparken çevrenin etkisini hiç sallamayabilirler.
Öncelikli olarak; sorularıma gösterdiğiniz ilgi ve alakadan dolayı teşekkür ederim.Ben bu tür davranışları salt bireysel bir tercih meselesi olduğunu düşünmüyorum açıkçası. Keza mutluluğu, yaptırdığı bir dövmede ya da taktığı bir küpede arayan bir kişinin halet-i ruhiyesi pek sağlam değildir sanırm. Meselenin toplumsal bir olgu olduğunu inkar ederek; bireysel bir tercih mevzuuna indirmek pek de tutarlı gelmiyor. Ama savunma şekliniz bu davranışın materyalist bir zihniyetin ürünü olduğunu bir defa daha gösteriyor.İnsanın kendine duyduğu saygının göstergesi de değildir hani bu tür davranışlar. Keza İnsanı İnsan yapan bedenin maddesel formu değil; yüreğinde ve zihninde taşıdığı soyut olgulardır. Bir bayanın İnsan olması için 90-60-90 olması şart değildir ve hatta yeterli de değildir. İnsan olmak; göze, kulağa, bedene… değil, gönüle ve usa hitab edebilme erdemine bağlı bir durumdur.
100 kiloluk bir kadin tam anlamiyla bir maddesel formdur, kendine biraz saygisi olsa, nefsine sahip cikar zaten..
Bir kadın bunu söylüyorsa; birşey diyemiyorum. Bazı şeyler insanın iradesinin dışında genetik de olabilir. Kel bir erkek de insan değil salt maddesel bir form o zaman 🙂
Insanlara dengesizligi onermiyoruz,Ben kilolarimla mutluyum,Ruh guzelligi onemlidir,anlamiBen kendime hakim olamiyor, surekli yiyorum, kendimi rahatlatmak ve yemeye tesvik etmek daha rahat yiyebilmek icin bahaneler ariyorum. Insanlardanda alkis bekliyorum, fikirlerim cok guzel..Hayir efendim Allah in bize verdigi bedeni dengelemek ozen gostermek zorundayiz..Cop kutusu gibi davranilan bedenden saglikli bir ruh cikcagini dusunmuyorum..
İnsanın iç güzelliği, ruhi dengesi, manevi zenginliği ve rasyonel tutarlılığı; bedenle ilgili formsal durumlardan daha önemlidir bence. Kişiyi İnsanlaştıran, onu değerli bir varlık yapan bedenselliği değildir. Nitekim maddesel estetik geçici bir olgudur. Buna bağlı olarak kazanılan beğeni de geçicidir. Örneğin; erkeklerin peşinden koştuğu bir model, o estetiğini kaza ile kaybetse bile kendisine yönelilen beğeniyi, ilgiyi kaybeder. Çünkü ona toplumsal platformda bir değer yükleyen onun salt maddesel formudur. O maddesel form yitirildiği zaman, ona bağlı ilgi ve beğeni de yitirilir malesef.Açıkçası; herşey maddesel formlara bağlı değildir. Gerçeklik maddenin ötesinde İnsanın kendi özündedir.
Buyuleyici olmak guzeldir, topuklarinla, onyargilari ezmek daha guzeldir..Yeter ki ruhunu, guzel bir bedenle butunlestir, kendini ezme, bahaneler arama, farkindalik herseydir..
işte sizi yanlış şu anki düşüncenize iten en temel hadise bu. piercing taktırarak, dövme yaptırarak ya da saçımızı pembeye yeşile boyayarak mutluluk aradığımızı da nerden çıkardınız ki?
İnsan kendini mutlu etmeyen birşeyi iradi olarak, bir zorlama olmaksızın yapar mı? Toplumsal statüsünü ve konumunu bu tür araçlar ile sağlamaya çalışan, toplumsal alandaki ego ve arzularını böyle araçlarla tatmin etme peşinde olan bir nesil var malesef.
Maddeye, örnek konudaki bedene gereğinden fazla odaklanma, önemseme; manevi, ruhsal güzellikleri geri plana itmektir. Büyüleyici, fantastik olma eğer salt bedensellik üzerinden değerlendirilirse yaşanan herşey sahtelikten başka birşey olmaz. Bu yöndeki iltifatlar, övgüler v.s. yapmacık, çıkar odaklı ve duygudan yoksun laf kalabalığından başka birşey değildir. Kişi; beden taşıdığı için değil; duygu ve düşünce üreten bir ruh taşıdığı için İnsandır.
Ayrıca; güzellik, estetik kişilerin bedeninde değil değerlendiren kişinin algısındadır. Madde, hacmi, kütlesi olduğu için değil, algılanabildiği için vardır. Nitekim estetiğe dair kriterler algısal olarak üretilmiş bir form olduğundan dolayı; maddeye ilişkin estetik nitelemeleri mutlak gerçekliği taşımamaktadır. Bu biraz materyalizm-idealizm tartışmasına döndü ya 🙂
daha fazla tartışmak açıkça manasız ancak son olarak şunu söyleme gereği duyacağım; sizin buradaki genelleyici ve o genellemeyi tüm bireylere yayıcı tavrınız objektif bakmanızı engelliyor bence, 20 tane dövmeli, punkçı ya da size extrem gelen gençle konuşmanız gerek bence karar vermeden önce, acaba kaçı bunu başkası için yapacağını söyleyecek, sizin buradaki iddianız şu siz o insanları onlardan iyi tanıyıp bilinçaltlarını çözümlediğinizi filan düşünüyorsunuz sanırım. ben karşımdaki bunu kendim için yaptım diyorsa ona inanmaktan yanayım sizse genellemenize uyduramayacağınız için onun adına verdiğiniz kararı güçlendirecek bahaneler aramaktasınız, falan filan
Onların şunun için yapıyorum demesi mi önemli yoksa; sosyal gerçekliğin gösterdiği mi önemli? Bu tür davranış formlarının ortaya çıkmasında; sosyal etkileşimi inkar etmek, meseleyi anlaşılmaz kılıyor.Genelleme konusunda ise; her davranış formunu sergileyen kişilerin ortak bir yönü vardır. Benim düşündüğüm ortak nokta ise; çoğunun beğeni ve ilgi kazanma amacıyla böyle davranış gösterdikleridir.
Meseleyi salt bireysel bir tercih meselesi olarak değerlendirmek tutarlı olmayacaktır, daha önce de söylemiştim. Bilinçaltındaki bir takım etkenler olabilir ama bu davranıuş formu istisna değildir. Yani bir kişiye indirilerek ele alınacak bir konu değildir. Dövme yaptıran, küpe takan… o kadar çok kişi var ki; bu ölçüde yaygınlaşma toplum-bilim tarafından açıklanabilecek bir durumdur.
Elbette kendi için yapıyor. Beğenilme egosu hazsal yönü olan bir olgudur. Başkası için yapıyor derken; birisinin istediği bir bedensel forma bürünerek onun beğenisini kazanma eylemini ifade ettim. Yoksa; bu davranışın kaynağı olarak sosyal faydadan v.s. söz etmek mümkün değildir.
Beğenilme egosuna çok daha enteresan bir bakış açısı da şudur:Bilkent Üniveristesi’nde paralı okuyanların çoğunun züppe ve havalı kıyafetlerle, son model pahalı arabalarla millete hava attığını görürsünüz. Ama aynı durum, aynı şehrin bir başka üniversitesi ODTÜ’de okuyanlar için pek de geçerli değildir. Bu kişilerin hepsi olmasa çoğu ise gözlemlediğim kadarı ile sade vatandaş gibi giyinir ve hava atma ihtiyacı hissetmez. Onların havası beyinlerindedir, konuşmalarındaki uslüptedir.Değişik bir bakış açısı ama bu böyle.
Çok doğru bir yaklaşım… Bana göre insan 5 temel birikime sahiptir. Duygusal birikim, zihinsel birikim, fiziksel(fizyolojik) birikim, materyal birikim ve markasal birikiim. Kimi dediğiniz gibi materyal birikimine dayanarak; mesela son model pahalı arabalarla beğeni toplama arzusundadır. Kimi bedenine entegre ettiği madde parçası ile fizyolojik birikimi ile aynı gaye peşindedir. Ama kimileri ise duygusal ce zihinsel (bilgisel) birikimi ile bir beğeni peşindedir. Ama en insani olan duygu ve düşüncesi ile hayatta, toplumda var olmak istemektir. İnsanı asırlar boyu var edecek de aslında bu tarz bir hayat felsefesidir.
Geçmişte kim birlir öyle güzel kişiler yaşamıştır ama biz onları bilmiyoruz. Çünkü onların varlıkları, yaşadıkları zaman parçası içerisinde geçerli. Ama bugün Platon, Sokrates, Gazali, İbni Sina hala yaşıyor…
Niye Bilkent te olan, son derece akli basinda, hatta kulturu ve dunya gorusuyle Turkiye nin diger universitelerine fark atacak bir suru insan var..Sadece kitaptan okuyup asosyal yasayan insan topluluklari en iyi olan degildir, Iste bu tam bir onyargi..Basarili bir odtu luyu iyi bir yerde misafirlige davet et, konusmasini bile bilmeyenler var iclerinde, hatta bunun neresi zeki diyebilirsiniz..Insan sadece kendini iyi bir egitimle degil, farkliliklari hazmederek, pekistirerek yetistirmelidir, hatta gece hayatina katilmak insanlari sosyallestirir..Bu makina muhendisligini bitiren insanlarin isletme de master yapmalari gibidir..
önyargı lazım lan bana,dokunmayın önümdeki yargılara
Insan sadece kendini iyi bir egitimle degil, farkliliklari hazmederek, pekistirerek yetistirmelidir, hatta gece hayatina katilmak insanlari sosyallestirir..Bu makina muhendisligini bitiren insanlarin isletme de master yapmalari gibidir..bu nasıl bi cümledir lan !!!
İnsanların seçimleri ile ilgili boş lakırdılar bunlar…Kim nasıl yaşamak isterse yaşar değil mi?
pillibebekkuyuda DİYOR Kİ, (07 Mayıs 2011 11:49)Niye Bilkent te olan, son derece akli basinda, hatta kulturu ve dunya gorusuyle Turkiye nin diger universitelerine fark atacak bir suru insan var..Sadece kitaptan okuyup asosyal yasayan insan topluluklari en iyi olan degildir, Iste bu tam bir onyargi..pillibebek dikkatini çekerim yazımda ”çoğu” kelimesini kullandım. genellemem yok. onyargım da yok. 🙂
XOOX hayırdır isyankar gordum seni.