bildirgec.org

ölümsüz hakkında tüm yazılar

ÖNYARGILAR…Ayağımızda görünmez prangalar

bithikotsis | 27 April 2011 13:40

Geçmişte yaşadıklarımız, gelecekteki yaşayacaklarımız…Hani derler ya geçmişe mazi geleceğe niyazi derler diye. İşte aslında o diyenlere sormak lazım, geleceğini neye göre planladın, gelecekte neye göre karar aldın diye.

Düşündüğün herşeyin gerçek olduğunu sanmak. Belki de budur bizi karar alırken uzun uzadıya uğraştıran, ”eyvah yoksa tekrar bu olacak mı?” diye düşündüren.

Önyargılar kararlarımızı etkilemiyor değil. Her ne kadar biz karar alırken ”hayır sadece yalın düşünüyorum, kesinlikle başka şeylerden etkilenmiyorum.” desek de illa ki feyz aldığımız, ya da olumsuz intiba aldığımız şeyler bunda rol oynuyor.

İSYAN

karuma76 | 20 July 2010 09:56

Bu kadar kolay mı yaa…
İnsanların duygularını, emeklerini, yazılarını bir ahkamla karalamak. Siz ahkam yazanlar ne düşünüyorsunuz bilmem ama ben bunları yazarken de okurken de heyecanlanıyorum. Bunlar benimbir dönem yaşadığım ruh halimi anlatıyor. Bırakın böyle olmasını sizin bir yazıyı yorumlarken, yazı ne seviyede olursa olsun, sadece eleştirme hakınız var. Karalama yapmanız, özellikle seviyesiz ahkamlar yapmanız hem yazarı üzer, hem de onu okuyacak birkaç kişi varsa onları da önyargıya iter. Eleştirini yaparsın, gidersin güzel güzel kendi yazını yazarsın. Bunlar güzel. Ama unutmayın her seviyesiz ahkam yazarı biraz daha karamsarlığa iter. Ben bunları görmek, yaşamak için girmedim bu siteye. Hep beraber duygularımızı, yazılarımızı, sorunlarımızı paylaşalım diye girdim. Elimden geldiğince yazıları okumaya çalışıyorum. Belki ben de yazılarıma yeni yön veririm diye ama bazıları İşin gırgırında. Yazı yazmak kadar yorum yapmak da bir sanattır. Burası Chat odası veya facebook değil ki karşılıklı atışasın. Burada yazını yazarsın. Beğenen okur yorumlar, bazısı olumlu eleştiriler yapar ve paylaşım böyle devam eder. Saygının bittiği yerde ise güzelliknamına herşey biter…

ÖLÜMSÜZLÜK MÜMKÜN MÜ?

SERKANEHIR | 08 November 2009 11:53

Turritopsis Nutricula
Turritopsis Nutricula

Çok nadir de olsa zaman zaman ölümsüzlük üzerine buluş haberlerini okumakta ve her defasında kendi kendime mümkün mü diye sormaktayım. Bazı bilimkurgu filmlerinde ölümsüz insanları veya birkaç saniyede geçen büyük yaralar ve hastalıkları görüyoruz. Şu bir gerçek ki insanoğlu varolduğu andan bu yana yaşamıda ölümüde anlamlandırmaya çalışmıştır. Aslında bir çok inanışın içinde de ölümü ve yok olmayı kabullenmemeden doğan açıklamalar veya adına her ne denirse mevcut bulunmakta.Dolayısıyla yaşamı anlamlandırmayı öncelikle inançlarıyla başarmaya çalışmış, kimi zamanda düşünmekten vazgeçerek hayatına devam etmeyi tercih etmiştir. Fakat öyle bir kesim var ki ilgilendiği ve açıklamaya çalıştığı bir olgunun peşini bırakmaz, er ya da geç bunu açıklamaya çalışır ve yaptığı deney ve gözlemlerle de ulaştığı sonuçları destekler ve doğruluğunu sağlamlaştıran yeni bulgulara ulaşmaya çalışır.

Bir Can Daha Kazanın

nzright | 22 December 2007 10:00

Grow your own 1up mushrooms
Grow your own 1up mushrooms

Küçüklüğünde Mario oynayanlar bilirler; mantarları toplayarak bir can daha kazanırdık.
İşte o mantarların benzerini artık evinizde kendiniz büyütebileceksiniz. Hem de ihtiyacanız olan sadece toprak ve biraz su. Geri kalanı Grow your own 1up mushroom kit hallediyor.
Eski bir japon inanışına göre; bu mantarı büyütüp yiyen insan ölümsüzlüğe kavuşuyormuş.
Ürünü denemek isteyenler için satış fiyatının 8.99$ olduğunu belirtelim.

Yalansız Hayat.!

| 23 October 2007 17:58

..
Küçük bir perinin elindeki son umudunu da kendi diliyle reddetmişti.
Belki de son anlarıydı hayatının, oysa o Yalansız yasamaya çalışmaktaydı..
Birtek yalan atabilseydi o dileğe, belkide gerçek olacaktı ölümsüzlüğü..
Yüzyıllarca sürecek bir aldanmışlığı istermiydi..!
Yalansızdı işte, ağlaya ağlaya bu beş para etmez hazineyi saklardı yüreğinde..
Dileğinden uzak, küçükperiye inat, Yalansız hayat..!

SIR (THE SECRET)

| 23 July 2007 12:05

Şu sıralar en son satanlar arasında “the secret” diye bir kitap varmış. Geçenlerde internetten kitap ısmarlarken, daha önce de duymuş olmamdan dolayı bir bakayım dedim. Nasıl birşeydir, neyin nesidir? Süslü püslü bir kapak… Hoşuma gitti. E, hadi dedim bunu da ekleyeyim sepetime. Zaten internet bizi gittikçe daha çok alışveriş canavarı yapıyor. Köşede “sepetime ekle” butonu öyle masum, öyle cilveli duruyor ki, içimizdeki canavar “ekle ekle” diye çığlıklar atıyor.

Nihayetinde içimdeki canavara yenik düşüp, ‘zaten kitaba verilen paraya acınmaz ekleyiver gitsin’ diye kendimi avutarak sepetime koydum. Günler geçti. Kargo getirdi kitapları. Onu bir kenara koyup başka kitaplar okudum. Bir türlü içim ısınmadı şu “the secret” a… Öylece duruyordu fakat bir türlü okuma cesaretini kendimde bulamıyordum. Sonunda içini açtım, baktım. Aşırı süslü… İçi, dışı pek bir işveli! Okuyucuyu demek artık böyle kandırıyorlar, diye hayıflandım durdum birkaç gün daha. Sonunda şiddetli bir cesaretle açtım, başladım okumaya. Okudukça çekti, hoş zaten ufacık bir kitap, yarısı da resim dolu ya. Olsun!