bildirgec.org

önyargı hakkında tüm yazılar

ÖNYARGILAR…Ayağımızda görünmez prangalar

bithikotsis | 27 April 2011 13:40

Geçmişte yaşadıklarımız, gelecekteki yaşayacaklarımız…Hani derler ya geçmişe mazi geleceğe niyazi derler diye. İşte aslında o diyenlere sormak lazım, geleceğini neye göre planladın, gelecekte neye göre karar aldın diye.

Düşündüğün herşeyin gerçek olduğunu sanmak. Belki de budur bizi karar alırken uzun uzadıya uğraştıran, ”eyvah yoksa tekrar bu olacak mı?” diye düşündüren.

Önyargılar kararlarımızı etkilemiyor değil. Her ne kadar biz karar alırken ”hayır sadece yalın düşünüyorum, kesinlikle başka şeylerden etkilenmiyorum.” desek de illa ki feyz aldığımız, ya da olumsuz intiba aldığımız şeyler bunda rol oynuyor.

Çay Bardağında Düşünceler

absynthe | 02 April 2010 09:38

İnsanların önyargıları…
Başkaları için mi yaşıyorum?

Çayını yudumlarken bu iki sözü tekrarlayıp duruyordu. Saatlerce konuşmanın ardından aklında kalan iki şey buydu. Ne kadar özlemişti konuşmayı, konuştukça derdinin farkına varmıştı, çok da iyi olmuştu bu. Konuşmaya, konuşamazsa bile dinlemeye ne kadar ihtiyacı olduğunu fark etti. Çayından bir yudum daha aldı; eline kalemi aldı ve yazmaya başladı:

İnsanların önyargıları…
Kimin için yaşıyorum, başkaları için mi?

Benlik Olgusu

liquidlightening | 28 May 2009 15:41

gördüklerim , duyduklarm , yaşadıklarım … hayata – yaşamaya dair ne varsa. herşeyiyle insanın kendisini bir bütün olarak görmesi. ait hissetmesi. Unutulan duygular. unutuluyor çünkü unutturuluyor. yapaylık kol gezerken bize ait olmayan duyguları yaşamaya özeniyoruz benimsiyoruz sanki bizimmiş gibi. Gerçek olmayan mutluluklar , gerçek olmayan üzüntüler , gerçek olmayan sevgiler. İşte tek sorun değinmek istediğim. Duygular yozlaşıyor hangisi gerçek hangisi değil ayırt edemez hale geliniyor. Koca bir boşluğa düşülüyor zamanla. Kimse anlamıyor nedenini suçlayacak basitlikler seçiyor kendine farkında olmadan bir yalanı yaşıyor… yalana alışıyor gerçekler acıtır oluyor. Çoğu zaman alışmak sorgulamaktan daha kolay geliyor. Bize sunulanı kullanmak külfet olarak görülürken bizim olmayan düşünceleri ezberliyor tüketene kadar yaşıyor ve ardında yenileri ediniliyor. Bundandır kişinin kendiyle çelişmesi , değerlerini kaybetmesi işte tamda bundandır ki yalanı doğal kabul etmesi … özeleştiri nedir bilinmiyor. Halbuki ne kadar da çabuk eleştirilir kişi değil mi? Önyargı edinmek , insanları kolayca silmek kendi eksikliklerini onlara yüklemek hiç olmadıkları şeylerin bedelini ödettirmek … kendine de baktığını söyler tamamlanmış olduğunu hisseden , hiçbir zaman olmadığı şeyi anlatmaktan çekinmez , kendide inanmak ister inanırda… maskesiyle mutludur o , tekerleme gibi ağzından eksik etmediği “ ben” ler … benlikleri kelimelerden ibaret. Sadece anlatılır asla yaşanmaz…

Müslüman’ın da Secondlife’ı, lively’si var artık!

pasacocugu | 15 December 2008 23:16

Sanal dünyayla ilk olarak Secondlife’la tanıştık, sonrası çorap söküğü gibi geldi;google’ın lively’si, Yogurt’un Yoğurtistan’ı derken şimdi de Müslümanlar için özelleşmiş bir sanal dünya Muxlim Pal beta karşımızda!

“enhancing the muslim lifestyle” sloganını kullananMuxlim Pal online olarak oynanabiliyor, özellikle kız kardeşi olanların çok iyi tanıdığı Sims’e benzerliğiyle dikkat çekiyor. Günümüzde kendilerini(ben de dahil) tanıtmakta, ifade etmekte zorlanan Müslüman alemininin bireyleri olan kullanıcılarını sanal dünyada diğer insanlara tanıtma fırsatı veriyor. Muxlim pal’da dünyanın herhangi bir yerinde bulunabiliyorsunuz. Sims’ten hatırlayacağınız “bilgi, mutluluk” gibi kavramları yaptığınız aktivitelere göre değişmesi durumu da bir diğer özelliği.

vista’nın bir garip reklam kampanyası

pasacocugu | 26 July 2008 10:56

microsoft windows vista’nın rakipleri (özellikle apple) tarafından karalandığı için satmadığını söyleyerek bilgisayar kullanıcıları üzerindeki bu önyargıyı kırma amaçlı yeni bir reklam kampanyasına başlamıştı. gerçekten kullanıcılar üzerinde böyle bir önyargı var mı bilemem ama microsoft’a göre vista’nın satmamasının tek sebebi bu.bill gates’in paranoyak olmuş olabileceğinden kuşkulanıyorum:) microsoft 300 milyon dolarlık reklam kampanyasında farklı ve oldukça ilginç yollardeniyor.
cnet news’in iddiasına göre bu yollardan biri de vista beğenmediğini söyleyen bir grup xp kullanıcısının san francisco’da “mojave” adlı yeni bir işletim sistemi testtine katılması sağlanıyor. buraya kadar herşey doğal, işin garip yani şimdi başlıyor: aslında mojave adında yeni bir işletim sistemi yok ve microsoft’un xp sever/vista sevmez kullanıcılara test ettirdiği işletim sistemi windows vista:)
bu gruba kullandıkları işletim sisteminin vista olduğu test süreci bittikten sonra söyleniyor, tabi vista’yı bilmeyen test ahalisinin çok büyük kısmı da vista’dan çok etkilendiklerinisöylüyorlar. eğer cnet’teki haber doğruysa test süreci ve vista’ya bayıldığını söyleyen bir grup insanın bulunduğu reklamlarla karşılaşmamız uzun sürmez. bu reklam ne kadar etkili olur orası bilinmez, ancak Türk halkı bu tip reklamlara güvenmediğinden etkilenmez bence.
kaynak

Bu Sanatı Mideniz Kaldır(a)mayabilir!

xerre | 04 June 2008 23:59

Bu yazıda ölümü sanatına karıştırmak isteyen ve son saatlerini sanata sunacak birilerini arayan sanatçı, aradığını buldu mu bilinmez ama Taylandlı bir sanat öğrencisi olan Kittiwat Unarrom, ölümle birlikte vahşeti de sunmuş sanatında. Buraya kadar ne kadar normal ise buradan sonra da o kadar anormal.

Bu fotoda seri katil ve onun cinayetlerini işlediği bodrumunu görenler maalesef yanılıyor. Burada görülenler bir sanat öğrencisi, ekmekler ve ekmek fırını. Sanat anlayışını farklı bir şekilde sunan Kittiwat Unarrom, insan vücut parçalarına birebir benzeyen bu parçaları ekmeklere şekil vererk elde ediyor.

Nihat Genç süpermen olsun.

| 17 December 2007 22:43

Nihat Genç’e karşı özel bir sempatim olmadığı gibi
antipatim de yok. Nihat Genç’in yazılarını ve kitaplarını
da okudum diyemem.
Sadece birkaç kez TV programında izledim.

Nihat Genç saç sakal tıraşı olsun.

Nihat Genç, son günlerde ilginç eleştirileriyle gündemde.
Bir de Nihat Genç’i eleştirme akımı başladı.
Nihat Genç şöyledir, Nihat Genç böyledir…
Eleştiriler çoğunlukla Nihat Genç’in kişiliği ve eleştirilerinin
dikate almaya değer olup olmadığıyla ilgili.

Nihat Genç takım elbise giysin.

Nihat Genç’in eleştirilerini beğenmeyebilirsiniz.
Bununla birlikte,
Nihat Genç hakkındaki eleştirilerin niteliği ise maalesef üzüm yeme yerine bağcıyı dövme üslubunda.

Bizim deliye sempatim var

darjeeling | 08 October 2007 17:08

Bizim buralarda bir deli var. Kimbilir ne yaşamışta aklını yitirmiş. Kim bilebilir ki?
Onunla hep otobüste karşılaşıyorum. Bir keresinde yanıma oturmuştu. Bir temizlik hastalığı var belli ki. Ayağında ayakkabıları yok ve ayaklarının altı simsiyah. Ayaklarının altını temizliyor hep elleriyle. Sonra parmaklarını otobüsün camına dokunduruyor, diğer elinin parmaklarıyla etrafında gezdiriyor. Bir şekil çiziyor, bilmiyorum ne.Gökyüzüne bakıyor camdan. Çizgifilmlerden çıkmış gibi.. Haline üzülmenin yanında aslında bu doğallığı ve ne yaptığını bilmemezliği hoşuma bile gidiyor. Onu izlemeden yapamıyorum. Sonra onun çaprazında ve oldukça uzağında oturan genç kadının yerinden huzursuz huzursuz kalkıp başka koltuğa oturuşunu izliyorum. Sanki ‘e, baksana deli. Ne yapacağı belli olmaz,bitlidir mitlidir belki’ diyen düşüncelerini gözlerinden okuyorum kadının. Sanki kendini haklı çıkarmak ister gibi gözlerimin içine bakıyor. Gülüyorum haline.. Biraz da acıyorum bizim zararsızdan korktuğu için..
Bizimkisi ise o sıralar küfür savuruyor camdan dışarı bakarken. Bir şeylere hep kızgın.. Hep dargın. Kimbilir canını ne yaktı ve bu duruma düştü. O küfrederken kızamıyorum bile çünkü toplumumun içinde okuyan-okumayan yüzlerce gencin sadece takımlarını desteklemek adına bile sokağın ortasında, halkın arasında ana avrat küfrettiklerini düşündüğüm zaman, bu kadınınki o kadar masum kalıyor ki.. Çünkü bilinçsizce yapıyor..
Böyle işte, ben bizim deliye sempati duyuyorum çünkü felaketin nereden geleceği belli olmaz diyor bana aklım hep.. Ya bir gün biz de o hale düşersek diyor…

SEN ÖNYARGILI KİŞİ…

plakton | 18 June 2007 14:01

Evet… Evet… Başlık sizi buraya çekti. Bakalım kimler var. Büyük aşk yaşamış olanlar, aşka inanmayanlar, inanıpta kimseyi sevilmeye değer bulmayanlar, sevip pişman olmuşlar, sevmeyi bekleyenler, iş işten geçmişler, gelgeç ilişkilerle idare etmeye çalışanlar, durmuş oturmuşlar, oturamamışlar, modası geçmişler, uslanmışlar, uslanmamışlar, duyuları körelmişler, duyuları körelmemişler, tövbekârlar, modası geçmişler, dağılmışlar, bileklerini jiletlemişler, değişik seçenekler arayanlar, boş vermişler… Herkes buradaymış desenize…
Değerli okurlar…
Az sonra aşağıda bütünüyle benim emeğim sonucu ortaya çıkmış bir yazı okuyacaksınız. Bu yazı bu bölümde çoğu yazının olduğu gibi bir takım insanların başına gelmiş bir takım olayları anlatıyor. Birini, bir başkasını, bu iki kişiden bağımsız ya da onlarla şu yâda bu biçimde ilintili bir üçüncü kişiyi. Bekli de tek görünüm altındaki iki kişiyi; ona yakın olanı ve bu üçüncü kişiyle anlaşılması zor bir ilişki içinde olan tek, iki yâda üç insanı konu ediliyor.
Biraz karışık kabul ediyorum. Ama bunlar zor durumdalardır bilirsiniz. Bunlarla özellikle şunu belirtmeme izin verin. Yazıdaki kişi ve olaylar hiç kimseyle uzaktan yâda yakından ilgili olmayıp baştan aşağı düzmece ve uydurmadır. Kimi dar görüşlü kişi yâda kişicikle, Yazıda yaşamsal izleklerin yer almış hatta ağır basmış olduğu savını ileri sürebilirler. Bunlar eleştirecek başka bir şey bulamamış olacaklardır benim için. Sorarım size bir yazı yaratırken insanların kendi yaşamlarından yararlanması neden bu kadar küçümsenir? Başkalarını anlatmak beceri olurken, kendi kendini anlatabilmek cesareti niye böylesine hor görülür? Bu hor görücülere şunu söylemek istiyorum.
Yazıktır arkadaşlar ön yargılı olmayalım.