Yazarlık, doğuştan gelen bir yetenek olacak ki bana doğuşumla bu yeti verilmemiş bu yüzden de kendimi basit yazar kategorisine koyarak iyice hafiflemiş olan hafif.org yazarlarına uzunca bir aradan sonra merhaba demek istiyorum.
Siteye şöyle bir göz attım. Yeni rumuzların yanında birkaç eski rumuzlu arkadaşları da gördüm. Daha yazıları bile okumadan birkaç kelime karalamak geldi içimden. Hafif.org açılınca, sanki evimden ayrılmış birkaç aylığına başka diyarlara gitmiş ve tekrar dönmüşüm gibi geldi.
Neyse. Yazın kavurucu sıcaklarından bunalan insanların sığındığı deniz kenarlarından daha güzel ve serinletici olan yerlerden geliyorum. Öyle entel-dantel işleri değil bizimkisi, bilmem Avrupa ülkelerini tek bildiğim; varsa yoksa Türkiye’dir. Tokat Niksar’dan başladı yolculuğum oradan Ünye geç biraz daha ileri de Fatsa dön oradan Samsun, ne muhteşem yerler hele birde yayla bulupta çıktınsa değme keyfine. Haa denize sığındığımı zannetmeyin benim işim yeşilliklerle kaplı alanda. Tabi ki denizi hor gördüğümden değil. Bu yaz değişiklik yapayım istedim ve ayağımı denize sokmadım. İyi de etmişim.Vücudumda elektrik adına birşey kalmadı.Evet dönelim geziye, Sinop. Vay bee saklı cennet, cezaevinden tutun sık ormanlıklara varıncaya kadar gördüm. Oradan Bolu, çık Abanta hele Yedi Göller. Yeterli. İşte hayat bu be. Gitmeyenlere tavsiye ederim.
Belki yazım biraz basit oldu ama anlatmak istediğimi anladınız heralde.Teşekkürler.
zarifce
11 yıl önce üye olmuş, 32 yazı yazmış. 197 yorum yazmış.
Mutlu olmak için…
zarifce | 25 May 2011 17:07
İnsan kibirli olmaz, alçak gönüllü davranırsa kendini abartmamış olur. Tüm acizliği ile her şeyin üstesinden gelebileceğini düşünmez, çaresizlik tuzağına düşmeden her zaman bir umut ışığı olduğunu aklından çıkarmaz, her şeye hakim olmak için uğraşıp hayatı yaşanmaz hale getirmez, diğer insanları ezerek kendinden uzaklaştırmaz, iyiliği karşılık beklemeden yapar yaptığı iyilikle mutlu olur, tek başına mutlu olunamayacağını bilir, çevrenin mutluluğu için gayret gösterir, ölümden korkmaz bunun yerine ölüm gerçeğiyle yüzleşmeye çalışır, kendine yapılan kötülüğün karşılığını vermek yerine öfkesinin dinmesini bekler, söyleyeceklerini tartarak söyler eleştirinin keskin bir bıçaktan farkı olmadığını bilir, daima menfaatini düşünmez adil olur, hiçbir zaman yeise düşmez, paylaşmayı bilir, küçük çıkarları için kimseyi ezmez, başkalarına güvenmek için kendisi güvenilir olur, bencil olmaz tebrik ve takdir etmeyi bilir, yalan söylemez, iyi bir dostluğun paha biçilemez olduğunu unutmaz, önyargılarla hayatı kendine ve başkasına zehir etmez, bilmediği konuda yorumda bulunmaz, merhameti elden bırakmaz, kendini övmez övülmekten hoşlanmaz, sözünde durur, inancını diri tutarsa mutluluğun kapısını aralamış olur.
Kızın adı Asuman yani yengen…
zarifce | 13 May 2011 20:31
Değerli bir büyüğüm başından geçen ve hayatını değiştiren olayı anlatmıştı, hoşuma gittiği için bende aklımda kaldığı kadar aktarmak istedim.
“Sokaktan geçerken pencerelere yapışan gözleri hiç unutmam. Nasıl da şişerdim. “Heh,heh yine bana bakıyorlar vay bee”.Günlerden çarşamba, bizim oranın pazarı.Biraz meyve almak için indim.Aslında dışarısı buz kesiyor muhtemel meyveler donuk çıkar düşüncesi ile kaldırımdan ilerliyorum, o meşhur taşları olan kaldırımlardan, yeter ki birini gözünden kaçır ve üstüne bas, eyvah gitti canım eşofmanım. Kenardan, yani dükkanların önünden ilerlemeye devam ederken hızla dükkanın birinden çıkıp önüme fırlayan ve elindeki kesekağıtları yere düşen bayan hışımla “Kör müsün? Önüne baksana ne aval aval yürüyorsun” diye çıkıştı.Ben “ aval aval gitmiyorum hanımefendi bilakis daha dikkatliyim” dedim. Bir yandan elimle sağ kaşımı ve gözümü ovalayıp bir yandan kızın elinden yere düşen muhtelif gıdayı topluyorum ve aynı zamanda laf yetiştiriyorum. Bayan “belli ne kadar dikkatli yürüdüğün şuna bak her şey berbat oldu” diyerek hayıflanmaya devam ederken “evet dikkatliyim ama yine de taşın birini görmedim” diye savunmaya devam ediyorum, bayan “ne taşı be ne diyorsun?”Aynı zamanda ikimiz yere çömelmiş dağılanları topluyoruz, cevaben “kaldırım taşı, bak eşofmanıma, yanlışlıkla oynayan taşlardan birine bastım” bunun üzerine kızı bir kahkaha aldı ama nasıl gülüyor, “bu kadar hoşunuza gideceğini tahmin etmemiştim, yeter artık ama çok güldünüz” diye ikaz ettiysem de kafi gelmedi, olmadı tuttum kolundan bir kenara çektim ve neden sonra kendine geldi ama yine de gülerek,”ben, ben taşa gülmedim”, “ya neye güldünüz bu kadar?” İyice sakinleşti ve “iç çamaşırınız yok galiba, birde eşofmanın ortası yırtılmış, hem de çok fena!” Bilmiyorum, kırmızı pancar gördünüz mü? Aynen öyle bir hal alıp hemen oradan uzaklaştım. Bekar kalmanın zararını orada da gördüm, ne yapalım giyecek çamaşır kalmaz, dikecek makinen de olmazsa böyle kızarırsın. O olaydan sonra pencerelere bakmadım ve artık yırtık eşofman ve iç çamaşırsız gezmiyorum, haa unutmadan kızın adı Asumandı yani yengen…”
Sen çok yaşa İsmail ağabey…
nedir bu sanal alemdeki furya…
zarifce | 04 May 2011 21:06
Geçenlerde bir arkadaşım ile sohbet ediyorduk, laf arasında bana “dostum nedir bu sanal alemdeki seks furyası” diye bir soru yöneltti.Ben de dilimin döndüğünce kendisine bildiklerimi söyledim şöyle ki;
“Dostum, bence çok sıkıntılı bir konuya temas ettin, inan evde internet kullanmaktan korkar oldum ne kadar kötü yazılımları engellemeye çalışsam da başaramayacağım diye korkarım.İnsan karşı iki cinsin güreşmesinden yada yatak dansından zevk alabilir, kendinde yada partnerinde bir eksiklik vardır veyahut hiç görmemiştir merakından o furyaya kapılıp dimağına zarar verir.
geriye doğru uçan kuş…
zarifce | 27 April 2011 09:40
http://tr.wikipedia.org/wiki/Sinek_ku%C5%9Fu
Adamlar ilaçsız tedavi etmeye başladılar..
zarifce | 26 April 2011 10:17
http://www.refleksoloji.org/refleksolojinedir.asp
Ben insanlığın neresindeyim?
zarifce | 25 April 2011 09:59
Geçmişini bilmeden yaşamak geleceğe doğru karanlık bir yolda yürümek gibidir.Her birey geçmişini sorgulamalı.Bugünlere nereden ve nasıl geldiğini araştırmalı.Araştırırken hem birey hem de toplum olarak işin içine girmeli ki tam anlamıyla kendini bulsun.Hatta ilk yaradılışa ve neden yaratıldığına kadar inmeli.Daha da derine girmek isteyen ervahı aleme geçebilir.Şuan ki dini görüşü ne olursa olsun, ruhlar aleminde yaptığı sözleşmeyi ve verdiği sözü bulabilir. “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” sorusuna “Evet sen bizim Rabbimizsin” cevabını vererek yaptığı sözleşmeden bahsediyorum.
Kurduğun Cumhuriyet İlelebet Yaşayacaktır…
zarifce | 23 April 2011 12:03
Hem ülkenin kurtuluşuna vesile olacaksın, hem ülke ve ülke insanını çağdaş medeniyetler seviyesine ulaştırmak için çalışacaksın hem de çocukları düşüneceksin. İlk olarak Atatürk’ün himayesinde düzenlendi ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışının birinci yılında kutlanmaya başlandı. Savaş sırasında yetim ve öksüz kalan çocuklar ile yoksul çocukları bahar şenliğinde sevindirmek amacı güden çocuk bayramını, 1927 yılında Himaye-i Etfal cemiyeti (Çocuk Esirgeme Kurumu) ilan etmiştir. Hakimiyet-i Milliye Bayramı (Ulusal Egemenlik Bayramı) 1 Kasım 1922 de saltanatın kaldırılması ile 1 Kasım olarak kutlanmaya başlamış ancak 1935 te 23 Nisan Çocuk Bayramı ile birleşmişti.1980 darbe döneminde ise MGK kararı ile “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve çocuk Bayramı” resmi adı verilmiştir.
Lütfen cep telefonlarınızı titreşimli sessize alın…
zarifce | 20 April 2011 10:49
“Aslında temiz kalpli, kimseye isteyerek kötülük yapmayan ve annesinin sözünden çıkmayan yakışıklı,alımlı ve çalımlı coni.Sakarlık ve şanssızlığı peşinden hiç ayrılmaz.Aklı hep kızlarda, ancak bir çocuk kadar beyni olmayan bir karakter.”(TNT 22:40 çizgi film tavsiye ederim)
Aklı hep cinsellikte olan insanların coni gibi olmasını isterdim.Coninin sakarlığı yüzünden insanlar zarar görüyor ama zarar gören insanlar bile coniye kızmıyor sadece kızlardan dayak yiyor o kadar.Saf olduğu için hemen herşeye inanıyor, bir çocuk bile coniyi rahatlıkla kandırabilir.Aslında bir yerde egoistliği de yok değil ama yine de iyi.
Dün cadde de yürüyorum.Önümde, birkaç metre ileride bir bayan gidiyor.Kadının kimseye zararı yok,kot pantolon, üzerine beyaz gömlek türü birşey giymiş, belli ki acelesi var biraz seri adımlarla gitmek istediği yere biran önce varmak istiyor gibiydi.Yanımdan, maganda tipli bir insan geçtiğini gördüm, peşinden takım elbiseli birisi daha geçti bu arada bayan ile aramızdaki mesafe biraz daha açıldı sanırım dört veya beş metre kadar.Aman Allah’ım o ne çığlık acayip bir bağırtı çöktü;
Haftanın önemine binaen…
zarifce | 18 April 2011 11:53
Berrin,
-Ben mi söyledim Nejla’yı gönderde beni ikna etsin diye, ne suçum var ki?
-En samimi arkadaşındı, yok olmana gönlü razı olmadığı için sana geliyordu,
-Ya, tamam. Zaten aklıma geldikçe çıldıracak gibi oluyorum, bende istemezdim böyle olmasını,
-Ne zaman, nasıl ayrıldın?
-Kazadan hemen sonra ayrıldım, tüm alacaklarımdan da vazgeçtim, şimdi Mesut beyin şirketindeyim ayrıca işim kritik, şirketin tüm bilgileri elimde, adamın bana sonsuz güveni var.
-Vayy, en büyük şirketlerden biri, ayrıca gizli birde çalışmaları olduğunu duydum,
-Nasıl duydun?
-Kızım sen benden yardım istemiyor musun?
-Evet,
-Herkesin bilmediğini bileceğim ki insanlara faydam olsun, anlat bakalım.
-Alçaklar beni uyutup uygunsuz fotoğraflarımı çekmişler, bana şantaj yapmak istiyorlar,
-İstediklerini ver kurtul,
-Senin de duyduğun projeyi istiyorlar,
-Bu senin sonun olur,
-Evet, ya sonumu hazırlayacağım ya da rezil olacağım,
-Yemekte konuşuruz, hadi gidelim.Dedi Halim bey.