bildirgec.org

mazi hakkında tüm yazılar

ÖNYARGILAR…Ayağımızda görünmez prangalar

bithikotsis | 27 April 2011 13:40

Geçmişte yaşadıklarımız, gelecekteki yaşayacaklarımız…Hani derler ya geçmişe mazi geleceğe niyazi derler diye. İşte aslında o diyenlere sormak lazım, geleceğini neye göre planladın, gelecekte neye göre karar aldın diye.

Düşündüğün herşeyin gerçek olduğunu sanmak. Belki de budur bizi karar alırken uzun uzadıya uğraştıran, ”eyvah yoksa tekrar bu olacak mı?” diye düşündüren.

Önyargılar kararlarımızı etkilemiyor değil. Her ne kadar biz karar alırken ”hayır sadece yalın düşünüyorum, kesinlikle başka şeylerden etkilenmiyorum.” desek de illa ki feyz aldığımız, ya da olumsuz intiba aldığımız şeyler bunda rol oynuyor.

GİTMEK

il mare | 02 August 2010 21:14

Büyük sandıklarını küçülterek,kendini büyütmektir gitmek
Büyük sandıklarını küçülterek,kendini büyütmektir gitmek

melodi

Maziden kalma hazımsızlıkların, fesatlıkların, erdemsizliğe dair ne varsa rengi soluk bayatlamış hissiyatların kulaklarımın zarlarına çarptığı bir öğle vaktindeyim.Alnım, durduğum yerde salgıladığım ter damlacıklarını, kapılarını aralayıp tüm vücuduma buyur ediyor, bunalıyorum,sıkılıyorum,yazmak istiyorum,olmuyor.
Ben yazınca ılık rüzgarlar eserdi ensemden taraf;
Arka arkaya dizilmiş söğüt ağaçları şarkılar söylerdi kulaklarıma;
Nadasa bırakılmış topraklar yalnızlıklarından dert yanarlardı toprağa hasret ruhuma,
Ben dinlerdim oturup onları üstüme saldıkları kokularını içime içime çekerek,
Kokladıkça severdim yalnızlıkları,dert yanmaları dinlemeyi,
Çıplak ayakla bir yaylanın kutsal bir noktasına ayak basarak sanki, kendi bayrağımı dikerdim tepede bir yere,
Avaz avaz bağırırdım özgürlük diye kollarımı iki yana açıp etrafımda dönerek.
Yazınca ben,uçar giderdim işte, her harf kurtuluşum olurdu, tutunup üstlerine ayaklarımı sallandırırdım,şöyle bir bakardım aşağıya, minyatür bir ben görürdüm orada,gülerdim sonra,büyümeye doğru kapardım gözlerimi,dinlemeye koyulurdum söğütlerin şarkılarını, toprakların yalnızlıklarını,toprakların kokularını…

Di’li Geçmiş Zamanlar..

admin | 11 February 2010 16:50

Mazi, geçmiş, hatıra, anı, bellek, di li geçmişler diyarına yolculuk yapan ben hancı; geçirdiğim di leri destanlaştıran ben yolcu, ‘flashback’ lerle senarist kıvamında yönetmene eşlik eden oyuncu. Velhasıl-ı kelâm sözcüğünü çok seven, evrende bir ivme yaratan benlik. Ne dersin böyle mi geçmeliydi zaman? Zamanın içine eden ben, zamanla oynaşan ben, (Hey sen de olabilirsin o ben.) zifr-i karanlığımın bilmecesi sen. Hoyratça savrulan di li geçmişlerimi anan ben. Yalnız ben miyim, sen olan bu diyarlardan hatrı sayılır adımlarını sayan?

Bulunduğun anın içine ederken di li geçmişler; hoş tutarsın kelâmlarını bir bir beyin zarına işlediğin o, o evet, o’larını.
“Boştu” dersin. Boştu, arkası tıka basa dolu penceremin önü. Baktım! Zamanın bana boş bıraktığı satırlara. Aldım kalemimi, yazdım boşluğa. Ben sana yetişemiyorum, ey zamanların di li geçmişi. İki kelime ile daha girişteyken ben, sen geliştirdin ve sonladın her anımın satırlarını.

Yapıştım eteğine..

haytaazrail | 29 December 2009 10:37

Gel, ey güzeller güzeli, gel artık dünyama, yetererince çirkinleştik gel..
Başkalarına baktığın gözle “ben”i nasıl görebilirsin, nasıl bulabilirsin? Beni tertemiz gözyaşlarınla yıkamadıkça korkuyorum,ürküyorum..

seni aradım, menzilimin özlemimim son noktası hüzne boğma beni gel.. sen emr olundun, çamurdan ibaret hayatımı, hidayete erdirmek üzere ihsan olundun hadi beni tahtıma oturt artık, seyret beni..

Biliyorum sancılısın berbat haldesin, o zaman bırakma beni yapış eteğime..

yapıştım..

vakti gelsin, söylediğin sözlerin hepsinden vazgeçeksin.. ben senin serseri ruhun sevdim de geldim.. ne sözde mana kalacak ne manada söz.. bak göreceksin hepsi uçup gidecek.. sirke kokan ağzın helal kokacak..

Pilli Network Mazisi – Görmeyenler,bilmeyenler…

JaAaa | 17 October 2008 16:41

Bildirgeç kimimizin vazgeçemediği,internete ilk girdiğimizde hemen koştuğumuz,sabahları kahve yudumlarken okuduğumuz,hiç bi yerde olmayan yazıları ilk ben yazayım benim faydam dokunsun diye alel acele yazı yazdığımız nacizane bir site.

Açıldığından beri tüm herkese faydalı olan,bilmediğini öğreten bu sitenin hiç geçmişini düşündünüz mü? Eski tasarımını,yazılarını,yazarlarını,nüfusunu.. Tabi herkes merak eder bunları.Bende bir nezde de olsa bilmeyenler için bunları yazmak istedim.

________-Başlıyoruz-________
Bildirgec.org:30 Ocak 2002 görüntüsü3 Aralık 2003 görüntüsüTüm zamanlar..
Zamazing.org:10 Ağustos 2006 görüntüsü4 Mart 2007 görüntüsüTüm zamanlar…
3ayak.org:17 Mart 2006 görüntüsüTüm zamanlar
22dakika.org:13 Ağustos 2006 görüntüsüTüm zamanlar
Yenimecra.org:16 Ekim 2006 görüntüsüTüm zamanlar…
Sinepil.org:sinepil listelenmiyor nasıl olsa hepimiz açılışını biliyoruz sitenin (:
Hafif.org:7 Mayıs 2001 görüntüsü 24 Mayıs 2002 görüntüsü26 Kasım 2003 görüntüsüTüm zamanlar..
Ucandaire.org:20 Kasım 2006 görüntüsü20 Ocak 2007 görüntüsüTüm zamanlar…
10marifet.org:Bende sorun oldu açılmada ama siz buradan tekrar deneyebilirsiniz.

Hemen şaşırmayın ilk hallerini görünce şöyle bir kafanızı sallayın silkelenin,kendinize gelin.Pilli network’un 20-30 yıl sonraki hallerini görmek dileklerimle,Hoşçakalın..
Unutmadan söyleyelim Pilli’yi buralara kadar getiren herkese teşekkürler..

Ramazan Sofralarının Bereketi

usttire | 02 September 2008 10:55

İftar vaktine yaklaştıkça evde bir koşuşturma başlar, top patlamadan sonra hazır olmalıdır.Misafirin bol olduğu sofralardır. Bazen soğuk çorba içmen gerekse bile müthiş bir lezzeti vardır.Hurma ile açmayı tercih ederim, gün boyu hayal ettiğim tatlılar ise sanki hayal ederken yemişim gibi gözüme farklı görünür.Annem hep “karnın açken alışveriş yapma” derdi. Sebebi mucizesi bu olsa gerek. Annem bu işlerden çok iyi anlardı bana da anlatırdı ama ne kadarını tam hazmettiğimi zaman gösterecek. Şimdi annemden çok uzakta tek başına buruk bir sofrada zeytinle açılacak olan bir Ramazan’dayım.Aile her şeymiş, hayatın lezzeti hurma ile açılan oruçta değil de o sofrayı paylaştığın insanlarla berabermiş. Ne geri gelir o günler ne de ben gidebilirim. Hayatın elimden aldığı bir güzelliği daha yitirmeniz üzüntüsü içindeyim.
Sahur için annemin hazırladığı hamur işlerinin kokusu burnumda tütüyor da iştahım kesiliyor, bazen kalkıp bir bardak su içip yatıyorum. Annemi ve o güzel eski Ramazan günlerini anmak ruhumu doyuruyor.

Bildirgeç’te 1 Yıl

positive | 08 May 2008 09:07

Hangi konuda olduğunu hatırlamıyorum. Google‘da yaptığım bir arama sonucu bu siteyi ilk kez ziyaret ettiğimde yapısal olarak çok garipsediğimi hatırlıyorum. Sağı solu bomboş ve tamamı küçük harflerle dolu bir sayfaya sahip bu site ne sitesiydi acaba?

Ne tepe var ne taban, ne de “buradayım” diye bağıran bir menü. Birkaç ufak anlamsız resim ve minicik yazılar dışında bir şey görünmüyor. İlk izlenim sonucu, forumların değişik bir versiyonu gibi bir şey olduğunu düşünüp google üzerinden gelmeme vesile olan cümleleri ve yorumları okuyup çıkmıştım siteden. Sonra zaman zaman bloglardan ve bazı yerlerden adını duyduğum bu sitenin yazarlarına para kazandırdığını da öğrendim. Acaba sahte mi gerçek mi düşüncesiyle pilli.com adresinde geçen açıklamaları, para kazandırma sistemini falan hep okudum. İşsiz olduğum o dönemlerde boş vakitlerimi değerlendirebileceğim, hem faydalı hem de zevk verecek bir site arayışındaydım zaten. Banka hesabım olmamasına rağmen üye oldum. Artık sistemi tanımam gerekti. Günlerimi harcadım ve sadece okuyucu oldum. Belki karman çorman bir site değil ama aslında anlamaya çalıştığım şey, sitenin genel içeriği, üye olan insanların neler yaptığı, neyi nasıl konuştuğu ve paranın nasıl kazanıldığı. Ama beni daha çok cezbeden, sitenin içeriği ve yayınlanan yazılarla yorumların kalitesiydi. Buradan kazanılan paranın, bir insanı normal bir işten alıkoyabilecek kadar büyük bir miktar olmadığını tabii ki tahmin ediyordum.

MELEK!

| 18 July 2007 15:57

annem kopmuş dudağıma uhu sürüyordu alelacele.
babam yırtılmış dizkapağıma elindeki soğumuş lahmacunu
sürüyordu. içindeki macun tutar diye…
ablam rahat rahat kusabilmem için çetin altan’ın sosyalizm üzerine kaleme aldığı 25 yıllık makalesini okuyordu ağzındaki zambo’yu sündüre sündüre…
sakin bir telaş nasıl olabilirdi allahım!

thelonius monk’un parmakları derme çatma kurban olduğumuz evimizin damına dokunuyordu.
yağan yağmur muydu, kâni karaca’nın avaze saldığı bir
ilahi mi?
bilemiyordum.

elvan gazoza geçirdiğim açmayı dişlerken elimi tutmuş ve sivilceli ergen suratıma bakmıştı acıyarak.
bakmamış mıydı? yutkunmuştum. gözlerimi kaçırdım bütün gözlerden. fidye falan da istemeden. kaçırdım ruhuma.
bana bak, dedi.
bakarken düştüm dudaklarındaki uçuruma.
tutuyordu bileğimi. tutuyordu ürkekliğimi.
ürkekliğim erkekliğimi tutuyordu. ay tutuluyordu.
ayları tutuyordu o: melek.
zaman tutulmuştu. zaman tutuklanmıştı.
dudakları dudağıma ağır ağır ama o kadar da şimşek gibiydi…
ıslandı içim. dudağım saçlarına savruldu.
ediz hun bendim. hun komutanıydı ellerim.
ağladım. içimden… içimdeki keşküle akıttım tuzladığım
yalnızlığımı.
melek… içimden geçtiydin bir yaz akşamı.
yazlık sinemaların şık, alımlı mızrağı…
ergenliğimin narin kıvılcımı…

SENİ*DE SEVİYORUM be_goodie.

haberhaberhaber | 17 May 2007 22:59

Eskiyi sık sık hatırlayıp bizim zamanımızda diye söze başlayanlar dikkat! Yaşlanıyorsunuz. Anneannem daha sonrada annem bizim zamanımızda diye başlayıp kıtlıktan söze girip şimdiki neslin hiçbir şeyin kıymetini bilmeyişinden, büyüklerine yeterli saygıyı göstermeyişinden devam edip ,bizim zamanımızda böyle miydi? Cümlesiyle sözlerini bitirmesi ,biz gençlerin pek hoşuna gitmemesine rağmen dinlemesek bile büyüklerimize saygımızdan dinler gözükürdük. Son zamanlarda bende geçmişten bahsederken bizim zamanımızda diye kendimi söze başlarken buldum ve irkildim. Kendimden bildiğim üzere gençler bu tip konuşmaları sevmedikleri gibi alayada alırlar. Bizim zamanımızdaki gibi saygısızlık etmemek uğruna dinler gözükmezler.(bakın yine kullandım).Bizim zamanımızda cümlesini sık kullanmakla birlikte hayata bakış açım çok değişti Eskiden çocukları sever yaşlılara da saygılı davranmaya çalışırdım ama birkaç yıldır duygularım yoğun bir şekilde değişime uğradı. Çocukları sevmek şöyle dursun(kimin olursa olsun)canımı verecek kadar çok seviyorum. Nerede bir çocuk görsem izlemeden sevmeden geçemiyorum. En sıkıntılı en kızgın anlarımda bile onlar yüzümün tebessüme dönüşmesine neden oluyorlar. Yaşlılarda aynı şekilde onlarla sohbet ,yardımcı olabilmek beni mutlu ediyor. Onları sevgiye muhtaç, kırılgan ve itina gösterilmesi gereken varlığımız sayıyorum(acaba bende kırkımı geçtiğim içinmi).Gençler geleceğimiz, umutlarımız emeklerimiz. Herhangi bir genci zor durumda gördüğümde içim sızlıyor annelerinin onları büyütmek için gece gündüz harcadığı emekler gözümün önüne geliyor. Onlarıda seviyorum. Sokağa çıkıyorum canlıları gözlüyorum, insanları hayvanları bitkileri inceliyorum çocuk, yaşlı, genç, çirkin, güzel, sağlıklı, hasta kötülerin bile içinde taaa bir yerlerde güzellikler olduğunu düşünerek hepsini seviyorum. Böyle bir şey olamaz mı ben o zaman kafayı mı yiyorum? En son babalar duyar dizisindeki baba terapiden sonra, önüne gelen herkese ve her şeye seni seviyorum diyordu(bir tek oğluna demiyordu) Bende öyle oldum galiba kendime çok terapi çekmiş olacağım ki herkesi seviyorum veya sanıyorum. Şuan TV de Rober Hatemo var Roberrr seni seviyorum. Sokaktan uyuz bir köpek geçiyor Şışşşşt köpek kuçu kuçu senide seviyorum.