bildirgec.org

nasıl bir akşam ki bu?

gail | 30 June 2005 23:16

haziran yitip gidiyor işte.sıcaklar iyice geceleri de esir aldı.gündüze daha çok yakışsa da güneş,gecenin serinliğini de alıp götürdü.temmuz geceleri beter olacak demek ki.geceyi serinliğe bırakıp gittiğinde yaz neler değişecek acaba penceremden bakarken ben?

diziler için altyazı

xaen | 30 June 2005 22:09

mesela x-files bölümlerini indireceğim torrent vb. yollarla ama ingilizcem altyazısız konuşmaları anlamak için yeterli değil. ingilizce de olsa diziler için altyazı bulabileceğim sağlam siteler var mı?

ms access’de random listeleme sorunu

anafikir | 30 June 2005 20:50

örnekle açıklamaya çalışayım.

istediğim fakat beceremediğim; (diyelim ki) 100 kayıt bulunan bir veri tabanından (ms access) bu 100 kayıdı her seferinde farklı sıra ile dizmek.

“select id, * from tablo order by rnd(id)” gibi bir sql komutu denedim fakat her seferinde aynı sırada bir dizi sonucu veriyor.

tavsiyede bulunabilecek biri var mı acaba?

not: kodlama asp (vbscript).

BEN, DA VİNCİ ŞİFRESİNİ ÇÖZDÜM!

murat murathanoglu | 30 June 2005 15:12

BEN, DA VİNCİ ŞİFRESİNİ ÇÖZDÜM!

Batı’da uzun yıllardır okuyucunun en çok ilgisini çeken kitaplar arasında Kutsal Metinlerdeki veya Yerlerdeki Şifreleri, Simgeleri, Gizli Anlamarı anlatan yayınlar revaçtaydı. Melekler ve Şeytanlar, Da Vinci Şifresi, Gök Yakut Kitap, Lotus Çiçeği gibi eserleri Türk okuyucusu yeni tanıyor. Burada bahsi geçen kitapların edebi kalitesini, kurgusunu, olay örgüsünü, karakter tahlillerini yapmaya gerek yok. Sade şunu söylemekle yetineceğim, ortaya koydukları heyecan ve gerilim, gizemli mekanlar, anlamsız sembollerin gizli manaları, çözülemeyen şifreler okuyucunun, başından sonuna kadar kitabı elinden düşürmemesini sağlıyor. Müthiş bir heyecan fırtınası içinde gerilimin doruklarına çıkmış okuyucunun çözüm ve rahatlama bekleyen savunmasız kalmış beynine kabul ettirilmek istenen “kanaat” kolayca yerleştiriliyor. Yazarlar hem konularına hem de dillerine gerçekten hakim. Asla bir fantezi yazarı değiller.Bu tip kitapların ana temasının ortak olması ilginçtir. Şöyle ki, günümüzde dünya üzerinde bir çok din ve inanç sistemi bulunmakta. Her bir inanç sisteminin kendine göre ibadet şekilleri, usulleri, itikat sistemleri var. Neredeyse Bin yıldan fazladır aynı şekilde inanıp ibadet ediyorlar. İnsanoğlu kendinden çok güçlü bir varlığa tapma güdüsüyle, 1500-2000 senedir aynı tanrıya tapıyor, aynı şekilde ibadet ediyor. Böylece “kul” olmanın rahatlığıyla gönülleri huzur duyuyor. Tüm bunların ardından malum kitapların verdiği mesaj şu: 1- “Siz her ne kadar şuanda inanmakta olduğunuz dinlere inanırsanız inanın, aslında tanrının göndermiş olduğu bir “gizli gerçek” var. Mensubu olduğunuz dinlerin uluları ve mevcut siyasi otorite (sultanlar, krallar, imparatorlar) toplum üzerinde kendi saltanatları devam etsin diye bu gerçeği saklamışlar, gizlemişlerdir. Asıl ‘mutlak doğru’ya inanları ortadan kaldırmaya çalışmışlardır. Bu gerçeğin dışında, insan yapımı tamamen başka bir din oluşturarak, ilahi kitapları kendi arzularına göre değiştirip yeniden yazmışlardır. Tanrı, aleyhine olan bu durumu değiştirmek için ne zaman elçi göndermişse, yine aynı hakim güçler onun gönderdiği mesajın üzerini örtmeyi başarmışlardır. Fakat samimi bir avuç insan! (gizli tarikatların mensupları), gizli gerçeği ve daha nice bilgi ve belgeyi koruyarak, gelecek nesillere aktarmayı kendilerine görev bilmiştir. Kutsal amaçları! doğrultusunda çeşitli isimler altında teşkilatlanmışlar. Ama hakim siyasi otorite ve onu yönlendiren dini otorite (tanrının gerçek düşmanları) sürekli malum organizasyonların izini sürmüş ve dünyayı onlara dar etmiştir. Sırf kendi saltanatları sürsün diye.”2- “Dolayısıyla, tüm dinler insan yapısıdır. Gerçek tanrı bilgisinden uzaktır. İnsanlar olmayan bir tanrıya, olmayan bir dine yalnızca ve yalnızca dini/siyasi otoritenin menfaatine uygun olan “Doğru ve Yanlışa” inanmaktadır. Tüm dinler en başta tanrı kaynaklıydı. Ama şuanki konumları orijinal hallerinden uzaktır. O halde tüm dinlerin mensuplarının ortak noktaları vardır. Hepsi “kutsal gerçek”, “mutlak doğru” etrafında birleşmeliler. Ayrıntıları bir kenara koyup, temelde bir araya gelmeliler!”3- Bu kitapları okuyan insanlara yutturulması hedeflenen en önemli kanaat ise: “Şimdiye kadar duyduğunuz tüm gizli tarikatların varlığı gerçektir. Tarikatların (İlluminati, Tapınak Şövalyeleri, Malta Şövalyeleri, Masonluk, Yahowa Şahitleri v.b.) mensupları toplum içinde seçkin ve tanınan insanlardır. İyi bilinen, zengin, güçlü insanlar olmaları çok önemlidir. Bu vesileyle asıl kimliklerini ve tarikatın mevcudiyetini korurlar. [Mason olan Şeyhülislamları, Sabetaycı Tarikat Şeyhlerini, Tapınakçı Üstadı Devlet Adamlarını unutmadık. Günümüzde ise kim bilir kimler asıl kimliklerini gizleyerek inanan insanları kandırıyorlar? (F.S.)] Malum tarikatlar hangi ülkede teşkilatlanmışsa, o ülkenin hakim dinine girerek dindar bir mümin gibi davranmışlardır. Böylelikle kimse onlardan şüphelenmez. Aslında bu tip gizli tarikatların şimdiye kadar bilinen şekliyle “şer odakları” oldukları gerçek dışıdır. Kutsal Emaneti Gizlemek gibi masum bir görevi olan cemiyetlerden herhangi bir kötülük gelmez. Onlar, gerçek tanrının sırrını koruyan masum kullar olmuşlardır. Merak etmeyin kutsal sırlar ve emanetler, gizli tarikatlarda emin ellerde!”

Deprem Anı ve Sonrası Yapılacaklar

Cerrah | 30 June 2005 14:13

Afetzedelerin karşılaşabilecekleri psikolojik sorunlar ve bunlara karşı alabilecekleri önlemler

Bu yazıda doğal afet geçirmiş kişilerin yaşayabilecekleri psikolojik sorunlar ile bu sorunların ortaya çıkma olasılığını azaltabilecek bazı önlemler özetlenmiştir:

DOĞAL AFET SONRASI YAŞAYABİLECEĞİNİZ PSİKOLOJİK SORUNLAR Özellikle ilk birkaç gün içinde yaşayabilecekleriniz:

Duygusal Olarak: Geçici bir şok yaşayabilir, korku, öfke, suçluluk, utanç, çaresizlik ve umutsuzluk duyguları hissedebilir ya da hiç birşey hissetmeden “donup kalabilirsiniz”. Zihinsel Olarak: Kafanız karışabilir, örneğin gününüzü, saatinizi, nerede olduğunuzu bilemeyebilirsiniz veya şaşırabilirsiniz. Ayrıca kararsızlık, endişe, dikkati toplayamama, unutkanlık, gibi sorunlar yaşayabilirsiniz. Fiziksel Olarak: Gerginlik, yorgunluk, uyuma güçlüğü, bedensel ağrı ve acılar, kalp atışlarında düzensizlik, bulantı, iştah artması ya da azalması, ani irkilmeler, tedirginlik vb. bedensel sıkıntılar yaşayabilirsiniz. Sosyal Olarak: İş hayatında, okulda, arkadaşlık ve evlilik ilişkinizde ya da ana/baba olarak sorunlar yaşayabilirsiniz: Huzursuzluk, güvensizlik, insanlardan uzaklaşma, kendini reddedilmiş ya da terk edilmiş gibi hissetme, aşırı yargılayıcı ve suçlayıcı olma, her şeyi kontrol altında tutma isteği ve genel olarak bir ilgi azalması gibi sorunlar da ortaya çıkabilir. Doğal afet yaşayan bir çok insan yukarıda özetlenen bu tür tepkileri gösterebilirler; ancak kısa bir süre sonra bazı kişiler bunlardan büyük ölçüde kurtulurlar, hatta eskisine göre daha da güçlenebilirler. Bazı kişiler ise travma sonrası stres bozukluğu, kaygı bozuklukları ve depresyon dediğimiz bir takım psikolojik belirtileri gösterebilirler. Örneğin:

Çocuklar ve Deprem

Cerrah | 30 June 2005 14:08

Çocukların bir deprem felaketiyle başa çıkmalarına nasıl yardım edebilirsiniz?

Deprem gibi bir felaketle başa çıkmak, hem siz hem de çocuklarınız için çok zor bir iştir. En başta, hayatınız altüst olmuştur. Pekçok yeni ve bilinmeyen zorlukların üstesinden gelmek durumunda kalmışsınızdır. Evinizin yeniden inşa edilmesi ya da tamir görmesi, iş değiştirmek zorunda kalmanız ve mahremiyetinizin kaybolması gibi pek çok olay sizi derinden etkileyebilir. Bu ani değişikliklerle başa çıkamayacağınızı sanabilirsiniz. Kuşkusuz bu felakette de yaşadığınız sıkıntıları en iyi siz biliyorsunuz. Ama eğer imkan bulabilirseniz, yaşadığınız sıkıntılarla başedebilmek için lütfen bu önerilerimizi de dikkate alınız.

Deprem ve insanoğlu

Cerrah | 30 June 2005 13:58

İnsanoğlu neden başından geçen bir olayı kısa bir süre sonra unutup hiç yaşanmamış gibi davranır? Bu kötü müdür? yoksa iyi mi? bilinmez…

Ülkemiz insanı depremi 99 Marmara depreminde tanıdı diyebiliriz.Fakat şimdi bugüne bakalım kimler 99 marmara depremini ve olanları hatırlıyor? Sorsak 1668 yılında olan büyük depremi kim hatırlar? Bu tarihte Doğu anadolu fay hattı Erzincandan başlayıp Boluya kadar kırılmıştı ve binlerce insan hayatını kaybetmişti.Ülkemizde deprem bildirileri 99 marmara depreminden sonra bi yıl yada iki yıl kadar yapıldı ve durduruldu. Sadece 17 Ağustosta depremde ölenleri anmak adına ufak tefek faaliyetler yapılıyor.Bunlarında gittikçe Asıl amacının dışına çıktığını diyebiliriz.Yeni yeni oyunlar, gösteriler yapılmaya başlandı. İlk başlandığında asıl amacın Depremde ölen şehitleri anmak olduğu unutuluyor.Oysa deprem ufak bir doğa olayı değil, olduğunda binlerce cana mal olabiliyor.Bunun için Tv,radyo,gazetelerde deprem bildirileri yapılmalı insanları deprem konusunda bilgilendirimelidir. Benim ilkokul hayatımda deprem olduğunda kapıyanlarına, Kiriş ve kolon altlarına girilmesi söyleniyordu oysa 99 Marmara depreminde bu denilenleri yapanların hepsi öldü.Sonuç deprem bildirisi yapılmaması bi yana öğretilenlerinde yanlış olduğu ortaya çıkarıyor ve okullarda öğretmenlerinde deprem konusunda bilgilendirilmesi gerekiyor. Deprem ve diğer doğa olayları bir kereye mahsus olaylar değil insanlık sürdüğü ve dünya döndüğü sürece doğa olaylarıda olacak bu yüzden her insanın kendisine düşen görevi yapması gerekiyor.