bildirgec.org

uncategorized hakkında tüm yazılar

Gelmiş geçmiş en az politik hayvan; Virginia WOOLF

queennothing | 21 December 2012 11:30

Leslie ve Julia Stephen’ın ikinci kızları, üçüncü çocukları olarak 25 Ocak 1882 tarihinde, İngiltere; Londra’da dünyaya gelen İngiliz Edebiyatı’nın kilometre taşlarından Virginia Woolf, gerek romanları, gerek eleştirmenliği, gerekse kişiliğiyle araştırma, eleştiri ve tartışmalara konu olmuş, dünya çapında en güçlü kalemlerden biri olarak kabul edilmiştir. Soylu bir aileden gelen Woolf, 59. yaş gününden iki ay sonra ardında dokuz roman, bir günlük ve onlarca hikaye bırakarak kendi isteğiyle hayata gözlerini yumdu.

Beynimde biri mi var?

menguzar | 29 November 2012 00:36

Ampulex Compressa, hamam böceğinin içinden çıkarken.
Ampulex Compressa, hamam böceğinin içinden çıkarken.

Dünyada hemen her ortam için farklılaşmış milyarlarca çeşit canlı var. Farklı asitlik seviyelerinde, farklı ısılarda, farklı minerallerin/gazların varlığında hayatta kalmak üzere evrimleşmiş türlü çeşit bakterinin arasında, elbette ki canlıların vücudunda yaşamak üzere evrimleşmiş, kimi zaman (mide ve bağırsaklarımızda olduğu gibi) vücudunda yaşadığı canlıya faydası dokunan, kimi zaman vücuduna girdiği canlıyı hasta eden, kimi zaman öldüren, kimi zamansa ölmekten beter eden yaratıklar, “parazitler” var.

Şimdiki konumuz, farklı canlıların vücutlarına yerleşip orada yaşayan, ve bu yaşam süresince aklınızın ucundan bile geçmeyecek işler yapan parazitler. Beyinlerine/sinir sistemlerine yerleştikleri canlıların üzerinde ufak davranış değişikliklerinden, “Tam zihin kontrolü” olarak yorumlayabileceğimiz durumlara çok geniş bir yelpazede değişen etkilere sahip olan envai çeşit parazite şöyle bir göz atacağız.

Türkiye’deki Yasal Eroin Fabrikaları

NuMB | 22 November 2012 15:35

Büyüklere inkılap tarihi departmanından-

Adını hepimizin bildiği meşhur Bayer ilaç firması 1897 yılında bir ilaç keşfedip tescil ettiriyor. Müthiş ağrı kesici özelliği olan ilaç, bir yıllık fare testlerinin hemen ardından, kanser, tüberküloz ağrıları için zaman kaybetmeden piyasaya sürülüyor. Hikâyeye göre, Bayer’de çalışan bir mühendis, keşfettikleri ilacın insan bedenindeki etkilerini tam anlamak ve bir test sürüşü yapmak için, ilacı damarına enjekte ediyor, ilacın etkisindeyken de “Kendimi kahraman gibi hissediyorum” diyince, bunu duyan diğer ayık kafalı mühendisler ilacın adını “Hero’in” koyuyorlar…

SERİ KATİL ÇİFTLER- 4

mansonilized | 18 November 2012 10:18

Bu yazı bir natural born killers hayranı olan sörsi bebeğime nam-ı diğer Mallory Knox’a ithaf edilmiştir.

Her ne kadar Charles Starkweather ve Caril Ann Fugate seri katilden ziyade türkçe tam karşılığı olmamakla birlikte zincirleme katil gibi bir isimle açıklanabilecek olan ingilizce spree killer denilen kavramla tanımlanabilecek olsalar da çift olmaları bakımından onları da bu seride inceleyeceğim.

( caril ann fugate )

Caril Ann Fugate 1943 yılı 31 Temmuz’unda Nebraska’da Velda ve William Fugate’nin ikinci kızları olarak dünyaya geldi. 1951’de Velda kocasından boşandı çünkü William röntgencilik suçundan yakalanmıştı ve bir alkolikti. Caril birleşik Devletler’de birinci derece cinayet suçuyla yargılanan en genç kadın ünvanını aldığında Charles Starkweather’ın kızarkadaşı idi ve 14 yaşına yeni girmişti. Hayatı ufacık bir tatil dışında Lincoln’de geçmişti. 155cm boyunda idi ve 13 yaşında iken bile en az 18’inde gösteriyordu.

( velda ve marion bartlett )

Charles Starkweather 1938 yılı 24 Kasım’ında Nebraska’da doğdu. Annesi Helen garson babası Guy ise marangozdu. 8 kardeşin üçüncüsü olan Charles konuşma güçlüğü çeken, çarpık bacaklı, kırmızı saçlı bir çocuktu. 15 yaşında gözlerinin aşırı derecede miyop olduğu ortaya çıkana dek başarısız ve saldırgan bir öğrenci olarak çoktan hayattaki olası şansını yitirmişti.

( charles starkweather )

Okul hayatında aradığını bulamayan Charles iyi bir dövüşçü olmuştu. Bu dövüşler esnasında kendisini Caril ile tanıştıracak ve yakın arkadaşı olacak Bob von Bush ile tanıştı. Bob Caril’in ablası Barbara ile çıkıyordu. Caril ve Charles iyi anlaştılar. Caril küfür eden, kıvrık paçalı kotlar giyen asi bir kızdı. Charles ise hayata karşı isyan dolu James Dean hayranı tutkulu bir genç.

Psikoloji – Sinema Kardeşliği

shane | 12 November 2012 15:00

Psikoloji ile filmler arasında sağlam bir bağ var. Sinemanın ilham aldığı alanlar arasında psikolojinin derin suları geniş yer kaplıyor. Bir derleme ile konunun örnekli sağlamasını yapalım:

1. A Clockwork Orange: Stanley Kubrick‘in kült filmi, şok edici dehşet sahneleri, enteresan renk ve atmosferi ile dikkat çekiyor, süregelen vahşetin sorumlusu olan Alex’in tanımlanması zor davranışlarının tedavisi için gördüğü deneysel tedavileri anlatıyordu. Otomatik Portakal olarak dilimize çevrilen filmin sinema tarihindeki yeri büyük.

2. Good Will Hunting: Matt Damon ve Ben Affleck, ki kendileri filmin senaryosunu da yazmıştı, bir üniversitede hademe olarak çalışan bir matematik dahisinin hikayesini dokunaklı bir şekilde anlatıyordu. Sokak kavgalarından başını kaldıramayan bu asi arkadaşımız, soluğu hapiste alıp dehasını harcamak üzereyken okulun profesörlerinden biri olaya el koyuyordu. Film, bizde Can Dostum adıyla gösterilmiş ve her yerde olduğu gibi büyük ilgi görmüştü.

3. Primal Fear: Richard Gere’ın, papaz yardımcısı bir genci – ki onu da Edward Norton oynuyordu – gönüllü olarak savunan üst düzey bir avukatı canlandırdığı film, baş karakterlerin çoklu kişilik bozukluğundan muzdarip olması ile listemizin içinde yer almaya hak kazanıyor. Film, ülkemizde İlk Korku adıyla vizyona girmişti.

Mehmet Nusret (1915-95)

icetea | 05 November 2012 11:07

aziz nesin
aziz nesin

Başlığı görümce ‘o da kim?’ dediğinizi duyar gibiyim. Aslında çok bilindik bir kişiden bahsediyoruz: Aziz Nesin. Birçok türde yazmış, hatta bazı rivayetlere göre şairliğini Nazım Hikmet’in bile kıskandığı bir yazar, Aziz Nesin.

Nesin, 20 Aralık 1915’de Heybeliada’da doğdu. En çok mizah yazıları yazdı. Yazıları yabancı dile en çok çevrilen 4. yazardır. 1935’de Kuleli Askeri Lisesi’ni, 1937’de Ankara Harp Okulu’nu bitirip asteğmen oldu. Ancak sonra bu görevinden istifa ederek bir süreliğine muhasiplik ve bakkallık gibi işler yaptı. Aynı anda ailesini geçindirmek için yazı yazıyordu. Sonra yapılan bir röportajda ‘neden bu kadar çok kitap yazıyorsunuz’ sorusuna, ‘ben ailemi bununla geçindiriyorum 4000 hikaye yazdıysam, ailem 3 kişi olduğundandır, daha kalabalık olsaydı belki 9000 hikaye yazacaktım,’ diyerek cevap vermiştir.

Edebiyatımızın Kadın Kahramanı; Halide Edip Adıvar

queennothing | 02 November 2012 09:42

Halide, Fatma Berifem ile Mehmet Edip’in kızları olarak, erkek olması umuduyla kimilerince 1882, kimilerince ise 1884 senesinde İstanbul, Beşiktaş’ta; Ihlamur Yokuşu’ndaki evde dünyaya geldi. Türk öğrencilerin yabancı okullarda okumasının hoş görülmediği zamanlarda, babası tarafından yaşı büyütülerek Amerikan Koleji’ne sokulan Halide, sadece Türkiye değil, dünya çapında ilklere imza atmış, örnek alınan bir kadındır.

Geç çıkarılmış (ve değiştirilmiş) nüfus kağıdı sebebiyle ‘1882 ya da 1884 doğumlu’ diyeceğimiz Halide Edip Adıvar, entelektüel bir aileye doğdu. Babası Mehmet Edip Bey’in ‘Halid’ diye seslendiği Halide, temel eğitimini evde aldı. Daha sonra İngiliz terbiyesiyle yetişmesini isteyen babası tarafından Üsküdar’da bulunan Amerikan Koleji‘ne yazdırılan genç kız, okula girebilmek için yaşını büyütmek zorunda kaldı.

Oedipus kompleksi ve sanatla “ilişki”si

cherry blossom girl | 01 November 2012 18:30

Adı, Yunan mitolojisindeki Kral Oedipus hikayesinden esinlenilerek konulmuş olan Oedipus kompleksi, Freud‘un kurucusu olduğu psikanalitik teoriye göre 3-6 yaş arasındaki erkek çocukların karşı cinsteki ebeveyni büyük bir “aşk”la sahiplenmesi durumudur. Freud tarafından fallik – genital dönem olarak adlandırılan bu yaş aralığındaki erkek çocuklar, genellikle babalarını annelerinden kıskanma, uzak tutma ve annelerine aşırı hayranlık ve bağlılık eğiliminde bulunurlar. Hissettiği bu duygular yüzünden çocuğun, babası tarafından cezalandırılacağı ve hadım edileceği endişesi ile oluşan karmaşa ve korku da Oedipus kompleksi olarak tanımlanıyor.

Kız çocuklarının yine aynı yaş aralığı içerisinde anneden uzaklaşıp babaya olan aşırı düşkünlükleri ve bu aşk yüzünden cezalandırılma kaygısı ise Elektra kompleksi olarak tanımlanır. Elektra kompleksi kavramının Freud tarafından değil, öğrencisi olan Carl Gustav Jung tarafından ortaya konulduğunu da belirtmekte yarar var.

Çocukların gelişimlerinin ilerleyen dönemlerinde ise hemcins ebeveyne olan kıskançlık ve “nefret” duygusunun giderek yerini örnek alma duygusuna bıraktığı belirtilmekte. Bu dönemi “sağlıklı” bir şekilde atlatamayan çocuklarda ileriki yaşlarda ensest eğilimler ve psikolojik bozukluklar/sapkınlıklar görülebilir.

Oedipus kompleksi, sinema yönetmenlerinin ve edebiyatçıların da işlemekten zevk aldığı kavramlar arasında. Göndermeleri ile ünlü, akla ilk gelen yönetmen Alfred Hitchcock.

Braille-fiti

shane | 01 November 2012 14:50

Örgüfiti‘den sonra Braille Graffiti. Adından da anlaşılacağı üzre, görme özürlüler için grafiti projesi. Grafiti kültüründen, göremeyenlerin mahrum kalmaması için tasarlanmış. Projenin kaynağı, Portland, Oregon. Yaratıcısı Scott Wayne Indiana. Proje, aynı zamanda gören ve görmeyen insanlar arasında böyle spesifik bir konuda bağlantı kurma amacı güdüyormuş. Braille alfabesini anlayan sayılı görebilen insan da böylelikle görme özürlülerin sıkıntılarınu hatırlıyor, alfabeyi anlamayanlar ise, görmeyenlerden yardım alma deneyimini yaşıyormuş. İşte aktivite ile ilgili video.

Teldeki Adam

mansonilized | 29 October 2012 16:24

Philippe Petit 1949 yılında doğmuş, asiliği yüzünden okulda pek dikiş tutturamamış ve 15 yaşında evden kaçıp ip cambazlığına başlamış genç bir delikanlıydı. İpte yürümenin sanat olmadığını hatta çirkin göründüğünü düşünüyor ve yürüyüşlerini türlü numaralarla süsleyerek yaşamını sürdürüyordu.

“When I see three oranges, I juggle; when I see two towers, I walk.”

kabaca diyor ki; üç portakal görürsem jonglörlük yaparım, iki kule görürsem yürürüm.

1968 yılında rutin diş kontrolü için diş hekiminin ofisine girdiğinde hayatının sonsuza dek değişmek üzere olduğunun farkında değildi. Bekleme odasında sıkılıp masanın üzerindeki dergilerden birini aldı ve yapımı henüz tamamlanmamış yüksek binalar hakkındaki bir yazıya gözü takıldı. Makalede New York’ta yapımı devam eden ve bittiğinde dünyanın en yüksek kulelerinden ikisini oluşturacak ikiz kulelerden bahsediyordu. Petit dergiyi kaptığı gibi odadan fırladı ve onu altı yıllık serüveni boyunca yalnız bırakmayacak arkadaşı Jean Louisse ve kız arkadaşı Annie’nin yanına koştu.

Herkes gibi Jean Louisse ve Annie de ilk duyduklarında bunun delilik olduğuna karar verdiler ancak onlar da Petit gibi tutku doluydular.

Bu dönemde Petit önce Paris’te Notre Dame Katedrali’nde bir gösteri yaptı. Katedralin kuleleri arasına gerdiği çelik ipin üzerinde yaptığı gösteri içerde ayin yapmakta olan rahipleri bile dışarıya çıkardı. Bir zamanlar Quassimato’nun koşuşturduğu kulelerde şimdi Petit’nin dansı vardı.