doom
habil ve kabil hepimizin bildiği meşhur öykünün iki kahramanı kardeştirler: adem ve havva’nın iki oğludur habil ve kabil, biri toprağı eker biçer, diğeri hayvanları güder, kurban zamanı ikisi de kurbanlarını verir, birinin kurbanı kabul edilmez, o da bunun üzerine diğerini öldürür. yeryüzündeki ilk cinayet gerçekleşir böylece. bu hem incil’de hem de kuran’da ortak bulunan öykülerden biridir. bu öyküden yola çıkarak kutsal kitaplar insanın kan dökücü olduğunu söylerler ki bu su götürmez bir gerçektir. yeryüzü tarihi barışı arayarak geçmiştir. şu anda dünyanın yarısında iç savaş, savaş, terör var. bunlar olmayan yarısında ise cinayetler, intiharlar, tecavüzler var. ilk cinayet öyküsünün, insanlığın ortaya çıkış öyküsü içinde yer alması insanın yeryüzüne cinayet ve yokedicilikle indiğinin de işaretidir.insan öldürmek her ne kadar ontolojik kökenimizde olsa da o kadar kolay değildir. bunu dave grossman araştırmış: öldürme söz konusu olunca insanlar henüz seks yapmamış ergenler gibi sürekli konuşurlar. olan biten herşeyi öğrenirler, bütün mekanizmayı anlarlar ama kimseyi öldürmemişlerdir. cephede çevrenizde kurşunlar uçuşurken duygularınız altüst olur. filmlerdeki gibi değildir. filmler de herşey siyah beyazdır savaş siyah beyaz değildir bir çok gri ton vardır. bunu anlamak için tarihe bakmak yeterlidir, II. dünya savaşında askerlerin yalnızca yüzde 15-20si düşmana ateş etti, I. dünya savaşı ve içsavaşta da durum benzerdi çok farklı değildi. II. dünya savaşı sırasında pilotlar da durum çok benzer, bir çok pilot bir tane bile düşman uçağına ateş etmedi havadayken. kore’de düşmana ateş etme oranı yüzde 55e çıktı. vietnam’da bu oran yüzde 95. oranların artışı yanıltıcı olmasın çünkü bu ateşlerin çoğu düşmanı öldürmek üzere yapılmadı. savaşlardaki ölümlerin çoğu bomba ve benzeri silahlarla gelen toplu ölümler. kurşunla ölüm oranı vietnamda çok çarpıcı: 52 bin kurşuna karşılık 1 ölü!dave grosman öldürmenin zorluğunu biyolojik nedenlere bağlıyor; hayvanlar aleminde de hayvanlar genelde kendi türlerinden hayvanları öldürmezler. kavga ederler ama bu kavgalar çok az ölüme kadar gider. hayvanlardan birinin teslim olması ya da kaçması ile kavga sona erer. birbirlerine güç gösterileri yapar, bağırırlar, ülkelerin silahlanması, cephede askerlerin silahları birbirlerine göstermesi aynı psikoloji ile yapılıyor. savaşta ölümle karşılaşmamış kişiler öldürmeye ve ölmeye daha duyarsızlar, örneğin tıp alemi insan yaşamını risk etmede askerlerden çok daha ileri gidebilir. teslim olmuş askerlerin öldürülmesi ise sıkça rastlanan bir durum, teslim alanın adrenalini çok yükseldiği için kontrolsüz olarak öldürebilir.öldürmek ya da öldürmemek noktasında grosman’ın iddiaları daha da ilginçleşiyor: normalde insanlar birbirlerini öldürmezler, ateş eden asker de çoğu kez öldürmek için ateş etmez. duygusal ve fiziksel mesafe öldürmeyi kolaylaştırır. fizksel mesafe bildiğimiz metre cinsinden mesafedir yalnızca. duygusal mesafe düşmanı insan olarak görmemek insandan aşağı görmek, örneğin nazilerin yahudileri katletmesi gibi. duygusal mesafe öldüğrmeyi daha kolay rasyonalize etmeyi sağlar “o insan değil, aşağılık bir yaratık” . ahlaki mesafe düşmanın ahhlaksız görmek şeklinde açığa çıkıyor, buna örnek nazilari öldürenlerde var “naziler kasap” şeklinde rasyonalize ediyorlar öldürmeyi. sosyal mesafe ise düşmanı kendinden aşağı görmek şeklinde açığa çıkıyor, bu daha çok ortaçağda oldu. bir de mekanik mesafe var, bu da düşmanı bir monitörden görmek, mekanik bir araç aracılığı ile görmek şeklinde.çanakkale’de bugün bile kurşunlar bulunması tesadüf olmasa gerek. birbirilerini öldürmek istemeyen insanların/askerlerin boşluğa attığı kurşunlar bugün bile duruyor hala. kara savaşı, yani direkt olarak insanın insanı öldürmesine dayalı olan savaş evrimin bir cilvesi mi acaba? hiroşimaya bombayı atan pilot neler hissetti acaba bombayı attıktan sonraki gün?hayvanlar aleminde ilginç bir örnek şempanzelerdir, şempanzeler çeteler halinde gezip diğer şempanzeleri parçalar ve öldürürler, discoveryde son bir yıl içinde benim 3-4 kez rastladığım bir belgeselde anlatıyor bunu.seri katiller bu işi en uç noktaya götürmüşlerdir. yalnızca bıçak kullananlar, belirli bir stilde kullananlar da vardır. savaş dışında insan öldürenler toplum içinde bilinir ve ünlenirler. seri katiller bu yönden incelendiğinde aslında teröristlerdir, toplumun bütününe ve devlete karşı duruşları vardır. sıradan biri için en kestirme iktidar ve şöhret yolu insan katletmektir. biraz dikkat ederseniz hepimizin çevremizdeki katilleri hatırladığını görürüz. kim kimi ne zaman öldürmüştür biliriz. cinayet her zaman haberdir. özellikle gizlemeye çalışılmazsa mutlaka ortaya çıkar. gazetelerde tvlerde bütün önemli katilleri görürüz. bizim yapamadığımı, yapmaya korktuğumuzu yapanlara biraz da iltifattır bu.insanın kan dökücülüğü daha stilize formlarda karşımıza çıkabiliyor. kill bill adeta bir koleksiyon gibidir. her türlü bıçakla öldürme ve türlü çeşit kılıç ve en muhteşemi 1003 (ya da 1883) yaşındaki pai meinin geliştirdiği 5 noktaya vuruşla yapılan tekniktir. pai mei kadınlardan nefret eder özellikle de amerikalı kadınlardan.kan dökme işini olabildiğince kabul edilebilir hale getirmenin bir yolu da tıptır. cerrahlar bir bakıma yasal kan dökücülerdir. bu özelliklerini farketmek çok güç değildir, herhangi bir cerrahla ayaküstü konuşmak yeterlidir; iki gündür başım ağrıyor dediğinizde seni bi’ ameliyat masasına yatıralım, çok riskli bu halin der hemen. gördüğü her insan ameliyat edilecek bir bedendir onun için yalnızca. kundera’nın dr. havel’i ve tomas’ı da cerrahtır, onlar ameliyat yapmadıkları zamanlarda pipilerini neşter olarak kullanırlar. dayanılmaz ağırlıktan böyle kurtulurlar ancak. ameliyat ve kadın bu dünyayı çekilir kılar onlar için.cerrah diyince ister istemez nip tuck akla gelir. iki plastik cerrah insan bedenlerinde estetik değişiklikler yaparlar. bu cerrahlar kundera cerrahlarının daha az entelektüel olanları ve daha amerikan olanlarıdır yalnızca buna karşılık işleri daha sanatlıdır. chritian troy ve sean mcnamara da pipilerini neşter olarak kullanırlar.bir başka ilginç figür ise marquis de sade: seks ve şiddet onun için aynı şeydir nerdeyse, şiddetsiz seksi lezzetsiz yemek gibi bulur. afrodizyak ispanyol sineği ile fahişeleri zehirler. romanlarında da şatolarda yapılan alemler için insan avlanması ve avlanan insanların alemlerden sonra öldürülmesi gayet normaldir. “suç şehvetin ruhudur” demiştir; baskı, bastırılmış şiddet ve cinselliği en güzel şekilde ifade etmiştir bu sözle.öldürme ve şiddet çok farklı yerlerde karşımıza çıkar. hayvan yanımız kendi bölgemizin belirlenmesine öncelik verir; ülkelere sınır çizeriz, evimize kapı koyar kilitleriz. aile/ kabile/ aşiret kurar aile bireylerini diğer ailelerden ayırırız. aileye dışarıdan birey karışmaması aile içindeki kadınların karınlarında başkalarının çocuğunu taşımaması hayvani dürtülerimiz nedeniyle elzemdir. kadınların maruz kaldığı şiddetin temel nedenlerinden biri budur. bu haremlerde çalışan erkeklerin hadım edilmesinin de nedenidir. bir de dünyaya gelmeden öldürülenler vardır. savaş sırasında kadınların karınlarından öldürülmesi bunun örneğidir. daha acıklı örnek ise michael cainein canlandırdığı cider house rulesda görürüz. apple cider üretimi yapılan yerde sınıflararası ilişkiler nedeniyle istenmeyen çocuklar da cider ile birlikte üretilmektedir. dr. wilbur larch bu çocukları dünyaya gelmeden yok etmektedir. ölümüne yakın bütün bilgisini yetim homer’e nakleder, ve ona sahte diploma düzenleyerek kendi mektebinden mezun eder.kan dökücülük özellikle ortadoğu kültürünün bir parçası. kan üzerine kurulmuş kültürlerden beslenip orada yaşıyoruz. yaşamımızın her aşamasında kan dökmek karşımıza çıkıyor. kadının bekareti erkeğin onun kanını dökmesiyle önem kazanıyor dönüşümü de bir tür ölüm olarak algılıyoruz. benzer şekilde çin’de 2000 yıl önce kocaların karılarını öldürmeleri suç değil idi.şimdi doom oynayarak yetişmiş bir jenerasyonla karşı karşıyayız. küçük yaşta öldürme eğitimi almış bir jenerasyon var artık ve mekanik mesafeden öldürmek için çok hazırlar. nasıl bir gelecek ve cinayet serileri olacak göreceğiz.kan dökmek ve öldürmek sanat da aynı zamanda, savaş sanatında oldukça barışçı bir görüntü veriyor. o strateji kullanarak diplomasi yoluyla savaşmayı, mümkünse cepheye hiç inmemeyi öneriyor. eğer cepheye gittiysen, cephede kazansan bile kaybetmiş sayılırsın. sun usta’ya göre olabilecek en korkunç şey ateşle orduların yakılması. bugün kullandığımız silahlar onun hayal edebileceği vahşet ve şiddet düzeyini fersah fersah geçmiş durumda.şiddet şiddeti doğurur. bu kadar şiddet doğmuşken şiddetsiz bir yaşam olası değil. buna rağmenen azından kendimiz bilerek bilmeyerek kendi çevremize uyguladığımız şiddete son vermeyi deneyebiliriz. mesafeler şiddeti ve öldürmeyi kolaylaştırıyor, mesafeleri azaltmak şiddetin azalması için en kolay yol, bugün de 8 mart.
yorumlar
hayvanlarda cinayet yoktur evet çünkü kurt kurdun kurdu değildir, koyunu öldürmesi cinayet değildir.cinayet de tüm dinlerin başlangıcında ilk günahtır. kardeşin kardeşi öldürmesi de genetik yasaya karşı gelmesi. (habil, kabil’den acayip çıkarımlar yapılıyor bazen.)insan kendi yeteneğini kötüye kullanıp, cinayet işleyebilen, kendi kendini yok eden bir türdür.ben diyorum hala prehistorik kafada adamlarız biz. yok ki dinleyen.
Bizler genelde ölmeyi bayilmak saniriz,öldürmeyiyse cok kolay…..Hayir x bir arkadasim x bir görevde ilk kez birini öldürüp eve geldiginde öldürdügü kisinin evde kendini bekledigini sanmisti…daha sonrasinda hic bir sey hissetmedim ama ilki cok fenaydi diye benle paylasmisti…ben akil sir erdiremem su öldürebilme durumlarina ama ….bir kac bir sey vardir hayatimda cok kutsal ve degerli olan ,onlara kötü zarar veren bir durum olsa bende yapabilirim….hayvanlara ve dogaya bu konuda kizamazken insanlara hosgörülü olamiyorum….din icin bile insan öldürmek bence cok sacma.Ama bunun yaninda seytan ruhlu insanlarin ,sapiklarin ne bilim seri katillerin öldürülmesinden yanayim.Onun icinde ülkemde idam mutlaka olmali pis salak sapiklari ve seri katilleri bosa beslemek anlamsiz….derim nacizane.
benim de hatırladığım biri var, askerdeyken tesadüfen tanıştığım birinin hapis arkadaşı. bu kişi işlediği küçük bir suç sonucu 3y ceza almış, bana anlatan bu kişi ile tanıştığında sözü geçen kişi 20 yılı geçmiş hapiste çünkü girdiği andan itibaren cinayet işlemeye başlamış. her yıl en az 2-3 cünayet işleyerek içeride kalmaya devam etmiş. onun için “öldürmeye doymadı” şeklinde yorum getirmişti anlatırken.@foetaş devrinde yaşıyoruz hala, tek farkı çevreyi o zamana göre daha yaşanmaz hale getirmiş olmamız. bazı maymun türlerinde cinayet var; toplanıp aynı türden birini öldürüyorlar. ama normalde hayvanlar yiyeceği kadar avlanır, sonra da bırakır, stok bile yapmazlar. hayvan olan insanın da yiyeceği kadar avlanması cinayet değildir.
culdesac: :)napıosunyine psikopatlaşmışsın hffte;)asymptot: bişi yapmıyorum:)culdesac: hahacevaba bakgizli gizli bişiler kurcalayan yaramaz çocuk cevabıasymptot: hahahahsen napıyosun?çok psikopat mı yazı?daha psikopat şeyler yazıcaktım durdum…hangimiz birini öldürmeyi düşünmemiştir ki:pculdesac: hehben de laflıommeng yanınma çıkıçıkıben burada çıkıçıkıasymptot: süper8 marta da bağladım, şiddete özendirmedim deoldukça usturupluculdesac: hahahaaasymptot: 🙂culdesac: aman da amanaksine bir tahrik unusuru olarak algıladım mesela ben onuasymptot: hahahahculdesac: bu logu yorum olarak koymak gerekfoyan ortaya çıksın :Pahah.
@cul”gebertirim” sözcüğünü günlük dilde nasıl kullandığımıza dikkat etmek şiddet ve öldürmenin dilimize nasıl yerleştiğini anlamamıza yardımcı olur. sanmıyorum ki türkçe konuşup gebertirim sözcüğünü kullanmamış biri olsun. hatta “sevgi ifadesi” olarak kullanıldığına bile rastlamak mümkün. “boğarım” da sevgi ifadesi olarak kullanılan benzer bir sözcük. şiddet, sevgi ayrımı çok net yapılmadığından, yapılamadığından olsa gerek “kol kırarak” sevgisini ifade edenler çıkabiliyor. daha fenası bunun normal karşılanması. bu blog haliyle uzaktan, biraz bulanık bir ayna tutuyor içimizdeki şiddete ve kökenini araştırıyor. şiddetin sıfırlandığı bir dünya mümkün değil malesef, bunu kabullenip birey olarak çevremizdeki şiddeti azaltabiliriz. bunun da yolları var: şiddeti birbirimize uygulamak yerine kum torbalarına uygulamak pratik bir çözüm, mesafeleri azaltmak daha iyi ama daha yavaş bir çözüm.
bu cümle sanki özel birini hedef alan bir tehdit mesajı gibi… “yamacıma gel yoksa seni öldürebilirim her an!” der gibi.bi’ de ikinci yazışın yani? bilemiyoromm…
Ben de Doom ile büyüyen nesildenim.
@cul”zorla güzellik olmaz” der eskiler ben de katılırım, siz redogre beyin çok etkisinde kalmışsınız.@togepibizim nesil ise en fazla pasolini bilir, filmlerde de bişey görülmez zaten. arada geçen zaman içinde “şiddet pornosu” kavramı üretildi.
redogre usta açık açık yazmış ama sen ne yapmışsın asy, hım? n’apmışsın? daha fazla yazamayacağım, korkuyorum.
ben de insanların normalde birbirlerini öldürmelerinin biyolojik engelleri olduğunu, insanın insana şiddet ugulamasının önünde biyolojik engeller olduğunu bununla birlikte şiddetin doğamızın bir parçası olduğunu yazdım. birbirimize şiddet uygulamadan yaşamanın yolunu yöntemini araştırdım. bilmiyorum bütün bunlardan ne anladın?
bir arkadaşım da bana birgün aslında öldürmek çok güzel bir duygudur ve ben isterdim birini öldürmeyi demişti. ben hiç istemedim. hemde hiçkimseyi. belki kendi dünyamda çok güzel öldürdüğüm için fiziksel olarak öldürme ihtiyacı duymuyorumdur. şöyleki hayattaki bağlar gereği karşı karşıya gelmek durumunda kaldığım ama aslında ölmeyi hak etmiş birisini hiç görmeyebiliyorum. aynı odanın içinde o hiç yokmuş gibi davranabiliyorum ve üstelik zorlamadan. ve yıllarca. o denli alışıyorumki buna konuşmasını duymuyorum bile. sesini bile tanımıyorum. öldürüyorum ama şiddetsizce 🙂 bu bağlamda bakınca ben bir seri katilim.ama fiziksel olarak öldürmek konusunun içgüdüsel, doğasal, yapısal vb. şeylerle maskelenmesi kötü. ben sevemedim bu bakışı.x kişi y kişi ile iş için tartışıyor x kişi kamyona biniyor. y kişiyi eziyor. y kişi oracıkta ölüyor. y öldü x hapiste.. e şimdi işi kim yapçak. ve hepsinden mühimi ben arabamın önünde kedi görsem panikleyerek fren yaparken insanı göre göre ezen psikoloji nasıl içgüdü olur. hem zaten bugün 8 mart.
cici asy.
Tarihe geçen 2000 öncesi First Person Shooterlar:* Wolfenstein 3D – en ilkel FPS – Nazi kalelerinde Hitler avı* Doom: Knee Deep in Dead – Marsın aylarında iblis avı* Doom II: Hell on Earth – Dünyada ve Cehennemde iblis avıDuke Nukem 3D: Striptizcelere para saçtığınız öldürdüğünüz bossun kafasına sıçtığınızı espirili oyun* Redneck Rampage – Alkolün sağlığınızı arttırdığı fazlasının ise sizi kaydırdığı, klozete çömeldiğinizde sıçma ve ıkınma sesleri çıkaran, sexy uzaylıların göğüs tabancalarıyla size kuşun saçtığı, kıçına dinamit tıkanmış tavukları crossbow ile fırlattığınız komik amerikan taşra oyunu* Hexen, Heretic : Doom yapımcıları tarafından yapılan fantastik fpsler* Quake – Objeler için 2 boyutlu decallar yerine ilk defa 3 boyutlu çizimlerin kullanılmaya başlantığı kanlı baltalı, çivi atan tabancalı, zombili, bilim kurgu ve ortaçağ motiflerinin harmanlandığı kabus* Blood – eski teknoloji olmasına rağmen kanlı içeriği nedeniyle tutan azrail tırpanlı oyun* Unreal* Half Life – Yapay Zekanın sükse yaptığı oyun
Bence öldürmenin biyolojik engeller ile pek alakası yok. Hayvanların kendi türlerini öldürmemeleri daha basit yaşamalarından ve daha basit sosyal yapılar oluşturmalarından kaynaklanıyor. Bizim hayvanlara göre daha ileri olduğumuz tartışılabilecekken sanırım daha komplike yaşamlar sürdüğümüz tartışılamaz. Aşk, para, teknoloji, kadınlar günü gibi kavramları yaratırken; cinayet, seri katil, işkence gibi kavramların da ortaya çıkması şaşırtıcı değil. Dolayısıyla öldürmenin önünde biyolojik engeller varsa bile bu engelleri paramparça edecek psikolojik ve sosyal güçler de insanlar da mevcut derim ben. Öldürmeden ve öldürülmeden var olabilirsiniz belki ama bunu tüm insanlık için söylemek şu anda ve çok sonrasında bile mümkün görünmüyor.
insanın insana şiddet uygulamasının önünde hiç bir engel yok, sosyal anlaşma dışında ki o da her yerde çalışır bir şey değil. İnsanın başka bir insanı öldürmesi zor, o zorluğun sebebi de öldürülenin kendisi, zira bir insanı öldürmek zor, ölmüyor adam. Bir adamı göğsünden vurabilirsin ve adam hayatta kalabilir. Bu komplikasyonlar can sıkıyor, sinek gibi ölüverseler öldürenlerin içi rahat edecek gibi.Şiddet damarının kuvvetlenmesi, insanların birbirlerine anlattıkları dünya ile hakiki dünya arasındaki çelişkiden sebep. Reel hal, her önemli meselede değere, vicdana hükmettiği için ve bunun tam tersi propaganda kafamızdan aşağı boca edildiği için, buna kimse kanmadığı için, egemenin şiddeti olan status-quo nun dışına çıkmanın yolu bireyin şiddeti olan “cinnet” te bulunuyor.
bura çok geyik bi ortammış be abi ya!hah ha! sevdim be! ölümüne hemi de 🙂
geyikten ziyade hafifi tercih ederiz
o zaman bu ne demek? filmlerdede bir çok gri ton vardır.
@voyagegerçek savaş filmlerdeki gibi değildir diyor yani. hepsini yazmadım, bir kısmını özetledim. temel olarak demek istediği: savaş filmlerinin gerçek savaşlara benzemediği.
ne bu abi şimdi, sayın togepi?! ilk “ahkam”ıma ilk “hiiişştt, akıllı ol” mu bu yani?!yazılan yorumları okuyunca, yine söylüyom, bura çok geyikgeldi…ben de hafif’i tercih ettim zaten! no pırablım, yes hafif!dibine kaddar geyik!!!
du ben de bi deniyim hafif.org’da ilk ahkam’ıma hangi siddet icerikli cvp gelecek? belki oldurmenin zorlugundan bahseyleyenler oldurme arzusunu yogun sekilde hissedecekler..hmm…hmm..isin ilginc yani yazida oldurmek mevzu bahis iken yorumlardaki ikili cekismeler insanı sadece gulmekten oldurebilir..ama yine de hatırlatmakta fayda var..bu ilk ahkam sadece “hulen du ben de bisiler yaziim” fikri ile kesilmistir.
Bu işin şiirini yapan adam Alfred Hitchcock’tur. Torn Curtain adlı filminde bir insan öldürmenin ne kadar zor bir şey olduğunu gözüne sokar adamın.
ip miydi filmin adı? hani bi adamı sandığa tıkıp, soora daüstünde yemek falan yiyorlardı…hiçkok denen bu herifin ha bire insanları korkutarakpara kazanmasına hep gıcık kapmışımdır zati!hiç korkmuyorum senden hiçkok!
yok o değil, mutfakta makas saplar, makas kırılır, kafasına filan vurur, fırına sokar…
Herkes şiddete yatkın mıdır? Evet! Herkesin bir patlama noktası vardır. Dönüş Yok filmini izleyenler hatırlayacaktır. Gayet uysal olan adam eski karısına tecavüz edilince çılgına döner. Tecavüzcüyü bulur ve beynini parçalar. Ki çekim bittikten sonra bile, oyuncu maketi parçalamaya devam etmiş.Neden şiddet, kan revan olan filmleri seviyoruz? Belki de içimizdeki şiddeti bu filmleri izleyerek bastırıyoruz.
öldürdüğü adam tecavüzcü değildi
Barda öldürdüğü adam kimdi?Ben bi düşüneyim:)
yanlış adamı öldürdü, moral bozmak gibi olmasın ama…
bu tip hatalar hep olur, büyütecek bişey yok
“dönüş yok”ta tamamen anlamsız, irrasyonel bir şiddet vardı. filmin ikinci yarısı şiddeti iyyice açığa çıkarıp sinir bozucu hale getiriyordu üstelik.
hatta dönüş yok filminin yönetmeni çekimlerde o rahatsızlığı izleyici de hissetsin diye kameranın hep sallanmasını sağlamış. evet amacına ulaştığı söylenebilir.
Emir Beş: Öldürmeyeceksin (You shall not kill)Öldürme üzerine filmlerden bahsedip Kieslowski’yi anmamak olmaz.
bülbülü öldürmek… g. peck pek süpper oynamıştır di mibeyler?..
blog’ta bahsedilen evrim sürecini çok güzel anlatır battle royale.her sene bir sınıf seçilip adaya götürülür ve bu adadan sadece içlerinden bir kişinin sağ olarak çıkabileceği söylenir. ondan sonrası vahşet zaten, en yakın arkadaşlarını öldürenler mi dersiniz, sırf birilerini öldürmek için adaya gönüllü gelenler mi dersiniz, hey ki heyy.
commandos oynarken – amerikalı komando ile yakaladığı alman subayını bayıltıp ellerini bağlayıp recm edebileceğimi farkettiğimde oyun un diğer kısımlarına olan ilgim azalmıştı..benzeri şekilde rainbow six oynarken yaşadığım düşmanın bana baktığı anda vurabilmenin verdiği haz inanılmazdı.sanıyorum 3 defa cinnet geçirdim ve birilerini öldürmeye çok yaklaştım.ilkini burada anlatmıştım, ikincisinde salak bi çocuk bana yumruk atarak kaşımı açtı, sadece 1 tane yumruk attım ama mahkeme aylarca sürdü, üçüncü de ise annem kurban gidicekti ama birader kurtardı..bazılarının eşiği biraz daha aşağıda bu konuda sanırım, üstüne üstlük bu yetiye sahip olmanın sapık bir haz verdiğini de itiraf etmeliyim..polise ihbar edenin ip’sinden evini tespit ederim, sonrası malum..
cerrahlarla ilgili bölüme kesinlikle katılmıyorum. Tıp etiğini bilen hiç bir cerrah başım ağrıyo diyen birine ameliyat planı yapmaz….
öldürmek, seks, uyku, yemek yemek…
Hayvanlarda birbirini hiç bir neden yokken öldürür.
@stalkerbir inasnı öldürmenin zorluğunu anlayabilmiş değilim. boğaz kesince insanın yaşaması çok zor. sonuçta bu da 12 canlı dragon değil.@bedafocbbaşım ağrıyor kısmı abartı ama cerrahlarla konuşmalarım ve yakın çevremden cerrah olanların geçirdiği evrimi kendi gözlerimle gördüm. normal insandan kasaba dönüştüler. benden size tavsiye eğer size bir cerrah ameliyat olmanız gerektiğini söylerse mutlaka “normal” doktorlardan ceheck ediniz. cerrahın aradığı ilk çözüm neşter kullanmaktır. neşter kullanması olanaksızsa diğer yöntemlere yönlendirebilir sizi.@agentforistanbulhayvanların birbirini nedensiz öldürmelerini örnekleyebilir misiniz?
bence bogaz keserek oldurmek, oldurmekten tamamen farklı bir kavram. belki oldurme kararını almış adamın yapamayacagı iş deil ama cogu insan bir silahla oldurmeyi (temiz ve kolay) tercih eder, tabi sadece oldurmek niyetindeyse.dedigim gibi bogaz keserek oldurmeyi secmek, sadece oldurmeyi secmek deildir.acı cektirerek oldurmeyi, buyuk bir nefretle hırsla oldurmeyi secmektir.
Neredeyse beş yıldır tanıdığım, çok da sevdiğim bir arkadaşım vardı. Kendisiyle birbirimize olan duygularımızı açıktan açığa konuşma ihtiyacı duymazdık. Zaten iyi anlaşıyorduk. Kurcalamaya gerek yoktu. (Tabii bunda aynı ana dillere sahip olmayışımızın da payı büyüktü) Bir gün bol miktarda votkanın verdiği sarhoşlukla bana “Debora bir gün bir cinayet işlersem haber vereceğim ilk ve son kişi sen olacaksın. Çünkü sen benim dostumsun” demişti.
Bir de şu yazıya rastladım:29aralık 2002 tarihli bir köşe yazısı
inan6666’nın ahkamını okurken, birden bir süre önce izlediğim delicatessen beynimde bir şimşek gibi parladı.
brrrrr!
@inan6666estetik cerrahlara aynı zamanda plastik cerrah denmesini neye bağlıyorsunuz?
uhmm… Dave Grossman linki yanlış olmuş sanırım. Sam & Max, Monkey Island gibi oyunlardan tanıdığımız Dave ne kadar psikopatmış meğer diye düşünürken doğru Dave Grossman buymuş. Kendisi askeri bilimler profesörü…
düzeltme için teşekkürler. metin içindekini de düzelteyim.
asy’cim yazını hafta sonu oğlumla tartıştık. “kurşunla ölüm oranı vietnamda çok çarpıcı: 52 bin kurşuna karşılık 1 ölü!” cümlene açıklık getirmeni recaa edebilir miyim?
ilginiz için teşekkür ederim lorienn.o dave grossman’ın kitabının özetinin türkçe özetinden bir cümle. amerikalı askerlerin attığı 52 bin kurşuna karşılık bir vietnamlı ölmüş. bununla demek istediği de çok yakın cephelerdeki çarpışmalarda bile askerler “düşman” askerleri öldürmeyecek şekilde kurşunları atıyorlar, şeklinde açıklıyor. toplam ölü sayısının toplam atılan kurşuna oranıdır bu sayı.
valla, bizde düğünlerde havaya sıkılan kurşunların kazara birine isabet edip ocak söndürmesi ihtimali daha yüksektir herhalde
bizdeki kutlama kazaları oranı ve trafik kazası oranı daha yüksektir kesinlikle.burada aslında veri eksikliği de var. sırpların öldürme oranı, çeçenlerin öldürme oranı gibi sayılara ulaşılmıyor. o sayılar da olsa daha aydınlatıcı olur.amerikalıların araştırmasındaki asıl nokta ekonomik, bir “düşman” öldürmek için 50 binden fazla kurşun atmak hem savaş maliyetlerini çok yükseltiyor hem de savaşın uzamasına neden oluyor. savaşın uzaması savaşan askerlerin seri katil ve psikopat olarak ülkelerine dönme riskini artırıyor.
doğrudur serdarsabri… canım Türkiyem…asy, velede anlatamadım bir türlü… yazını okuması gerek… teşekkürler…
@lorienn, dave grossman’ın kitabının özetini de okusun. o yazıda daha çok açıklayıcı detay var sıkıcı olmasın diye buraya yazmadığım. bir de discovery’deki belgesel ilginçti ama onu bulamadım, öldürme eğitimi ile ilgili bir belgeseldi, bulabilirsem onun da linkini göndereyim.
sympathy of mr.vengeance filmi de siddete ve oldurmeye giden yolda insanlari nelerin motive ettigine guzel bir ornek. kimseyi olduremem diyenleri bir kez daha dusunmeye iten bi film kendileri. yani en azindan ben sewmistim.
duyarlı oyunlar da yapılıyor artık.
“oyunlar” deyince, 10 sene oldu, yarattığı travmanın etkisinden henüz daha kurtulamadan, “funny games” i yeniden çekiyorlarmış, sakının!
Rastgele kan dökeriz,insanları öldürmesekte.Örneğin trafik kazası geçiririz ve sağ salim atlatırız olayı ama kan dökmek lazımdır.Hemen bir kurbanlık koyun bulunur (veya horoz kişinin bütçesine bağlı) ve bizden akmayan kan ondan akıtılır.Tabi akan kanın daha hayvan yerde can çekişirken alnımıza sürüldüğünü de unutmamak lazım.8 yaşındayken aynen bunları yaşamıştım.Ben ve zavallı koyun arasında nasıl bir bağıntı kurmuşlardı..
C:WINDOWSsystem32driversetcservices
hiç kimse cüniiiyt abi gibi kan dökemez bknz. vahşi kan (ay napiim şu meşhur sayfadan bulun işte 🙂
commandos 1.2.3.
savaşmayın sevişin..
@asymptot , örnek vermeme gerek yok national geographic’i bir gün izle ne demek istediğimi anlardın. Meşhur Conan hikayelerinin yaratıcısı Robert Ervin Howard’ın bir sözü vardır:”Doğal olan barbarlıktır, medenilik değil” . İnsan da bir hayvan ve her türlü sebepten bazende zevkten öldürebilir; örnek verirsek aslanlar , yemeklerinin artıkçıları sırtlanları sadece zevk için öldürürler, yemezler.
asymptot un dediği belgeselı bende seyrettım maymunlar tür olarak farklı olan gruba saldırıp onları yıyorlardı.ama o grup zaten etçil yaşayan bır gruptu başka bır canlı bulsa karnını doyurmak için yıne saldıracak.zamanında yıne hafıfte buna benzer bışılerden bahsetmıştım yeme olgusunun da öldürme içgüdüsü ile ılgılı olduğuna daır.ve kendımce bı sav geliştirmiş vejeteryan beslenenlerle etçil beslenenler arasında bı ayrım yapmıştım kendımce. buna bır dayanak bulmak içinde baya bı sıte gezmiş bırşey bulamamıştım.benım gıbı düşünen varsa yardım etsın şu işi bı çözelim arkadaşlar.yazı da çok ıyı olmuş ellerine sağlık asymptot ve sana da katılıyorum inan666