bildirgec.org

kılıç hakkında tüm yazılar

KALEM !!!

Cali Kusu | 30 January 2011 16:35

İnsanın çabalarından bir tanesi de kendini ifade edebilmektir. Kendini ifade ettiği kadar özgürdür. Ne istediğini, ne yaptığını, ne yapabildiğini ifade edebildiği kadar hâkimdir kendine ve kelimelerine.İfade etmenin tek yolu konuşmak değildir. İfade aracı yalnızca dil ile sınırlandırılamaz. Konuşarak olduğu gibi insanoğlu kendini yazarak da ifade edebilir. Hatta dilin anlatamadıklarını da anlatır. İnsanoğlunun kullandığı en muhteşem iletişim aracıdır. Yeri geldiğinde dilimizden, kılıcımızdan bile daha keskindir.Kalem insanın en büyük silahıdır. Tarihlerin, topların, tüfeklerin deviremediği dağları, padişahları iki çift söz ya da iki satır yerle bir edebilir. Gücü eşsiz, yetkisi sınırsızdır kalemin. Dilin anlatamadıklarını iki satırlık bir yazı çok basit bir şekilde açıklayabilir. Yazdıklarımız, yazacaklarımız bizi bize anlatmaya yeter aslında. Ben beni bana konuşarak anlatamam. Kendi kendime konuşamam. Ben içimde, aklımda ne varsa kalemimle paylaşırım. Kalemimde zamanı geldiğinde unuttuklarımı bana tek tek hatırlatır. Benim tek güvenilir dostum kalemimdir. Ben anlat demeden anlatmaz, ben yaz demeden yazmaz. Sahip olabileceğimiz en sadık arkadaştır. Kalem insanın gerçek yoldaşıdır.

Gladyatör: Kılıcın Ucundaki Yaşam.

Carrion Swarm | 26 January 2010 11:52

2000 yılı yapımı Ridley Scott filmi “Gladiator”, şüphesiz hepimizin aklında belli bir gladyatör profili oluşturdu.

Günümüzde hayvan dövüşleri yapan ve yaptıranlara uygulanan büyük cezalarla kıyaslandığında, şenlik havasında tertiplenen gladyatör dövüşlerinin acımasızlığı, imparatorluk döneminde halk sınıfları arasındaki büyük farklar ve insana verilen “değer” kolayca anlaşılabilmekte.

Gladyatör (Gladiator) kelimesi, kılıç (Gladius) kelimesinden türemiş bir isimdir. Ancak gladyatörler isimlerini aldıkları gladiusları kullanmamışlar, daha kısa kılıçları tercih etmişlerdir.

“göbekten”

massay | 14 December 2009 11:00

Jan Van Eyck-
Jan Van Eyck- “EVA”

15. yüzyılda yaşayan efsane ressam Eyck, Adem ile Havva tablosunda, epey kavisli kadın göbeğini, cazibenin temel öğesi olarak betimler.

Cazibeden ziyade,
İNSAN VÜCUDUNUN “İKİ BEYNE” SAHİP OLDUĞU GERÇEĞİ ÇOK AZ KİŞİ TARAFINDAN BİLİNİR.

Daha doğru ifade ile, insan vücudu bünyesinde “İKİ SİNİR SİSTEMİ” barındırır.
BİRİNCİSİ, merkez üssü beyin olan sinir sistemi.
İKİNCİSİ, dış etkenlere aynı şekilde cevap veren, tek farkı merkez üssü “bağırsaklar” olan sinir sistemi.

Bu sinir sistemi nedeniyle mide, günlük yaşantıdaki tercihlerde ve duygusal yaşantıda aslında “karar alma organı” görünümündedir.
“Midenin ekşimesi”, “Öfkeden midenin yanması” gibi günlük konuşma diline yerleşen deyimler ise, karın boşluğunun dış dünyaya gösterdiği tepkilerin bir yansımasıdır.

“Göbekteki beynin” dışarıyla mesaj alışverişinde bulunduğu, deneyimleri hafızasına kaydeder ve “duygusal” bir organdır. Bu bölgenin, sindirim sistemi ile bağırsakların çalışmasını kontrol etmesinin yanı sıra, psikolojik sıkıntıları kolit, ülser, ishal ve gaz gibi tepkilerle dışa vurulur.

Karın, evrimini en hızlı tamamlayan vücut bölgelerinden biridir.
Birincil amacı beslenmek ve sindirmek olan yeryüzünün ilk canlılarının sinir sistemleri karın bölgesindedir.
Fiziksel fonksiyonlarını yerine getirebilmek için beyin merkezli bir sinir sistemine gereksinim duyan canlılar ise çok daha sonra ortaya çıkar.

Sevmek Düşmeden Uçmayı Bilenlerin Marifeti

kahvekokusu | 30 October 2009 09:41

Kendi yağmurunda ıslanır şehir
Yüzüm kendi yağmurunda yıkanır..
Her aşk kendine büyüktür
Ve her ayrılık kendi yalnızlığını tanır…

Gel..desen, yalınayak
Kızgın sahralardan, harlı yollardan geçerek gelirdim sana…
Gel! Desen
Düşmekten korkmadan,
Kırık kanatlarımla, uçarak gelirdim sana…
Yüreğimde bin kamyon yükü sevda
Uykusuz gecelerimi nevbetlere devredip
Yıldızlardan sızan bir ziya gibi
İcabet ederdim çağrına
Oysa ne “gel” dedin ne de geldin.
Ey hüznümü umuduna çözdüğüm sevda!
Kaybetmek bulanlara mahsustur
Ben seni hiç bulmadım ki….

2008 kpss

vatanda | 02 November 2008 11:35

Uzandığım koltukta dalmışım annemin dürtüklemesiyle uyandım. Aslında pekte uyandım denilemez hala yaşıyorum sanki. Gözlerimi kapattığımda güzel bir sahil kasabasında buldum kendimi ağzıma hafif tuz tadı gelmekte , esen rüzgar tenimi ürpertmekte. Etrafıma bakıyorum şaşkınlıkla ileride bir baraka üzerine kocaman bir ağ çatı gibi yerleştirilmiş, küçük bir tekne ve iki-üç kişi onlara doğru yürüyorum. Güneş hala gökyüzünde ama ay’da öbür taraftan kendini göstermekte ilerdeki gruba yaklaştıkça içimde garip bir ürperti başlıyor ilk anda neden olduğunu anlamasamda biraz sonra bu ürpertinin nedenini anlıyorum. Benim insan sandığım ilerdeki grup ağzı yüzü garip bir şekil almış insan görüntüsünde ama insandan başka herşeye benzeyen hal ve hareketleriyle çok başka garip yaratıklar çıkıyor. Titremeye başlıyorum hatta geri geri gitmek istediğimi hatırlıyorum ama nedense bacaklarım beni dinlemiyor. Sanki onlara doğru çekiliyorum. Yanlarına yaklaşıyorum. ürkek bakışlarla süzdüğüm bu garip yaratıklar benim geldiğimi yeni fark eder gibi vücutlarından çıkan gözleriyle bana sanki normal birşeymiş gibi bakıyorlardı. Bu beni daha da tedirgin etmişti. O sırada arkadaki yaratık diğerine insan diliyle ” İşte bir tane daha geldi bu akşam kaçıncı bu” diye söylendi. Konuşmalar beni hem korkutmuş hemde sevindirmişti benim gibi başka insanlar da buraya gelmişti demek. Ama burası neresiydi bu yaratıklar da neydi. Bana en yakın olan yaratık “Sen ordaki yaklaş buraya neden, niçin geldin” diye sordu. Vücudum benden ayrı bir nesne gibi onlara yaklaşmaya başladı. Tam yanlarına geldiğimde dilim yine düşüncelerimden başka olarak. ” Puslu bir geceden geliyorum. Güneşi arıyorum, sabahı bekliyorum. Buraların sultanına hizmet için bekliyorum” dedi. Ne söylediğimi anlamamış olmamla birlikte hala neden ve niçinler içinde kaybolmuş bir vaziyetteydim. Hiç bir şeye anlam veremiyordum. Yaratıklar hep bir ağızdan ” Güneşi bulmak elinde, Sultan içerde, hizmet zordur kazanmak ise imkansız.” diyerek ayağa kalktılar. arkada olan biraz daha insanımsı yaratık ileriye bir adım atarak ” Şimdi sende diğerleri gibi hiç bir şey anlamamışsındır. Şu anda gece ve gündüz adasındasın. İçerde güneş sultan durmakta, bizlerse sultanı koruyan cinleriz” diyerek bir anda ele benzettiğim uzantısından bir giysi ve kolye verdi. “Bunları giy, içeri girmen için şart” dedi. Önündeki cin yine aynı şekilde bir kılıç ve kalkan uzattı bana ve ” Bunları kuşan içeride hizmet için gerekli dedi”. En öndeki cin ise kocaman bir kazan çıkartıp içine deniz suyundan doldurdu ve altını yaktı. ” Kazanın içine gir ve temizlen saflık gerekli” dedi. Bütün söylenenleri bedenim harfi harfine uyguluyordu. İlk önce kazana girdim. Çok sıcak olacağını hatta pişeceğimi düşünürken oldukça serin hatta tenimde tatlı bir his uyandıran bir su ile karşılaştım. Bedenimin kontrolünü yeniden kazanmıştım. Hatta artık aklımdakileri bile söyleyebiliyordum. Kazandan çıktığımda bir an için kaçmak istedim. Ve tam o anda öndeki cin “Buradan kaçmak istiyorsun dimi ama kaçış yok. Senin gibi senden önce ve senden sonra gelenler içinde kaçış yok sen ve senin gibiler seçilmişlersiniz. Doğduğunuz gün gece ve gündüz savaşı için seçildiğiniz” diyerek beni diğer cin’e doğru sürükledi. Cin’in verdiği giysileri üzerime giydiğimde sanki hiçbirşey giymemiş gibiydim ama dışardan giysiye dokunduğumda çok kaba çok kalın ve sert bir ses çıkarıyordu. Kolyeyi boynuma taktığımda ise daha önce hiç görmediğim bir ışık hüzmesi gökyüzünde belirdi ve tamda kolyenin ortasına doğru ilerledi. Işığın içinde hayal meyal bir insan silüeti görüyordum ama sadece o kadar birde ses ” Sana güveniyorum” diyordu. Cinler ışığı görür görmez dizlerinin üzerine çöktüler ve hep bir ağızdan ” Işığın prensesi hoş geldin savaşçıyı kutsa ve galibiyet için yol göster” diye bağrıştılar. Işık hüzmesi kolyenin içine girdi ve parlamayı kesti. En son olarak elime bir kılıç ve kalkan verdiler. Kılıç buradaki herşey gibi garipti. Sadece sapı vardı ve elime aldığımda beyaz bir ışık saçıyordu. Benim kılıca böyle baktığımı gören cin ” Bu kılıç ruh kılıcıdır içindeki duyguları gösterir. Az önce içine girdiğin kazandaki su ruhunu temizledi, giydiğin giysiler sana güç verdi. Bu ruh kılıcı ise senin içindeki saflığı temizliği gösteriyor. İçeride daima böyle saf ve beyaz kalmalı. Rengi değişirse neler olur biz bile bilmiyoruz” diye açıklama yaptı. Ruhumun temiz olması beni sevindirmişti ama ruhum temiz değildi yaptığım onca yanlış onca kötü şey onlara neler olmuştu. Yine aynı cin sanki beynimi okurmuşcasına “Daha önce yaptığın kötülükler, yanlışlıklar, bütün hataların az önce suyla birlikte yok oldu. Şu anda en saf en temiz sensin. Geçmişi düşünme sadece hizmet etmeye odaklan ” diyerek o garip uzantısını kalkanın üzerinde gezdirdi. Kalkan bir anda o en normal halinden çıkıp parlamaya başladı ama öyle beyaz değil yeşil parlıyordu kalkan. “Bak” dedi parmağa benzeyen uzantısından bir parçayı garip dişleriyle kesti ve gri akan kanını kalkana sürdü kalkan bir anda büyüdü ve gri rengi yuttu. Resmen cinin kanını yuttu ve yine yeşil yeşil parladı. “bu kalkan yeşil zümrüt kalkanıdır. Senden öncekiler bu kalkanı alamadı senin bir özelliğin olmalı. Zümrüt kalkanının en büyük özelliği bizler gibi varlıkların kanı kalkan tarafından emilir ve sana zarar vermesini engeller. Dahası her türlü saldırıya karşı boyut değiştirir ve seni en iyi şekilde korur. Son olarak şayet içeride başına bir hal gelirse bu kalkan seni yok eder”. Son sözü içimde büyük bir korkuya neden oldu elimde tuttuğum şey beni öldürebilecekti ha. Birden aklıma uykuya daldığım geldi o anda uyanmak için bütün varlığımla çabaladım ama yine arkadaki cin bütün ümidimi böldü. ” Uyduğunu sanıyorsun ama şu anda uyanıksın. Burası gerçek ve şu anki herşey gerçek gözlerini kapattığın yerde değilsin ve buradan kurtulmanın tek yolu. Güneş sultanına hizmet etmektir. Yada gece yolcularına katılmak. “

en ateşli 50 kadın kılıç dövüşçüsü

admin | 08 August 2008 10:06

işte karşınızda sinema dünyasındaki en ateşli 50 kadın kılıç dövüşçüsü. buradaki sitede sinemada kılıç kılıç kullanarak oyunculuğunu sergilemiş 50 aktristin bir listesi mevcut. sıralama üç faktör göz önüne alınarak yapılmış. bunlar; bakış, oyunculuk yeteneği ve en önemlisi kılıç kullanma becerisi.
50 kişilik lisetede filmlerden tanıdığımız bir çok oyuncu bulunkata. ilk on ise şu şekilde:
10-Rachel Weisz
9-Lucy Liu
8-Michelle Rodriguez (losttan tanıdığımız nam-ı diğer ana lucia cortez)
7-Keira Knightley
6-Aishwarya Rai
5-Michelle Yeoh
4-Uma Thurman
3-Maggie Cheung
2-Catherine Zeta-Jones

birinciye
ve ilk ona buradan bakabileceğiniz gibi
50 kişilik sıralamaya da buradan ulaşabilirsiniz.

ışın kılıcı

ex choice | 16 July 2008 17:08

bilim kurgu filimlerinde gördüğümüz ışın kılıcının olmayacağını biliyor muydunuz?fizik kurallarına aykırı bir durum söz konusu.o keskinlikteki bir ışın patlamasının 5 km yarıçaplı bir alanda yaşayan organizma bırakmayacağını söylüyor.ama filmlerde vazgeçilmezler arasında yerini alıyor.

Şekerli Star Wars Kılıcı

fReewave | 04 April 2008 11:30

Star Wars efsanesi yıllar yılı etkisini kaybetmeden hala belleklerimizdedir. Her ne kadar biz küçükken sadece kendisini izlemekle yetinsek de, şimdiki çocuklar kendilerini Star Wars’ın içinde hissedebiliyor. Star Wars’ın klasik ışın kılıcını bilirsiniz. Yıllar yılı çocukların elinde rengarenk şekilleriyle dolanırdı. Şimdi içinden şeker çıkan kılıçlarıyla, oyun bitince eğer çocuğunuzun iradesi kuvvetli değilse bu oyuncağın sonu gelmiş olabilir. Daha fazla ayrıntıya buradan ulaşabilirsiniz.

Ukrayna Savaş Tankı Yatağan

neoturk | 06 December 2007 16:20

yatağan
yatağan

Youtube ta kendi halimde gezinirken şu video ya rastladım. Benim bildiğim yatağan bir Türk savaş kılıcıydı ancak Ukraynalılar ürettikleri bir savaş tankının adını da yatağan koymuşlar. Şekli ve duruşu güzel , savaş makinelerinden pek anlamam ama T-80UD modellerinin en sonuncusu olduğu ve ana savaş tankı olduğundan bahsediliyor. Bizim ordu donat yetkililerimiz bir ilgilensinler almazlarsa da geliştirmesine yardımcı olsunlar.