Büyük Hadron Çarpıştırıcısı
Büyük Hadron Çarpıştırıcısı

CERN’de bir şeyler oluyor. En basit özetiyle bilimadamları bize kütle özelliği kazandırdığı inanılan taneciği, Higgs Bozon’unu bulmaya çalışıyorlar. Çünkü şu anki bilimin temeli teoride var olduğu inanılan ve tüm taşları yerine oturtulan bu Higgs Bozon’unun üzerine kurulu. Higgs taneciğinin Big Bang olayından sonra meydana geldiği düşünülüyor. Bu sebeple deney ortamında ufak bir Big Bang yaratılarak yine ilk anda olduğu gibi Higgs bozonunun ortaya çıkması beklenecek.

Peter Higgs
Peter Higgs

Eğer tahminler doğru ise ala, fakat doğru değilse bu sefer bilimi ya başka temellerin üzerine oturtmak gerekecek, ya da Higgs bozonunun başka bir yolla ortaya çıktığı tezi ortaya çıkacak.Big Bang’e duyduğum merak zaten hat safhada iken CERN deneyi ile daha da arttı. Tabi bu olayın sırlarına erişmek için ya zamanda yolculuk yapmak gerekiyor ya da ilahi bir kuvvete erişmek gerekiyor. Peki ya zamanda yolculuk mümkün olabilir mi? Teoride mümkün mü? Mümkün olsa ortaya çıkabilecek durumlar neler olabilir?

einstein
einstein

Ufak bir çocukken de, büyüyüp adam olduğumuzda da hep düşümüz olarak kalmayı başarmış önemli bir konu. Pişmanlıklarımızı hatırladıkça, ikinci bir şansımız olsa geçmişe gidip pişmanlığımıza sebep olan şeyi ortadan kaldırmayı arzuladıkça daha da gerçek olmasını dilediğimiz hayalimiz.Bilim dünyası zamanda yolculuk konusuna biraz temkinli yaklaşıyor. Ama yolculuğun mümkünlüğünü hiç de reddetmiyor ve bunun için sorular soruyor. Konuyla ilgili soruları ciddi şekilde ilk yanıtlayan pek de garip olmayan şekilde Einstein’ın Görecelik Teoremi. Einstein bu teoreminde hiçbir cismin ışık hızını geçemeyeceğini ve bu sebeple zamanda yolculuğun mümkün olmadığını belirtiyor. Bu noktada ‘ışık hızı’ önemli bir yer tutar.

Einstein’ın teorisi şöyle devam ediyor: ‘Maddenin hızı arttıkça ağırlığı artar, dolayısıyla maddenin hızı ışık hızına doğru yaklaşırsa ağırlığı da sonsuza yaklaşır. Halbuki bu noktada ışığın ve enerjinin ağırlığı sıfırdır’. Yani teorem, ışık hızını yakalamanın mümkün olmadığını iddia ediyor.Konuya bir de ‘kara delik’ler açısından yaklaşanlar var. Kara delikler uzayda yer alan, her şeyi yutan, şiddetli kütle çekimi olan gerçekliklerdir. Kara deliklerin zamanı ve görüntüleri yuttuğu da iddia edilmektedir. Bilim adamları eğer kara deliğin kütle çekimine dayanabilecek bir madde var olsaydı zamanda geriye gidişin olabileceğini söylemektedirler.

Zamanda Yolculuğa bilim hangi şekilde açıklama getirmeye çalışırsa çalışsın konu hala tüm karmaşıklığını korumakta. Bazı bilim adamları sadece geçmişe gidilebileceğini söylerken bazıları da sadece geleceğe gidilebileceğini söylemekte. Bilim adamlarını bir kenara bırakırsak konuyla ilgili en yaratıcı fikirler hayal güçlerinin sınırlarını zorlayan bilimkurgu yazarları tarafından üretiliyor. Onlarca yıl önce yazıkları öykülerle, romanlarla geleceği kısmen gözümüzde canlandırmamıza yarayan Jules Verne, George Orwell gibi yazarlar bir şekilde çağdaşlarına ve kendilerinden sonrakilere hayalleriyle yol göstermişlerdir. Mesela Orwell “1984” romanını yazdığında herkes acaba 1984 yılında gerçekten öngörülen şeyler gerçekleşecek mi diye merak ediyordu. Orwell’in öngörüsü gerçekleşmedi fakat bilim epey bir ilerledi bu konuda.

Şimdi merak ediyoruz, acaba Robert Zemeckis‘in 1985 yapımı Geleceğe Dönüş serisinde gördüğümüz 2015 yılıyla ilgili öngörüler gerçekleşir mi?Bilimkurgu yazarlarının ürettiği hikayelere baktığımızda bu fikirler aslında pek de mantıksız gelmiyor. Ama biraz daha bilimsel düşünmeye çalıştığımızda ortaya paradoks üstüne paradoks çıkıyor.

paradoks?
paradoks?

Örneğin Stephen Hawking bu konuya şöyle yaklaşıyor; “Eğer zamanda yolculuk mümkün olsaydı, neden bugün gelecekten gelmiş zaman yolcularıyla karşılaşmıyoruz? Peki ya ileride zamanda yolculuk gerçekten mümkün olursa ve gelecekten gelmiş kişiler aramızda yaşayıp bizi izliyorlar ve içlerinden gülüyorlarsa?” Başka bir paradoks da zamanın başlangıcına gidip Big Bang olayını ve hatta onun öncesini görmekle ilgili. Mümkün olsaydı ve buna teşebbüs etseydik ne olurdu? Bu durumda uzayın var olmayacağını ve uzay sayesinde var olduğunu düşündüğümüz fizik kurallarının da var olmamasından dolayı zaman makinemizin akıbetinin bu durumda ne olacağı tam bir muamma. Acaba aracımız o anda parçalanırdı ve biz de boşlukta bir yerlerde kayıp mı olurduk?Zamanda Yolculuk konusunda daha önce bir dergide yazdığım bir yazı nedeniyle fikirlerini aldığım ülkemizdeki bilimkurgu yazarlarından Emin Arı’nın da bu konudaki fikirlerine yer vermek istiyorum.

Emin Arı
Emin Arı

Emin Arı’nın özellikle zamanda yolculuğun var olup olamayacağı veya tarihin akışının değiştirilip değiştirilemeyeceği konusundaki görüşleri ilgi çekici:“Zamanda yolculuk mümkün değildir çünkü zaman diye bir şey yoktur! Çünkü zaman şimdiki anları birbirine ekleyerek aklımızın yarattığı bir yanılsamadır. Bu yanılsama yanan bir kibriti karanlıkta hareket ettirdiğinizde meydana gelen hayali çizgiye benzer. Aslında sadece alev vardır, çizgiyi oluşturan gözlerimizin yanılsamasıdır. Zaman sadece kavram olarak faydalı ve işe yarar bir şeydir. Ortak referans noktası sağlamak için kullandığımız zihinsel bir araçtır. Üstelik bunun mümkün olduğunu düşünürsek sebep-sonuç kuralına aykırılık etmiş oluruz. Geleceğe gidip piyango bileti numaralarını öğrenip geri döndüğümüzde o numaralara oynayarak zengin olabiliriz. Zengin olmak burada sonuç ise, sebep de bizim o rakamları öğrenmemizdir. Bu durumda önce sonuç, sonra sebep gelmektedir. Bu mantıksal olarak bir paradokstur.”

“Her ne kadar zamanda yolculuğun olmadığına inansam da bu konu biz yazarlara büyük bir hareket alanı sağlamaktadır. Yolculukta sizi geçmişe ya da geleceğe götüren bir aracınız vardır. Aracın bu yolculuğu nasıl gerçekleştirdiği ya bir muamma ya da anti-çekim motoru gibi garip bir buluşa dayandırılır. Benim tercihim geleceği konu almak olurdu bu durumda. Çünkü gelecek bilinmediği için yazara daha fazla malzeme sağlıyor. Hikâyelerimde kahramanları zamanda bir yerlere gönderiyorum ama ben zamanda yolculuk yapmak istemezdim. İster geleceğe ister geçmişe gidin, inanılmaz derecede bir yabancılaşma yaşardınız. Diyelim ki geçmişe gittim ve yaptığım herhangi bir şeyi değiştirerek geçmiş benliğimi yönlendirdim. Bu durumda hayatım şimdiki benin hükmü altına girer ve kopyası olur çıkar. Bu ise pratikte, yaşamımı yaşamamış olmakla eşdeğerdir. Gölgeleriniz olmazsa ışığınız da olmaz!”“Çok uzak bir gelecekte, tıpkı bizim maymunla aynı kökten gelmemiz gibi, atası insan olan farklı türlerin ortaya çıkacağını düşünüyorum. Yaşamak için mekan değiştirmek, mesela uzaya gitmek mümkün olabilir. Bu elbette düz bir çizgide olmayacak, insanlık en azından bir tane büyük yıkımla karşı karşıya kalacak. Mekan değiştirince de insanoğlu yaşadığı yere bağlı olarak bazı değişmler gerçekleştirecek. Mesela yerçekiminin dünyadakinden daha az olduğu bir gezegende beş metre boyunda ince kemikli insanlar ortaya çıkacak. Geçmişte ise ilgimi çeken tek an evrenin oluşum anı. Orada olup izlemek isterdim fakat bu imkânsız, evren daha yokken siz nerede olacaksınız?”

big bang kuramı
big bang kuramı

“Yolculuk mümkün olduğunda bunun iyi niyetli tarih düzeltme çabaları için kullanılmasının da işe yarayacağını sanmıyorum. Diyelim ki geçmişe döndük ve Hitler‘in siyasete girmemesi için yaptığı tabloları yüksek fiyatla aldık. Bu ikinci dünya savaşını engeller miydi? Hayır! Akan suyun içindeki moleküllerin hareketi tek başlarına kaotiktir ama genel akış her zaman deterministik yasalara tabidir, yani içinden aktığı boruyu takip eder. Tarihteki akış da böyledir; birey bazında kaotik ve rastlantısal ama genel olarak düzenli ve determistiktir. Yani engellenemez!”Bilim henüz teoride dahi kanıtlamasa da insanoğlu inanmaya devam edecek. Çünkü hep düşlerimizin peşinden koşuyoruz. Zamanda yolculuk bize düş imkanı sağladığı gibi yazarla da çok yaratıcı malzemeler veriyor. Bu noktada diyebiliriz ki bu konu bizim vazgeçilmez ütopyalarımızdan biri.