NOT: Önce Gölge 1’i okumalısınız.
Uzun bir zaman geçti. Ama hala hiçbir belirti, hareket, oluşum yok. Öylesine olduğum yerde duruyordum. Oturmaktan sıkılmıştım. Ama ne yapabilirdim ki kapısız bir odada? İçinde bulunduğum sonu bilimez bu oyun beni böyle bırakacak değildi ya! Elbet bir çözümü olacaktı.. Aynalar.. aynalar.. mutlaka bunların ardında bir şeyler olmalı diye düşündüm ve onlara yöneldim. Aynalara bakıyorum, beynim hala bu alışılmaz duruma alışmamıştı. Kendimi göremiyordum. Aynaları bir şekilde kırmam gerekiyordu. Ama etrafta aynaya fırlatacak hiçbir şey yoktu. Çaresiz üzerimdeki gömleği çıkardım, elime sıkıca bağladım ve aynaya sertçe bir yumruk attım. Atmamla birlikte yere düştüm. Aynanın için-den geçtim sanırım. Alışmıştım aptallıklara. Etrafıma dikkatlice baktığımda düştüğüm yeri hatırladım. Gizem’in istediği saati getirmek için çıktığım odaydı bu. Bu ev nasıl bir cehennemdi anlamıyordum. Ama bu oyundan gerçekten çok sıkılmıştım, merdivenlerden hızlıca aşağıya inmeye başladım.. Merdi-venlerin sonuna geldiğimde Gizem Hanım’ın çocuğunu merdivenlerde ağlarken görmüştüm. Onun çocuğumuydu onu da bilmiyordum ama bu paradoks üzerine düşünecek zamanım kalmamıştı. Neden bilmiyorum çocuğun yanına oturmadım. Öylesine duruyordum. Düşünmek istemiyordum çünkü bir an önce eve gitmeliydim artık, kiminle diyaloğa girsem davranışlarım başkalarının elinde oluyordu. Ama eve gitmem için çocuğun yanından geçmem gerekti. İstemsizce yanına oturdum ve başı dizlerinin aras-ında olan çocuğa seslendim. Sarı saçları omuzlarına dökülüyordu, düzgün, bakımlı:
-Hey, neyin var?
-…
-Niçin ağlıyorsun?
..yine lambalar söndü ve yine aynı his. Her yerimden bir şeylerin geçtiğini hissediyordum. Fakat bu biraz daha farklı. Daha gerçekçi. Ne olduğunu anlamak istemiyordum. Öylesine durmaya devam ettim ve ışıkların gelmesini beklemeye devam ettim.
Işıklar tekrar yandığında oldukça büyük bir yataktaydık. Gizem ve ben. Ellerim ve ayaklarım bağlıydı ve çıplaktım. Gizem şehvetle bana sarılıyordu. O kadını arzulamadığım halde ona karşılık veri-yordum ve o anki durumumdan kahretsin ki hoşlanıyordum .. sanırım ..Tam ona seslenecekken yatak-tan çıkan iki el ağzımı kapattı. Kırmızı kostümü olan iki tane koldan ve Gizem’den başka bir şey göre-miyordum. Gizem oldukça sert davranıyordu. Sanki bana o oyunları yapan kadın değilmişçesine benimle sevişiyordu. Gözlerimi kapattım, hiçbirşey yapamıyordum ve çok yorgundum. Onun ne yaptığını görmek istemiyordum. Onunla neler yaptığımı da. Tek hissettiğim Gizem’in üzerimde gezen tırnakları.
İstemeden verdiğim bedensel karşılığım kısa bir süre sonra birlikteliğimizin sona ermesinin se-bebi oldu. Hissettiğim kadarıyla Gizem üzerimde öylece duruyordu. Gözümü açmaya korkuyordum. Ama açtım, üzerimde bir battaniye vardı.
Birden rüya görmüşüm duygusuna kapıldım çünkü evimdeydim, en son uyuduğum zamandaki yerimde, odamda yatıyordum, evimin kapısı ve penceresi vardı, yağmur yağıyordu ve özellikle rüyamda yaşadığım Gizem’le birlikteliğimizin izini bedenimde hissediyordum.
Yatağımdan doğruldum. Buz gibi soğuk bir suyla duş aldım ve ardından kendime yiyecek bir şeyler hazırladım. Gördüğüm kâbus beni çok yormuştu anlaşılan. Televizyonda hiçbir şey yok. 26 tane kanal var ama kahrolası televizyonda hiçbir şey yok. 10’unda magazin, 3’ünde arabesk, 1’inde magazin haberleri sunan kurbağa suratlı biri, 5’inde üçüncü sınıf çizgifilmler, geri kalanlarında da ıvır ve zıvır.
Doğru bir saate bakmayalı çok uzun zaman geçmişti. Kol saatimi sanırım banyoda unutmuş-tum. Doğrulup banyoya doğru ilerlemeye başladım. İlerlerken de gördüğüm o iğrenç kâbus aklımdan çıkmıyordu. Tam banyonun kapısını açıp saati alacaktım ki kapı çaldı.
-Kim O?
-Bakar mısınız? .. Merhaba, şey .. ben .. Gizem Sarnıç adında bir bayanı arıyordum. Ona bir paket vardı da..
-Gizem Sarnıç?? Burda öyle biri yok.
-Ama nasıl olur efendim? Adres burası.
-Ama o burada yok, sanırım yanlış bir adres yazılmış.
-O zaman ben size vereyim bu paketi siz ona iletirsiniz.
-Anlamıyor musunuz? Burada öyle biri yaşamıyor.
Adam paketi içeri fırlattı ve hızlıca kapıdan uzaklaştı. Onun peşinden koşturdum ama o çoktan kaybolmuştu. Eve geri döndüğümde paket öylece duruyordu, ufak kese kağıdına sarılmış ve üzerinde hiçbir şey olmayan düz bir paket. Ona dokunmak istemiyordum. Gördüklerim bir rüya değildi sanırım. Ya da ben hâlâ bir rüyanın içindeydim. Koltuğa oturdum ve bir sigara yaktım, dayanamadım ve kutuyu açmaya başladım. Kutudan bir düğme çıktı. Bu düğmeyi bir yerden anımsıyor gibiyim. Evet evet, bu düğme gizemin evinde kağıtla beraber bulduğum düğmeydi, onu yanıma almamışıtm. Peki kağıt, kağıdı saklamam söylenmişti bana. Kağıdı rüyamda giydiğim gömleğin cebine koymuştum. Odama gittim, gömleğim kapının arkasında uyumadan önce astığım şekliyle duruyordu. Ve o kahrolası kağıt göm-leğimin cebinde duruyordu. Kağıdı aldım ve odaya geri döndüm. Bir yandan sigaramı içiyor, bir yandan da ben bu işe nasıl bulaştım diye düşünmeye başladım. Ve en son bir iş görüşmesi ayarlayan arka-daşımın bana Gizem’in evinin adresini verdiğini hatırladım. Arkadaşımın iş yerine gitmeliydim, herşeyi tam olarak çözmem için. Kağıdı ve düğmeyi yanıma alarak yola koyuldum.
Ertan’ın iş yerine gittiğim zaman onun orada olmayacağını umuyordum. Ancak o oradaydı. İçeri girdim. Onu hiçbirşey için suçlayamazdım çünkü ona bana bir iş bulmasını söyleyen bendim. Oturup onun yüzüne bakıyordum. O da bana bakıyordu. Bir gariplik vardı kesinlikle. Biraz paniklemişti beni görünce.
-İş görüşmesi nasıl gitti Mert?Anlaştınız mı bari .. şeyy.. neydi adı? Hah Gizem..
-Bilmiyorum.
-Ne demek bilmiyorum. Oğlum gitmedin mi geçen hafta görüşmeye sen? Bir haftadır seni bekliyorum. Hiç arayıp bir haber vermedin bana.
-Bir hafta mı?
-Mert iyi misin sen?
-İyiyim Ertan Abi. Sadece..
-Neler oldu orada? Solgun görünüyorsun.
-Neler olmadı ki!
..diye başlayıp bütün olanları en ince ayrıntısına kadar anlatıyordum. Tam Gizem’le birlik-teliğimizin olduğu anı anlatıp sözlerimi bitirecektim ki kapı açıldı ve içeri bir çocuk girdi. Oldukça şaşırdım, çünkü o .. o Gizem’in çocuğuydu ve Ertan’ın üzerine Baba diye koşarak atladı. Ertan’ın evli olduğunu bilmiyordum. Ayrıca Gizem’le evli olduğunu söylerdi bana, beni Gizem’e yolladığına göre. Bir yandan da Gizem’in sözleri aklımdan geçiyordu. Çocuğun babasının kim olduğunu Gizem’e sorarken Gizem iyiden iyiye saçmalamıştı diye anımsıyorum. Daha fazla düşünmeden buna bir son vermek is-toyrdum ve Ertan’a sordum:
-Bu senin çocuğun mu?
-Evet.
Tam ona annesi kim diye soracakken çocuk benim üzerime “Dayıcım” diye seslenerek koş-turdu. Hiçbirşey anlamıyordum. Annesi kim diye soramadan içeri Gizem girdi. “Nasılsın” deyip ya-nağımdan öptü beni, ardından Ertan’a sarıldı ve “İşler Nasıl?” dedi.
Kanalı değiştirdim. Bu iğrenç filmden iyice sıkılmıştım.