bildirgec.org

ütopya hakkında tüm yazılar

Logan’s Run (1976)

queennothing | 05 March 2011 13:29

William F. Nolan ile George Clayton Johnson’un birlikte yazdıkları kitaptan uyarlanan sinema filmi “Logan’s Run” (Logan’ın Kaçışı), 1976 senesinde vizyona girdi. İngiltere doğumlu sinemacı Michael Anderson‘un yönettiği yapımda İngiliz aktör Michael York (Logan), 1993 senesinde kaybettiğimiz aktör Richard Jordan (Francis), Emmy Ödüllü İngiliz aktris Jenny Agutter (Jessica), Roscoe Lee Browne (Box) ve Farrah Fawcett (Holly) gibi isimler rol alıyor. 9 Milyon Dolar gibi bir bütçeyle çekilen ve 2 dalda Oscar’a aday gösterilen film, yönetmen Nicolas Winding Refn tarafından yeniden çevriliyor. Aynı adı taşıyan filmin başrolünde Ryan Gosling var.

Ütopya nedir?

sislipuslu | 13 December 2010 10:29

Şu sıralar siyaset felsefesine ilgi duyduğumdan dolayı sürekli ütopya şeklinde yazılmış eserleri okuyup duruyorum. Yazımı da bunun hakkında yazmak istedim.

Öncelikle ütopyanın ne demek olduğundan ve nereden geldiğinden bahsedelim. Ütopya kelimesi Thomas More tarafından, Yunanca ou (yok) ve topos (ülke) kelimelerinin birleştirilmesiyle türetilmiştir. Yani yok-ülke demektir. Aynı zamanda içinde muzip bir kelime oyununu da barındırır; eu (iyi) ön ekiyle yazıldığında iyi-ülke, yaşanası-yer anlamına gelir.

Ütopya tanım olarak; bir ideal veya karşı-ideali temsil eden bir toplum ve insan tasarısıdır. Üstün insanların yaşadığı, mükemmel yasalarla yönetilen, ideal ülkedir. Karşı ideal diye bahsedilen çeşit, ters ütopya, diğer adıyla distopyadır.

GÜZEL OLURDU…

il mare | 26 March 2010 12:45

göz alıcı;çünkü çok renkli
göz alıcı;çünkü çok renkli

Bir trenddir gidiyor,şimdi tüm dizilerde millet illa birbirini aldatıyor,bacısına bilmem nesine yan gözle bakıyor.

Aşkı Memnu ile başladı,Behlül amcasının karısına baktı,

Ondan önce Kavak Yelleri vardı, orda kim kiminle ne yaptı,zaten belli değil..

Yaprak Dökümü’nde Leyla ile Necla ortalarına tek bir adam aldı, yeri geldi Leyla sardı yeri geldi Necla bağrına bastı, ama Oğuz’a bir şey olmadı.

Akp’den Kısa Film Yarışması

uuuucar | 01 March 2010 16:36

Akp gençlerle iletişim kurabilmek amacıyla bir kısa film yarışması düzenlemiş.Yarışmanın konusu bana oldukça ilginç geldi:”Büyüyen ve Gelişen Türkiye“.Katılımcıların, hayal güçlerini çok fazla zorlamaları gerekiyor anlaşılan.Bir anlamda ütopik de diyebiliriz ama ne olursa olsun ödülleri tatmin edici düzeyde.Zira birinciye:50000 tl , ikinciye:35000, üçüncüye:25000 tl , mansiyon:10000 tl. Eğer bu konuyla ilgili aklınıza birşeyler geliyorsa şansınızı deneyin derim,ödülleri güzel.Daha fazla bilgi için:tıklayınız.

KALEMLER HEP YAZMASIN,BİRAZCIK DA YAZILSIN

il mare | 03 April 2009 09:08

Hafızam hiç iyi değil, hele ki son 1-2 sene içinde… En yokluğunu hissettiğim zamanlar da deniz kenarında sonsuz mavinin önünde olduğum zaman ya da bir otobüste gözlerimle taradığım yüzlerce hayatın arasında olduklarım. Anlık yaşadığım gibi gözlerim de an ile sınırlı kalıyor ve belki de üzerinde milyonlarca güzel çağrışımın yürüyebileceği düşünce matruşkaları aracı gözüm ile beynim arasındaki köprüler kalemsizlikten kırılıyor,yerle bir oluyor.Her seferinde bir kağıt ile kalem bulunduracağıma dair kendime hatırlatma yapıyorum, fakat bunu hatırladığım zamanlar ise gene ya bir otobüse ya da denizin önüne denk geliyor…Ve her seferinde kendimi tekrarlıyorum,biraz daha sert vurarak kafama.Gözlerin beyne kayıt yapabileceğine dair bir haber de okumuştum fakat kendimi biliyorum ki(!) bu çok daha fazla acı verecektir bana, derdime devanın teknoloji ile bütünleştiği zamanlar ne kadar işimi halletmiş olmanın mutluluğunu hissetsem de,içimi nedenini işte yeni anladığım bir burukluk kemirmiştir hep,aklıma tükürmüştür sonra da. Ve köpüklü sular altında kafamın daha da ağırlaşması bundandır,anladım…

Ne diyordum… Kalemin, en çok da kendimi,ana dair hissettiklerimi anlamada bana en çok yardımcı olan 2. dostumun,en ihtiyacım olduğu zamanlarda, olmadığını görmek kendimi daha da işeyaramaz hissettiriyor.Kızarım çok,sağa sola bakınırım çünkü,o olmadan arabaların önlerine konulan,kafaları saniyede 1200 kez öne arkaya sallanabilen süs köpeklerine benzerim sahillerde,hatta çok daha işlevsiz. Gözlerim bayram eder sade, tanıdık bir yüz görmenin sevinci ile;beynime gidemez hiçbirşey,çapı 100 cm. olan kocaman delikli elekler hükmediverir beynime,hiçbirşey ayırt edemem.Bakarım…Uzağı da çok seçemem ama,en farketmediği zamanlardır zaten.Ve denizin uzağı hep bulanıktır zaten… Otobüslerde ya da cadde üzerindeki boş banklarda oturur vaziyetteyken tabi,çok daha lanet edesim gelir az ışıkta inatla okumaya çalıştığım kitaplara. Daha yakından incelemek istediğim,yorgun bedenlerin ait oldukları simalara bakış süremin iki insan arasındaki normal bakış süresini fazlasıyla aştığım; her ne kadar ,çok göremesem de karşı taraftan yanıp sönen bir soru işareti aldığımı sezdiğim an da kızarım, falan…

GÜNDÜZLERE BOYKOT

il mare | 26 March 2009 09:35

Karanlıklardan artık korkulmadığını düşünsenize…Güpegündüz aydınlık sokaklardan geçerken,herşeyin tersini düşünmeye bayılan ben,bu sefer gündüz herkesin içeri,gece de dışarı aktığını düşündüm. Eğlenceli oldu…:) Geceyarısı,rengarenk ışıklara eşlik eden insanlar,ellerinde çocuklarıyla anneler,aydınlatılmış sokaklarda top koşturan çocuklar,herkesin herkesi bulmasının nasıl da zorlaştığı saklambaçın en zevkli hale geldiği saatler,gene geceyarısı tıkalı trafik ve trafik lambalarının ışıklarının en çok gece işe yaramasının verdiği çok daha fazla işlevsellik,kendini belli etmek için mecburiyetten giyilen rengarenk fosforlu giysiler,ellerden düşmeyen cep telefonlarının yaydığı renkli ışıkların geceye renk eklemesi,sinema salonlarında yer bulunamayan gece matineleri,ya da kadınların asıl gece vardiyalarında çalıştırılması,vapur seferlerinin durmadan işlediği karanlık gökyüzünün karanlık suları,üstünde yıldızlar ve yakamoz da cabası,hele ki önünden geçen bir ateş böceğinin selamı…
Esas gündüz kilitlenen kapılar ve gündüz kapalı olan perdeler,bir yazarın ilhamını gündüzlerin verdiği sessizlikten alması…Değişiklik gösteren yaz saati uygulamaları,gündüzleri kısaltma,geceleri uzatma çabaları,ve gözardı edilen elektrik faturaları:D Sonraaa…Ne bileyim,kenarlarına yanar söner ışıkların takıldığı gece uçurtmaları; tüm ışıklı oyuncakların oynandığı karanlık sokaklar,tüm ışıkların anlam kazanığı zamanlar…

GÖZLERİ KAPAYALIM,YENİDEN DOĞALIM

il mare | 11 February 2009 18:24

Hadi biraz oturup tüm yalanlar arasından henüz doğmamış gerçeklerden bahsedelim.doğmaya yüz tutup yarıda bırakılmış,tamamlanmamış,kimi zaman fazla erken ve çoğu zaman da fazla geç bizi bulmuş ya da kendimizi, ellerimizi kollarımızı saklandığımız yerden sağa sola sallayarak zorla buldurttuğumuz bi dolu şeyden… Ya da yok yok… Bunlar her yerde…Güzel çirkin, verimli verimsiz ,doğru yanlış da olsa birşeyler her biyerde,dışarı çıktığımızda kollarımızla bir sağa bi sola itiştiriveriyoruz hepsini bu havuzda boğulmamak için,kalabalıklar her yerde… Biz iyisi mi bi dünya kuralım kendimize… 🙂 Ve önce bizi değiştirelim gene.

Bobism

winmaker | 04 February 2009 10:05

Bu sene sonunda çıkması planlanan, blog soslu fantastik bir bilim kurgu filmi var, adı Bobism.

Filmin konusu şöyle; Bob adlı bıyığı terli bir genç blogger, blogunda yazdıklarıyla, farkında olmadan gelişimi 1000 yıl sürecek bir ütopik toplumunun temellerini atar. Atar atmasına ama bin yıllık bir zaman dilimini etkileyip de, öyle hiç bir şey olmamış gibi arkasına yaslanıp yatamaz. Gelecekten gelen anti-ütopik yaratıklar, daha ütopya ortaya çıkmadan önce onu yoketmek isterler. Ama önce tüm bloggerlar’ın cesedini çiğnemeleri gerekir, değil mi? Neyse, daha fazla lafı uzatıp da es kaza bir ütopyanın ortaya çıkmasına mahal vermeyelim, aman diyeyim.