Bugün tıkandı babanın meşhur hikayesini anlatmak istedim . Bazen öyle anlar oluyor ki kendimi Tıkandı Baba gibi hissediyorum ama bu hikayeyi anımsayınca gülümsemeden geçemiyorum .Tıkandı babaya geçmeden önce Ziya Paşa’nın şu beyitine yer vermek de anlamlı olacak. Lise yıllarında Ziya Paşanın bu beytinin geçtiği şiirini uzun uzun tartışırdık derste. Edebiyat hocamız bile sinirlenirdi kaderin cilvesine kendine hakim olamayarak . Ama kızmak ne fayda , ne kadar tedbir alsan da bazen evdeki hesap çarşıya uymayıveriyor. Ziya Paşa der ki o beyitte;‘Bi baht olanın bağına bir katresi düşmez,Baran yerine dürü Güher yağsa semadan ‘‘Bahtın (nasibin) yoksa eğer gökten yağmur yerine inci yağsa dahi senin bahçene bir tanesi bile düşmez ‘ diyor Ziya Paşa . Ne de güzel ifade etmiş 2 mısra ile böyle bir meseleyi. İşte Tıkandı babada bu tür insanlardan . Gökten yağmur yağsa inci yerine bir tanesi bile bahçesine düşmeyen cinsinden .Tıkandı Baba Sultan Mahmud devrinde Üsküdarda yaşamış bir zat. Yorgancılık yaparak geçimini sağlar. Tıkandı babayla ilgili çeşitli rivayetler olmasına rağmen benim bildiğim 2 tanesini aktarıyorum .Tıkandı Baba’nın kısmetsizliği çocukluğunda başlar. Eline testi verip suya yollasalar çeşmeler tıkanır , bakkala yollasalar erzak tükenmiş olur .Bir başka rivayette Tıkandı Baba’nın gördüğü bir rüya üzerine kuruludur. Baba bir gün uykuya yatar. Rüyasında herkes farklı çeşmelerden su doldurmaktadır . Tıkandı Baba’nın da ayrı bir çeşmesi vardır . Herkesin çeşmesi gürül gürül akarken Tıkandı Baba’nın çeşmesi çok az akmaktadır. Baba durur mu ?

Hemen eline bir çöp alıp çeşmeyi kurcalamaya başlar , daha çok aksın diye . Ama su daha da azalır. Kurcalamaya devam eder o da . Su damlamaya başlar bu sefer. Kurcaladıkça su tamamen kesilir. Sonra etraftan bir ses duyar ;-Yorma kendini , Tıkandı Baba , tıkandı diye. O günden sonra zaten kısmetsizliği ile meşhur bu zatın adı Tıkandı Baba kalır. Bu rivayette adının nasıl Tıkandı Baba olduğu anlatılmaktadır.Tabi Tıkandı Baba’nın şanssızlığı Sultan Mahmud’un kulağına kadar gider.Padişah hemen tebdili kıyafet soluğu Tıkandı Baba’nın yanında alır .Tıkandı babanın hallaç dükkanına giderek onunla hasbihal etmeye başlar. Padişah Tıkandı Baba’nın saf , iyi yürekli birisi olduğunu sezer hemen konuşmalarından.Saraya döndüğünde her gün bir tepsi baklavanın altına bir altın konularak Tıkandı Baba’ya gönderilmesini ister. Tepsi hazırlanıp Tıkandı Baba’ya ulaşır . Tıkandı Baba çok sevinir. Ama baklavayı yemektense satıp para kazanmak ister.Yolda bir yahudiye tepsiyi satar. Yahudi bakar tepsiden altın çıkıyor , Tıkandı Babayı bırakır mı ? ‘Devamlı senden alayım , biraz ikram et ama ‘ diyerek altınları bir bir cebe indirir. Gel zaman git zaman padişah bakar ki Tıkandı Baba’nın fakirliğinde bir değişme yok . Nedenini öğrenmek ister. İhtiyarın tepsiyi yahudiye sattığını öğrenince Tıkandı Baba’yı saraya getirtir.

Hazineye götürerek eline bir kürek verir. Altınlara küreği daldır , ne kadarı kürekte kalırsa senindir der. Tabi ihtiyar sevinçten küreği ters daldırınca hiç altın kalmaz kürekte .

Padişah yardımcılarına ‘Alın bu adamı boş bir araziye götürün , eline bir taş alsın , atabildiği yere kadar atsın , taşın gittiği yere kadar olan toprakları ona verelim der.’ Tıkandı Baba ile padişahın adamları yola çıkar .Boş bir araziye varırlar . Tıkandı Baba’dan bir taş seçmesini isterler . Tıkandı Baba hangi taşı eline aldıysa , bu küçüktü , şu büyüktü , bu eğriydi diyerek hiçbirini beğenmez.En sonunda kocaman bir kaya bulur ve zavallı ihtiyar kayayı atmak isterken altında kalıp vefat eder.Bunu duyan padişah ,‘Vermeyince Mabud , neylesin Sultan Mahmud ‘ der. İşte bu sözün menşei buradan gelir aslında . Bu hikaye değişik versiyonlarda değişik yerlerde anlatılmaktadır . Ancak burada alınyazısına dikkat çekilirken aynı zamanda da insanın kanaatkar olması gerektiğine işaret ediyor. Ancak günümüz şartlarında değerlendirildiğinde fırsatları değerlendirebilecek bir aklın da şart olduğu sonucunu çıkarıyorum ben . Hatta bu hikayeye ilkin kader , şans veya kanaat yönlerinden bakarken şimdi daha çok fırsatları değerlendirme kapasitesi olması gerektiği anlamını çıkarıyorum . Atalarımız ne güzel anlatmış.Belki kaç yüz yıllık bir hikaye bu . Ama tazeliğini kaybetmiyor. Çünkü derin tecrübe ve acıların sonucunda oluşturulmuş öğüt verici hikayeler.