bildirgec.org

baran hakkında tüm yazılar

Baran (2001)

queennothing | 09 June 2011 23:13

Majid Majidi, İran Sineması’nın usta isimlerinden biridir. “Avaze gonjeshk-ha“, “Rang-e khoda“, “Bacheha-Ye aseman” gibi yapımlarla başarısını kanıtlamış olan usta yönetmenin çektiği sinema filmi “Baran“, 2001 senesinde gösterime girdi. Senaryosu Majidi tarafından yazılan bu 95 dakikalık yapım, yönetmenin doğum yeri olan Tahran’da tamamlandı. Oscar Ödülleri’nde En İyi Yabancı Film kategorisine aday adayı gösterilen film, Fajr Film Festivali’nde tam yedi ödül birden kazandı. 17 yaşındaki bir Kürt gencinin Tahran’da bir inşaatte çalışmaya başlaması ve babasının ölümü üzerine aynı inşaatte çalışmaya başlayan Rahmat’ın ilişkilerini anlatan yapım, Majidi’nin en iyilerinden biri kabul ediliyor.

MAJİD MAJİDİ – Herkesin Majid’i Farklı Tabi

sahaf1976 | 14 August 2010 16:59

http://arsiv.pilli.com/blog/update/3154
1959 Tahran doğumlu yönetmen Majid Majidi
Sinemaya İran devriminden sonra geçen ve giderek uluslararası platformlarda ismini daha sık ve güçlü duyuran bir sinema ustası…
Cennetin Çocukları filmiyle Oskar adayı da olan İran’lı yönetmen haklı bir ilgiyle karşı karşıya.

Her filminde emekçileri onurlandırdığı ve zaten Yılmaz Güney’i çok beğendiği için onu neredeyse solcu olarak etiketlemek isteyenlerden, İslamiyeti sinema aracılığıyla en iyi anlatan yönetmen olduğunu söyleyenlere kadar pek çok yorum arasında en belirgin gerçek kesinlikle başarılı bir sanatçı olduğudur.
Pek çok kesimin sahiplenmeye çalışmasında ya da kendilerine yakın anlamların altını kalın kalın çizmek istemelerinin altında işte bu tartışılmaz başarısı gizlidir.
Zaten röportajlarında kendi sinemasını çok açık seçik anlatan yönetmen bu tartışmaları boşa çıkartacak kadar net ifade ediyor kendini.
Oysa Majid Majidi filmlerini herhangi bir ideolojik kampa koymadan olduğu gibi izlemenin keyfi hiç bir şeyle kıyaslanamaz. Tabii İslam kültürüne dair bilinenler arttıkça filmden alınan haz da o kadar artacaktır.
Ancak pek çok konuda olduğu gibi burada da asıl filmi tüketenlerin duruşları algılamayı da belirlemektedir. İranlı, müslüman bir yönetmen izlediğimizi unutmamak, gereksiz niyet okumalarına gitmeden sinemanın anlatım olanaklarının büyüsüne kendimiz kaptırmamız çok daha besleyici olacaktır.
Doğuştan kör müslüman bir çocuğun parmak uçlarına kadrajını uzatan yönetmen sayesinde biz, suyun altındaki çakıl taşlarını, başak demetlerini, ağaç kabuklarını, dokunduğu herşeyi körler alfabesi yardımıyla okumaya çalışan Allah’ın sesini, dilini bulmaya çalışan bir çocukla karşılaşıyoruz. işte bu karşılaşmadan maksimum hazzı almanın tek yolu önyargılardan arınarak izlemek.

Özellikle Yoksullara ve yoksulluğa vurgu yapan yönetmenin eserleri kimileri için “emekçileri yüceltirken”, kimileri için “yoksunluklara rağmen imanı bozulmayan insanın Kamil olma mücadelesi” olarak okunabilir…
Halbuki yönetmen, “kızının işitme cihazı için büyük şehirde motorsikletle taşımacılık yapan baba” sayesinde bize sınıfsal farklılıklar üzerinden bu dünya eleştirisini yaparken aynı zamanda aynı baba üzerinden İslami kültürdeki veren el – alan el, metaforuyla bambaşka bir inceliği de sunmaktadır.
Sınıfsal farklılıkları ve bu farklılıkların yarattığı trajediyi bu kadar ustalıkla işleyen bir yönetmenin, tüm yoksullara “halinize şükredin” demeye çalıştığını iddia etmek yönetmenin duruşunu doğru anlamamaktan başka bir şey değildir.
Kısacası Majid Majidi ne bu, ne öteki, ne berikidir. O asıl zenginliğin başladığı yerde hepsidir.

TIKANDI BABA

nacak | 25 May 2009 14:28

Bugün tıkandı babanın meşhur hikayesini anlatmak istedim . Bazen öyle anlar oluyor ki kendimi Tıkandı Baba gibi hissediyorum ama bu hikayeyi anımsayınca gülümsemeden geçemiyorum .
Tıkandı babaya geçmeden önce Ziya Paşa’nın şu beyitine yer vermek de anlamlı olacak. Lise yıllarında Ziya Paşanın bu beytinin geçtiği şiirini uzun uzun tartışırdık derste. Edebiyat hocamız bile sinirlenirdi kaderin cilvesine kendine hakim olamayarak . Ama kızmak ne fayda , ne kadar tedbir alsan da bazen evdeki hesap çarşıya uymayıveriyor. Ziya Paşa der ki o beyitte;

‘Bi baht olanın bağına bir katresi düşmez,
Baran yerine dürü Güher yağsa semadan ‘

kendimi kendime rağmen seviyorum (:

natalie anne makker | 16 August 2006 15:23

*Dengem yok.Duman konserinden çıkıp fasıla gidiyorum.İşkembenin üstüne beyti yiyorum,yanında da ayran içiyorum.

*Feridun Düzağaç dinleyip,arakasından İbrahim Tatlıses’in cdsini takıp kavur balıklarında oynuyorum.

*Ayda bir kez odamdaki mobilyaların yerlerini değiştiriyorum.

*Saat sesinde uyuyamıyorum.

*Çok alkol alınca sızamıyorum.En kötüsü kusamıyorum.

*İnsanları sevmiyor ama onlara kızamıyorum.

*Sigaraları ucuca ekliyorum.

*”Deli gibi seviyorum” dediğim adamı bir hafta sonra tanımıyorum.

*Uyku arasında konustuklarımı hatırlamıyorum.