bildirgec.org

gulsey

11 yıl önce üye olmuş, 18 yazı yazmış. 422 yorum yazmış.

boşluk

gulsey | 16 September 2009 16:15

Sonsuzluğa açılan kapıdan içeri girmek üzere iken
Aniden gelen sesle irkildi ruhum ,
Ürkütücü ve bir hayli öfkeli bir ses
Uyan diyordu , uyan ve bize geri dön .

Ben nerdeyim , burası neresi
Cevabı bir türlü aklıma gelmeyen sorularla boğuşurken ,
O ses neden damarlarımda akan kana hükmetti ,
Bilemeden ışığı gördüm , çok uzaktan .

Berrak güzel bir ışık , içinde kelebekler ,
Etrafında ateş böcekleri , göz alıcı beyazlık
Her yer bembeyaz ve rahatlatıcı boşluk
Ne müthiş bir huzur almasınlar elimden .

Yeniden Merhaba

gulsey | 15 September 2009 13:07

Aradan geçen uzun zaman diliminden sonra tekrardan sahalara dönmek heyecan verici bir duygu, aslında heyecan verici o kadar çok durumlar ve anlar yaşadım ki belki de buraya dönmek en hafifi.

Geride bıraktığım süre zarfında hayatımda oluşan değişikliklerin haddi hesabı yok. Ama bunların içinde bir tanesi var ki o da dünyaya bedel. Kızıma kardeş , bana ve eşime ikinci bir evlat yedi seneden sonra çok muhteşem bir duygu. Şimdiden onunla tanışmak ve yumuk gözlerine bakabilmek için sabırsızlanmak , aldığım her nefesin ona hayat veren damarlarla buluşmasını bilmek dünyanın yedi harikasının gizemini ve güzelliğini bile geride bırakıyor . Herkesin ve isteyenin bu duyguyu tatmasını isterim . Bu arada siz bu heyecanı anneme sorun , son iki yıl içinde bu dördüncü torunu , sekiz ay önce ve ondört gün önce teyze oldum . Dolayısı ile teyze olmaya doydum anne olayım dedim.

canımın diğer ve bütün yarısı

gulsey | 07 May 2009 10:57

Gelirken sayısı belli olmayan, ne umutlar besledik,
İlk attığımız naralar da kim bilir neler sakladık.
Gözlerimizi açtığımız an, onun merhamet dolu bakışlarında,
Uçsuz bucaksız olan ummanına , üryan daldık.

Uykusuz geceler sabaha bağlanırken,
Nefeslerimiz an be an kulağında çınlarken,
Gelecek kaygısı taşımadan, dün, bugün, yarın demeden
Rahat kollarında güneşi gördük.

Hep yanımızda olacak, beraber yürüyeceğiz,
Beraber tırmanacağız, sarp merdivenleri,
Önümüzde biriken çakıl taşlarını ayıklayacak usanmadan,
Ve belki bir gün ansızın, çekip gidecek.

http://img211.imageshack.us/img211/7943/clipimage002me1.jpg
http://img211.imageshack.us/img211/7943/clipimage002me1.jpg

Gidişine bakıp kalacak, gözlerinde boğulan gözlerimiz,
Damarlarımızda akan kanı donacak,
Gözyaşlarımız, ta yüreğimizin derinliklerine akacak
Yara alacak üzerine titrediği canımız.

kolay evlilik

gulsey | 02 May 2009 17:20

Evlenmek çoğu insanın hayatında bir kez yapmak istediği, küçüklükten beri hayal ettiği bir olaydır. Evliligin en önemli ayagı ise düğünlerdir, hele kızlar hep kendilerini bembeyaz gelinliklerle hayal ederler.

Nişandan sonra düğün zamanı yaklaştıkça insanları bir telaş alır, acaba hangi salon tutulacak, pastası taze mi? davetiyeler nasıl olsun? kimlere verilecek,unuttugumuz kimse var mı? Gelinlik seçimi, kuaför salonu, nikah şekeri, damatlık vesaire, insanlar düğünden önce bir kere helak oluyor mutlaka.

Organizasyon şirketleri bu anlamda evlenmek isteyenlerin imdadına koşmakta, insanlar bu düğün veya davet organizasyon şirketleriyle anlaştıkları zaman en ufak detaya bile kafa yormadan düğünlerine misafirmişçesine gidiyorlar. Çolugu çocugu evlendirmek için düğün sonrası pestile dönen ana babalar da bu konuda pek bir rahatlıyorlar.

Organizasyoncular tarafından yapılan herhangi bir düğün töreninde mumlardan, nikah defteri imzalanacak kalemin süsüne kadar her ince detay düğün sahibi tarafından değil şirket tarafından hazırlanıyor, düğün sahiplerine düşen şey sadece katalogtan model begenmek ve giyinip düğüne gitmek. Oraya buraya koşturma, peçete peşine, balon derdine düşme derdi olmadan düğünün yapılması şaka gibi.

vefasız sevgili

gulsey | 29 April 2009 11:21

Yıkık dökük virane kalbimi açsam göstersem
İçinden akan ırmağa mı bakarsın,
Yoksa kan gölü olan kalbime akıttığım gözyaşlarıma mı?
Yoksa umursuz sana, arkandan ben mi bakarım.

Zaman denen huysuz ihtiyar ne zalim!
Benden yana değil artık, geri dön diyorum.
Duvarlar set olmuş, ses geçmiyor.
Bir hançer de o saplıyor, kanayan yarama

 sevecenguzel.blogcu.com/guncel
sevecenguzel.blogcu.com/guncel

Dünyandan kayıp gitmek üzere iken,
Hercai menekşeler açıyor içimde boy boy
Çünkü sen bakıyorsun gözlerimin derinliklerine,
Ben umutlarımı serperken deli gibi bahçeme

sözün hası makbul

gulsey | 29 April 2009 09:42

Anı yaşamak diye bir söz vardır. Evet şu içinde bulunduğum an, gerçekten beni çok kıran, inciten bir an.

İnsanlar neden bu kadar pervasız ve umursuz bir hale geldi. Ben mi çok fazla büyütüyorum diyorum. Ama benim öğrendiğim verilen sözlerin tutulmasıydı. Sözün ne olursa olsun yerine getirilmesi, karşında olan muhatabına saygını ve sevgini gösterir. Ona değer verdiğini, iki elin kanda bile olsa vaadini tamamlayarak hissettirirsin.

eksenim.mynet.com/eser2608/blogdetay/25001667
eksenim.mynet.com/eser2608/blogdetay/25001667

Birine söz verdiysem şu saatte şurda Allah’ın izniyle olacağım diye orda olurum. Ya da hamur işleri hususunda engin tecrübemle seferber olacağımı belirttiysem, alasını yapar lafımın arkasında dururum. Misaller vermekle bitmez. Hani derler ya bana gelince kazın ayağı malesef öyle olmuyor. Hep bahaneler arka arkaya sıralanıp gidiyor. Yapacaktım, gelecektim, falan da filan. Bence artık insanlar sana köprüyü geçinceye kadar diyorlar. Köprüyü geçince yanında yörende kimsecikler kalmıyor. Malesef bu yapılan gereksiz kıvırmalara yavaş yavai sizde empoze oluyorsunuz. Bana bunu yaptıysa ben de ona aynı şekilde karşılık veririm. Bir daha beni zor bulur… Diyerek sizde ister istemez onlara uyuyorsunuz.

kleopatra’yı nasıl bilirdiniz?

gulsey | 27 April 2009 14:09

Günümüze gelişine kadar çeşitli tasvirlerle geldi karşımıza Kleopatra, kaç keşit insan bin çeşit söz söyledi. Erkekleri parmagında oynatacak kadar aşifte de dendi, çok kötü kalpli oldugu da,Dante ‘ye göre lüks düşkünü,Pascal’a göre dünyanın çehresi değişirebilecek biri, filmlere göre entrikacı, zehir uzmanı ve şevhet düşkünü bir kadın.Hatta yaptıgı süt banyolarına kadar kulaktan kulaga anlatılır durur. Hatta son dönem yapılan açıklamalara göre Onun nemfoman oldugu bile söylendi. Yılanla değil şarapla zehirlendi gi de yapılan açıklamalar arasında .Mısır halkı durmadan topraklarına Roma’lı aşıklar getiren kraliçelerinden memnun mudur peki?

haksız imtiyazlar

gulsey | 27 April 2009 11:01

Kardeşler arası çekememezlik, kıskançlık, kin duyma gibi insani hisler, bir çok aile de varolan sorundur. Aile içerisinde ebeveyn tarafından sergilenen, ayrıcalıklı evlatlara ayrıcalıklı tutumlar, çocuklar arasında rekabete meyil vermektedir.

Türk örf ve adetlerinde kesim olarak ayırmak istemesem de doğuya doğru gidildikçe erkek çocuklarına daha imtiyazlı davranılmaktadır. Erkek çocukları yaşlılıklarının garantisi olarak görülmekte, kız çocuklarına karşı ”bugün yanımızda, yarın elde olur.” zihniyetiyle hareket edilmektedir. Kızın düşünceyi ifade etme, kendini ispat etme gibi çabaları yanıtsız kalır. Yurdumun genellikle kırsal kesimlerinde kızlar, annelerinin yüküne ortak olmak, iş adına rahatlatmak, erkek egemen dünyada kendilerine çizilen yolda ilerlemek zorunda bırakılıyorlar.

Bazı kesimler de aşırı disiplin, katı kurallar çocuğu hayatın kötülüklerinden korumak adına konulan yasaklar da itaatsizliğe ve kardeşler arası huzursuzluğa sebeb olmaktadır. Çevremize bakıldığın da ebeveynlerin ağızlarından ”asi çocuk, uyumlu evlat” diye kelimeler dökülür. Birbirleri arasında olan farklar alenen ortalığa saçılır. Anne baba ve çocuk üçgenin de kalması gereken uygunsuz fiiller ”aman utansın bir daha yapmasın” diyerek diğer üçüncü ve dördüncü derece akrabalara abartılı şekilde aktarılır. Diğer itaatkar,olması gereken gibi davranan evlat ise çocuğun gözüne sokulur. Tüm bu çabalar, ters etki yapar çocuk azdıkça azar.

zorla mahkûmiyet

gulsey | 21 April 2009 18:27

Hukuk sistemimizde ki çarpıklıklar yüzünden, bir çok insan haksız yere zulüm görmüştür. Mutfak tezgahımın üzerinde duran baklavalar, birden çağrışım yaptılar. Tarihimize kara leke olarak geçen olaylardan bir tanesi olan baklava çalan dört arkadaş aklıma geldi.

Hayatlarının en güzel ve en masum çağında olan çocuklar. Çocuklar diyorum çünkü; suçu! işlediklerinde üçü onsekiz yaşında bile değildi. Bundan dokuz sene evvel Gaziantep’te malum baklavacının dükkanından, baklava ve fıstık ezmesi çalmışlardı. Çocuklar gasp suçundan yargılandılar. Bunu duyan herkesin, kalbi ve vicdanı olan her kesimin, yüreğini dağlamıştı. Canları çekti diye bir anlık şaytana uymalarının bedelini ağır ödediler. Oysa eskiden göz hakkı diye esnaflar ikram ederlerdi. Bu durumu göz hakkı saysalardı olmaz mıydı. Tane hesabı gasp edilen baklavaların hesabını misli misli küçücük bedenlerinden çıkardılar. Hapishanenin soğuk duş etkisi yapan duvarlarına maruz bıraktılar. Yokluğun ne demek olduğunu belki tam anlamıyla yaşamadık. Yaşamadığımız için anlamıyoruz. Gerektiğince tepkimizi ortaya koyamıyoruz. Yazdıklarım bizleri de mesul tutuyor. Adalet sisteminde bulunan bazı pürüzler sesimizi tam aksittiremediğimiz için hala pürüz olarak kalıyor. Yazık oldu masumlara…

Onların da hayalleri vardı. Bulundukları ortam ve koşulların zorluğu suça meyletmelerine sebeb oldu. Ünlü bir şarkıcımız der ki; Oxford vardı da biz mi okumadık. Gerçekten doğuya doğru gidildiğinde
eğitim açısından çok gerilerde kalıyoruz. Eğitim, iş imkanları ve dahası… Ayrı bir başlık altında yazılacak uzun bir konuyu teşgil ediyor.

doyumsuz yaşama doğru

gulsey | 21 April 2009 16:03

Özel hayat diye bir deyim vardı. Artık eskilerde kaldı. Özellikle gelecek neslin kısıtlı olarak kullanabilceği sözcükler arasına girdi.

Teknolojinin getirdiği yenilikler işlerimizi en aza indirgese de, artık çok olmaya başladı.”Silah icat edildi, mertlik bozuldu.” der atalarımız. Ne de güzel söylemişler. Her alanda yapılan yenilikler, ülkenin refah düzeyinin eskiye oranla yükselmesi, önceden dar gelirli ve orta gelirli vatandaşın uygun olsa da alsak, kullansak dediği bir çok nesne hayatı kolaylaştırmak adına evlerimizde. Bundan yirmi yıl evvel kadınların ev işlerin de ne kadar zahmet çektiklerini hatırlıyorum. Ebeveynelerimizin hayat adına ne kadar didindiklerini de. Onları bizden daha şanslı buluyorum. Düşünün; cep telefonu, internet, mutfak robotu, uydu, çamaşır ve bulaşık makinası… daha bir çok verebileceğim teknolojik alet yok. Şu an içimizden ” ay ne zor, nasıl yaşamışlar.” diye geçse de, bence onlar daha şanslı. En azından bizim unuttuğumuz bir çok lezzete sahiplermiş. Bir mektuplaşma süreci bile ne kadar heyecan verirmiş. Sevinçleri, üzüntüleri paylaşmak, yakınlarının duyacağı anı bile düşlemek bir hafta belki de daha fazla sürermiş. Bu kadar yok yoka rağmen zaman denilen, şu anda bizim bir türlü yakalayamadığımız, kısıtlı dediğimiz şey onlara daha uzunmuş. Aile bireyleri hiç olmadıkları kadar, birbirlerine uzakta da olsa yakınlarmış. Kısacası onların özel hayatları varmış.

Ya biz? diye soracak olursam. Biz onlardan her yönümüz ile üstün bir durumda olsak da onlar daha güzel yaşamışlar hayatı. Kurbanı olduğumuz, para üzerine kurulu ticari düzen yüzünden, bedenen ve ruhen çok zararlar görüyoruz. Cep telefonu ilk icat edilip ülkemize girdiğin de ne mükemmel yenilik ağzım açık, sahip olanlara bakıyordum. Benim de olsa diye düşlüyordum. Ama artık istemiyorum. Her istenildiğin an bulunmak hissinden nefret ediyorum. Ailecek bir etkinliğin olacak ya da canım kaçak göçek bir iş yapacağım desem olmuyor. Bir de yaydığı radyasyonu düşündükçe, daha iğreti geliyor. Yaptığı bağımlılık ta cabası. Kadın olarak benimsediğim güzel bulduğum iki güzel yenilik var söylemeden geçemeyeceğim. Bulaşık ve çamaşır makinemi her açtığımda, icat edene övgü ve dualar yağdırıyorum. İtiraf etmesem, mucitlerine haksızlık olacağını düşündüm.