bildirgec.org

taş hakkında tüm yazılar

Bir tas yemek ve insan insana sohbet…

bithikotsis | 23 April 2011 11:03

Hep duymuşuzdur. Dünya kadar malı var ama mutsuz. Kulak misafiri olmuşuzdur, neredeyse herşeye sahip ama tatmin olamamış, huzursuz…Evet, var boyle birileri. Sizin, bizim belki ismen bildiğimiz yahut bilmediğimiz insanlar var bu konumda olan.

mezarlık

nazokiraze | 07 July 2010 19:40

son durak kara toprak demiş büyükler ve ne kuran’da adı geçen karun’un zenginliği , ne firavun’un gücü kurtarabildi onları ölümden, peygamberlerin de, evliyaların da, azizlerin, kralların, şöhretlerin sonu hep aynı yerde bitti. öldüğümde de namım yürüsün diyen veya ölen yakınlarına sevdiklerini dua yoluyla değil de abartılı mezarlık yaptırarak belli etmeye çalışan insanlar da yok değil.

USB Pet Rock

omeroguz | 27 November 2009 10:37

USB Evcil Hayvan Taş
Mükemmel bir tasarımı olan taşa usb eklenmiş, böylece onu şarj edebiliyorsunuz. Yemek yedirmenize gerek yok, çünkü usb ile doyurabiliyorsunuz. Hep mutludur, uyumayı çok sever.

evcil çakıl taşları

nazokiraze | 21 October 2009 13:53

1975’te 37 yaşında olan ve Gary Dahl ismini taşıyan kurnaz bir adam(kendisi yazar, yönetmen,reklamcı ve direktördür) tarafından tasarlanan Pet Rock (evcil çakıl taşı) o yıl fenomen haline gelir, Kaliforniya ve civarındaki pek çok kişi ne işe yaradıgı belli olmayan , mukavva kutuda ,saman içine yerleştirilmiş bu taşlardan edinir.

Bildigimiz taşı evcil diye büyük bir zeka ürünü olarak tasarlayan ve piyasaya süren Dahl , bir de çok önemliymiş gibi 36 sayfalık kullanım klavuzu vererek olayı daha ciddi bir hale getirir. Üstelik satışa sunuldugu kutuda hava delikleri bile vardır, sanki nefes alırmışçasına.

GECENİN İKİSİNDE GÜLEBİLEN KAPI TOKMAĞI

il mare | 10 July 2009 13:32

:)
🙂

“Nesneler kullanılır,tekrar yerlerine konur,onların içinde yaşanır:Onlar aletten başka birşey değildir.Ya ben,beni etkiliyorlar.Dayanılır şey değil…”
“Nesneler yalnızca baktığımız şeyler değil,onlar aynı zamanda bakanlardır”
gibisinden çıkarsamalar yapmış varoluşçuluğun simgesi Jean Paul Sartre bir kült olan “Bulantı” adlı eserinde.Nesne olarak algıladığı elini attığı her şeyin, aynı zamanda kendisinin de varlığını eş zamanlı olarak benimsediğini savunuyor Sartre ve bu derinden hissedilen varlık kavramının her yerde karşısına çıkıyor olması bir süre sonra onda bulantı hissini kaçınılmaz kılıyor.Eser,alıntılanan bu kısıma,Roquentin adlı karakter aracılığıyla çok daha geniş açılardan bakıyor,ben henüz okumadığım için geniş bir kitap çözümlemesi yapamayacağım ama çözümlenmiş şekilde rastladığım bir makale,bana çocukluğumun yaratıcılıklarını hatırlattı.

Tahmin ediyorum ki küçüklüğünde neredeyse herkes beynini ‘kapı’ya neden ‘kapı’diyorlar gibisinden sorularla meşgul etmiştir,ya da şimdi söyleyeceğimi herkesin deneyimlediğinden emin değilim ama belki çoğu kimse benim gibi bir televizyonun düğmesini şaşkın bakışlarla arka arkaya 10 kez açıp kapatmıştır ve bu davranış bende,yaşına yakıştığı gibi 3 yaş civarında sergilenmemiştir,tamamen teknik olayı çözme,onu anlamlandırma adına eyleme geçmiş olacağım ki dokunduğum ve televizyonun üzerinde eş zamanlı olarak yanan kırmızı ışığa hayat verdiğimi gözlemlerken o tuş ile bütünleştiğimi,bir yandan elimle onu hisetmeye çalışırken bunu yapamadığımı hatırlarım ben.Hareket imkanı benim elimde olan nesneleri anlamlandırmaya çalışırken,ortaya çıkan kinetik enerjinin büyüsüne kapılıp nesneden daha da soyutlanmama şahit olmuştur zavallı beynim.Ve bu kadar kafa yormanın üstüne onlara haddinden fazla bir varoluş anlamı yüklememek de olmaz tabi,havada kalır tüm çocukluk uğraşlarım.Bu bahsini ettiğim,cansız varlıkların gerçekten de cansız mı olduklarına dair sorgulamaların,diğer durumlar gibi çok sayıda çocukluk dönemine şahitlik ettiğini tahmin ediyorum.
Boş bir odada,sıkılmaya doymayan klasik bir çocuğun,yapacak uğraş bulamadığı zamanlarda etrafındaki nesneleri izleyip onlara anlamlar yüklemesi kaçınılmazdır.Genellikle yetişkin çocukları barındıran misafir evlerinin odaları böyle çıkarsamalara şahitlik ederler,ne kutsal odalardır o misafir odaları,nasıl orjinal bir beyin jimnasitiğine,çocukların akıl almaz gelişim süreçlerine araç olmuşlardır bilmezler hiç…Mi desem? Biliyorlar mıdır acaba? İşte bu soru etrafında dönüp durduğum çoktur.Sıkılganca karşısında oturduğum kapı ve tam üzerinde onun gözü addettiğim tokmağı…İşte orada,bana bakıyor,gülmediği ne malum…Hareket edenler gülebilir,kapı hareket ediyor,tokmağı da öyle;kendi kendini hareket ettirebilenler gülebilir,çiçekler böcükler bunu yapıyor,görmemişim güldüklerini;tamam,taaamam insanlar gülebilir,çünkü gülecek bi çift göz ve bir ağızları var,hayır olduklarından değil gülmeleri;güldüklerini belli etmeye yarıyor onlar;yani onlarsız da gülünebilir,tıpkı onları olmayan ağaçlar,böcükler gibi;taamam sadece aklı olanlar,birşeyi algılayabilip komik bulanlar gülebilir;yoo birşeyi algılama yetisini kaybedip delirenler de sürekli gülebilir,ama onlar da insan,yani sadece insanlar mı gülebilir…Yani gülebilmenin canlı olmakla değil insan olmakla mı ilgisi varmış.E kapı tokmağı insan değil,gülemez evet ama canlı da mı değil?Hadi hem canlı hem algılama yetisi olan birşey,bir çiçeği örnek verelim,sabah olunca açması güneşten midir tek,gülüyor olamaz mı ve gecenin karanlıklarına en içten de ağlayan?
Aman tanrım,neler söylüyorum ben,saat tam 02.21,yeterince açık sanırım…

böylesinin hatırladıkça gülecek ne çok anısı vardır:)
böylesinin hatırladıkça gülecek ne çok anısı vardır:)

TIKANDI BABA

nacak | 25 May 2009 14:28

Bugün tıkandı babanın meşhur hikayesini anlatmak istedim . Bazen öyle anlar oluyor ki kendimi Tıkandı Baba gibi hissediyorum ama bu hikayeyi anımsayınca gülümsemeden geçemiyorum .
Tıkandı babaya geçmeden önce Ziya Paşa’nın şu beyitine yer vermek de anlamlı olacak. Lise yıllarında Ziya Paşanın bu beytinin geçtiği şiirini uzun uzun tartışırdık derste. Edebiyat hocamız bile sinirlenirdi kaderin cilvesine kendine hakim olamayarak . Ama kızmak ne fayda , ne kadar tedbir alsan da bazen evdeki hesap çarşıya uymayıveriyor. Ziya Paşa der ki o beyitte;

‘Bi baht olanın bağına bir katresi düşmez,
Baran yerine dürü Güher yağsa semadan ‘

Tuhaf teknoloji : Buz yerine taş kullanacağız

lazaronnie | 22 April 2009 14:25

taş buz
taş buz

Bu tür ürünleri teknoloji ile bağdaştırabilmek, teknolojiden ne anladığımızla ilgili olsa da, sağladıkları konfor kuşkusuz yadsınamaz derecede hayatımızı etkiliyor.

40 derecede bir öğlen vakti kendinize buz gibi bir içki hazırlamaya karar verdiniz. Ancak o da ne? Evde buz kalmamış. Dondurucuyla bir iki parça buz üretmek isteseniz en az 2 saat lazım. Telaş yapmayın, imdadınıza bu taş buzlar yetişiyor. Üreticisinin “Nordic Rock” ismini verdiği bu sevimli kaya parçaları isveçte bolca bulunabiliyor.

Zebercet

Galanthus | 05 April 2009 22:57

Küçükken beni bir kumsala ya da taşlık çorak bir alana götürdüklerinde , ben genelde oradaki taşların şekillerini incelerdim. Değişik şekillerdeki ya da dokulardaki taşları anneme heyecanlı bir şekilde gösterdiğimi hatırlarım. Bana olağanüstü gelen o çeşit çeşit taşlar anneme çok sıradan gelirdi doğal olarak. Bir yaz tatilden dönerken yanımda bir sürü taşla dönüyordum, tabi annem poşetin ağırlığını farkedip sorgulayana kadar. Neymiş efendim taş kolleksiyonu yapacakmışım, annem baktı durum ciddi, bana o taşların nasıl oluştuğunu bir süre sonra nasıl ufalandığını, yıllar yıllar önce o taşların aslında belki de çok daha büyük taşlar ya da kayalar olduğunu anlattı ve taş kolleksiyonuyla bir yere varamayacağımı çünkü ellerimdeki taşlar değersiz olduğunu, bana göre fazlasıyla değerliydiler aslında.( Bende de ne biçim bir kolleksiyonuculuk merakı varmış! İleride bir gün işe yarasa bari.) Üzülerek sokağa attığımı bilirim taşlarımı.

mucize tasarımlar

nazokiraze | 27 February 2009 17:28

Son yıllarda artık işe yarayacak herşey icat edilmiştir, başka birşey kalmamıştır diye düşünürken her geçen gün yeni yeni şeylerle karşılaşıyoruz. Hayal gücünün sınırı yok, yeni,işlevsel pek çok icat paylaşacagız burada. İlki elektromanyetik endüksiyon sistemi ile taşların ısınmasından faydalanılarak yemek pişirmeyi sağlayan bir tasarımdan bahsedelim.

Taşlar ısınıyor ve üzerlerinde yemek pişiyor, temizlenmesi ise sadece suda yıkanarak kolayca hallediliyor.The Flaming Stone cooker Ki-hoon Yoo tarafından tasarlanmış.Şimdilik ne kadar kullanılır bilinmez.Zira biz milletçe tencereden yemeyi severiz, taşlar ne derece ragbet görür belli değil.

TAŞLARIN FAYDALARI

esra80 | 22 February 2009 11:10

taşlar
taşlar

Akik taşını takmanın sünnet olduğunu duymuştum,ama bu kadar etkili olacağını düşünmemiştim.Geçenlerde aldığım taşların sağladığı şifa ile sağlıklı yaşamı anlatan kitapta(tamda tansiyon problemi yaşadığım günlerdeydi)akik taşının tansiyonu düzenlediği,özellikle düşük tansiyonu yeterli düzeye çıkardığı yazıyordu.Üstelik kitabın yazarı da düşük tansiyon problemi yaşamış ve akik taşının sayesinde şifa bulmuştu.Tabii hemen akik yüzük takmaya başladım.İkinci gün tansiyonumu ölçtürdüğümde, olması gereken seviyeye geldiğini sevinerek gördüm.Ayrıca migrenime iyi gelecek olan kaplangözü taşını da bileklik olarak taktım.Migren krizimi daha en baştayken durdurmuş oldum.Sizler taşların faydalarına inanır mısınız bilmem ama ben canlı canlı yaşadım.Çok uzun süreler yeraltında kalmış bu taşların birtakım maddeleri bünyelerine aldıkları ve onları taktığımızda yan etkisiz bir şekilde iyileşme sağladıkları,günümüzde alternatif tedavi şekilleri arasında yer almaktadır.Tabii taşları takmak bizden,şifa Allah’tan.