bildirgec.org

kaya hakkında tüm yazılar

kum tanecikleri

massay | 13 November 2009 14:43

Yeryüzünde ne kadar kaya varsa, o kadar kum var. Kırık mercanlar, volkan lavları, parçalanmış kuvarslar bir süre sonra kuma dönüşüyor. Ve kum her geçen gün yeryüzündeki toprağı biraz daha yutuyor.

“Bir kumsal, sürekli hareket halindeki milyarlarca kum tanesinden oluşan bir ordu” Bascom’a göre.

Gerçekten hiç dikkat etmiyoruz, yaz mevsiminde, her geçen gün rüzgarın ve dalgaların öldürdüğü bir canlı organizma üzerinde yatıp güneşleniyoruz. Bu canlı organizma, evrensel bir niteliğe sahip.
Çünkü dünyanın her yerinde ve her türlü iklimde kuma rastlamak mümkün.

PETRA

dkare | 14 October 2009 17:37

O zulmedenleri dayanılmaz bir ses sarıverdi de kendi yurtlarında dizüstü çökmüş olarak sabahladılar. Sanki orada hiç refah içinde yaşamamışlar gibi. Haberiniz olsun; Semud (halkı) gerçekten Rablerine (karşı) inkâr etmişlerdi. Haberiniz olsun; Semud (halkına Allah’ın rahmetinden) uzaklık (verildi.) (Hud Suresi, 67-68)

4.yy da Perslerden kaçan nebatiler kendilerine yeni yerleşim yeri olarak Musa vadisini seçerler. Bu vadide Ad kavminin başına gelenlerin kendi başlarına gelmemesi için evlerini kayaları oyarak yaptılar. Bir müddet yaşadılar bu devasa mekanda, sonra bir anda ortadan kayboldular. Ad kavminin başına gelen onlarında başına gelmişti. Putperestlikleri ve Salih (AS) çağrısına kulak asmamaları onların da sonunu hazırlamıştı. Oysaki Ad kavmini çok iyi bilen bir kavimdi ve evlerinde geçmişte yaşanan bir olaydan ders alarak yapmışlardı ama evleri onları koruyamadı.
Peki ne oldu bu kayadan evlere. Onlar evlerini öyle bir yapmışlardı ki yüzyıllarca bozulmadan kalabilirdi ve de öyle oldu.

Mısır’a yolu düşen bir gezgin olan Johan Burckhardt bu şehrin peşine düştü ve buraları tekrar gün yüzüne çıkardı. Ürdün çöllerinde bulunan bu yerde anfi tiyatro, tapınaklar, saraylar ve mezarlar mevcuttur. Bu şehir günümüzde PETRAdiye dillendirilir. Petra şehri bizlere geçmişten haber getiren bir elçidir. Bu şehir, aslında muhteşem güzelliğinin arkasında nice çirkinlikleri barındırır.

HZ. Muhammet (SAV) efendimizin Tebük seferine giderken buradan geçtiği, geçerken de yanındakilere buralarda fazla oyalanmayın hatta buradan su içmemeleri konusunda uyardığı söylenmektedir.

TIKANDI BABA

nacak | 25 May 2009 14:28

Bugün tıkandı babanın meşhur hikayesini anlatmak istedim . Bazen öyle anlar oluyor ki kendimi Tıkandı Baba gibi hissediyorum ama bu hikayeyi anımsayınca gülümsemeden geçemiyorum .
Tıkandı babaya geçmeden önce Ziya Paşa’nın şu beyitine yer vermek de anlamlı olacak. Lise yıllarında Ziya Paşanın bu beytinin geçtiği şiirini uzun uzun tartışırdık derste. Edebiyat hocamız bile sinirlenirdi kaderin cilvesine kendine hakim olamayarak . Ama kızmak ne fayda , ne kadar tedbir alsan da bazen evdeki hesap çarşıya uymayıveriyor. Ziya Paşa der ki o beyitte;

‘Bi baht olanın bağına bir katresi düşmez,
Baran yerine dürü Güher yağsa semadan ‘

Tuhaf teknoloji : Buz yerine taş kullanacağız

lazaronnie | 22 April 2009 14:25

taş buz
taş buz

Bu tür ürünleri teknoloji ile bağdaştırabilmek, teknolojiden ne anladığımızla ilgili olsa da, sağladıkları konfor kuşkusuz yadsınamaz derecede hayatımızı etkiliyor.

40 derecede bir öğlen vakti kendinize buz gibi bir içki hazırlamaya karar verdiniz. Ancak o da ne? Evde buz kalmamış. Dondurucuyla bir iki parça buz üretmek isteseniz en az 2 saat lazım. Telaş yapmayın, imdadınıza bu taş buzlar yetişiyor. Üreticisinin “Nordic Rock” ismini verdiği bu sevimli kaya parçaları isveçte bolca bulunabiliyor.

Fotoğraf Hayattır

pilli pati | 16 September 2008 10:32


– Fotoğraf nedir, Ustam?
– Fotoğraf içinde bir devinim içerendir, oğlum!
– Nasıl yani, Usta?
– Şöyle ki; bir kıpırtının, bir oluşun ya da oluşumun kıyısıdır; geriye kalanıdır fotoğraf! Devinimin bir parçası, bir gelip geçenin anlık yakalanmışlığıdır, oğlum. Hani fotoğrafa baktığında, o dakika gördüklerin ve dahi sende uyandırdıkları da topyekün bir hayat analizidir aslında! O an aklında fikrinde o fotoğraf sana ait olsun ya da olmasın, baktığın hayattır ve sen hayatı irdelersin nöronlarının kıvılcımlarında. Fotoğraf sendeki hayat ateşini harlandırır. Seni o karenin içine çeker, o an orada bulunma hevesini canlandırır.
– Peki ya fotoğraflanan cansız bir varlık, misal, bir dağ ya da vadi manzarası ise?
– O durumda bile, sanır mısın ki; senin karşında durduğu gibi dağ öylece durmakta? Yerkürenin hareketi ile uyum içinde devinimini sürdürürken, o dağın toprağında gezinen kaplumbağanın ayak izini dahi fotoğrafına dahil etmektesindir. Bunu bilmez misin? Hatta, gecenin soğuğu üzerine, gündüzün sıcağını yiye yiye büzüşüp genişleyen ve sonunda da pes eden kaya parçacıklarının dağdan yuvarlanışını bile o kareye hapsedersin. Örneğin, bir nebula fotoğrafına bakarken, onun hemen öncesinde bir yıldızın artık sönen enerjisinin son haddesinde dayanamayıp bir süpernova patlaması yaşadığını bilirsin. Heyecanlanırsın. O fotoğrafın öncesinde bir yıldız, parçacıklara ayrılıp dağılmış, sonrasında ise kimbilir evrenin neresinde yeni yıldızların oluşumu gerçekleşmiştir. (Buradaki oltaya dikkat et, evlat!)
– Geçtim bir kalem, cansız varlığı Usta! Ya fotoğrafını çektiğin bir obje ise? O devinim objenin neresindedir?
– Gövdesine vuran ışıktadır evlat! Kareye yakalanan havadaki toz zerreciklerindedir! Objenin atomlarını oluşturan nötron, proton ve elektronlardadır! Hayatın o objeye kazandırdıklarındadır! Daha ne istersin?
– Fotoğrafın direkman hayat olduğunu adamakıllı idrak etmek isterim Usta!
– Söze döktüklerim idrakının çeperlerine takıldı ise bir de olayı tersten hayal edelim! Hayal gücü bilgiden daha önemlidir, zira! Sonsuz sayıda her anın fotoğrafını çekebilen bir makinan olsaydı ve o fotoğrafları ardarda sıralayıp hızlı çekimde izleme şansın olsaydı, aslında neyin görüntüsünü elde ederdin?
– …!?
– …
– …!
– … 🙂
– Senle de sohbet edilmiyor be Usta!

bu bir pilli patisözüdür!

Hayattayken (ölmeden önce ) gidin mutlaka-4:Mardin

kalamara | 24 August 2008 12:00

Evet Safranbolu’dan sonra Unesco tarafından Dünya miras listesine alınan şehirlerimizden biridir Mardin…

1999 – 2002 yılları arasında görev yaptığım bu şehir ( ilk memuriyet yıllarım ) kalıcı izler bıraktı hafızamda..
Merkeze kilometrelerce uzak olsamda mutlaka 2-3 ayda bir görüyordum Mardin şehir merkezini…
Atatürk içinde Mardin’in ayrı bir önemi vardı. Çünkü General olduğunu bu şehirdeyken öğrenmişti.
Mardinde yapılan kazılarda MÖ 4500’lü yıllardan başlayarak Subari, Sümer, Akad, Hitit, Asur,Roma, Bizans, Arap, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait birçok eseri içinde barındıran bir açıkhava müzesi olduğu ortaya çıkmıştır.
Gezilecekyerleri tabiki mevcuttur.Ancak yazları çok sıcak, kışları soğuk ve çok kar yağışlı olduğundan her zaman gezmek elverişli olmayabilir.

Mardin’e geldiğinizde Hasankeyf’i görmeden sakın gitmeyin derim. Diyeceksinizki Mardin nerede Hasankeyf nerede…Oraya kadar gelip Hasankeyfi es geçmek olmaz.Dünyanın ilk ve tek açılır ve kapanır taş köprüsü buradadır. Bizanslılara ait kayalara oyulmuş mezarları da görme imkanı vardır. Konaklamak için de çeşitli alternatifler mevcuttur. Oteller, çeşitli konaklar, öğretmenevi vb..
Geriye bu açıkhava müzesini gezmek kalıyor.
Ölmeden önce tabi.Haydi kolay gelsin.

Anteolop

pucinena | 29 September 2007 12:15

Kuzey Arizona Bölgesinde bir dreamland. İnanılmaz bir doğa olayı. Navajo adlı bir Kızılderili bölgesi burası. Adı Antelope Canyon. Seyretmeye doyamayacağınız ışık oyunlarıyla bezeli bu fotoğraflardan daha fazlasını mı istiyorsunuz? Bakalım o zaman…

alıntı: