Bir kütüphanede ağını örüyorsun örümcek… İnce, çok ince bir iş yapıyorsun, muazzam bir teferruatı kollarına sarınıyorsun.
İki saattir sınırlarını görmeye, seni daha iyi tanımaya çalışıyorum.
Şu önümde bir zincirini daha tamamladığın ağın mesela…Çalışma masasının bir kenarına bir şey salgıladın, gelen gidenin kokulu rüzgarlarıyla bir sağa bir sola sallanan ince ipini geldin önüme yapıştırdın. Kimbilir nereden geldin… Sonu yok çünkü zorla görmeye çalıştığım bu şeffaf icraatının… Görünmüyor yaptığın iş, seninki öyle tehlikeli bir gidiş… Şu yanımda oturan çocuğun bir kolunu kaldırmasına bakar harcadığın saatlerinin bir hiçe dönüşmesi… Tıpki bir tusunami gibi…