bildirgec.org

sultan hakkında tüm yazılar

Sultanların Sporu : Matrak

soylemedengecemicem | 28 January 2011 11:00

Eski Roma’da gladyatörlerin arenada tezahüratlar eşliğinde birbirlerini katletmeleriyle eğlenilirken, Fransa’ da düellolar yüzünden soyluların nüfusu azalırken, Muhteşem Yüzyıl dizisiyle yeniden hatırlanan matrak oyunu bahsetmeye değer diye düşünüyorum.

Muhteşem Yüzyıl Dizisi'nde Matrak Sahnesinden Bir Kare
Muhteşem Yüzyıl Dizisi’nde Matrak Sahnesinden Bir Kare

Muhteşem Süleyman (Kanuni Sultan)

zarifce | 07 January 2011 15:50

Osmanlı İmparatorluğunun duayenidir.Avrupaya korku salan kendisinden yardım isteyen avrupa kralına “korkma ben geliyorum” diyen bir padişahtır.Venedik elçisi Bartelemeo Contari erken tanımlama ile Kanuni Sultan Süleyman Han’ın şemailini anlatmış ve tüm insanların onun hükümdarlığında huzur bulacağını ifade etmiştir.

Muhteşem Süleyman, tarihçilerin kendisini Kanuni olarak zikretmesi ile Kanuni Sultan Süleyman olmuştur.Bu kanunilik yeni kanunlar yapmasından değil mevcut kanunların yazılı hale getirilip sıkı bir şekilde uygulanmasından ileri gelir.1520 de tahta çıkarak 46 yıllık bir padişahlık hayatına değil bir ömür binlerce ömür sığdırmış tüm tebası ile dünya milletlerine huzur temin etmiştir.Kara ve deniz yoluyla başarılı seferler düzenlemiştir.Kanuninin şairliği de önemli yer tutar, kulağımdan silinmeyen ise “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi-Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhatı gibi” beytidir.Kanuninin dört hanımla evlilik yaptığı bildirilir.Birinci hatunu 1550 de vefat etmiş ancak adı bilinmeyen hatunudur.İkinci hatunu Mahi Devran Haseki 1581 de vefat etmiştir.Üçüncü hatunu Gülfem hatun 65 yaşında vefat etmiş dördüncü hatunu ise Ortodoks bir rahibin kızıdır, Müslüman olmadan önceki esas adı Aleksandra Lisovska’dır ve Roksalan’da denmektedir ve 1558 yılında vefat etmiştir.

Türk Sineması’nın Sultanı; Türkân Şoray

queennothing | 27 December 2010 16:00

Türk Sineması’nın ‘Sultan’ı Türkan Şoray, 28 Haziran 1945 tarihinde İstanbul’da dünyaya geldi. Devlet Demir Yolları memuru olan babası Halit ile ev hanımı olan annesi Meliha’nın kızları olan Türkan, sürekli semt/ mahalle değiştirdikleri için ilköğrenimini farklı okullarda tamamladı. Rami İlköğretim Okulu’na yazılan Türkan, eğitimini Feriköy İlköğretim Okulu’nda bitirdi. Küçük yaşta annesinin sorumluluklarını paylaşan küçük kız, 9 yaşına geldiğinde; 1954 senesinde kardeşi Nazan (müzisyen) dünyaya geldi. Aynı sene, şiddetli geçimsizlik sebebiyle annesi ile babası boşanan Türkan, kardeşi Nazan ile annesinde kaldı.

saltanat kayığı

nazokiraze | 14 July 2010 09:07

Osmanlı döneminde yalnızca padişah ve ailesinin dolaşabildiği saltanat kayıklarında ihtişam ön planda olmuştur.

Genellikle otuz küsür metre uzunluğunda olan kayıklar pek çok törende de kullanılırdı. Malumunuz binecek kişi koskoca padişah, kayığın adı da saltanat kayığı olunca onu diğerlerinden ayıran belli başlı özellikleri olmalıydı.Gümüşlü,altınlı süslemeler, her padişahın zevkine göre değişen köşk bölümleri ,harem için yapılan kafesler,çiniler,sedef kakmalar ve daha neler neler.

Sultan Reşat'a ait
Sultan Reşat’a ait

Saltanat kayıkları ile dolaşan padişahların bulunduğu köşk kayığın kıç tarafındaydı ve bu kayıkların kürek çeken çalışanlarına hamlacı (yaklaşık seksen kişi olurdu) denirdi, ayrıca sandalya denilen kayıklar da saltanat kayığının önünden yol açarak ona rehberlik ederlerdi.

Bir Hikaye,Bir Keder ve Bir Şiir… (Tarihin Tozlu Raflarından)

sinjob | 24 March 2010 17:22

Tarihin tozlu raflarından indirdim bu hikayeyi.Önce el sürmeye çekindim,utandım aşkın kalpleri durduran samimiyetinden.Mahrem bir nesneye el sürmüş gibi irkildim,derin bir iç çektim ve tozunu üfledim.Sayfaları çevirdikçe adeta, ”bul beni!” der gibi bekleyen bir hikayeye rastladım.Tarih, 16.yüzyılın ilk çeyreği ve yer,Devlet-i Ali Osman…

Yavuz Sultan Selim Han,Mısır seferine çıkmıştır ve Suriye‘de Halep yakınlarına kurmuştur karargahı.Ordu üç ay gibi bir süre burada konaklamıştır.Türkmenlerin yaşadığı bir bölgede,Padişahın çadırını derleyip toparlamak için bir Türkmen kızı görevlendirilmiştir.Gün içerisinde Padişah çadırda yokken gider,ortalığa çeki düzen verir ve işini bitirince ayrılırmış bu güzel Türkmen kızı.Güzelliği dillere destan bu kız,bir sabah gündelik işlerini yapmak için gitmiş ve tam çadırın kapısında Yavuz Sultan Selim Han‘a rastlamış.Utanmış,başını önüne eğmiş ve Padişahın çıkmasını beklemiş.Çadıra girdiğinde gönlü küçük bir kuş gibi çırpınıyormuş güzelin.Bir bakış görmüş sadece ama o bakış bir mühür gibi işlemiş kalbine.Günler geçmiş,haftalar geçmiş ama Türkmen kızının yüreğindeki kor hiç geçmemiş aksine daha da alevlenmiş.Bir gün çadırın orta direğine gözü ilişmiş ve aşk sarhoşu misali direğe söyle bir yazı karalamış;

Osmanlının önemli kadınları- hürrem sultan

nazokiraze | 22 March 2010 14:36

Osmanlı İmparatorluğu’nun en başarılı hükümdarlarından ,Muhteşem Süleyman lakaplı Kanuni Sultan Süleyman’ın eşi Hürrem Sultan imparatorlukta kadınların saltanatı devrinin kurucularındandır.Kendi oğullarından biri padişah olsun diye eşinin oğullarını katlettirmesine sebep olacak kadar hırslı bir hanım olan Hürrem Sultan istediğini başarmış Kanuni’den sonra kendi oğlunu, oldukça yeteneksiz ve keyif düşkünü Sarı Selim’i tahta geçirmiştir. (Hafifte: Hürrem Sultan’ın saraya girişi )

Osmanlının önemli kadınları-kösem sultan

nazokiraze | 21 March 2010 17:00

Her medeniyette yönetimde erkek kadar sahne arkasından da olsa kadının rolü vardır, iyi ya da kötü olsa bile imparatorlukların gidişatını çoğu zaman krallar kadar kraliçeler, imparatorlar kadar imparatoriçeler belirlemiştir. Osmanlı İmparatorluğunda da durum değişmemiştir, diğer ülkeler gibi tahta geçip yönetime ortak olma hakları olmamasına rağmen Osmanlı İmparatorluğu’nun belli bir dönemipadişah anaları veya kadınları tarafından oldukça etki altına alınmıştır.

Yavuz Sultan Selim

mehmetbastug94 | 07 March 2010 15:47

Yavuz sultan Selim’in seferlerinden birinde Yavuz için güzel bir arap kız tutulmuş, otağını temizlemesi için. Yavuz her gün belli bir saatte çıkar, kız belli bir saatte gelirmiş.

Yavuz bir gün otağından geç çıkar ve arap kızla göz göze gelir. Kızın güzelliği ap açık ortadadır. Fakat Yavuz karısına aşıktır.

Kızın ona olan sevgisi her geçen gün artmaktadır. Bir gün yavuza bir not bırakmaya karar verir.

”Derdi olan neylesin?”

Yavuz öteki gün cevap verir.

”Derdi olan söylesin”

Bu cevabı alan arap kızı cesaretlenmiş ve umutlanmıştı. Sonuçta Yavuz kızabilirdi. Sonraki gün tekrar yazdı.

iki yalı

nazokiraze | 23 February 2010 13:09

Yeniköy’de bulunan Tahsin Bey Yalısı ilk önce Sağır Ahmet Bey Yalısı olarak yapılmıştır, Apdülaziz döneminde karargah olarak ta kullanılan bu yalı adını barajlar kralı olarak bilinen Tahsin Uzel’den alır.Arap İzzet Paşa’nın kızı Seniye Hanım’ın çok istemesine ragmen 500 lira daha fazla vererek yalıyı ona kaptırmayan Tahsin Uzel,baraj inşaatlarından kazandıgı parayla bu yalıyı alır , yıktırır ve yeniden inşa ettirir, daha sonra nedense inşaat bittiten sonra iş hayatında tersliklerle karşılaşır ,iş ve aile hayatı biter. İlk olarak Avrupa’da okuyan oğullarının uçurumdan düşeren öldügü haberi ile yıkılırlar, sonrasında Tahsin Bey’in şirketi aniden biter. ( Tahsin Paşa Yalısı’nın emektarı batık patronlardan yıldı…)

Yetmişli yıllarda yalıyı satın alan Kemal Ilıcak bu yalıda 14 yıl oturur, oğlu ve kızı burada dünyaya gelir.Ancak Kemal Bey burada otururken iflas eder ve yalı Sadi Gülçelik’e geçer, Gülçelik uçak kazasında ölünce yalı tekrar Ilıcak’ların olur, Doğuş Grubuna olan borçlar nedeniyle yalıya haciz uygulanır ancak Ilıcakların borçlarını Doğuş Grubu’nun patronu Ayhan Şahenk üstlenir ve 7,5 buçuk milyon dolara yalıyı satın alır. Bu arada Kemal ılıcak ölür ve eşi Nazlı Ilıcak ise burayı İktisat Bankası’nın sahibi Erol Aksoy’a satar.Ilıcaklar ve Şahenk arasında yalının satışı ile ilgili anlaşmazlık çıksa da Şahenk parasını alarak aradan çekilir ve yalıyı devreder.Erol Aksoy yalıyı alır almaz Nazlı Ilıcak’ı yalıdan atar.

kapılar–1

admin | 13 February 2010 13:00

Kabe kapısı
Kabe kapısı

Kapı kelimesi bana teyzemi hatırlatır oda kapısını açık unuttugum zaman kapısız yerden çıktıgı ne belli ardından beş kardeşi daha olmuş diye . Kapı bir korunma aracıdır, sadece evlere değil gönüllere de kapıyı çalmadan giremeyiz, bu dünyanın ve öteki dünyanın kapıları ise bizim isteğimiz dışında bize açılan kapılardır. Kapılar hayatımızda büyük yer kaplar, girişte, çıkışta, tekrar girişte tekrar çıkışta. Doksan kapının tokmağını çalıyor derler çok gezen kişilere. Hayat iki kapı arasındadır denir.( Israrla çalınan kapı,
elbet bir gün açılır-Ahmet Hulusi)

Kapamak fiilinden türeyen kapı sadece kapanmıyor aynı zamanda açılıyor da, ama ismi kapı işte. Korku filmlerindeki tüm kapılar nedense gıcırdar, evlerin giriş kapıları ise hiç kilitli değildir. Umutsuz hallerde ”üzülme bir kapı açılır, bir kapı kapanır” deriz.

Fas kapılarıylada çok ünlü bir ülke, kapılar burada büyük önem taşıyor ve kapı tokmakları sanar eserini andırıyor. Bab Oudaia denilen ünlü kapıdan ise Kasbah’a giriliyor. Bu kapı Fas’ın en güzel şehir kapısıdır.Ülkede küçük evlerin haricindeki yapıların kapıları insanın atla girebilecegi yükseklikte. Fas’ın Fes kentinin tarihi kapıları çok sayıda turist çeker.

Fas’ta genellikle ev kapıları mavi oluyor bunun sebebi çöl akreplerinin burada fazla olması. Maviyi çöl kumu rengi kızıl olarak gören akrepler ev kapılarıyla çölü ayırt edemiyorlarmış. Bilindigi gibi akrepler akrepler mavi rengi ateş zannediyorlar . Tunus’ta da bu yüzden pencere ve kapılar hep mavidir.