Arkadaşlarla ‘hadi bakalım buluşup bir şeyler içmeye gidelim!’ dedik mi, bellidir program… Pratik hayata teslim olmuş modern pastanelerde daldırma diye tabir edilen poşet çaylardan içilip biraz laflanacaktır. En iyi ihtimalle bu pastanelerde ‘demleme çay alacağım yalnız ben!’ deyip gelecek olan kapkara olmuş mide kazındırıcı, hafif ılık bir içeceğe rastlama şansınız olabilir. Bu tür yan ihtimallerle uğraşmamak, sohbetin orta yerine ‘of be şekerim, bir çay içemedik keyifle’ dememek, ağız tadını en azından o gün için koruma istiyorsan öyle özel bir muhabbet gününde ağız tadıyla çay içmeye, semaver keyfi yaşamaya programlanacaksın…

Antalya’ da denize nazır çay bahçeleri vardır genişçe parklar içinde… Semaver keyfi bu şehirde en güzel buralarda yapılır en azından bana göre… Bol sigara dumanlı, nargileli fiyakalı ortamlar yok değil, son zamanlarda sayıları da iyice arttı fakat bu klasikleşen açık hava deniz kenarı keyfi semavere en yakışandır bu şehirde…Çok sevdiğim semaveri size tanıtmaya çalışacağım, buyrun…

Kelime olarak bu kaynakta şu şekilde tariflenmiş; semaver (Rusça: самова́р:sama ve varit olan, yani ‘yalnızca kaynamak’ anlamına gelen kelimelerden türeyerek oluşmuştur.), çay demlemek ve demli çayın bardakta açılması için gerekecek sıcak suyun kaynatılmasında kullanılan ve içinde kömür (günümüzde elektrik) yanan ocağı bulunan musluklu kap.Semaverin tarihçesi oldukça ilginç… Semaverin anayurdu Rusya… 18. yüzyılda icat edilen semaverin bu soğuk iklimde icat olunmasına şaşmamalı…Semaver; bakır, pirinç, tunç veya saçtan imal ediliyor.Tenekeci sacı, Galvanize sac, Pirinç ve Bakır sac levhalardan, yuvarlak ve oval şekilde üretilir. Kaynama sesinin duyulması için su buhar kapağının borusuna semaver düdüğü takılır. Burması Pirinç dökümdendir.Neden pirinç semaver en iyisi sorusunun cevabını burada, semaveri oluşturan parçalar ve kullanımı ile ilgili bilgileri ise burada bulabilirsiniz. (ayrıca sayfanın sağında bir de Vezirköprü‘ lü halk ozanı Mümin Üstün tarafından yazılan semaver türküsü var)Türklerin semaverle tanışma öyküsüne gelince; Türkler, Anadolu’ya gelmeden öncede çayı bilmelerine karşın; çayın Türkiye’ye gelmesi ancak birkaç yüz yıl önceye dayanmaktadır. Çay içiminin Anadolu’da yaygınlaşması 19. yüzyıldan itibaren olmuştur. Atalarımız Yurtlarından ayrılırken yanlarına aldıkları eşyalar arasında semaverleri de bulunmakta idi.Yeni yurtlarına (Samsun / Havza ) yerleştiklerinde bu bölgede çay ve semaver kültürü yoktu.Tatarlar Havza ve çevresinde semaver kültürünün tanınmasına ve yaygınlaşmasına vesile olmuşlardır.Bu arada, Erzincan ilimizde de semaver üretiminin ( her türlüsü) çok güzel bir şekilde yapılmakta olduğunu atlamamak gerekiyor.

Son olarak; “…Küçük şeyleri unutamayanlar, en geri hatıraları da unutamayanlardır. Hafızalarının bu bahtsız kuvveti karşısında hiçbir memleket, hiçbir vatan tutamadan her yeri, her şeyi severek öleceklerdir.” diyen büyük yazar Sait Faik ABASIYANIK, ilk kez 1936 yılında yayımlanan hikâye kitabı Semaver’ i de hatırlatmak istedim.