Bu seferki çalışmam, risotto bianco (içinde ek malzemesi olmayan sadece tereyağlı ve parmesanlı risotto […]
pirinç hakkında tüm yazılar
Çilek çubukları
cherry blossom girl | 24 January 2013 14:00
Basit, lezzetli ve şık bir seçenek. Çilek sevmemek ne mümkün zaten. Azıcık krema, üzüm, […]
bebegimin ilk yili 11-12 aylar
simsir tarak | 27 January 2010 13:44
bebeğimin ilk aylarını buradanokuyabilirsiniz.
11. Ayİşte korktuğum başıma geldi. Yardımcım, ben ve Emir, abisinin yatak örtüsünü değiştirirken şakalaşıp bebeklerin en sevdiği şey çarşaftan çadır yaparak Emir’le oynuyorduk. Tekrar işimize döndüğümüzde Emir kafasını abisinin masasının kenarına vurdu. Ve kaşı açıldı. Allahtan yardımcımız yanımızdaydı. Akan kana buzlu havluyla tampon yapar şekilde hastaneye gittik. Hastanede dikiş attılar, kafayı da tencere kapak şeklinde sararak bizi eve gönderdiler. Uykudan kalkınca o sargıyı başında tutmayacağı için eve gelirken hava geçiren bantlardan aldım. Tekrar pansuman yapıp bu bantlarla yapıştırdım. 7 gün sonra dikişlerimizi aldırdığımızda, korkularımın daha da artmasına rağmen kriz anında nasıl sakin kalabildiğimi ben de anlamamıştım.Bir çubuğa takılan renkli halkalar şimdi en favori oyuncağımız. Halkaları büyükten küçüğe dizebiliyor, sadece çubuğuna değil radyatör başlığına koltuk kenarlarına da takıyoruz. Halkaların renklerini tek tek söylüyorum fakat konuşma gelişmiyor. İşaret dilini kullanmaya başladı. Ya da kodluyor. Bizde bu kodları çözüyoruz.Televizyon kumandasına çok meraklı bizde kendimizinkini ona verip yeni aldık fakat bunun çalışmadığını fark ediyor. Yine bizimkinin peşine düşüyor o tarafa oyuncağını kaçırıyor. Sanki ona gidiyor gibi yapıp, kumandayı kapıp kaçıyor. Hem ağzına sokuyor hem televizyona tutuyor. Cep telefonları da aynı muameleyi görüyor.Tek eli ile her yerde ayakta durup diğer eli ile ortalığı karıştırabiliyor. Mama koltuğunda geniş nesneleri başının üstüne koyuyor “hadi siz bağırın” “ıh ıh” biz de hep bir ağızdan “Gevrek, gevrek var” diye bağırıyoruz evin dört bir yanından.İnşaat malzemeleri, temizlik malzemeleri yani sapı olup tutunabileceği, ayakta durup oynayabileceği materyallere çok meraklı. Ne bulursa ağzına götürme işi sınır tanımaz hale geldi, toprak taş, çamur… Her şey mutlaka ağza giriyor. Şunu bildiğim için rahatım solucan böcek gibi şeylerden tiksindiği için eline alamıyor dolayısıyla onlardan yediğini hiç görmedim. Kedi-köpek gibi hayvanları ben severim ancak elleyemem, tüyleri içimi ürpertir. Fakat Emir kedi-köpek ile ilgilendiğinde bu duygumu bastırıp onun ellemesine izin veriyorum. Eve geldiğimizde elini yüzünü sabunlamasını sağlıyorum.Diş çıkarma işi durdu hala 8 diş var boy 78 cm kilooo:14,5 bu gidiş gidiş değil.
Bebeğimin ilk yılı (devam)
simsir tarak | 15 January 2010 10:28
3.ay kaynaşma
Gün içinde en güzel saatler dilimi oluşuyor. Emir’in uyanık kalma ve uyuma saatleri netleşiyor. Evin her yerine koyduğumuz saatler anlam kazanıyor.
Saat kaç şimdi uyanacak, saat kaç şimdi emecek, saat kaç gezinme vakti vb..
Sabah erkenden uyanıp biraz yatakta vakit geçirdikten sonra ana kucağında benimle birlikte evdeki mekanları gezmeye başlıyor. Hem günlük işlerimizi yapıyor hem de ara ara monologdan diyaloga dönen konuşmalar süre geliyor.Artık günde iki kez dışarı çıkıyorum Sabah kahvaltıdan sonra hemen gelen uykuyu uzaklaştırmak için 8-9 arası, akşam üstü 17-18 arası.Böylece dönüşlerde kesiksiz 3 saat uyuyor bende günlük hayata dâhil olabiliyorum. Büyük çaba sonrası kurduğumuz düzen aniden bozuluveriyor. Örneğin aşılar.
İki, üç gün yeniden Emir kafasına göre rahat hayata geçiyor.
Sabah erken kalkıp emip, biraz kestirdikten sonra tekrar tekrar yatıp kalkıp hiç bir şeyden memnun olmaz biçimde talepler talepler. Aşağıdaki gibi aşı kartı buzdolabın üzerinde duruyor tabi ki tarihleri kaçırmak istemeyiz.
Bu tatminsizliğin sebebi birden beliriyor. Alt çenede iki diş var. Hiç böyle bir şey hayal etmemiştim. Doktorumuzu arıyorum “108 günlüğüz ve diş çıkardık” diye. Genetik olduğunu diş köklerinin anne karnında oluştuğunu anlatıyor. Kolik ağlamaları yeni geçmiş istediğim düzeni tamda oluşturmuşken!
PİRİNÇ TANESİ GİBİYİM
il mare | 19 December 2009 13:27
rengini hissedebiliyor musun sen??Ben,evet:))
Yazmak istediğim yazının türünü seçeyim: Blog,mim… Hımm… Nasıl isimler onlar öylee…Blog….Ben blog yazacağım,ne yazdın bugün?Blog… Ne log?? Bı,bı..Bı-logg…
Neyse,sıyırmış bir moddan döküyorum kendimi derli toplu cümleciklere..(En çok da bundan seviyorum cümlecikleri,ruhun salı pazarından beter,hisler yayılmadan bir tek noktada üst üste,gel gör ki anlatmaya çalışıyorsun yazıyorsun,bitiyor,şöyle bir karşıdan geçip bakıyorsun ki elin belinde, vayy beee!! Ne kadar da düzgün herşey,nizamlı..İçimin bu mu olmalı şimdi dışarıya yansısı?? Sevmiyorum ruhumun şekil almış halini,şekilsellikle birleşimini,ama yok ki çareee)
Ki yazmak için de sıyırmış olmak lazım sanki biraz,gördüğünü duyduğunu sıyırmak,deşmek,enini alıp konuna bırakmak,ücra köşeleri tırmalamak,herkes konuşurken susmak,bilginlikler arasında bön kalmak,saptallıklara beyninle meydan okumak…
Beyin… Ne de zor şey o öylee…
TEL KIRMA
akoni | 12 August 2009 11:26
Parmakların kumaşla dansı: Karadeniz Bölgesi ve özellikle de Bartın’daki kadınlarımız, sabır isteyen tel kırma sanatını duygularının dili olarak görüyor; anlatamadıklarını, dileklerini ve sıkıntılarını kumaşa özenle işliyor. Bu nedenledir ki el emeği göz nuru tel kırma, kadınlar arasında yaygınlaşıyor, anlatılamayanlar paylaşılıyor…
Tel kırma, zevkli işlemesi, kendine özgü tekniği, akıcılığı, ışıltısı ve otantik görselliğiyle hemen kendini fark ettiren, bize ait olan asil bir sanat… Hayal gücüyle şekillenmiş, tasarlanmış desenleri olan tel kırma, aileden aileye geçen, kültürümüzü yansıtan bir özelliğe sahip…
BALKONA ÇIKMAK
il mare | 27 June 2009 12:19
Şimdi yemeklerini ocağın ateşine emanet etmiş kadınların,camlarının önünde geçirdikleri zamanlarda neler yorumladıklarını anlayabiliyorum galiba.Gözlenenler elbet farklıdır;fakat kendilerinin ne kadar dışına çıkabildiklerini,merak duygularının nasıl da fokurdaştığını falan cidden anlar gibi oluyorum:)
Rüzgarın güzellik katıp kimbilir neyden çalıp getirdiği ferahlatıcı,eski,birşeyleri anımsatan kokusunu da burnumun terkedemeyişiyle,kendine şu sıralar kitap okumaktan başka yapacak bir şey yüklemeyen ben,vaktimin çok büyük kısmını balkonumdaki yüksekcene bir sandalye üzerinde geçiriyorum.Bugünlerde böyleyim.Elimde 500 küsür sayfalık kitabı da gördükçe,sol yanağıma çarpan kokulu rüzgar,kulağıma ‘hiç uğraşma,böyle aval aval dışarı dalan gözlerle bitmez o elindeki’ diye fısıldıyor.Hak verip tebessüm ediyorum kendisine…
canımsın pilav
nazokiraze | 22 December 2008 16:59
Ülkem mutfagını düşürken kendimi en şanslı saydıgım yiyecek pirinçtir ve sanırım pirinci en iyi kullanan milletiz. Bakıyorum anavatanı Çin’de bile bizimkisi kadar leziz pilavlar yapılmıyor.Pirinç bilindiği üzere 6 bin yıllık bir besindir anavatanı Çin’dir (bilgi)
Pilavı en çok Araplar ve biz yaparız.Çeşit çeşit pilav yaparız düğünlerde ,mevlitlerde, hemen her akşam yemeginde( ya makarna ya pilav) pilavsız olmaz. Lokantaların olmazsa olmazı, kurufasülyenin en kadim dostudur pilav. Bir kadının iyi bir aşçı olup olmadıgının göstergesidir. Tane tane dökülmezse pirinç o kadın iyi yemek yapmıyor denir.(iyi pilav nasıl yapılır)Menülerde kuru-pilav, pilavüstü döner gibi önemli yemek kategorisinde bulunur.Az pilav tabiri yada Pilav günleripilava verdiğimiz önemi gösterir.
Uzakdogu’da haşlanarak yapılan pirinç İtalya’da risotto, İspanya’da paella bizde ise pilav ve dolma olarak karşımıza çıkar.
KÜLTÜRÜMÜZDE KIŞ HAZIRLIKLARI
akoni | 18 November 2008 10:06
Yıllardan beri süregelen bir kış hazırlıkları vardır kültürümüzde… Daha çok köylerimizde titiz ve hummalı bir çalışma yürütülür kış hazırlıkları için. Bu çalışmalar kasaba ve çoğu şehirlerimizde de yürür tabii. Kışlık yiyecek hazırlıklarından söz etmek istiyorum. Her ne kadar sera ürünleri her mevsim bulunsa da kışlık yiyecek hazırlıkları önemini korumaktadır… Yaşayanlar bilecektir, ne tatlı bir telaş içinde geçer çalışmalar… Tarladan , bahçeden derlenen kuru yiyecekler; fasulye, nohut, mercimek, mısır, pirinç vb. kilerdeki yerlerini alır… Salça, reçel, marmelatlar özenle saklanır. Tarhana, bulgur, erişteler hazırlanıp koyulur. Biber, patlıcan, çeşitli meyveler kurutulup saklanır. Ben pekmez, reçel ve marmelattan söz etmek istiyorum.
Yaş çay verip, karşılığında şeker pirinç alıyorlar!
agentforistanbul | 24 October 2008 10:10
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/10190180.asp?gid=229&sz=94089