Orta Asya’dan Anadolu’ya gelen ve hayvanlarla göçebe olarak yaşayan Türklerdir. Yörüklerin yaşam tarzında hayvanlar büyük yer tutar. Uzun zaman yerleşik hayata geçmemiş, yazın yaylalara, kışın ılık sahillere göçmüşlerdir. Evleri keçi kılından yaptıkları kara çadırdır. Orta Asya’dan gelip erken yerleşik düzene geçenlere Türkmen denmiştir. Anadolu’nun hemen her yerinde bulunmalarına karşılık; Osmanlı Devleti’nin kuruluş yeri olan Bilecik-Söğüt, Ege bölgesi ve Akdeniz Toroslar’da yoğun yaşamışlardır. Zamanımızda yerleşik olmayan Yörükler yok denecek kadar azdır. Kara keçili yörükleri, kızıl keçili yörükleri, tekeli yörükleri gibi bir çok isim almışlardır. Obalar halinde oradan oraya göçmüşlerdir. Kültürlerini uzun süre korumuşlardır. Yabancıdan kız alamamış, yabancıya kız vermemişlerdir. Zamanımızda bu da değişmiş, çevreyle kaynaşmışlardır.

Yörükler, hayvancılıkla geçinmişlerdir. Çobanlık yaparlar. Yörük çobanı doğayla bağ kurar. Çoban ile otlattığı sürüler arasında kuvvetli bir bağ vardır. Bu bağ; kimi zaman tatlı bir bakış, kimi zaman candan bir okşama, kimi zaman bir avuç taze yemdir. Kimi zaman da içli bir kaval sesidir. Çoban, sevgisini, üzüntüsünü, yalvarışını kavalıyla sürüsüne anlatır.Hayvanların yününden ihtiyaçlarını karşılarlar. Başta kara çadır, kilim, halı, heybe, çorap ve çanta dokumuşlar, dokumada bir sanat oluşturmuşlardır. Desen desen, nakış nakış işlemişlerdir yaşayışlarını, sevinçlerini, üzüntülerini, sevdalarını… Çeşitli bitkilerden renk renk kök boyalar elde etmişlerdir. Dokuma tezgaları (ıstar) portatif olup, her yere taşınabilmektedir. Yünden, genellikle doğal renklerle dövme olarak keçeler yaparlar. Desenler, geometrik şekillerden oluşur.

Geçim kaynakları hayvancılık olduğundan, her şeyi değerlendirmişlerdir. Hayvan derisinden yaptıkları yayıkta (tuluk) tereyağı çıkarmışlardır. Yayık ayranı lezzeti doyumsuzdur. Peynir, lor, çökelek gibi süt ürünlerini, yine hayvan derilerinden yaptıkları tulumlarda (dağarcık) saklamış ve pazarlamışlardır.

Yörük geleneklerinde oyun ve eğlencenin yeri önemlidir. Kaval ve sipsi gibi çalgılarla oyun ve türkülerini sergilerler. Deflerle (delbek) doğaçlama türküler eşliğinde oyunlarını sergilerler. Bu oyunlarda şaman geleneklerinin izlerini görürsünüz.Doğayı iyi bir şekilde tanıyıp bilgileri kullanmakta becerikli olmuşlardır. Çiğ damlalarından yoğurt mayalayabilmişlerdir. (damızlık) Anasını emmiş ama çok taze ölmüş kuzu ve oğlak kursağından aldıkları madde ile peynir mayalamışlardır.Bazı gelenek görenek ve inanışları:
Ay avla (etrafı çevrili) yaparsa, havanın bozulacağını söylerler.Kır kısrak dedikleri bir kuş öterse havanın kışlayacağına inanırlar.Gün dönümü (21 haziran) hayvanlarını güneş az alan yerlere (kuz) götürürler.Nazar değer diye yoğurdun üstüne çörek otu serperler.Nazar değer diye, akrabalardan başkasına damızlık vermezler.Yoğurt suyu ile hamur mayalayıp ekmek yaparlar.Yaşama ortamında yörükleri görmek neredeyse olanaksızlaşmıştır. Yerleşik düzendelerdir artık. Ancak; bir açık hava Yörük müzesi olan Antalya- Kemer’de Yörük Parkı’nı görme şansınız varsa, size öneririm. Orman Mühendisi Kutsal İyicil derlemeleri sergilenmektedir.