bildirgec.org

halı hakkında tüm yazılar

İran’dan etkileyici bir görsellik; Gabbeh (1996)

queennothing | 22 January 2011 16:15

İran Yeni Dalgası‘nın öncü isimlerinden Mohsen Makhmalbaf, Sokout, Kandahar, A Moment of Innocence gibi yapımlarla dehasını kanıtlamış değerli bir yönetmen olarak tanınıyor. Makhmalbaf’ın çektiği sinema filmi “Gabbeh” de en az diğerleri kadar yaratıcı ve büyüleyici görselliğe sahip etkileyici bir drama. Shaghayeh Djodat, Parvaneh Ghalandari, Hossein Moharami, Rogheih Moharami ve Abbas Sayah’ın rol aldığı bu 75 dakikalık film, 1996 senesinde çekildi.
İran’ın ünlü halısı Gabbeh’den adını alan yapım, özlemle körüklenen aşkın imkansızlık ile maalesef sonlanmasını anlatıyor. İçerisinde derin anlamları barındıran film, okumasını bilene önemli felsefeler aktarmakta.

Şehvetle Şeyederim Enstrümanı Ben!…

Kuduz maymun | 23 August 2009 10:24

Sabah vakti. Otobüse bindim. Hemen muavinin ardındaki koltuğa çöktüm. Muavine;
‘Afedersiniz saat kaç?’ dedim.
‘Yirmi dakika sonra orada oluruz abla’
Demek yirmi dakika sonra orada olurmuşuz. Çevremdeki herkes –bendeniz müstesna- matematik olimpiyatlarına gitmeye hazırlanıyor herhalde. Demek ineceğimiz vakit bana saati söyleyecek, ben de söylenen vakitten yirmi dakika düşüp ilk bindiğim zamanki saati hesaplayacağım.
İnince bir taksiye bindim.
‘Günaydıııın, ablam!’
‘Günaydın.’
Ve 5 dakika boyunca beyabimiz karadenizli olduğunu, 65 yaşında olduğunu ama ‘20’ hissettiğini söyleyecek fırsatı buldu. Aslında taksici olmadığını, müzisyen olduğunu söylerken iyice coştu.
‘Ben o müzisyenlerden değilim!… Ben var ya. Şu ben, ta Amerikalı müzisyenlerle çaldım Paris’te. Adam hayran oldu. Ben çalmam enstrümanı. Sevişirim. Şehvetle şeyederim enstrümanı. Bak yanlış anlama abla’
‘Yok estağfurullah çok iyi anlıyorum sizi’Vapura bindim.
Bir aile. Aşağı yukarı 15 kişi var. Enik-encik doluşmuşlar. Ellerinde torbalar, kilimler, halılar, bavullar, denkler, heybeler, bohçalar… Bir tanesi halıyı yere sermiş. Diğerleri de vapurun orta yerine yayılı bu halının üstünde oturuyorlar. Bir genç kadın. Rüzgar çarpmasın diye oturduğu halı üstünde battaniyeye sarınmış. Derken o battaniyenin altından bir velet çıktı bir süre sonra. Uyuyormuş çocuk.
Karşımdaki kanepede oturan bir kadın bacağını kaşıyor. Yanındaki adam dişleriyle bıyıklarını çiğniyor. Arkamda ayakta duran bir grup genç var. Ellerindeki simitlerden kopardıkları parçaları martılara atmaya çalışıyorlar. Kucağım simit parçacığı doldu. Yesem mi acaba. Kafama da geldi bir parça.
Hasbinallah…

Hey Mary, Bu Var Ya…

Kuduz maymun | 10 August 2009 13:43

En sevdiğim ev hayvanı: Mayt
En sevdiğim ev hayvanı: Mayt

Televizyonda… Doğrudan satış reklamları vardı. Hani gür sesli, aslında yaşamının her anında acayip enerjik ve neşeli olduğu görüntüsünü veren adamlar sunar, malı pazarlar ya, onlardan. Adam acayip neşesiyle ve gür sesiyle çıkıp “Merhaba Mary, bugün size çok yarayışlı bir alet tanıtacağız, gözlerinize inanamayacaksınız” kabilinden bir iki söz söyledi. Alet, ucundan buhar çıkan, bir hortumla omza asılabilecek minik bir tanka bağlanan bir aletti. Verdiği buhar da tazyikli değildi. Biraz çıkıyor işte ucundan. Ütü yapmaya yarıyordu. Mesela duvarda asılı perdeyi bile, hiç indirmeden, buhar tutarak ütüleyebiliyordunuz.Sadece bu kadar mı? Gel Mary, bak şimdi: Yatağımızda değil öyle bir-iki tane, milyonlarca “mayt” vardı ve bu maytlar örümcek familyasındandı. Bu sırada kadın adamın kaldırdığı yastığın altından bir mayt resmi çıkınca çok şaşırmış gibi iki elini yüzüne dayayıp çığlık attı.

Kadın, perde maytlarını öldürürken (ayrıca ütülenmiş de oluyor)
Kadın, perde maytlarını öldürürken (ayrıca ütülenmiş de oluyor)

Resim, gözle görülmeyen maytların milyon kez büyütülmüş haliydi. Stüdyoda ne kadar kadın varsa hayret ve korku nidaları koyverdiler. İşte bu alet verdiği buhar sayesinde maytların kökünü kazıyordu.

SEVGİLİYE MEKTUP 1

nacak | 21 May 2009 17:11

Benim için sonbahar yoktu artık .Sonbahar ben olmuştum çünkü sevgili.Anlamsızdı gece…Anlamsızdı gündüz…Sokaklar bomboştu sanki , terketmişti insanlar şehri….Sen gittiğin günden beri…Sonbaharın bile eski tadı yoktu artık .Yeni aşklara yelken açtıran bir mevsim değildi artık. Hayalini canlandırdığımda gözümde , bütün sokakları , bütün yolları halı gibi kaplamış , üstüne basınca hışırtısını duyduğum , parçalandığını hissettiğim , buram buram hüzün kokan , bakır kızıllığında yaprakların o eski anlamı yoktu artık beynimde , ruhumda , kalbimde ….Sonbahar mı yitirmişti anlamını , yoksa kalbim mi sonbaharını yaşıyordu bu sefer ? Neden hayalimdeki yaprakların hışırtısını duyamıyordum artık? Yoksa kalbimin suskun çığlıkları mı duyurmuyordu artık yaprakların hışırtısını ? Ruhum mu parçalanmıştı , ki hissedemiyordum yürürken ayaklarımın ezdiği yaprakların parçalanmasını ? Yanan kalbimden yükselen dumanların kokusu mu engel oluyordu buram buram hüzün kokusunu hissetmeye ? Benim için sonbahar yoktu artık .Sonbahar ben olmuştum çünkü sevgili. Bir bir dökmüştüm yapraklarımı her yere .Nereye savurursa rüzgar o yöne gidiyordum .Bir o yana bir bu yana savrulup dururken …. Medet umarak her çarptığım yerden belki kalkarım tekrar ayağa diyerek.

ilginç tasarımlar

admin | 29 December 2008 22:40

burda o kadar çok tasarım fikri buldum ki hangisinin resmini ekliyeceğimi şaşırdım.
resim size ne çağrıştırdı?sorunun yanıtı için buraya hepsi ve daha fazlası için buraya.not:site türkçe

YÖRÜKLER

teacher07 | 27 May 2008 10:48

Orta Asya’dan Anadolu’ya gelen ve hayvanlarla göçebe olarak yaşayan Türklerdir. Yörüklerin yaşam tarzında hayvanlar büyük yer tutar. Uzun zaman yerleşik hayata geçmemiş, yazın yaylalara, kışın ılık sahillere göçmüşlerdir. Evleri keçi kılından yaptıkları kara çadırdır. Orta Asya’dan gelip erken yerleşik düzene geçenlere Türkmen denmiştir. Anadolu’nun hemen her yerinde bulunmalarına karşılık; Osmanlı Devleti’nin kuruluş yeri olan Bilecik-Söğüt, Ege bölgesi ve Akdeniz Toroslar’da yoğun yaşamışlardır. Zamanımızda yerleşik olmayan Yörükler yok denecek kadar azdır. Kara keçili yörükleri, kızıl keçili yörükleri, tekeli yörükleri gibi bir çok isim almışlardır. Obalar halinde oradan oraya göçmüşlerdir. Kültürlerini uzun süre korumuşlardır. Yabancıdan kız alamamış, yabancıya kız vermemişlerdir. Zamanımızda bu da değişmiş, çevreyle kaynaşmışlardır.

Uçan halı

witamin | 06 April 2008 18:00

Flying Carpet, görünüşüye uçan bir halıyı andırıyor. Nanimarquina markası için emiliana design tarafından tasarlanmış farklı bir halı modeli. Bulunduğu alana üç boyutlu bir rahatlık katan Uçan Halı’nın kırmızı yeşil ve gri renklerde satışa sunuluyor.