bildirgec.org

sbaskentli

11 yıl önce üye olmuş, 125 yazı yazmış. 295 yorum yazmış.

ALEVİLİK nedir ? bir bilen anlatsın Allah Aşkına…

sbaskentli | 17 January 2010 11:48

Selam Size Can kardeşlerim.

Ve selam size tüm halkım…

İlk selamım bugüne kadar öz kardeşlerimden ayrı tutmadıgım ve onlarında bana aynı şekilde değer verdiğini bildiğim alevi dost ve arkadaşlarımadır.

Böyle bir soruyu tüm toplumumuza sorma ihtiyacım uzunca bir zamandır içimi kemirmektedir.

Hz. Ali ; Peygamber Efendimize yakınlığı , örnek karakteri ve ahlakı , İslam dininde ki tartışılmaz derecedeki önemi,saygınlığı sebebi ile yürekten sevdiğimiz ve değer verdiğimiz bir büyüğümüzdür.

Hz. Ali Efendimize ve Ailesine o dönemde yaşatılan sıkıntılar , zulümler ve dinimizce kesinlike yasaklanmış bir şekilde kan akıltılması kabul edilemez olaylardır.

Türkiye seçimleri ve komplo teorisi

sbaskentli | 02 January 2009 10:29

Güzel ülkem hakkında yazmak çizmek fikir üretmek istediğinde olumlusuyla olumsuzuyla o kadar çok alternetif çıkıyor ki karşınıza bazen nereden başlayacağınızı bile şaşırıyorsunuz.

Bugün sizlerle uzun zamandır konusu açıldığında tartışma ortamlarında dile getirdiğim. Ancak hiç bir ortamda yazıya dökmediğim bir teroimi paylaşmak istiyorum.Bir atasözümüzden “yiğidi öldür hakkını yeme ” başlayarak konuya girmek istiyorum.

Akparti hızla tamamladığı ve bir çok partiye örnek olabilecek teşkilatlanma yapısı ile gerçekten bir başarı örneği sergilemiştir.

Cem Yılmaz ın kedisi

sbaskentli | 15 December 2008 13:37

Cem Yılmaz ı opet reklamlarından sonra başladığı Türk Telekom reklamlarıyla sürekli olarak ekranlardan izliyoruz. Tabi ki uzun uzun Cem Yılmaz ın reklam tarihini ve toplumumuz üzerinde ki etkilerini tartışacak değilim.

Ancak Bayramın ikinci günü başımdan gecen bir olayı da sizlerle paylaşmadan edemedim.

Sultanım la İstanbul a dönmek üzere Ankara Tren Garında idik. Biletimizi aldık ve şöyle bir etrafımızı bakınalım dedik. Geçen kış çay bahçesinde yalvarışlarına dayanamayıp evimize aldığımız kediden sonra kedilere karşı biraz daha hoş görülü ve sevgi dolu yaklaşmaya başlamıştık.

Büyüklere saygı, birde böylesi varmış…

sbaskentli | 19 November 2008 14:04

Büyüklere saygı toplumumuzun var oluşundan bu yana karakteristik özellik olarak genlerinde taşıdığı bir yaşam biçimidir.

Dünya ve hatta o çok methettiğimiz avrupa bile bizden çok sonraları bu saygıyı gerektiği ve hak ettiği şekilde yaşlılarına verebilmiştir.

Ancak yaşanmış küçük bir hikayeyi anlatıp yorumu sizler bırakıyorum.

Şehir İstanbulMekan tipik bir istanbul minibüsü

Sabah mesai telaşının yeni atlatıldığı bir zaman dilimindeyiz. Dolmuşda oturacak yerler dolmuş artık ayak yolcu almaya başlamış. Buraya kadar her şey normal.

ekonomi de sörf yapmak

sbaskentli | 17 November 2008 13:34

Yıl 2008 ne garip bir zaman diliminde yaşamaktayız.
İnsanlarımızın bir çoğu ekmek derdinde. hatta ekmek derdi davasına birbirininin ense arkasını kollama derdinde.

Haklı kasız tartışması yapacak değilim bu konuda. Zaman öyle bir hal aldı ki başkalarına zarar vermen kendi ekmeğini kazanmak bir çokları açısından neredeyse mümkün değil.

Bir kaç yıldır sürekli güzel tablolar çizen , daha doğrusu bize öyle aktarılan ekonomimiz hızla tepe taklak olmakta.

Bundan 10-20 yıl önce küreselleşme adı altında yola çıkarak tüm dünya ekonomisini tek bri çatı altında toplamayı amaçlayanlar çoktan amaçlarına ulaştılar.

Gece

sbaskentli | 24 May 2008 12:56

Gece soğuk ve sessiz olur. hep öyle başlamıştır Ya da anlatılmıştır romanlarda , hikayelerde gecenin anlatımı…

Oysa gece sıcaktır.
insan kendisiyle başbaşadır gecede.
Kendisini gördükçe tanır.
Tanıdıkça düşünür.
Düşündükçe merakı artar ve daha çok düşünür.
Ve gece ısıtır insanı kendiniş buldukça sessizlikte ve karanlıkta.

Gece korkunçtur.Çocuksu yanımız içinve bilinmeyene olan korkumuzdan dolayı.karanlık göremediğimizdir.Göremediğimiz bilmediğimiz demekBilememek iste korku demek.

Oysa gece güvendir.Gündüzün çirkinlikleri yoktur onda.Bitmek bilmeyen araba sesleriBirbirini umursamazcasına yürüyen koyun misali insan sürüleriHayat telaşından insanlığını ve yaşamayı unutmuş bir tuhaf kalabalık.O kalabalığı oksijen yetiştirmek için çırpınan bir kaç yeşillik.

sbaskentli | 22 April 2008 20:08

çekilemeyen filmlerin tozlanan senaryoları Bir sevdadır beyaz perde… Kimisi perdenin kendisine aşıktır. Doyamaz onun üzerinde akıp giden hayatları , olayları izlemeye kendisini kısa bir an için o hayatların içinde hissetmeye… Kimisi için ise bir deşarz olma sevdasıdır O beyaz perde. Onlşar kamera arkasına kadar uzanırlar dilleriyle… Oyuncusundan başlar kameramanı ,setçisi ile devam eder. Senaristi , yönetmeni ve yapımcısıyla son noktayı koyar. Oyunculuk sevdasında olanlar en geniş ikinci kitledir. Onlar beyaz perde de kendisini izleme hastalığına tutulmuş ya da beyaz perdenin getireceği eşsiz nimetler için bir çok şeylerini feda etmişlerdir. İşçisiz hiç bir sektör olmaz elbette.. Figuranı ,setçisi ,ışıkcısı ,kameramanı ekmek derdinde olan sevdalılarıdır bu sektörün. Ne çok uzma şansları vardır ne de kısalma . Orta karar bir ayarda sevdalıdırlar onlar beyaz perdeye. İstisnalar kaideyi bozmaz tabi. Nice sivrilip bende varım diyenlerde olmuştur bu kesimden. Ve beyin takımı vardır beyaz perdenin. Yönetmen mutfağın baş aşçısıdır. yemek tarifi önünde malzemeler emrinde en iyi lezzette , en güzel kokuda ve muhteşem bir görünümde yemek koymak zorundadır sofraya . yoksa herkes aç kalır. E lokantanın sahibi olmadan olur mu ? Yapımcısı var elbette bu lokantaya patron. Her şeyi bir araya getirmek ve bir arada tutmak zorundadır. Tabi ki tarif olmadan her şey poşuna … O zaman ne lazım… Senarist.. Henüz orta da hiç bir şey yoktur. Ya bir hikaye bulmak ya da baştan yazmak zorundadır. Yazdıklarını insanlar okumamalı okurken görmeliler. Yönetmen yönetmen gibi görebilmeli , oyuncu ne halt edeceğini bilmeli , setçi kendine düşeni anlamalı yapımcı malzeme listesini ve maliyetini çözebilmelidir. Tüm bunları eş güdümlü yürütürken seyiri hikayeden kopmamalıdır. Esas hikaye ye vakit yetmedi… 🙂

Şans mı ? Şanssızlık mı?

sbaskentli | 21 April 2008 13:22

Uzun bir aradan sonra dün hatunumunda şehir dışında olmasının yarattığı psikolojik bozuklukla dün akşam az bir miktar tv seyrettim.

Acun Ilıca nın varmısın yokmusun isminde ki programına denk geldim.

Kızcağızın bütün eş dost ve akrabasını toplamışlar. Hep birlikte terliyorlar. Kutuydu maviydi kırmızıydı derken baya bir debelendiler.

Arada bir banka arıyor kızın aklını çelmye çalışıyor. Velhasılk en sonunda izleyenlerinde malumu olduğu üzere kız daha fazlasına cesaret edemeyip 70.000 ytl ye razı oldu.

Anca sanırım programın formatı gereği Acun bey kutu açtırmaya devam etti.

Dolunay

sbaskentli | 18 April 2008 22:57

Uzun zamandır sevgili hafif e şöyle bir göz ucuyla bakmaktan başka bir şey yapamadım. Bu aslında benim için üzücü bir durum. Kendimi vatan haini gibi hissetmeme neden oluyor.

Yazmak istememek den ziyade dev bir mıknatıs gibi sanki 70 milyonu içine sığdırabilecek bir güce sahipmişcesine herkesi içine çeken İstanbul a yerleşme çalışmalarıdır.

Neyse velhasıl bu gece acil bir durumdan dolayı her şeyi bir kenara bıraktım ve siz sevigli pilli camiasında ki dostlarımın engin bilgi ve araştırma yeteneklerinden faydalanabilmek adına klavyemin başına oturdum.