.
.

.‘Rüzgar şehri’nde, kafamda hüzün yüklü ayrıntılarla yaşadığım bir haftasonunun üzerinden henüz pek fazla zaman geçmiş değil ve ben şimdi baştan “Topu kim uzağa atarsa, gider o alır, tamam mı?” diye kararlar veren iki küçük çocuğun oradan oraya koşuşturdukları bir parkta, mavi bir çamın altında, boyaları dökülmüş bir bankta öğle tatilimi geçiriyorum.Nedense farkına vardığım tek şey; herşeyin geçmekte olduğu!”Al işte” diyor birisi. “Yine sen attın topu, uzağa!””Sen gidip alacaksın!”. Öteki inat ediyor. “Hayır, ben atmadım! Sen attın!”Günışığı bulutların arasından süzülürken, bir an, yaz rüzgarı dolduruyor parkı. Usulca yüzümü yalayıp geçiyor. Ağaç yapraklarının çıkardıkları çelimsiz hışırtıları dinliyorum. Seni dinliyorum:”Hiç düşünmediğimi mi sanıyorsun? Sürekli kendime ne yapmam gerektiğini sordum… Sordum… Sordum!”Karşımda Kuzguncuk. Biraz eğilsem, az ileride, aşağı doğru Üsküdar’ı göreceğim. Vazgeçiyorum… Elimde kemirdiğim sandviçle ofise yollanıyorum. Yolda kafamda uçuşan düşünceler:Evet, vazgeçiyorum. Hiç olmayacak bir hayalin peşindeyiz. Kimbilir ne zamandır, şiir yazmadığımı anımsıyorum. Öfkeye gem vuramadığım zamanlardan arta kalan bir tutku, şiir yazmak! Kendimi engelleyişimin başkaldırısı! Sonra dökülüveriyor birkaç dize usulca dudaklarımdan…”Acı katlanılabilir olduktan sonraAşk kaçınılmazdır!”Hatırlıyorum: Aşkı duygusallıktan bıçak gibi kesip ayıran sözcüklerini, durakta beklerken söylediğin. Dayanılmaz ağırlıkta, yadsınamaz gerçeklikte ve açık kapı bırakmayan bir netlik içinde!Neyse ki; aşkı, işimin yoğunluğunda bir kenara bırakıyorum usulca. Kalanı yıpranmasın diye. Fakat acı eşiklerimi azaltmalıyım. Belki aşkın yıpratıcı etkisi de böylelikle azalabilir. Seni de hep o parkta bırakıyorum. Nedense?bu bir pilli patisözüdür!Page copy protected against web site content infringement by Copyscape Olmayacak bir hayalin peşindeyiz. Farklı iki noktayız. Ama aramızda, ne kadar yer değiştirirsek değiştirelim, değişmeyen tek bir doğru var: “Dostluk!”. Orada var olduğunu bilip hiçbir zaman yardımına koşmayacağımız o dostluk. Ve kendimizden, her birimizden, zıt yönlere uzanan kendi doğrularımız…-0-O parktan her ayrılış bana uzun titremeler bırakıyor. Sanki yanlışlıkla düşürüp kırdığı bir vazoyu görmezden gelen çocuk gibisin. Hatta bahaneler uyduran… Her zaman herşeyi bir arada isteyen ama kendine özgü tuhaf kurallar koyan, olmazları oldurup, olabilecekleri umursamayan… Evet, sen bir çocuksun. Bahar büyüsü tenine sinmiş, bana da bulaşıyor. Ama kurtulmalıyım. Bu yüzden yürek dediğimiz o atan şeyin ne kadar ağır taşındığını bir şiiri ezberler gibi kendime öğretiyorum. Bunu başarırken içimdeki çocuk da hep kırılıyor.İşte bu yüzden o parktan ben ayrılırken, sen hep o parkta kalıyorsun!25.06.1993 / 06.10.1997