Daha önce sormuştuk, “mucizelere inanmayan var mı?” diye… Kimisi böyle bir şey yok demişti; kimisi elbette ki var demişti. Fakat bunun cevabını asıl zaman verdi. Zaman gösterdi ki her şey sıradan tesadüflerden ibaret değil…Bir takım düşünün ki som iki maçını son 15 dakika kala şaha kalkarak alsın. Bir takım düşünün ki ilk defa Avrupa Kupası yarı finaline çıksın… Bir takım düşünün ki 23 kişilik kadrosuna 9 oyuncusu eksik olsun… Bir takım düşünün ki çeyrek finalde tam 120 dakika hırsla, azimle ve sabırla topu kovalasın… Bir takım düşünün ki bitime 1 dakika kala eve dönüş golünü yesin…Sırf onlar yemedi o golü… Tüm 70 milyonun inançlarına karşı yediği bir goldü aslında o.”İnanın Çocuklar Biz İnandık Siz De İnanın, Bizimİçin Bu Kupayı Alın…”

Ne kadar zafere inanabilirlerdi ki, saniyeler sonra maçım biteceğini bile bile… Ne kadar inanabilirlerdi ki 119 dakika boşa koştuklarını bile bile… Yoksa eve dönme zamanı mı gelmişti? Yoksa tüm hayalleri bir su damlası alıp götürüyor muydu? Hayır, bu olamazdı. Zafere o 11 aslan ve 70 milyon canı gönülden inanmıştı. Maçı kazanmamız için dualar etmişti… Nice analar maç oynanırken onlara 90 dakika dua etmişlerdi. Hatta o analarımız dün fazla mesai yapmıştı. 120 dakika ve penaltılar… Evet, inandık ve bu mucizeyi biz yazdık… 11 futbolcu ve 70 milyon yürek…Daha önceki maçlara göre çok daha sağlam oynayan futbolcularımız sanki, bugün mucize olmayacak, normal futbolumuzla maçı alıp yarı finale yükseleceğiz derler gibiydi. Ama bir mucize için gol yememiz gerekti. Rüştünün tabiri caizse şişirdiği topta Semih topu ağlarla buluşturdu. Tüm Türkiye neye uğradığını şaşırdı. Bu gol inancın golüydü. Onların inancının mucizesiydi… Mucizelere inanmayanlara inat…Hiç kimse rasyonel konuşamıyordu, çünkü rasyonel konuşacak bir şey yoktu ortada maç bitiminde. Ya da biz o zaferin coşkusuyla rasyonel olarak düşünemiyorduk. Fakat bir sonraki maç için çıkaracak kadromuz yoktu nerdeyse… Arda… Maradona’nın yolunda ilereleyen futbolcu olarak yorumlanıyordu, fakat Hırvatlar onu iyi çözümlemiş ve 2 adamla markaja almıştı. Mehmet Topal… Aurelio’nun yokluğunda belkide ondan çok mücadele verdi, sahanın her yerindeydi, her bölüme destek veriyordu fakat taktik gereği maçı yarıda bıraktı… Hamit… Maçın adamı seçildi ve Alman’ları çok iyi tanıyan biri olarak yarı finalin umudu haline geldi… Semih… O golü atarak milyonların gönlünü kazandı, yarı finalin kapısını bizlere araladı… Aslında her biri çok mücadele etmişti fakat maçı almaları için bir gol yemeleri gerekiyordu sanırım. Sonuçta maçı aldık ve üç maçtır süre gelen son dakikalar golü mucizesini tarihe kazıdık…Kısacası kimilerine göre Viyan bu kez düştü… Ve son olarak bir kez daha soralım, mucizelere inanmayan var mı? Ya da son üç zaferi mucizeden başka bir şeyle adlandırmak isteyen…