Bizim mahallede homo sapiyenslerden beri gelişmemiş bir Kahir ağabey yaşar. Küçücük çirkin kara sarı suratı, yere yakın götü ile nereden bakarsanız bakın müptezel bir tip işte… Manavın , bakkalın arasından baş önde geçer. Kahvenin önüne gelince havayı ciğerlerine öyle bir çeker ki, görenler kendini sadece kadından kadına koşan bir fuhuş vagabonduna benzetsin ister.Tüm mahalle ona “şoparkahir” der .Düğünlerde klarnet çalarak geçinir. Kubara tövbe ettiğinden beri sigara içmeyi arttıran şoparkahir geceleri uyurken ciğerlerinin küm kümünden uygun pozisyonu bulamaz, şekilden şekile girer. İyice uykusu kaçanda da günahları yaralarını kanatir. Nihayetinde kalkar kusar ve balkona çıkıp ,-olm şoparkahir; sigara içen ölecek, içmeyen ölmeyecekmi lannn! diye sigara yakar. Mahalleyi ve balkonda oturanları süzerek, sigarasından körükle çeker. Artık sigara içmekten elleri dişleri şapsarı olmuş, derisi nikotin rengiyle yeşilimtrak hale gelmiştir.Aslında bu renk onun karakter yapısına da uyar. Askerde arkadaşlar bi dediği diğerini tutmayan şoparkahiri,–bukalemun gibisin lan! bir istanbullusun bir edirneli bir erzincanlı bir kesanlı bir dediğin diğer dediğini tutmuyor. Sen hakkatten nerelisin/nesin lan sen? diye çok dalgaya almışlardır.Acemilikten sonra gittiği ilk birlikte, iri kıyım bir erin ırzına geçtiğinden beri kimselere çaktirmadan yıllarca ibne olarak yaşayan şoparkahır , içindeki kazanova ruhu da söküp atamaz. Etrafa ve mahalleye karşı gerçek kimliğini yaşayamamanın açısıyla kıvranır ve bunun öcüyle iş için gittiği tüm şehirlerde, kasabalarda önüne gelen evli, bekar, genç, yaşlı tüm kadınlara, erkeklere bambaşka yalanlarla kazanova ile dost olmak, ibneliği ile hemşeri gibi durmak için, onlarca değişik versiyonu olan şoparkahır yaratır. Bir anlattığını asla ikinci kez anlatmaz aksi olursa söyledikleriyle hesaplaşıp düello etmek zorunda kalacağını bilir.Mahallenin genç delikanlılarını kıskandıracak oyunlar oynar. Artık klarnet çalmaktan mı, doğuştan gelen bir yetenek mi bilinmez, ağzı pek laf yapan yalanı dolana şip/ şaka bağlayan bu zavallı kahircik hayatında hiç doğru bir şey konuşamadığını tek kendi bilir.Evet, hayatında hiç doğrusu yoktur . Yalanla dolanı ikiz kardeş gibi hayatına soktuğundan ki artık ne doğru, ne yalan o bile bilmez.Bazen, yalnız başına sabaha karşı istanbulun arka sokaklarından geçende, ibneliğin doruklarına çıkmanın hazzıyla kendini unutur. Mutsuzluğunu ve çirkinliğini unutmak için kendini alkole gömer. Böyle zamanlarda içinde çok derinlerinde sakladığı minicik kalmış iyi ruhu, onu çok sızlatır. Attığı yalanlardan kırdığı kalplerden kullandığı oğlanlardan, kızlığını bozup sokaklarda bıraktığı körpelerden, kandırdığı kadınların ahlarından da çok korkar. Onu terk edip giden karısına ve ondan sonra hayatına giren oğlanlara, kadınlara, kızlara sesizce; beni affedin ben hastayım diye göz yaşı döker .Sonra… sonra ölüm aklına düser. Öbür tarafta çekeceği azabı düşünür. İçine korku dolanda da isyanla klarnetini üfler. Duyanlar klarnetinden çıkan sesin ruhunun şeytana satılmış kısmının çığlığı olduğunu bilmezler.Başka türlü dinlerler onu. Herkes alacağını kendince alır soparkahirden.Yaşamının adiliğini, ondan darbe alan saf insanlardan başka kimseler bilmez.taaki bir gün, bir gün gazetelerde “ deniz kenarında ölmüs erkek cesedi bulundu” diye çıkan habere kadar !Evet,Şoparkahır bir sabah ezanlar okunurken bileklerine jileti basmiş, yanında klarnet çantası , sigarası ve tek doğrularını bilen içinin acılarını, pisliğini üflediği klarnetiyle intihar etmiştir…Haberi okuyan mahalleli ,-aaa soparkahir, bizim mahallenin kazanovası intihar etmiş! diye birbirine anlatır..bazıları ise, gazetedeki resme bakıp- dünyadan bir pislik eksildi diye üstünde bile durmazlar. iki gün içinde adli tıp gereken otopsiyi yapar ve hiç bir yakının gelip, sahip çıkmaması üzerine onu belediye mezarlığına gömerler.Şoparkahır artık yoktur. Bir paket sigaraya sübyan çocukların ırzına geçemeyecektir. Kadınları, kızları kandıramayacaktir. Artık klarnetin sesi susmustur. Klarnete ne olmuştur bilen yok! Soparkahıi kazanova ile ibneliğin savaşını mezarına gömmüstür.Sıra kabirdeki azabındadır..
yorumlar
kimse yokmu bizim mahallenin şoparini okuyan :-(burdada kulis mi yapcez ??
Seni kulise sokuyorum harlemli.Ama dur daha bismillah yeni girmişin. Öyle çabuk kulislere akılmaz burda. Önce bir okuyalım yazıyı. Sonra hangi çeteye alınacaksan yavaş yavaş yerini bulursun. (hoş artık eski çeteler de kalmadı yaa. nerde o eski çeteler, savaşlar..)
konu iyi anlatımdan bir tat alamadım.
🙂 yorumlarinizla seriyi şekillendireyim bu daha (1)teşk.
şoparkahirler ölmez…
süper yorum Teacher07teşk.mansonlzed sizede teşk.
Arada Dutch reklam veren moderatör e koptum yaw..
lesorıer,Gotik yada ,postmoderin olayim derdim olmadi tamamen gercek ,oldugu ve yaşandıgı gibi aktardım.bunlardan cok ama cok var .kimse konusmuyo -gizliyorlar -kimse ben ibneyim aslinda demiyo …toplumda acayip yalan dolan ve kolpalı k hakim.Bu insanlar aramizda geziyo.Bu hasta ruhlar sevdiklerimizi incitiyo.
Tamam size katılıyorum.Bu ara tecavüz ,taciz çok gündemde acayipte miğdemi bulandırıyo .Birde bu tarzda insan kandırma yalan dolan uyun fırıldak düzen ve hasta ruhlarını suçsuz,naif ve saf insanlar üstünde kullanan ,kişinin açlığından faydalanıp insani sömüren satan ,kandıran kendi şizoid ruh halini başkasının hayatını mahvederek çalan tonla mahluk var.Bunları deşifre etmeyi öğrenmek zorundayız toplumca .
evladım burda zamanında gerçek bir şopar vardı.günün birinde ortadan kayboluverdi.şimdi olaydı yazını hemen tutardı..ben tuttum..eline sağlık devam et şoparım..
güzel hikaye efem. elcağazlarına sağlık. nice böyle hayatlar vardır. hakkaten dünya çeşit çeşit, insanlar başka başka. “her anın bir insanı vardır” diye bi söz var mı bilmem ama yoksa da ben söyledim anasını satayım.yazık olmuş şopara, her ne kadar habes huylarla teçyiz olsada, o da dünyanın bir rengi.devamlarını bekleriz madem…
güzel yazmışsın harlemsaray, serinin devamını da bekliyorum..yahu nedense ben bu şoparşakiri tanır gibiyim ama nerden çıkaramıyorum. kimbilir belkide sağımız, solumuz emsalleri tarafından işgal edildiği için duyduklarım, gördüklerim dolayısı ile tanıdık geldi bana…
ben onun kendi kendini yok ettiğine inanmıyorum, kesin bunda birilerinin parmağı var harlemsaray !
kelebekler özgürdür departmanina,sopartahir,soparkemal,soparsakir serileri devam edecek…begeninize nail olmak ne büyük mutluktur bendeniz icin,simdi izninizle denize girip bi yüzüp geleyim ,mide bulantim baska türlü gecmeyecek efem 🙂
en kısa zamanda yazını dutcem inşallah…
Şoparkahir türü insanlardan az çok bende görme şansına eriştim . Allah islah etsin yaşamlarımıza şükredelim ellerine saglık harlemsaray
harlemsaray, ben pek bir beğendim yazını.bu “şerefsizlerden” öyle çok var ki etrafta ve hatta bilfiil “hafifte” (ki özellikle hafifte diyeyim, çok pis koktular ama anlamayan çok)…yazık yazık. anlamayan alıklara da yazık.vay şoparlar vay!
🙂
*şoparkahir’e şerefsiz diyen mantaliteyi kınıyorum.*hafif e babasının malı edasıyla gitseler de kurtulsak ayağı yapanları da kınıyorum.*anlayıp anlamamak gibi muhabbetlerle karşılarındakini itham edenleri de kınıyorum.kısaca; seni kınıyorum nokta
Vay şopar abimiz(rahmetli) ortalıgı kızıştırdı
hafiften ciddi anlamda sakatlık çıkaranlar dışında kimsenin gitmemesi lazım bence. herkes renk katıyor.
renk paletinden iki renk kullanıp da resim yapanlar; yağmurdan sonra gözlerini kapasınlar göğe bakmasın onlar, her sonbaharda şiddetle sonbahar uykusuna yatmayı tavsiye ederim onlara. hayatın renklerini sevmeyenler, şoparkahirleri anlamazlar. oturdum ağladım ben bu hikayeyi okuyunca. ister yalan ister gerçek ne isterseniz…
@321ksd,+1
işte bir renk daha…
selam,siteye yeni üye oldum,bir süredir sizleri tanımaya çalışıyorum.son günlerde gündemi çok fazla meşgul eden şoparlardan geçilmiyor,yazınızı çok tuttum harlemsaray,aaa birde zı selemin hüseyin amcaya kondurmasını.yazının sonundaki gibi akibet tüm şoparların başına.
bak bu söylem çok meşhurdur; “bir süredir izliyordum, yeni üye oldum.” bu söylemi genelde isim değiştirenler kullanır. eski ismiyle biraz istenmeyen hava oldu mu hemen yeni isme seni anlıyorum. rahat ol şopar, karısı, kızı, orospusu, pezemengi, döneği hep beraber mutluyuz anasını sattığımın hafifften dünyasında…
ama şimdi üzüldüm.kimsin nesin bilmem yazılarınıda okumadım kardeş,daha tanımadan bu ithamlarla dolu karşılamanız çok kaba oldu,sanaldadamı paranoya yuhhhşbende nefes alırım demiştim.
ama şimdi üzüldüm.kimsin nesin bilmem yazılarınıda okumadım kardeş,daha tanımadan bu ithamlarla dolu karşılamanız çok kaba oldu,sanaldadamı paranoya yuhhhşbende nefes alırım demiştim.
ne ithamı kardeş iddia, hayır dersin geçersin, hem hiçbir şey kanıtlamak zorunda değilsin ki. hem asıl paranoya sanalda… sen keyfine bak takma beni kafana. yazılarım mı? bi bok etmez okuma sakın…
:))
yurdum şoparlari bitmezzzzz kacarlar ,saklanirlar ama bilirler cekirge kac kez ziplar.vizzzzzzz
hemide nasil “Çüş “
Devlet işlerinde, çalışan çaycıya kadar dikkat edeceksiniz,işleri onlar bitirir..Ormanı kim bekliyor bekçi, bitmiştir..Görev sorumluluğu diye birşey yok..
ah ah tam kaziga oturtmalık şopar. dogrusun pbk.
Bu memlekette zengin olmuş, bir sürü devlet memuru işçi var, ver parayı al kaşeyi..Kazığa kimin oturduğu belli bu durumda:))
oturtsan nolcek, alışık o alışık..andre banderas şopara komaz!
evet!! şoparlar zevk aliyodur durumdan cünki isleri o , her hal ve durumdan zevk almak..tecavüz kaci nilmazsa zev almaya bak deyiminide onlar uydurmustur zaar …
soparların tadını mı çıkaralım:))
şerefsiz puşt pezemenk bla bla bla bla bla bip bip bipcok var bunlardan cok.Orman girsin bi tarafindan adi ormancı,adi şopar.
ormancıya haksızlık etmeyin lo,bi şopar yüzünden,AMAN ORMANCII,CANIM ORMANCII,KÖYÜMÜZE GETİRDİN YOKTAN BİR ACII
şoparlar hayatın rengidir bea
“şerefsiz puşt pezemenk bla bla bla bla bla bip bip bip “bu yorumu tutuyorum .süper olmus merci Vanga.harküladenin fevkinde .acayips sevdim.
bide “kış kışlığını, puşt puştluğunu yapar” diye bir laf vardır.
Bu blogu yasayan ve ölmüs şoparlara adıyorum hep aktif tutacagim.Kelebegim buda süper bisiiiymis puhazuhaha .buda şopar adresi sabitlemek icin
ooo şoparlar için ne özlü sözler var daha.
Yaz Kelebegim yaz bende her duydugum şopar haberini buraya ekleyecem.loy loy loy Karaca -oglan derki …sen anladin beni Kelebek ..puhahah:-)
anladın mı dedi anladım dedim anladım, ve hiç bir zaman hiç bir yerde hiç ama hiç ağlamadım…
Allah ağlatmasın be güzelim,
Şoparkahir 2 yi bekliyoz nerdeeeeeeeee
önce ana karakterin teşrif etmesini bekliyor sanırım.
şoparlara devampilliiipati insanina ; teşrif etmesini beklenmiyor zaten burda aramizda.Teşrif ona agir kacar .yazinin ikincisi pek yakinda hafifte !! dan dan flash flash flash ..son dakika.huston bildiriditamam.
Ohaaa şopar!
:)))
alla belacınızı versin sizin şupar gibi inşalla
yuhhhhhh……
Vanganin dedigi gibi;şerefsiz puşt pezemenk bla bla bip bip bip ……dolu bunlardan .
H.üzmezi hedef alan bi yazı değilmi bu ama cuk oturmuş vallahi,şopar hüso diye de yazılabilirdi.
şopar kahir öldü namı yürüdü:))
yok ya hüso yaşıyo!
:))
abe şoparım !
Psikopat! Tek kelimeyle böyle. Ruhi yapısı bozuk bunların.Yuh!
yazıklar olsun
boyları devrilsin
allahlarından bulsunlar
sürümsürümsürünsünler
Rica edecegim şoparlar blogumdan vitesi ikiye taksınlar ve derhal uzasınlar.
bunu aramızdaki kıdemli şopar,anlatsın bakem.hadi be ya bi işe yara.
kanını köpek yalasın
ha ha ha,çok tatlısın ya!
şopar bizi kopardı.şoparkahir 2 heyecanla beklemekteyim
şopar vahşetiTehditci şopar !!!
üfle be şoparım
VIZZZZ
iğrenç,şoparın yanında bu mahlukat masum kalıyo.ööööög bööğ,annaeee kuscamm!
…sıra kabirdeki azabindadır.”Cehennemde ateş yoktur, herkes kendi ateşini yanında götürür”cok güzel bir hikayeymiş harlemsaray. hikaye demek yalan olur. böle hayatlar o kadar çokki..neyse harlemsaray ,bu arada ben sana cevap yazdım haaa.. :)istersen git oku..bir özür:)
Kardeşlerim ben ve benim gibilerin yazma vakitleri sizlerden fazladır bu yüzden hemen her blogu itina ile gözden geçirme imkanım var.Bu blog da da “şopar” benzetmesi yapılarak habire nifak tohumları ekilmiş, beddualar karalamalar yapılmış.. Bahsi geçen zat’a şopar dediğinize göre çingene olma ihtimali yüksektir.Bakın size Bingöl’ün servi beldesi yakınlarında başımımdan geçen bir hadiseyi kısaca anlatıyim( kısmet olursa kitabımda da ayrıntılı anlatacağım)Bölüğümüzde şopar diye çağırdığımız hatta sürekli itelenip kakalanan nurettin adlı izmirli bir kardeşimiz vardı. Sivil hayatında adı her türlü adi olaya karıştığı bilinir, bizlerde mümkün mertebe ondan uzak durmaya çalışırdık. Bu kardeşimizin inançsız oluşu ve manevi değerlere olan uzaklığı bizleri ziyadesiyle rahatsız ederdi.Evet servi beldesi kırsalında uğradığımız ani baskında bu kardeşimiz tam 11 arkadaşımızın hayatını kurtarmıştı. Çünkü hepimiz o an taş kesilmiştik ve ellerimizde, o hiç bir işe yaramayan silahlarımızı onun ateş gücüyle yeniden ateşlemiştik.. Bu çatışmada şopar nurettin” hakkın rahmetine kavuşmuş, kavuşurken de dilinden dökülen şehadet kelimelerine bizzat şahitlik etmiş biriyim. Mekanı cennet olsun, ışıklar içinde yatsın..Bu olayı anlatmamdaki gayem kinin nefretin ve azabın insanın insana uygulamasından hiç bir netice alınamayacağının ve en hakir görülen insanın bile cenab-ı Hakkın indinde en yüce mertebeye ulaşabileceği konusuna bizzat şahitlik etmemdendir..Değilmi ki,Tarihinde ve kültüünde Mevlânâ’sı olan bir toplumun sevgiyi, şefkati ve merhameti unutması mümkün müdür? Sevgi, şefkat ve merhameti bilginin imbiğinde damıtamayan yüeklerin hatırlayacağı hiçbir şey yoktur. Mevlana, kuruntuların ve arzuların ağırlığından kurtulmuş bir insanı, batmayarak suyun üstünde kalan bir ölüye benzetiyordu. Bilgiyi bir yüke veya bir sandala dönüştümek bize bağlı. Ne bilgisiz bir sevgi ne de sevgisiz bir bilgi bizi istikamet üzere tutmaya yetebilir. Einstein’ın beyni ile, Mevlana’nın yüeğini yan yana getirmeyi başaramayan bir medeniyet daha baştan kaybetmiştir. Hem Sokrat’ın aklına, hem Spartakus’un gücüne, hem Marx’ın eşitliğine, hem Emerson’un kendine güvenine, hem Bergson’un sezgisine, hem Siddarta’nın aydınlanmasına, hem İbn-i Sina’nın zekâsına, hem Gazâli’nin ilmine, hem Mevlânâ’nın aşkına, hem Konfüçyüs’ün faziletli toplumuna, hem de Hz. Ali’nin irfan dolu imanına ihtiyacımız var. Kısacası, dostlar, bizim derdimizden ancak Hz. Muhammed Mustafa (SAV) anlar. “Merhamet etmeyene merhamet edilmez.” diye buyurmuştu yüce peygamber. “Siz yerdekilere merhamet ediniz ki, göktekiler de size merhamet göstersin.” ifadesi onun başka bir hikmetli sözüydü.Hz. Muhammed’in şefkati sadece insanları değil bütün bir kâinatı kucaklamaya yetecek kadar engindir… Nietzsche’nin gözyaşlarını silmek, Sartre ve Camus’un karamsar ruhlarına ümit aşılamak, Marx’a hayatta ekmekten daha önemli şeyler olduğunu da anımsatmak, William James’in pragmatizmine ahlak aşılamak, Freud’a sevginin şehvetten çok daha büyük olduğunu anlatmak, Makyavel’e başarı için başvurulan nice yolların bağışlanamaz olduğunu öğretmek, ve Thomas More’u daldığı ütopya hülyasından uyandırmak gerek. İnsanı tek boyutlu felsefelerin kıskacından kurtararak, onu Hz. Muhammed’in mektebinde yetişen çok boyutlu, kâmil insanlarla hemhâl kılmak lazım. Mevlânâ’nın engin hoşgörüsünü, Arâbi’nin okyanus derinliğindeki kalbini, Yunus’un insan anlayışını, Ibni Sinâ’nın varlığı okuyuş biçimini, Gazâli’nin imanını, Molla Sadra’nın aşkın hikmetini, Ebu Zer’in adaletçi vicdanını, Hz. Ali’nin devrimci zühdünü, tarihin kucağından alıp bugüne taşımak lazım. Sevgi, şefkat ve merhametin varlığın her zerresini kuşattığına inanan ve hakikatin kendi ruhlarının derinliklerinde gizlenmekte olduğunu bilen kimseler için bu hiç de zor değil. Bunun için uzun ve zorlu bir tarih yolculuğuna çıkmak gerekmiyor, hikmet bize sadece bir kitap uzaklığında.Yeter ki biz kendi benliğimizi perde perde kitaba ve hikmete açalım. Hayret! İşte bu gerçek rahmet, değil mi?
Size katılmamak mümkün değil gazikayhan kardeşim.
şoparenvergecelereakmadanönce
iğrenç.böööööggggggggggggghhhhhhhhhhhhhhh.
ha ha haaa,çok sevimli,süpersiniz.
:)) buklet o şoparrr…
Vangaaaaaaaaaa:-))Buklet merci.Akoniiiiiiiiiii , gülmekten şistim anaçım uyyyhhhh!:-))
Ayy,koptum akoni çok yaşa!
ikin diye merak ettim baktım gelmemiş:)
ikincisi demek istedim:)
Harlemağa yazsada okusak.Meydan şopara kalmasın.Gene kokutmuş,salyalarını savuruyo yazık şopara .Kimbilir kime bu gösteri Allah bilir.
bir şopar buldum koydum
bu adamı veliefendi de atların altına sürmek lazım