Çalgı toplulukları en eski çağlardan beri vardı, fakat gerçek orkestralar ancak çoksesli müziğin gelişmesinden sonra ortaya çıktı. 1475’den sonra Pesaro, Mantova, Brescia’da önemli çalgıcı topluluklarından söz edilir. Ama Rönesans devrinde şarkıcıların çoğunun viyol veya kornet gibi çalgılar çalarak şarkı söylediğini unutmamak gerekir. 1600’e doğru çoksesli çalgı müziği ses müziğinden ayrıldı, fakat iki türün ortak çalışmalarıda kesilmedi. 1700’de yalnız orkestraya yer veren bir repertuvar oluşmaya başladı. O zamana kadar tesadüfe veya durumun gereğine bırakılmış olan çalgı seçimi, operalar sayesinde değişmez bir düzene sokuldu; Lully’den yüz yıl sonra Paris Opera orkestrasının üye sayısı altmışı aştı. 1725’te Philidor’un kurduğu ‘Concerts Spirituels’ orkestrasının üye sayısı ise hiç bir zaman opera orkestrasına erişemedi. 1713’te Paris Opera orkestrasında ‘küçük koro’ adı verilen on çalgılı bir topluluk yer aldı; şu çalgılardan oluşuyordu:* 12 keman* 2 tenor viyola* 2 bariton viyola* 3 kontratenor viyola* 8 kontrabas* 8 obua* flüt* fagot* 1 timpani* 1 çembalo

XVIII. yy. sonunda Mozart ve Haydn‘ın senfonilerinde çelloları üst oktavdan daha az sayıda viyola ile ikileme alışkanlığı zamanla bırakıldı, tahta nefesli çalgılardan (flüt, obua, klarnet, fagot) ikişer tane kullanılmaya başlandı. 1800’e doğru Beethoven çağdaş orkestraya kesin biçimini verdi, bu orkestrada yaylı çalgılar dörtlüsünden(gerçekte kontrabasla beş eder) başka çift olarak tahta nefesliler, kornolar, trompetler, timpani, bazen de pikkolo flüt, kontrafagot ve tombonlar yer aldı. Orkestra anlayışı da bu arada gelişti, gür ses çıkarma çabasının yerini iyi tını elde etme kaygısı aldı.

Bugün orkestranın geleceğini kestirmek güçtür; her an yeni tınılar çıkabilir, ama ne olursa olsun şu kuraldeğişmez: hafif sesli çalgılar yerlerini daima güçlü seslere bırakır. Kemanın eski viyolaları unutturması,epinetin, klavikordun ve çembalonun yerlerini sırasıyla birbirine bırakması ve sonunda piyanonun baskın çıkması bunu gösterir. Yirmi yıldır çok kullanılan ‘oda orkestrası’ terimi küçük toplulukları kapsar; bunların müzik dünyasında önemi gittikçe artmaktadır. Böyle topluluklar eskiden beri vardı: Bach‘ın Köthen’deki, prens Esterhazy’nin Haydn’ın yönetimindeki orkestraları.Türkiye’de orkestra kuruluşları Tanzimattan sonra batı müziğinin benimsenmesiyle birlikte meydana getirilmeye başlandı. Yabancı müzikçilerin yer aldığı ilk orkestralardan sonra Türk müzikçileri de orkestralar kurdu. En önemli orkestralar Cumhuriyet devrinde, özellikle Devlet konservatuvarlarının kuruluşundan sonra meydana geldi. Bunların başlıcaları İstanbul Şehir orkestrası ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni orkestrasıdır.