bildirgec.org

Korku

| 15 April 2008 08:01

Korku, beynin yarattığı bir illüzyondur. Kişisel gelişim konularında örneğin NLP de uzmanlaşmak isteyen biri korkunun kaynağını bilir. Kaynağı bilinen bir davranışın üstesinden gelmek ise oldukça kolaydır.

Korku illüzyonu
Korku illuzyonu

Bütün davranışların temeli, beynin çalışma prensiplerine dayanır. Korkunun da bir prensibi vardır. Eğer bunu davranışlarımızda gözlemleme alışkanlığına kavuşturursak, sahip olduğumuz ya da olacağımız her türlü korku ve kaygının da üstesinden gelmiş oluruz. Bu alışkanlığa biz “farkındalık” ta diyebiliyoruz. Farkındalık, benim tabirimle duyguları kontrol etme gücüdür. Aynı zamanda kendini tanımanın diğer adıdır.Eğer farkındalık konusunda az çok bilgi sahibi iseniz, kendinizi tanıma konusunda, hiçbir zaman tam anlamıyla kendinizi tanıyamayacak olmanızın gerçekten ürkütücü olduğunu da anlamışsınızdır. Bu kendini bilme-tanıma-öğrenme ya da farkındalık denilen şey, siz ölene kadar devam eder.Kişisel gelişim konusunda sadece beynin çalışma prensiplerini bilmek yeterli olmuyor. Örneğin çakra bilgisi, bilinmesi gereken önemli konulardan sadece biri. Çakra bilgisi ayrı bir konu olduğu için korku konusuna kaldığımız yerden devam edelim.Duyguları kontrol etme gücü dedik. Bunu nasıl sağlayabiliriz? Duygularınızı kontrol edemezseniz duygularınız sizi kontrol eder. Bu bir kuraldır. Ne yazık ki insanların % 100’e yakını duygularını kontrol edemiyor. Bunu neden yapamıyor? Çünkü kolay bir şey değil. Duyguları kontrol etmek derken kontrol edip, robotik bir davranışa geçilsin anlamında söylemiyorum. Her davranışın yeri ve zamanı vardır. Örneğin size çok yakın birini kaybettiğinizde duygularınızı serbest bırakıp ağlamanız gerekir. Bu konuda kendinizi kontrol edebileceğiniz sınır, aşırı tepki vermeme hususudur.Bütün davranışların temeli beynin çalışma prensiplerine dayanır demiştik. Her duygu için geçerlidir bu. Şimdi korkunun beyinde nasıl işlendiğini görelim.

Hep söylenir bilinçaltı şöyle, bilinçaltı böyle. Fakat kimse bunu tam anlamıyla açıklamaz. Ne olduğunu tam anlamıyla kimse bize anlatmaz. Sadece bazı davranışları örnek verirken, bilinçaltı hakkında fazla bilgimiz olmadığı halde, “bilinçaltına yerleşmiş” falan deriz. Bilinçaltı, otomatik kazanılmış davranışlarımızın kaynağıdır. Buna fobi dediğimiz korkular da dâhildir. Örneğin ben bu yazıyı on parmak kullanarak yazıyorsam bu bilinçaltı sayesinde olur. Araba sürerken pedalların ve vitesin nerde olduğunu düşünmeden hareket ediyorsak bu bilinçaltı sayesindedir. Yine yazı yazarken ya da kitap okurken,yemek yerken, yürürken rutin sergilediğimiz davranışlar bilinçaltı sayesindedir.
Bilinçaltı, saniyede binlerce bilgiyi depolar. Bunu fark etmezsiniz. Bu yazıyı okurken dışarıdan geçen arabaların sesini, yan odada çalan radyoyu, kedinizin miyavlamasını, içerde yemek yapan annenizin söylediği şarkıyı, işyerindeyseniz, çalışma arkadaşlarınızın ya da müşterilerin konuşmalarını hep kaydeder.Peki, bilinç ne yapar? Bilinç de sizin bu yazıyı okumanıza yardımcı olur. Eğer okuduğunuzu anlıyorsanız bu bilinciniz sayesindedir. Sadece okuyorsanız da bilinçaltı sayesinde. Diğer tarafta msn de arkadaşınıza bilincinizle cevap verirsiniz. Excel’de yapacağınız hesap tablosunu bilinciniz sayesinde düzenlersiniz. Bilinçaltı ve bilinç devamlı bir koordinasyon halindedir. Örneğin ben bu yazıyı bilincim sayesinde yazarken bilinçaltım sayesinde de on parmak yazıyorum. Koordinasyonu görüyorsunuz değil mi?Korkunun nasıl oluştuğunu anlamak için ham bir beyni ele alalım. Bir yaşında henüz emeklemekten yürümeye yeni geçmekte olan bir bebeğin korkusu bu. Annesinin, yerde emeklerken odanın içinde bulunan sobaya doğru hareket ettiğinde cıs diyerek uyarı vermesi sebebi ile yanına yaklaşmaya çekindiği nesneden korkması için henüz bir neden yok. Yürümeye yeni başladığı için sağa sola tutunarak ayağa kalkması ve dengesini kaybedip sobanın üzerine doğru düştüğünde, yüzünü düşeceği nesneden korumak için elini öne doğru attığında, artık o nesnenin kendisi için gerçekten korkutucu olduğunu öğrenmiş bulundu. Annesinin çığlıkları sobada yanan eli için feryat eden kendi çığlıklarına karıştı. Annesi, hemen yanan ele soğuk bir su tutup acının daha fazla büyümesini engelledi. Akşam babası eve gelip de kendisini kucağına aldığında babasına sobayı göstererek cıs dedi.

Şimdi bu korkunun beyinde nasıl işlendiğine bakalım. Normalde korku denilen şey bilinçlidir. Bilincimiz, korkulacak şey meydana geldiğinde beynimizde bulunan amigdaladenilen bölümü uyarır amigdala, bu sayede korku dediğimiz duyguyu meydana getirecek kimyasalları salgılar. Eğer amigdala ya uyarıyı bilinçaltımız göndermiş ise o zaman bunun adı fobi olur. Yani bu korku artık otomatik bir hal alır. Yükseklik fobisi, kedi-köpek fobisi, topluluk içinde konuşma fobisi gibi fobilerin kaynağı bilinçaltıdır. Bize çok komik gelen bir fobi, ona sahip olan için gerçekten elem vericidir. Bu basit korku için devamlı kendini suçlar. Ah benim aptal kafam falan der. Aklınıza her hangi bir şey getirin onunla ilgili fobisi olan biri mutlaka vardır.Az önce bir bebeğin korkusunu ele aldık. Şimdi bu korkunun bilince mi yoksa bilinçaltına mı yerleşeceğini irdeleyelim. Bebek sağa sola tutunarak ayağa kalktı ve o çok merak ettiği cıs’ın yanına doğru hamle yaptı fakat henüz tam olarak yürümeyi öğrenemediği için dengesini kaybetti. Dengesini kaybettiğini fark eden annesi bir çığlık attı. İşitsel uyarı. Bu işitsel uyarı başına gelecek olan şeyin gerçekten kendisine acı vereceğini hissetmesi için ilk uyarı oldu. Düşerken cıs denilen nesneyi gördü. Görsel uyarı. Yüzünü cıs’a çarpmamak için elini uzattı ve eli yandı. Duyusal ya da Kine Estetik uyarı.Bu üç uyarı şekli bir insanın bir şeyi tam anlamıyla öğrenmesi yani bilince ya da bilinçaltına yazılması için gerekli uyarı şekilleridir. Eğer bir şeyi tam olarak öğrenmek istiyorsanız. Onu dinlerken görür ve uygularsanız öğrenmenizde çok etkili olur. Bu bir korku olsa bile. Hele hele belli yaş gruplarına kadar çok önemli olan beyin dalgalarının en hassas olduğu anlarda bu uyarılar çok daha önemlidir. Eğer bu bebeğin bilinçaltına bahsettiğim şekilde bir korku yerleşmişse o zaman bunun adı fobi olur. Kendisi küçükken sobada yanan elini hatırlamasa bile, yetişkin bir insan olduğunda bilinçaltı bir soba gördüğünde kendisini uyaracaktır.Korkular gereklimidir?Hem de nasıl. Diyelim ki araba kullanıyorsunuz. Hatalı solama yaptınız karşıdan gelen arabaya çarpmamak için uyarıyı size amigdala verir. Hemen direksiyonu ne tarafa kırmanız gerektiği yönünde bir hareket yaparsınız. Eğer amigdala size korku uyarısını vermemiş olsaydı. Karşıdan gelen arabaya çarpmanın korkulacak bir duygu olmadığını düşündüğünüzden sürmeye devam edecektiniz. Başka bir örnek. Yolda yürüyorsunuz karşıdan ağzında salyalar akarak size doğru koşan bir köpek var. Burada yapacağınız iki korku davranışı var. Bunlardan birincisi, tabana kuvvet kaçmak, ikincisi de durup savaşmak. Eğer amigdala size korku uyarısını vermeseydi, hiçbir şey yapmayıp kuduz köpeğin kurbanı olacaktınız.

Amigdala
Amigdala

Bütün korkular yukarıda anlattığım şekilde gerçekleşmez. Örneğin kaygı dediğimiz bir çeşit korku da amigdala uyarımı sayesinde olur. Küçük bir çocuğa sorduğunuzda sizin kaygı diye isim taktığınız şeyi korku olarak açıklayacaktır. Daha henüz kaygı terimini öğrenmemiştir çünkü.Kaygı, fobi denilen öğrenilmiş, otomatikleşmiş korkulardan farklıdır. Fobiler ve kaygılar mutlaka aşılması gereken korkulardır. Bunlar aşılmadığı sürece stres dediğimiz duygulara sebep olur. Stres ise psikosomatik hastalıkların kaynağını oluşturur. Psikosomatik hastalıklar çok tehlikeli kanser türlerinden ülsere kadar bir çok irili ufaklı hastalıklar olabilir.

Kaygı, korkunun bir versiyonudur
Kaygı, korkunun bir versiyonudur

Gereksiz korkular ve kaygılar için neler yapabiliriz?Özellikle fobi konusunda çok çeşitli yöntemler var. Bunların arasında NLP yöntemiyle herkesin rahatlıkla uygulayabileceği hızlı fobi yenme tekniğini başka bir yazıda açıklayabilirim. Yine fobiler için bilinçaltına inip hipnoz yöntemi kullanılabilir. Fobiler için kullanılacak farklı yöntemler ayrı bir yazı konusu olabilecek kadar uzundur.Kaygıda ise temel sebep An’ı yaşamamaktır. Bilinç, geçmiş kötü anılar ve gelecek kaygısı arasında gider gelir. Sizi gerçekten sıkıntıya sokan bir probleminiz, geçmiş kötü anılarınızdan kurtulamayan bir bilinciniz, depresif bir yapınız ve devamlı gelecek ile ilgili bir kaygınız var ise çok şanslısızın. Evet, yanlış duymadınız çok şanslısınız. Çünkü kendinizi tanıma adına, farkındalık adına, NLP öğrenme adına bir fırsat geçmiş elinize. NLP yi en iyi şekilde üzerinizde bir problem bir musibet varken öğrenirsiniz. Size tavsiyem eğer imkânınız varsa hemen şimdi öğrenmeye başlayın.

yorumlar

Dejavuu88 | 15 April 2008 12:48

İşte budur..Fobilerin oluşması ve yenme.. korkuların doğuştan değil sonradan oluştuğu zaten psikolojide öğretilirMükemmel bir yazı, konu ve anlatımTebrikler sevgili tachyon!!

levak | 15 April 2008 21:09

harika bir yazı….bu konu hakkında daha çok yazmanızı bekliyorum….keyifle okudum….psikoloji çok ilgi çekici bişey gerçekten :))))teşekkürler bildiri için…

cadix89 | 15 April 2008 23:14

meraklarımızı gideridinz merak ettiğim bir noktaydı geniş çaplı arştırmanız için teşekkürler

cadix89 | 15 April 2008 23:14

meraklarımızı gideridinz merak ettiğim bir noktaydı geniş çaplı arştırmanız için teşekkürler

cadix89 | 15 April 2008 23:15

meraklarımızı gideridinz merak ettiğim bir noktaydı geniş çaplı arştırmanız için teşekkürler

gaykedi | 16 April 2008 02:04

Aklınıza her hangi bir şey getirin onunla ilgili fobisi olan biri mutlaka vardır.

himm düşünüyorum, aklıma ibne korkusu geliyor, aa o da ne, aklıma birisi düşüyor, “tachyon”… evet efendim hadi bilinç altınıza, üstünüze, yanınıza girip açıklayın bize bu fobinizin nedenlerini?

gaykedi | 16 April 2008 10:46

o yazıda senin dışında herkes ne demek istediğimi anladı, ya da dediklerimi yanlış anlamadı da, bir sen kudurmuş gibi davranıp, türlü rezil hakaretler ettin…artık nlp’de buna ne deniyorsa….islama yapılan her eleştiriyi hakaret olarak algılıyorsun… şimdide “benim tercihlerimi modelleyerek ” yorum yaptığını söylüyorsun, komiksin tachyon :pbende senin bilinç altını inceleyeyim biraz, çakracı müslüman, himm ilginç, galiba dinsel hurafeleri ya da pseudoscience bilimin karasularını çok seviyor olmalıyız…bu arada yazın güzel ama biraz dağınık, daha derli toplu olabilirmiş, konudan konuya yeterince açıklamadan fazla atlıyor ve bu konulara çok hakim olamayanlar bazı şeyleri anlamakta zorlanabilirler gibi geldi biraz bana.

gaykedi | 16 April 2008 11:20

insanların yobaz olmalarına neden müsade etmiyorsun?

başka sözüm yok, seni yolmak bir zevk tachyon , kedi tırmalaması :p

gaykedi | 16 April 2008 12:14

söyleyeceklerimi söyledim, bu başlık altında daha fazla yazmak istemiyorum zaten, merak etme. başka bir konuda buluşmak üzere…

nevdalist | 16 April 2008 12:22

tachyon;yazdıklarınızın bilimsel temeli nedir açıkcası bilmiyorum. kişisel fikrimi söyleyeyim. öncelikle NLP gibi kişisel gelişim konularına karşı değilim, ancak inanmıyorum. insanlar bunlardan çıkış noktası buluyorsa ne âlâ!ikincisi korkulardan bahsedip id ve süper egodan bahsetmemeniz garibime gitti. kısaca eklediğim linkte yazıyor. ilgilenenler okuyabilir. bütün bu korkularımızın temeli kaybetme güdüsü yani sosyal fobidir, bence. insanlar bu duyguyu yenerlerse korkuyu da sıfırlarlar. basit bir örnek olarak birini öldürebilirsiniz. burada mantığı sıfırladığınız nokta, ya da sonrasında olacakları yani kaybedeceklerinizi düşünmediğiniz noktada yaparsınız. size bilinç altı da engel olmaz. aksine bilinçaltı idle beslenir. buradaki bilinç kavramını belki açmak gerekiyor.şu farkındalık mevzuları da hakketen beni çok sıkıyor. ağırlıklı olarak meditasyon, reiki yapan insanların “seviyorum, farkındalığımızın keşfedelim” diyerek antihümanistliğini görünce gülesim geliyor. kusuruma bakmayın, kişisel kanaatim.farkındalık dediğimiz şey yaşla, zamanla oluşur. 20 yaşındayken beslenmeyen bilinç size sadece acı verir. 30 yaşındaysa beslenen bilinç egonuzu güçlendirir. farkına varırsınız ve bu doğal bir süreçtir, zati. bunun için meditasyon yapmaya, gecelere akmaya gerek yoktur.velhasıl nlp ve çakralardan çıkıp psikolojiyi konuşsak daha keyifli ve tadından yenmez bir yazı olacaktır.korkularımızla yüzleşsek bile aslında hayatın akışkanlığı içinde korkmaktan korkmamak gerekir. korku doğaldır, bununla başetmeye çalışmak yerine doğallığını kabul etmek tercih sebebimdir. kısaca korkmaktan korkmayın.şuan için tek doğrum bu.

mansonilized[pilli_silinen_hesap] | 16 April 2008 13:53

korku, suç gibi konulara olan özel ilgim ve kötülüğün psikolojisine duyduğum meraktan olsa ben de bu yazıyı biraz korkuyu anlatırdan ziyade nlpye yaklaşım olarak nitelendiriyorum diyebiliriz.kişisel gelişim teknikleri yahut öğretileri belirli mantıksal ve bilimsel çerçevelerde değerlendirildiğinde konuyla ilgilenen kişileri saygıyla karşılamakla birlikte nevdalistin dediği gibi bu konuya belki başka bir yazıda psikolojik açıdan da detaylı olarak bakılmasını önerebilir yahut belki rica edebilirim. zira ben de bu kişisel gelişim tekniklerini kendi hesabıma çok aklıma yatar bulmuyorum.bu arada nlp hakkında derin bilgim olmadığını belirterek nlp tekniklerinin de istismar aracı olarak kullanılmasını çok tehlikeli buluyorum.yine yazı belli bir bakış açısını yansıtmak adına bence iyi olmuş.

acuistic | 16 April 2008 14:32

Duygularınızı kontrol edemezseniz duygularınız sizi kontrol eder. Bu bir kuraldır. Ne yazık ki insanların % 100’e yakını duygularını kontrol edemiyor.

Duygudan önce düşünce gelir, eğer düşünceleri kontrol altına alırsan duygularının da hakimi olabilirsin.Sırayla; Düşünce, duygu, eylem şeklinde sırayla takip eder. Ayrıca %100 yapamaz fazla abartı kaçmış. Beni bu istatisliğin içine katmadın herhalde. Ama genelinde çok iyi bir yazı, teşekkür ediyorum.

gaykedi | 16 April 2008 14:46

nlp psikiyatri ve psikoloji bilimince ne kadar ciddiye alınıyor? bu konu üzerinde yapılmış, gerçekten sağlam araştırmalar var mı ciddi bilim dergilerinde yayınlanan? bir bilen var mı arkadaşlar? yoksa sözde bilim mi sayılıyor akademik çevrelerde?

mansonilized[pilli_silinen_hesap] | 16 April 2008 16:03

nlp psikoloji ya da psikiyatri tarafından ne derece kabul görüyor sorusundan ziyade nlpnin doğuşunun da temelde bilim insanlarından geçmesi göz önüne alındığında gerçekten de bir sır örneğinde olduğu gibi direk saçma diye etiketlenip bir kenara atılmaması gerekiyor belkide. richard bandler bir matematikçi john grinder ise dilbilimcidir. bu olay safsata da olabilir hayret verici alternatif bir tıp yöntemi de. ben de sık sık merak edip konuyla ilgili şeyler okumaya çalışsamda henüz karar veremedim.ancak şunun yanıtı kesin nlp henüz bir bilim dalı olarak incelenmiyor bildiğim kadarıyla.

mansonilized[pilli_silinen_hesap] | 16 April 2008 16:44

yalnız aradaki paralellik takdir edersin ki nlpye akademik anlamda bilimsel kimliğini henüz kazandırmış değil. belki ilerde o da olacaktır kim bilir. ben yine de nlpyi ilgi çekici buluyorum.

gaykedi | 16 April 2008 20:59

peki, ben nlp uzmanıyım diyen, para karşılığı insanları tedavi etmeye kalkan, elini sallasan rastlayacağın insanların yaptıklarını hangi kurum ve kimler denetliyor?

absence of sense | 16 April 2008 23:56

@tachyon,yazıyı okudum ama yorumları okuma fırsatım olmadı.benim söyleyeceklerim birileri tarafından söylenmiş olabilir..aceleci davranıp şimdi yazacağım.öncelikle konu seçimi için teşekkür ederim.. ama böylesi engin bir konuyu çok sığ bir biçimde açıkladığını düşünüyorum..yani sadece tek yönlü bakmışsın olanlara..korkuyu sadece uyarı-tepki ilişkisi ile sınırlandırıp, yaşantı, yani tecrübe sonucu edinildiğini söylemişsin..oysa bazen öyledir ki, hiç yılan görmeyen, yılanla kötü bir geçmişi olmayan biride yılandan korkabilir..peki neden? etrafındaki sosyal çevre (aile, arkadaş..vs) yılandan korkuyor diye..bilişsel anlamda yılan zararlıdır bilgisine ulaşıyor diye.korkunun kaynağı, çok derin bir bakış ister..insan korkuları, vahşi doğadan, sosyal yaşantıya geçişle epey şekil değiştirmiştir..araba gürültülerinden ve devcileyin makinalardan gök gürültüsünden vs korkmamamız , bunun yanında börtü böcekten korkmamız, geçirdiğimiz evrimle ilişkilendirilebilinir.geçirilen ve edinilen korkular ,görünende değişse dahi beynin, içinde kodlanmışlardır ve bir şekilde gelecek nesillere aktarılırlar..hasıl olduğumuz bu korkular ise, türe özgü, içgüdüsel korkular olarak nitelendirilir.misal, her hayvan, kendisi ile beslenen diğer hayvan türünden korkar.kaldı ki, bazı korku biçimleri, beynin farklı düzeyde, kimyasal salgılamasıyla(lityum) oluşur ve patolojik kapsamdadırlar.iyileşmesi için, tedavisi gereklidir.duygular, düşüncelerle şekillenir..bilgi korkuyu azaltır..gök gürültüsünden yüzyıllarca korkmuş insanlık, artık nedenini bildiği için korkmaz.korkmak tıpkı, ağrı mekanizması gibi yol göstericidir.burda size katılıyorum ama bu birazda korkunun düzeyiyle ilişkilidir..arabayı görüp çok korkan birisi ellerini direksiyondan çekip, başını korurken de kaza geçirebilir.onun için korku-kaygı düzeyinin ne aşırı fazla ne de çok az olmaması gerekir.

absence of sense | 17 April 2008 09:34

iyi de ben zaten yazınız için teşekkür edip, bir de üzerine yazınızı tuttum..sığ ifadesi, yazdıklarınızı beğenmeme manası taşımıyor ki..sadece derin bir konuya, yüzeyde yaklaşılmış dedim..demek ki olanaklarınız dahilinde olan bu kadarmış.teşekkür ederim tekrardan.

mansonilized[pilli_silinen_hesap] | 17 April 2008 09:34

gaykedi DİYOR Kİ, (12 saat önce)peki, ben nlp uzmanıyım diyen, para karşılığı insanları tedavi etmeye kalkan, elini sallasan rastlayacağın insanların yaptıklarını hangi kurum ve kimler denetliyor?gaykedi.blogspot.com

en etkin denetmen sensin gaykedi. tedavin için seçeceğin uzmanlar için kendin karar veriyorsun sonuçta. nlpyi denemek istersen yine sorumlu sensin. ancak nlp yolu ile tedavi uygulamak gibi bir durumun zaten türkiye’de yasal bir prosedürü yok. zaten nlp tıbbi bir tedavi yöntemi değil. ancak biliyorsun insanlar meditasyon, yoga, aromaterapi gibi alternatif yöntemleri halihazırda da kullanıyorlar.

akoni | 17 April 2008 10:07

Hiç korkulmaması gerekeren bişiden korkuyorum ve bu korkumu yıllardır yenemedim..

makaleci | 17 April 2008 10:35

🙂 manson, sana inanamıyorum! ben senin yazdığın bazı bloglardan iyi bir korku izleyicisi zannetmiştim

mansonilized[pilli_silinen_hesap] | 17 April 2008 10:42

son iki yıla kadar akıl almaz bir şekilde korku filmi izlerdim. ancak artık izlemiyorum. tabi korku filmi dediğim sadece saw, texas chainsaw massacre, hostel gibi kesim biçim ağırlıklı olanlar. gerilim hala izliyorum. ancak mümkün olduğu kadar yukarda bahsettiğim türden uzak durma taraftarıyım. zira hepimizin içinde saklanmış bazı duyguları feci şekilde ortaya çıkardığı kanısındayım. ya da ben de bir anormallik var. ben korku okurum. görsele hayır.

makaleci | 17 April 2008 10:52

saw dehşet!!!!!!! hele 3. bölümü çok güzeldi…bir tek ben seyrediyorum zaten kocaman ailede:)) korkuyorum, ama cesaret edebiliyorum…

mansonilized[pilli_silinen_hesap] | 17 April 2008 10:59

meselede o zaten. bu tür şiddetin hitab ettiği izleyici kitlesinin psikolojisi. açıkçası ne sawdan ne hosteldan ya da texas chainsaw massacreden en ufak bir korku duymadım. çünkü korkuyu sağlayacak gerilim uyandıracak unsurlardan ziyade burada direk ve açık bir şiddetle uyarma söz konusu. uyarılan kısım kiminde tiksintiyi, kiminde zevki, kiminde heyecanı tetikliyor olabilir ama korku bu hislerden biri değil bence. hatta ben bu tür filmleri korku olarak adlandırmanın doğru olduğuna pek inanmıyorum. bu filmlerde garip bir zevk, insanın karanlık ve derin tarafının uyandırdığı merak ve benzeri birçok duygu olabilir.

akoni | 17 April 2008 10:59

@kop, korkumu açamam, onun şakası bile ölümüme neden olabilir. Aslında korkmamam gerektiğini biliyorum ama aşamadım.. çok korkuyorum

makaleci | 17 April 2008 11:05

evet manson, korku değil dediğin gibi, yani tam olarak düşündüğünde…mesela saw 3′ deki senaryoda anlatılmak istenen mesaja hayran kaldım, bu mesaj öyle romantik komedilerle, dramlarla verilemezdi hatta iyi bir aksiyon dahi kesmezmiş, filmin tam da bu şekilde tamamen hard olması zaten gerekiyormuş diye düşünüyorum…hep izledim hayatım boyunca, 13. cuma, hayvan mezarlığı, tüm stephen king’ler, zombiler, vs.

akoni | 17 April 2008 11:10

Hayırdır @kop, yemeğemi gelecen.. söyle, ne istersen pişireyim…Aslında çok ilginç, hiç bir canlı yaratıktan korkmuyorum yılan dahil. Ama bu farklı bişi ..

mansonilized[pilli_silinen_hesap] | 17 April 2008 11:11

saw zaten puzzle gibi bir şey. o filmde ki ben korku izleyiciliğinden istifamdan önce ilkini izledim serinin korkmayı bile akıl edemiyorsun olayı çözmeye çalışmaktan. ama son dönemde çok yapılan ve bence ciddi bir tehdit olan görsel öğelere başvuru filmin izlenilirliğini arttırıyor. neyse konuyu saptırmayayım daha fazla.

akoni | 17 April 2008 11:16

keşke kilo olsa, desem gülersin. Çocuklar bile korkmaz. korkulmayacak şeyden korkuyorum işin ilginç yanı o. Hem bu arda kilo sorunum kalmadı,bikinimi rahatlıkla giyebilecem:))

kopanisti | 17 April 2008 11:20

sayın manson, akoninin korkusu hakkında bi tahmininiz var mı, meraktan çatliiciim

akoni | 17 April 2008 11:21

yok yok kimse bilmiyooo, demem de zaten. diyorum ya, şaka falan yapılırsa ölebilirimm:((

teacher07 | 17 April 2008 11:26

akoni, korkunun üstüne üstüne git bence. Korkunun ecele faydası yok derler ya:)sen korktukça üzerine gelmesini engellersin böylece.

akoni | 17 April 2008 11:26

dedirtemiyeceksin @kop, offf içimi korku kapladı dur bi dışarı çıkıp soluklanayım..

gaykedi | 17 April 2008 11:27

ya arkadaşlar zekice kurgulanmış bazı psikolojik-mistik gerilimlerden hoşlansamda (aklıma hemen 6.his geliyor) korku filmlerinden hoşlanmayan birisi olarak konuşuyorum, korku filmi sevmek, korkmaktan hoşlanmak nasıl bir zevk ben anlamıyorum, gerçekten korkmak istesem, bir gece uyku tulumlarını alıp mezarlıkta yatarım daha iyi yahu :p

kopanisti | 17 April 2008 11:30

muz bile kendi içinde geniş bi yelpazedir,çikitası var benciklisi var yerlisi var

teacher07 | 17 April 2008 11:33

korkudan korkmamalısın üstüne üstüne yürümelisin hatta korku senden korkmalı

makaleci | 17 April 2008 11:33

manson, konuyu dağıtmayayım dediğinde, anlayışlı olup peki demiştim:) ama tabloya baktığım zaman…neyse, gaykedi’ nin yorumunu okudun mu?açılım getirmeni istiyorum…bu arada, konu zaten korku yani!

makaleci | 17 April 2008 11:41

manson, konuyu dağıtmayayım dediğinde, anlayışlı olup peki demiştim:) ama tabloya baktığım zaman…neyse, gaykedi’ nin yorumunu okudun mu?açılım getirmeni istiyorum…bu arada, konu zaten korku yani!

mansonilized[pilli_silinen_hesap] | 17 April 2008 11:45

kendi adıma gaykediye yanıt vereyim. belli bir süre öncesine kadar gösterime giren her korku filmine iki elim kanda olsa giderdim. çocukluğumdan beri koku unsurlarına büyük bir bağımlılıkla yakınımdır. kütüphanem seri katiller, cinayet teknikleri, adli tıp, otopsi vb ıvır zıvırla doludur. bu arada korku edebiyatını yakından takip ederim. hal bu olunca korku sineması siz pasta dilediğinizde önünüze gelen çift katlı çikolatalı bol fıstıklı dev bir dilim gibidir. neyse korku filmlerini de aynı mantıkla izlediğimi düşünürken bir gün sinemada oldukça kanlı bir sahnede gülmem ve etrafımdaki kafaların bana çevrilmesi üzerine ne oluyoruz dedim. ben filmi korkmak için değil zevk almak için izliyormuşum aslında.bunu fark ettiğim noktada aslında bunun tehlikeli olduğunu düşündüm. şimdi sadist, sapık diyen olacaktır elbette son derece yüzeysel bir bakış açısıyla. ancak olay şu ki ben her insanın özünde iyilik kadar kötülük olduğuna bunun da farklı şekillerde ortaya çıkacağına inanıyorum. komşularını dedikoduyla birbirine düşüren bir kadının onlar kavga ederken zevk alması, sırf kendini kanıtlama çabası ve güç gösterisi adına cinayet işleyen bir adam, suçsuz olduğu halde arkadaşını öğretmenine şikayet eden bir çocuk, son derece sağlıklı olduğu halde işkence ile insan öldüren bir insan vb gibi. cinayet kavramı özellikle de alışılagelmişin dışında bir şekilde uygulandığında hem belki o kötü yönümüzün tetiklenmesi hem de yasak, günah, ayıp, ahlaksız şeylere olan eğilimle insanlarda merak ve belki haz uyandırabilir. şiddet eğilimi davranışa yansımadan da bir beyine yerleşebilir. zaten bence bu mantıkla hala korku filmi endüstrisi var. ve olmaya da devam edecek.bu arada konudan sapmayayım dedim ama kopanın sorusu üzerine cevap verdim.

pillibebekkuyuda | 17 April 2008 11:58

Gaykedi, ne komik birisin, öldüm burada uyku tulumuna…:))Aşırı korkusuzluk la aptallık arasında fark yok bence..Eli silahlı adam görsem korkarım, pisi pisine ölen bir sürü insan var, bu dünyada..

makaleci | 17 April 2008 12:17

testere de kadının kaburgalarının çatır çatır açıldığı sahnede korktum sanırım

pillibebekkuyuda | 17 April 2008 12:32

Tamam, şimdi sen, suçsuz yere hapishanede yatan birisin ve cezan da muebbet..Gardiyan: Tamam lesör anlaştık, buradan ilk ölen kişinin tabutuna girmeyi başarırsan ben seni, 2 saat içinde onunla birlikte gömüldüğün yerden çıkartacağım..Lesör : peki, ama çabuk gel, fazla nefessız kalmak istemiyorum..Gardiyan : Merak etme..Lesör başarmıştır, hapishaneden götürülüp gömülmüştür..Lesör : Hadi ya nerede kaldı bu adam, yerim rahat sayılır ama fazla vaktim yok..Cebine koyduğu çakmağı yakar..Ne görsün altında yatan adam, Kim dersiniz..?

kopanisti | 17 April 2008 12:46

tıvaylaytzon kokan hikayeden kim korkar sörsim, yaninda ben varım marak etme 3 ay yetecek donutumuz var aşada, donutlar bitince daatrım o mezarı 3 lü kombin vuruş patlayan kalp tekniğimle

pillibebekkuyuda | 17 April 2008 12:56

Tachyon güzel bir yazı yazmışsınız da,”Farkındalık, benim tabirimle duyguları kontrol etme gücüdür”kontrol mekanizmanla, korkuya engel oluyorsun olmasına da, bu sefer kapı kilidi şeklinde yaşamaya başlıyorsun..Ne olacak bu psikoloci..

pillibebekkuyuda | 17 April 2008 13:02

Mak, istediğin viski olsun, o da hazır, yanında nefis bitterler seni bekliyor ama çikolata da sevmezsin ki..:)

makaleci | 17 April 2008 13:05

evet pbk:) onu hep merak ederim viskinin yanında cidden çikolata iyi gider mi yahu? :(( hiç sanmam, kuruyemiş alabilirim!!!!

pillibebekkuyuda | 17 April 2008 13:09

Acı ve tatlıyı buluşturan bir kombinasyondur, alkolün verdiği zevk dört kat artar. üstelik viski de çikolata da kaliteliyse nirvanaya ulaşmışsınızdır. zira burada denge önemlidir, hafif tadı olan viskilerle bitter çikolata iyi gitmesine rağmen ağır viskilerle sütlü ve hatta bal bademli çikolata ..Derler, yoksa ben mi yalancıyım :))

pillibebekkuyuda | 17 April 2008 13:17

Beğenmemek diye bir şey sözkonusu değil, herzaman yeniliklere açığım, ileride korkarsam bir gün NPL ye tabi ki sığınırım..Ama güven heryerde karşımızda anlıyorum ki, kendine güvenmeyen bir beynin, yaratmak istedikleridir korkularımız, güvensizliklerimize sebeb arar ve buluruz..diyorum..

pilli pati | 17 April 2008 14:15

Japonlar da korku filmi konusunda aşmış durumdalar… The Grudge‘dan sonra bir daha Amerikan korku filmi piyasasına ciddi gözle bakamadım.ne demek istediğimi merak edenler bu filmi buradan online izleyebilirler. söylemeden edemeyeceğim; bütün risk size ait…konuya bir çentik atmak adına, “peki niçin korku filmlerine gidiyoruz?” diye bir soru sormak geçiyor aklımdan… neden “hadi bir korku filmi izleyelim” diyoruz? acaba beynimizin arada sırada korku duygusunu istemli olarak tatmaya mı ihtiyacı var? yoksa korkunun sonunda gelen rahatlama durumuna mı?

wassago2000 | 17 April 2008 21:47

Yazı insanları ya tanımayan yada aşağılayan bir tür gelişmemiş ego’nun kendini zannettiği fark-anlağı dığını at arkadaşım’ın elinden çıkmışa benzemek ile beraber üç aşşağı beş yukarı “Yüzde yüzüne yakındır” duygularını kontrol edemeyen insan canlısı lafcağazlarınıza Kafa atmak nasip’i bugünlere şerh düşülmüş gayri-ihtiyari!Kelaynak, bir dinle bak Nevdalist pek geçirmemiş gibi görünebilir sana lakin; Zamanla kavrarız diyorya hani…İşte o zaman’dan kasıt, insanların ilk aşk ilk heyacan dedikleri yüzde yüz insanın zamanla duygularını “ağzına sıçılan günlerin…” mirası tadında korkarak taşıdıkları emarelerdir!Kelaynak tamamen sana hakaret yollu tepkisel izdüşümün, şeytani/ilkel benlik’ini gör amaçlı klavuz’un olsun…Al sana wasabi! (Hala daha kızıyormusun bak!)

wassago2000 | 17 April 2008 22:43

Yorumum sert farkındayım…Ancak bunun sebebi, bazı şeyleri anlamış/hiç değilse sorgulayan bir zihin yapısının nasıl olupta birden teslimiyetçi birden o bu şu olduğu. Gelişemeyen ego ile kastım bu idi eziklik değil…Kısaca bazı şeyleri bütün görememek attırdı tepemi diyelim… Kusura kalma, araya/kal/yaz.

wassago2000 | 17 April 2008 23:22

Yemin ediyorum ki yazından on gömlek yukarıda bir yazı olmuş yorumun.Hem kızgın hem anlamış/dingin bir zihnin düşeceği “İnsanın çaresiz algısı” olarak adlandırdığım durumun kurbanı olmuşsunuz. Bu konu üzerine düşe düşmüş idim bir iki gündür… Yine anlayacağın üzere farklı bir frekansta çalışan zihninin bu modunu kendi lehine/isteklerine parelel götürmen sana-bana herkeze faydalıdır. Bir nebze payım oldu ise giydirin gömlekleri çakın parmaklıkları…

droid | 18 April 2008 16:20

İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için,sevmekten korkuyor.Sevilmekten korkuyor,kendisini sevilmeye layık görmediği için.Düşünmekten korkuyor sorumluluk getireceği için.Konuşmaktan korkuyor,eleştirilmekten korktuğu için.Duygularını ifade etmekten korkuyor,reddedilmekten korktuğu için.Yaşlanmaktan korkuyor,gençliğin kıymetini bilmediği için.Unutulmaktan korkuyor,dünyaya iyi birşey vermediği için.Ve ölmekten korkuyor aslında yaşamayı bilmediği için..W.SHAKESPEARE

mendo | 20 April 2008 15:52

çok güzel bir yazı olmuş.hızlı fobi yenme tekniğini de açıklarsan süper olur

talos | 03 May 2008 17:17

tachyon, ben hala neden olumlu yorum ve eleştri yapanlara teşekkür ettin onu anlamadım. olumlu yada olumsuz, eleştri almak güzeldir bence insanların senin emeğine karşı birşeyler düşünüp kafa yorması hoş olsa gerek ha?

mtkocak | 06 January 2009 02:32

hani cozum? Tanim var cozum yok. Tum NLP’den bahseden yazilar gibi bu da sonucsuz bir yazi olmus.Daha bilimsel ollmasini beklerdim, fakat be yazik ki zaten cakraya auraya girildi mi, bilimsellik diye birsey kalmiyor.

mtkocak | 06 January 2009 02:35

bu arada wassago2000’in yorumlari ise zirvalamanin doruklarina ulasmis resmen. gece gece cok guldum

mtkocak | 06 January 2009 02:42

Bir de ustune:

NLP’nin yaratıcılarından John Grinder Gregory Bateson’un talebesi. Bateson (9 Mayıs 1904 – 04 Temmuz 1980) çok yönlü bir bilim adam ve filosof; antropolog, biyolog, sosyal bilimci. NLP’nin ortaya çıkışından kısa bir süre sonra Bateson, Grinder ve Bandler’le yollarının ayrıldığını kesin bir şekilde belirtir. John Grinder ve Richard Bandler’in beraber çalışmaları 1980 yılında ani bir şekilde son bulur ve iki eski çalışma arkadaşı NLP’nin patent hakkı için mahkemelik olurlar.Üniversiteye bağlı iki kurucusundan sonra NLP üniversite dışındaki kişilerin çalışma alanı olur.NLP’nin belirli bir teorik dayanağı yoktur. Bilimsel değildir ve bilimsel olma iddiasında da değildir. Branşlarında başarılı olmuş kişilerin davranışlarının incelenmesinden oluşmuş bir yöntemdir. NLP yöntemleri diğer psikoloji akımlarından ve psikologlardan alınmadır. Uğraşı alanı insanlar arasındaki komünikasyondur (iletişim) Diğer psikoloji dallarında olduğu gibi, insanların dışa vuran davranışlarının ruhsal bir sürecin sonucu olduğundan yola çıkar. NLP taraftarlarına göre değişik psikolojik akımların metodları birbirilerinden ayrı olarak öğrenilebilinir ve iletişimin iyileştirilmesi için uygulanabilir.80 li yıllarda Avrupa’da büyük rağbet gören NLP özel kurslarda ve seminerlerde öğretilir ve tatbik edilir. Kurslar üç basamaktan oluşur:NLP – Practitioner (uygulayıcı)NLP – Master (uzman)NLP- Trainer (eğitmen)Tüm basamakları 50 ile 60 gün süren kurslarda öğrenirsiniz. Masraf 4.000 – 5000 ytl.NLP’nin vaatleri:Bir internet sitesinden alıntı:”NLP bir sanat ve bilimdir, bir insan olarak mükemmel olmaktır…NLP İNSAN EVRİMİ VE KİŞİSEL ÖZGÜRLÜK İÇİN ELİNİZDE OLAN ARAÇTIR…NLP Practitioner insan olarak gerçek potansiyelinizin farkına varmanız için bir başlangıçtır. NLP Pratisyen eğitiminin içeriği üniversitelerde, iş dünyası eğitimlerinde ya da kitaplarda bulunmaz- bu bilgiler sizin içinizde gizli. Dehânız içinizde emrinizi bekliyor ve bu program size uyanışınızın anahtarını verecek”…Almanya’daki bir kursun tanıtımından: “Güzel olmak kişiliğimizin önemsiz bir yanı değildir, beynimizin önemli fonksiyonları ile sıkı bir bağlantı içindedir. Pratik düşünme alıştırmaları ile vücüdunuzun güzelliğini içinizden gelen bir enerjiyle positif olarak etkiliyebileceğinizi öğrenebilirsiniz”.Bilim adamları NLP’yi ‘Pesudowissenschaft’ (sözde bilim) olarak nitelendiriyor. Bandler ver Grinder’in çalışmalarının bilimsel bir araştırmaya dayalı olduğuna dair herhangi bir kanıtın bulunmadığını belirtiyorlar. Bilimsel bir teorik yapıdan yoksun olan NLP’nin sözde başarısının doğruluğunu kanıtlıyacak herhangi bir bilimsel araştırmanın olmadığını vurguluyor ve ekliyorlar ‘NLP bu kadar başarılıysa neden bilimsel bir kanıtı yok’Saygılarımla

ferplexfol | 06 January 2009 12:56

Beni şu an insanlara verdiğim değerin karşılığını alamamak çok korkutuyor ve değer yargılarımı sorgulamam gerekiyor.Kime ne değeri ve değerin ne kadarı verilir.

pillibebekkuyuda | 06 January 2009 13:05

Karşılık beklemeden değer ver, geri alamazsan bu senin suçun değil, bırak o istediği gibi olsun..Sen kendinden, her zaman emin ol, Ferplex..

ferplexfol | 06 January 2009 14:46

Tşk ederim açıklama için.Bahsettiğim çok farklı birşey…Burda açıklamam yersiz.Sadece cnm yanıyor o kadar.Kurduğum çevre ilişkilerimi “Fedakârlık, içerisinde menfaat barındıran bir sözdür.(kâra feda etmek) Eğer bahsettiğin, yaptığın fedakarlık sonucu ortaya çıkacak sevgi ise onda sevgiden çok menfaat vardır” bu çerçevede kurmadım ve kurmamda.Değerler benim verdiğim ölçüde değerlidir ve değer verdiklerimin değeri de ölçüde olur.Karışık ruh halim biraz öyle hissettim öyle yazdım…

Yorum yapabilmek için giriş yapmış olmalısınız.

Korku

icetea | 02 December 2007 14:29

İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için sevmekten korkuyor.
Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için.
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyada iyi bir şey bırakmadığı için.
Ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için.
Ve yaşamaktan korkuyor, kendisi için değil, başkalarına göreyaşadığı için!
= William Shakespeare =

Yorum yapabilmek için giriş yapmış olmalısınız.