shyamalan
Uyarı: Bu yazı, niteliği gereği (siz deyin; gözlem, ben diyeyim; kehanet) her ne açıklama altında olursa olsun, ilerleyen satırlarda bir grup filmde geçen birçok detayı, bir genellemeye maruz bırakacaktır. Eğer aşağıda listelenen filmlerden en az birini veya birkaçını izlemediyseniz, bu yazı size pek bir şey ifade etmeyecektir. Ayrıca filmlerin hiçbirini görmediyseniz, yazıyı okuduğunuz takdirde, daha sonra izlediğinizde filmlerden almanız gereken tadı alamayabilirsiniz. Çünkü filmlerle ilgili bazı ipuçlarını burada ifşa edeceğim. Öte yandan, herhangi bir filmi izlemeden önce filme ait bir detayın anlatılmasından hoşlanmayanlardan ya da tahammül edemeyenlerdenseniz, filmlerin büyüsünü bozmamak adına yine bu yazıyı şimdilik es geçmenizi ve belki filmleri izledikten sonra, arzu ederseniz, yazıya tekrar uğramanızı salık veriyorum. Fakat tabii ki; merak da kediyi öldüren bir şeydir. Karar sizin!
Zaten bu yazı da bir merakın peşine düşülerek yazılmıştır. Sebep de; yönetmen M. Night Shyamalan’ın aşağıda bahsi geçen filmlerde ısrarla kullandığını, hayretle tespit ettiğim renktir.Kırmızı!bu bir pilli patisözüdür! Merakın insanı hayrete düşürürken daha fazlasını da öğrenme isteği uyandırması, gayet ilginç, bir durum… Çünkü bu yönetmenin filmlerinde adeta bir künye gibi duran kırmızı renk dışında, bazı başka ilginç ortak özelliklere de rastladım. Fakat o detayları bu yazının konu bütünlüğünü bozmamak için buraya almadım. Onlar belki başka bir yazı konusu olabilir. İşte M. Night Shyamalan’ın vazgeçemediği kırmızı renk hakkında gözlem ve araştırma sonuçları! (Yazı sonunda da pilli pati kehanetlerine değineceğiz).Yazıya konu olan filmler:(Orjinal isimleri, tarih sırası ve Türkiye’de gösterimde iken aldıkları isimler ile)
1. The Sixth Sense – (1999) – Altıncı His2. Unbreakable – (2000) – Ölümsüz3. Signs – (2002) – İşaretler4. The Village – (2004) – Köy5. Lady in the Water – (2006) – Sudaki KızHepsinin ortak özelliği; dünya çapında büyük yankı uyandırıp, iyi hasılat yapan ve M. Night Shyamalan’ın senaryolarını kendisinin yazdığı, yönettiği, ayrıca içinde oyuncu olarak rol aldığı filmler olmaları…M. Night Shyamalan, 1970 Hindistan doğumlu olup Amerika – Pennsylvania’da yetişmiştir. Ebeveynlerinin her ikisi de doktordur. Yönetmen olma hayali kendisine 8 yaşında hediye edilen kamera sayesinde mi başlamıştır yoksa bu hayali yüzünden mi bu hediye kendisine sunulmuştur, orası biraz muğlak tabii, fakat günümüzün muazzam gerilim senaryolarına imza attığı bir gerçektir.Yazıp yönettiği filmlerde, film boyunca izleyicinin en derin soluğu alıp filmin son dakikalarına kadar tutmasını sağlayan ender yönetmenlerdendir. Film sonunda rahatlayıp soluk verirsiniz fakat filmin kurgusu uzun süre aklınıza çakılı kalır. Gerilim kurgusunun içine komik detayları nadiren serpiştirir. Ana konudan sapmadan Shyamalan’ın filmlerinde bazen muzipçe gülümsediğinizi de fark edersiniz. Bu genellikle bir ipucunu keşfettiğinizde gerçekleşir. Fakat bu küçük dev adamın da her insan gibi zaafları ve belki de takıntıları var. İşte bu yazı onlardan birini konu etmek için yazıldı.Nedendir bilinmez ama, (sebebini sadece bu paragrafın son cümlesi ile tahmin edebilirim) Shyamalan yukarıdaki filmlerin hepsinde oyuncu olarak yer alıyor. Aldığı roller genellikle kısa süren kareler, diyaloglar içeriyor, ayrıca bu roller önemsiz tabir edilebilecek karakterleri yansıtıyor fakat oynadığı karakterlerin repliklerinde filmin gidişatını etkileyen ya da kurgunun sebeplerine ışık tutan ipuçları gizli… Bu sanki, muhteşem tablolar yapan ressamların bilerek ve isteyerek tablolarının bir yerlerine minik hatalı fırça darbeleri atmaları gibi bir şey, bir nevi kişisel imleme tekniği… Bu yüzden kırmızı rengi de böyle bir amaçla kullanmakta olduğunu düşünüyorum.Yazı konusu filmlerde aldığı roller:
1. The Sixth Sense – Çocuk kliniğindeki psikiyatri doktoru2. Unbreakable – Futbol stadyumuna girmek için bilet sırasını bekleyen genç3. Signs – Özgüvenini yitirmiş veteriner4. The Village – Doğal Yaşam Koruma Derneği kulübesindeki görevli (bu filmde kendisini önemsizleştirerek filme katmayı o kadar ileri boyuta taşımış ki; karakterin yüzünü direkt görmüyorsunuz, ancak bir dolap camından yüzünün yansımasını fark ediyorsunuz, bence oldukça şık ve nüktedan bir hareket)5. Lady in the Water – Önemsiz bir kitap yazdığını iddia eden ve apartman dairesinde ablası ile oturan gençGelelim kırmızının hikayesine… Birbirini ikişer sene arayla takip etmiş ve piyasaya sürülmüş bu filmlerde M. Night Shyamalan’ın bu rengi, kişisel sebepler dışında, en azından iki sebepten kullandığına eminim. İzleyicinin algısını açık tutma çabası ve film boyunca izleyiciye çeşitli görsel ipuçları vererek, bir şeyleri tahmin ettirme dürtüsü! İşte kırmızı rengin Shyamalan’ın filmlerinde üstlendiği misyonlar;Yazıya konu olan filmlerdeki kırmızı objeler ve kullanım amaçları:
1. The Sixth Sense – Kırmızı objelerin görüldüğü her sahne ya da hemen ardından takip eden sahnelerde ölü insanlar, filmin ana karakterlerinden biri olan çocukla, çocuğun istemi dışında bağlantıya geçmeye çalışırlar.a) Kilisenin büyük giriş kapısı,b) Ana karakterin evinde mutfak masasındaki kırmızı peçete,c) Ana karakterin karısının uyurken üzerine örtündüğü şal,d) Mahzene inen merdivenlerin kapısının kristal kapı kolu,e) Ana karakterin karısının restoranda giydiği baştan başa kırmızı gece kıyafeti,f) Bir grup çocuğun sokakta giderken takmış oldukları beyzbol şapkaları,g) Ana karakterin karısının banyoda görülen sinir hapları,h) Psikiyatri kliniğindeki oyuncak,yukarıdakileri spoiler’a girmesi sebebiyle açıklamayı uygun bulmuyorum. Ama zaten bu filmi izleyenler bu sahnelerde neler olduğunu hatırlayacaklardır.i) Bütün kapakları açık duran mutfak dolaplarında yer alan yiyecek paketlerinin çoğu kırmızı,dolap kapaklarının az önce rahatsız ruhlarca açıldığını anlarsınız.j) Çocuğun odasındaki örtüden yapılma çadır,rahatsız ruhlarla ne zaman karşılaşacaksa o çadıra korunma güdüsüyle girer.k) Çocuğun annesinin fotoğraflara dokunurken görülen elleri ve kırmızı ojeleri,çocuğun annesi çocuğun tüm fotoğraflarında geri planda parlak bir ışığın objektife takılmış olduğunu, fotoğraflara dokunurken hayretle fark eder.l) Çocuk tarafından kırmızı kalemle yazılmış küfür dolu karalama kağıtları,çocuğun rahatsız ruhlar tarafından ziyaret edildiğini anlarız.m) Doğumgünü partisinde çocuğun giydiği süveter,bu görüntüyü balonlu sahne takip eder.n) Doğumgünü partisinde birinin elinden kaçan ve tavana doğru süzülen balon,bu görüntüyü basamaklar olan sahne takip eder.o) Çocuğun balonu almak için yukarı çıkarken görülen basamaklarda serili yolluk halı,bu görüntü sonunda çocuk şiddetli bir şekilde rahatsız bir ruh tarafından taciz edilir ve çocuk yaralanır. Yani süveter, balon ve halı üçlüsü yaklaşan şiddeti haber vermiştir.p) Antika dükkanındaki halı,bu görüntüyü hediye paketi olan sahne takip eder.q) Antikacı dükkanında hediye edilen paketin kağıdı,bu görüntü sonunda antikacı dükkanının camı bir taşla kırılır fakat filmdeki karakterler bunu kimin yaptığını anlayamaz. Yine ufak çaplı bir şiddet unsurunu iki adet kırmızı obje haber vermiş olur.r) Kaza neticesi yolun açılmasını, konvoyda, arabalarında oturup beklerken çocuğun annesinin üzerindeki kazak,bu sahneyi takiben çocuk ölü insanlar gördüğünü annesine açıklar ve yanından kaza kurbanı olan ölünün ruhu geçer.2. Unbreakable – Ana karakterin, hayatının dönüm noktasında olduğunu ve çok önemli kişisel özelliklerinin birer birer farkına vardığını hissettiren tüm sahnelerde ya kırmızı bir giysi giydiğini ya da aksesuar taktığını ve yahut sahnede diğer kişilerin üzerinde bu renk giysiler giyilmiş olduğunu fark ederiz.a) Stadyumda ana karakterin başındaki spor şapkası,ana karakter hayatı boyunca hiç hastalanmamış olduğunu o sıralarda fark etmektedir.b) Ana karakterin omzuna çarpıp geçen kadının ceketi,ana karakter kendisine dokunan, tokalaşan ya da çarpıp geçen insanların hayatlarından bazı yaşanmış sahneleri kendisi de yaşamış gibi hissedebildiğini anlar.c) Çöp toplayıcı görevlinin iş kıyafeti,ana karakter çöp toplayıcının bir katil olduğunu hisseder-anlar.d) Sergide gösterime konulan 3 adet çizgi-dergi kapağına ait eskizler,bu sahnenin sonunda çıkışta ana karakter filmde konusu edilen bütün felaketlerin sebebinin kim olduğunu anlar ve taşlar yerine oturur.3. Signs – İçinde kırmızı objelerin gösterildiği tüm sahneler uzaylıların yakınlarda olduğunu ya da yaklaşan tehditlerini vurgular.a) Bahçedeki çocuk oyun alanı,kendilerini şeffaflaştırabilen uzaylılar hemen mısır tarlasının içinde bir yerlerdedir.b) Kitapçının camekanında yeralan “Books” yazısı,bu sahneden hemen sonra kitapçının televizyonunda uzaylıların daha başka ülkelerde de görüldüğü duyurulur.c) Havlayan köpeğin yanında duran mama kabı,köpek bir uzaylıyı hissetmiştir ve aslında ona havlamaktadır.d) Televizyon izlerken kullandıkları sandalye,uzaylılarla ilgili bir haberin daha verileceğini hissederiz.4. The Village – İlginç fakat bu filmde kırmızı; “kötü renk” olarak ifade edilir ve neredeyse adı vardır ama kendi yoktur. Bir tabu! Sınırlı sayıda kadraja giren kırmızı objeler ya da bitkiler kazara karakterlerin karşısına çıktığında karakterler bu objelerden ya da bitkilerden kurtulmak, onları yok etmek ya da gizlemek için müthiş korku dolu bir çabaya düşerler. Kırmızı renkli bitkilerin böylelikle pek gösterilmemeye çalışılması bile izleyiciye fena halde gerilim yaratır.a) Verandanın yanında kimsenin haberi olmadan boy atmış ve çiçek açmış bitki,hemen kopartılır ve bahçede açılan bir çukura hızlıca gömülür.b) Frenk üzümü benzeri, ormanda yetişen yabani meyve,kör kızın avuç içinde hemen gizlenir.c) Kapılara boyama suretiyle bırakılan kırmızı işaretler,vakit geçirilmeden beyaza ya da sarıya boyanır, üstü kapatılır.d) Çocukların ormandan geldiğine inandıkları yaratıkların pelerinleri,köy halkının korku ve heyecanını, izleyicinin ise gerilimini körüklemek için arada sırada görülür.5. Lady in the Water – Bu film ise karakterlerin ana sorunu çözmek için canavarın kırmızı gözlerine odaklanmaları gerektiğini vurgulayıp durur. Yani kırmızı, bu filmde sorun çözücü renktir. Ayrıca filmin gidişatına ait tüm detayları, yer yer karakterlerin içinde bir araya geldikleri baştanbaşa kırmızıya boyanmış bir apartman dairesinde alırız. Bütün kilit bilgiler o dairede ifşa edilir.a) Canavarın gözleri,kesintisiz olarak canavarın gözlerine bakmak gerektiği vurgulanır. Bu durum canavarı etkisiz hale getirecektir.b) Baştanbaşa kırmızıya boyanmış apartman dairesi,ne zaman o apartman dairesi görünse hikayenin bir ipucuna daha ulaşacağınızı anlarsınız.M. Night Shyamalan şu anda “The Happening” adlı bir film projesi üzerinde çalışıyor. Eğer planlarda bir aksaklık olmazsa filmi 2008 Haziran’ında izleme şansımız olacak. O zaman bu yazının kehanetlerinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini pilli pati de dahil olmak üzere yazıya konuk olmuş herkes görecek. Kehanetler ne mi olacak? Güldürmeyin beni! Tabii ki; içinde kırmızı renkli objeler olacak ve yönetmenin kendisi de önemsiz gibi görülen bir rolde yer alacak. Bu sahnelerin ipuçları bize filmin kurgusunu ve gidişatını tahmin yeteneği kazandıracak… Ve Shyamalan’ın bir sonraki şifresini hep beraber kıracağız. Gelecek sezona kadar Shyamalan egzersizi yapmak isteyenler için kaynaklar:Filmlerin VCD ya da DVD’lerine ulaşmak isteyenler buradan, şuradan ya da nereden isterseniz oradan,Shyamalan hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenler buradan,İlgili yıllarda filmlerin hasılatlarını görmek isteyenler buradan,Syamalan’ın şu an üzerinde çalıştığı projeye göz atmak isteyenler buradan yahut şuradan,Daha fazla patlamış mısır arzu edenler buradan,“Gazozumu şuraya bırakmıştım, gördünüz mü?” diyenler de buradan!Şşşşş… Aaa… İyi seyirler ama…
yorumlar
ciddi emek verilmiş harika bir çalışma,
Bende çok dikkatli film izlediğimi sanıyordum pehh:))Kutlarım seni çok güzel detaylar yakalamışsınn..
pilli pati, sinemaya ilgin bir harika! benim de çok beğendiğim bir yönetmendir. Dikkatimize sunduğun detaylar için teşekkür ederim.
hayatta tesadüf yoktur!
gerçekten çok güzel bir yazı olmuş.bu kadar düşünce,bu kadar fikir senin sinema ile olan sıkı bağını açıklıyor.bizimle paylaştığın için teşekkürler…….
çok haklısın pilli pati. ben de bunlara sinir olurdum sen ise araştırmış kaleme almışsın güzel olmuş. bir de Steven Spielberg’ in bir takıntısı var. onun takıntısı da izlediğim filmlerde genellikle beceriksiz ve seyirciyi oturduğu koltukta kıvrandıracak kadar can sıkıcı derece süzme kıl karakterler oluyor.jurassic park – küçük erkek çocuk (dinazorlar saldırmasın diye tellere elektirik verileceği sahnede çocuğun aptal aptal beklemesi, gereksiz bir gerilim sahnesi ardından salak çocuğu elektirik çarpması ve öldü mü diye düşünürken kendine gelmesi)er ryan’ ı kurtarmak – upham diye bir yahudi (zevzek-tırsak karakterin arkadaşı yukarıda alman askeriyle boğuşurken merdivenlerde sürünmesi, gereksiz yere gerilim sahnesi.)dünyalar savaşı – sarışın küçük salak kız (başroldeki baba muhtemelen film boyunca neden bu salak çocukları yaptım diye pişman olmuştur. ne zaman önemli bir sahne olsa kız sürekli çığlık atıyor. yetmiyor uzaylıların ellerine düşmek için elinden geleni yapıyor)
emek içeren yazılara yorum mutlaka yorum yapma güdüsüyle hitchcock da her filminde mutlaka rol alırdı diyeyim ben.
steven king de filmlerinde gözüküyor diye biliyorum
o kim?
kim, kim?
kim basinger
arayüzdeki hiç hoşlanmadığım değişiklik sebebiyle yorum dahi yazmayacağımı telkin edip duruyordum kendime.. öyle ince elemiş sık dokumuşsun ki beni mecbur bıraktın..village hariç tüm filmlerini izledim amcamın.. yazını okurken de aklımdan “şu filmde yoktu bakalım ne bulmuş..?” merakıyla baktım ve her seferinde de utanıp oturdum.. yalnız lady in the water o kadar mavi ve karanlıktır ki kırmızı dikkatimi çekmemiş.. bahsettiğin kırmızı odayı özellikle tetkik edeceğim bu akşam..gözünün nuruna sağlık ne diyeyim.. çok özenli ve emek verilmiş bir yazı.. sağol varol..
enfes bir analiz, ben de yorumsuz kalma düşüncemi bu yazı için bozarım..ellerine sağlık.
doğu bloku sinemacılarında görülen bir hastalık nüksetmiş. 6.his‘ten beri adam gittikçe kötü filmler yapıyor. (bkz: werzog, polanski,emir kusturica……..)Benim asıl merak ettiğim onu şimdiye kadar on kere gömerlerdi. Hollywood nasıl bu kadder tahhammül etti. Enteresan……………
katılıyorum bu yoruma. bu adam bence kötüleşiyor. ama yıkılmadı ayakta.
takashi miike warken, gerçekten zaman kaybı. Hollywood’ta olmasına şaşmamak lazım….
birkaç gündür hasta idim, yazıyla ilgilenemedim. yazıyı sahipsiz bırakmayıp, fikirlerini ileten bütün herkese teşekkürler. özellikle dikkate alınması hususunu vurguladığınız diğer yönetmenleri de takip edeceğim. benim için (ve inanıyorum sinema ile benden daha çok ilgilenen birçokları için) bu fikirler çok değerli.
geçmişler olsun…
evet stephen king de filmlerinde gözüküyor =) hatta rose red konağında pizzacıydı.
Pilli pati tebrikler..ayrıntılara ait idrak, merak, dikkat, analiz, araştırma vasıfların karşısında hayran kaldım…Eline, bilgine sağlık….
haklısınız aslında, yönetmenin çektiği filmlerin hasılatlarına bakıldığında hiçbirinin de Altıncı His kadar performans sergilemediği açıkça ortadadır. aslında öyle bir filmle çıkış yapması kendi repütasyonu açısından hem avantaj hem de dezavantaj getirmiştir. bakalım Haziran ayında bize ne pişirmişler, göreceğiz.
pilli pati, bir sohbet içersinde bazı toplumların karakteristik dini renkleri olduğunu sevgilimden, ki o venezulellalıdır duymuştum, örneğin demişti çok enteresandır müslüman hintliler kırmızı ve turuncu rengin hastasıdırlar ve her yerde kullanırlar…
hah işte, bu vazgeçemeyiş, bu önü alınamaz durum adamın takıntısı da olabilir. gayet muhtemel…
kendi filmlerinde rol almayı ilk yapan yanlış hatırlamıyorsam alfred hitchcock’tur.kendisi bu tarzın başlamasında öncü kabul edilebilir.yönetmenlerin eserlerine bu tarz oyunlar katması, iyi izleyiciler için keyif verici oluyor.gerçekten güzel ve emek harcanmış bir yazı.tebrikler
paticim ellerine sağlık süper bir yazı olmuş. kıskandım vallayi billayi… 🙂 teşekkürler…
Gercekten 10 numara bi yazi tebrikler PILLI PATI
Harika bir yazı olmuş. Dikkatiniz ve emeğiniz için sizi kutluyorum. Bu tarz yazıların devamı da gelecek mi? Bir film izlemeden önce sizin yorumunuzu ve ayrıntılar hakkındaki önerilerinizi okumak çok eğlenceli olurdu.
teşekkürler efendim, tabii ben az biraz yönetmen takıntısına değinmek istedim. sinema filmi yorumlayacak kadar bilgili olduğumu düşünmüyorum henüz. o günlere de ereriz ümidiyle aklıma gelen birşeyi paylaşmak isterim. pillinetwork’ün bir zamanlar üzerinde çalışmayı arzu ettiklerini söyledikleri bir proje vardı, sinema üzerine kurulu bir pilli sitesi olacaktı bu… yeri gelmişken hatırlatmak istedim.
o kızı nerede nasıl görsemaklımı başımdan alır ağzısaçları şıra köpüğü desemkaşları bıçak izi kırmızıyakut pulları mı? bu ne görkemkanlı gözbebeklerindeki yazıbeni nasıl büyüledi bilmemkirpikleri örümcek kırmızıkızıl demirden bir ünlemsalınması yangın yalazıkorkmasam öpmeye eğilsemdişleri elektrik kırmızıçarpılmışım başım sersemsevdim jilet yiyen kızıgöğsündeki kumrulara değsemgagaları zehirli kırmızıgece gündüz tek düşüncemkasıklarımdaki ince sızıartık kimseyle sevişememanladım sevişmek kırmızıjilet yiyen kız merih’li gecembirlikte bulacağız belâmızısonumuz kuşkusuz cehennemkırmızı kırmızı kırmızıa.i.
‘Jilet Yiyen Kız’ üstadın pek sevdiğim şiirlerindendir. bu bloga da gönderme oldu. teşekkürler,
bir hasılat raporu ve endeksi… Shyamalan filmlerinin hangi düzeyde iş yaptığını anlamak ve karşılaştırma yapmak isteyenler için eklenmiştir.
Pilli Pati, çok profesyonel yazı yazıyorsunuz, mesleğinizi merak ettim, doğrusu..
efendim, buradaki mesleğim, pillinetwork okur-yazarlığıdır. onun dışında bulut toplar, erik ağaçlarının çiçek tutmalarını beklerim.
Tahmin etmiştim ama çeneme vurdu bugün, sorayım dedim..:)..
ulen yazıyı erken yazmışım, iyi mi?
vayy süper, hadi oraya da gönder
olmaz @kop! yazının ruhu buralı oldu artık! onu kımıldatmak yakışık almaz!oraya artık yeni soluklu yazılar yazacağız. erken yazmışız yazıyı sadece, hepsi bu!
sevgili pilli pati(ciğim); sabahın köründe uyanıp aklıma: matrix filminde yeşil rengin aslında ne kadar yoğun kullanıldığı geldi (nedense?) (nedenini vallahi bilmiyorum!) sonra, sabahın köründe bu yazınızı tekrar okudum. hatta, bir yorum yazayım da yazı tekrar gündeme gelsin, okumayanlar okusun, ben de geç kalmış bir “eline sağlık, çok güzel bir yazı” cümlesi edeyim dedim. fakat benden önce davranmışsınız, yazı tekrar gündeme gelmiş, hem de çok güzel bir haber ile 🙂 sinepil hepimize hayırlı uğurlu olsun!daha mantıklı bir ahkamla tekrar bu sayfaya geleceğimden şüpheniz olmasın sevgili pilli pati(ciğim). tekrar ellerine sağlık…
peki pilli pati
yaşasın diyor, başka birşey demiyorum:))))
amcam iyice gaza gelip son filmini Haziran’ın 13üncü cuması lanse etmeye karar vermiş. afişler, fragman (trailer) neyin hepsi öyle diyor. kırmızı puntolarla hem de…fragmanı izlemek isteyenler için not; biraz beklemek gerekiyor çünkü bir sebepten yavaş yüklüyor.
oturma odamın duvarlarının kırmızı (kırmızının en güzeli) olduğunu daha önce söylemiş miydim…?
yakışır…
the happening’i beğenmedim.
Güzel paylaşım teşekkürlerböcek ilaçlamafare ilaçlamakene ilaçlamailaçlamahamam böcegi ilaçlama
Bilgi için teşekkürlerbayan çanta modelleriçanta markalarıspor çantalarıspor çantaerkek çanta