İnsan nasıl bir bilmecedir ki hala oluşumu net ve kesin olarak çözülememiştir. Yüzyıllardır hatta milyon yıldır çözüme kavuşamamış bir bilmecedir. Dünyadaki tüm canlılar içinde önemli ve ayrıcalıklı bir varlık olan insan, en büyük ayrıcalığı ile gelişmiş zihni, dil ayrıcalığı ile konuşma yeteneğinin oluşturduğu kültürü ve biyolojik özellikleriyle kendisini diğer canlılardan ayırır. ama en nihayetinde hayvanlar âleminin en üst üyesidir. Nitekim bilim adamları insanı, memeli hayvanların en gelişmiş grubu olan primatlar (Primates) takımı içinde maymunlarla birlikte eşleştirerek, sınıflandırmışlardır. dallara tutunarak ve ağaçtan ağaca atlayarak yaşayan bu hayvanlar, zamanla bir takım değişiklikler geçirmeye başlamış. bu hareketler esnasında uzaklığı daha iyi kestirebilmeleri için, gözler yüzün ön kısmına doğru yaklaşmış. İnsanın en yakın akrabası olan maymun, ağaçlardan iner ve birkaç adım atmasını öğrenir. derken bilim adamlarının teorileri ortaya çıkar. (BKZ. EVRİM)Dryopithecus cinsi olarak adlandırılan 22 yıllık ilk insanımsı maymun fosilleri, Doğu Afrika’da bulunmuştur. Hindistan’da bulunan insana ait en eski fosil ise 16 milyon yıllıktır.Ne yazık ki bu fosillerin sadece çene kemikleri ve dişleri bulunduğu için o dönemdeki insangillerin nasıl yaşadıkları ve tam olarak tipleri hakkında fazla detay verememiştir. İnsanlık tarihi başlangıcına daha çok detay veren kalıntılar ise 3,5 milyon yıllık olup Kenya ve Etiyopya’da rastlanmış ve yaklaşık bugünkü insana en çok benzeyen kalıntılardır. İnsanın daha da gelişmiş haline ait kalıntılar ise 1,5 milyon yıl önce Avrupa, Afrika, Çin ve Cava’da bulunmuştur.Şempanzeleri inceleyen bilim adamlarının bu hayvanların iletişimleri hakkında verdikleri en önemli bilgi, şempanzelerin tam 35 adet değişik ses çıkarabilmeleridir. Üstelik bu hayvanlar eğitildiklerinde, sağır ve dilsiz gibi işaret dillerini kullanarak aralarında anlaştıkları da gözlenmiştir.Hepimizin bildiği gibi insanın en ayırıcı özelliği, zekâsı ve toplumsal örgütlenme becerisidir. Hayvanlar âleminde, çoğunda öğrenme yeteneği olmayıp kalıtımsal içgüdülerle hareket etmektedirler. Zekâsı olan insan öyle midir? İnsan, zekâsı ile yaşadığı sürece öğrenir ve öğrendikleri ile birçok sorunun üstesinden gelir. İşte bu noktada toplumsal örgütlenme başlar. Toplumsal yaşamanın en büyük öğesi iletişim kurmaktır. Farklı coğrafyalarda yaşayan farklı kültürlerin oluştuğu topluluklar birleşerek ortak toplumlar oluşturmuşlardır. Bu oluşumlar sadece insana özgü olan dil becerisine dayanır. İnsana ait özellik olan dil ile bütün bilgi ve düşünceler kuşaktan kuşağa aktarılabilmiş, farklı coğrafyalarda bulunan toplumlarda değişik diller ve inançlar gelişmiş ve yeryüzünde farklı kültürler oluşturmuştur.Kültür kelimesinin temel anlamına bakarsak; belirli bir toplumda yetişen insanların öğrendikleri dil, beceri, inanç, davranış ve alışkanlıkların tümüdür, diyebiliriz. Örneğin, Türkiye’de ya da Türkiye’nin herhangi bir şehrinde doğdunuz; Türkçeyi ve o bölgeye ayak uydurmayı da öğrenirsiniz. Demek ki kültür, bir insanın yaşadığı toplumdan öğrendiği dil, din, beceri, davranışlar, ahlak, gelenek ve alışkanlıkları kapsar. Bir toplumun yaşam biçimi olarak tasavvur ettiğimiz insan kültürü, böylece kuşaktan kuşağa aktarılır. Geçmiş zamanlarda her kültür belirli bir ırkla bağlantılıdır, şeklinde düşünceler çoktu. Bugün ise çok iyi biliyoruz ki kültür ve ırk kavramları tamamen birbirinden ayrıdır. İnsan, kendi ırkını belirleyen fiziksellikle doğar, fakat kültürü ile doğmaz. İnsan, kültürünü öğrenimleri ile büyütür ve oluşturur.Hayatın her yönünde, en güzel ahlakı, fazileti, kardeşliği, bilgeliği, iyiliği, cehaleti yıkmayı ve örnek toplum oluşumu oluşturmak için Allah insanlara model olan peygamberler göndermiştir.Sonuç olarak, insan nasıl yaratıldı bilmecesinin bana göre tek cevabı “ve Allah insanı yarattı.”Milyonlarca yıldır süre gelen yaşamlar ve bundan sonra da sürecek yaşamlar, bir çırpıda bittiği gibi bitecek…“İnsan Ne İle Yaşar” Tolstoy’un Dünya Klasiklerinden olan eserinde de der ki, “İnsan sevgi ile yaşar.”İnsan sevgiyle büyür ve yaşarsa hiçbir zorluk onu yıldıramaz. İnsan, severse insan olur. Sevgi yüreği olmayan insanlar hep bir saplantı içinde kalır ve orada kalır.İnsanın bu dünyada yaratılış bilmecesi yanında insan davranışları da bir ölçüde muamma içinde ve yine uygulamada bir muamma daha olan insan hakları ve özgürlükleri…Yazan: Buket B.V.O…