bildirgec.org

bilmece hakkında tüm yazılar

Maske

admin | 27 March 2011 12:20

Bu kadın da sıradan şeyler vardı va daha fazlası yoktu.Zamanın üzerine çizdiği yol haritası koca, çocuklar, kadın programları ve mutfaktan ileri gitmiyordu.Soru sormayı isteyeceğiniz bir sohbette, bulunamazdınız onunla. Çünkü bulmacanın bütün taşları, gözünüzün önündeydi. “Nedir acaba?” denecek bir soru sormazdınız onun gözlerine bakınca, sadece “hı hı ” derdiniz okadar sadece “hı hı”
Farklı bir kadınla ise, ışığını diğerlerinden ayırabilmek için, konuşmanıza bile gerek yoktur, bakışlarından bellidir .Ama sihirli yazılar gibi, farka sahip olmayanlar okuyamaz o gözleri…
Ona hem kızıyor hem acıyordum.Boş kalan zamanlarında, eline geçirdiği ya tv kumandası yada bir elişiydi o zaman acımaktan vazgeçip derin bir kızgınlık duyuyor ve neden kitap okumadığını düşünerek şaşırıyordum.
Kocasıyla arasında çok büyük bir benzerlik vardı.İkisininde gözleri şaşılacak derecede birbirini andırıyordu.
Adama baktığınızda ilk göze çarpan şey gözleriydi çıkık ve yuvarlak. Ama şekli ve yapısı değildi asıl sizi rahatsız eden, gözlerini ölmüş bir balığın gözlerine benzeten şey, o donuk bakışıydı.Ona her baktığımda, içindeki bir çukurda, onlarca ölü balık görüyordum ve sürünerek gözlerine çıkmış iki tane daha.Bu insanların yanında çalışırken, onlara bu ismi vermiştim “ölü balık ailesi!”O adam da şunu öğrenmiştim “saygı duyulmak istiyorsak, heran! saygı duyulacak biri olmalıyız”. Değişen içtenlikler, zaman ve kişi ayrımı yaptığınızda ve biri durup bunu incelediğinde hiçte saygı duyulacakmış gibi durmuyor!

İşgüzar da üstelik! Bence cinsel anlamda eksik kalmış koca parçalar taşıyor bedeninde.Ve kendi hayatının sönük, renksiz görüntüsünü, hızlı tempolu bir iş yaşamıyla perdelemeye çalışıyor çünkü ancak böyle unutabiliyor.İyi tarafları da var ama aman tanrım! iyilik öyle göreceli ki…O konuşurken, anlattığı herşey diğerlerinde olduğu gibi sihirle dansetmiyor bende.Gökyüzüme geliyorlar ve yalpalayarak ani bir ses ve beceriksizlikle düşüyorlar; çirkin kuşlar gibiler! Birine anlattığınız cümleler, ilk önce sizin kişiliğinize tutulan fenerlerdir, İlk sizi aydınlatır sonra başkalarına ışık tutar.Onun tepelerinde doğan güneş, benim için tv’ de saçma bir programı izlemek kadar sıkıcıydı çünkü aydınlatılan kişinin bütün kötü çıkıntılarını gören bendim. Başkaları düz ve yalın bir ova görüyordu, bense hiç de espirisi olmayan sarp kayalık ve çıkıntılı bir taşlık! Her insanın bir sahnesi vardır biliyorum orada olmak istediğimiz maskeleri takarız, daha şirin daha bilgili, daha sevecen olmaya çalışırız.Bazıları bunu abartır ve tamamiyle maskelerinin esiri olarak mutsuz olurlar.Evet o günler tedavi için gelen insanlara, ve çevresinde işi düşebileceği kişilere gösterilen, ve birde onu ilgilendirmeyen sıradan vasıflara sahip kişilere olmak üzere, iki apayrı yüz görüyordum ve bu samimiyetsizlik midemi fena halde bulandırıyordu.Ben onların hayatlarından çıktım ama bugün, şunu merak ediyorum: bu iki yüzlülüklerinin arasında kendine saygı duyabileceği ufacıkta olsa bi yer varmıdır acaba içinde? bence yoktur. Ve kendi kendime diyorumki “bu hayatta yapabileceğin en büyük tercih kendin olmayı seçmektir ve en zorlu savaş burada başlar!”

Efsun

Chat Noir 1 | 18 February 2011 15:45

Bazı sorular var cevaplanması gereken,
Cevapları bilinmeyen.
Bazı anlar var yaşanması gereken,
Değeri bilinmeyen.
Bazı sözler var söylenmesi gereken,
Ama hiç söylenemeyen.
Bazı gözler var bakması gereken,
Bakıp da görmeyen.

Güliz Ardilli / İstanbul / 1998

Yanıtların Oyunu

Chat Noir 1 | 16 February 2011 19:47

Gözyaşlarım yanlışlarımı gizleyemiyor.
Yanlışlar benimleyse doğrular nerede?
Doğrular mutluluğu yakalamam için mi benimle?
Doğrular benimleyse mutluluğum nerede?
Kalbim doğruları bulmama engel oluyor.
Kilit kalbimdeyse anahtarım nerede?
Yanıtlar sonsuzluğun sınırında dolaşıyor.
Yanıtlar benimleyse ben neredeyim?

Güliz Ardilli / İstanbul / 7 Mayıs 1998 Perşembe

en gaddar bilmece!

maydesign01 | 09 March 2010 15:35

hikmet taşdemir
hikmet taşdemir

cezasını bekleyen bir suçluya 2 adet kutu ve 10beyaz top – 10 da siyah top verilir.

kral suçluya şöyle der:”bu 20 topu 2 ayrı kutuya istediğin oranda yerleştirebilirsin.ben daha sonra kapakları kapatılmış kutulardan birini seçeceğim ve gözlerimi kapatıp içinden bir top alacağım; eğer elime aldığım top siyah ise öldürüleceksin, beyaz ise serbest kalacaksın.” der.

şimdi suçlu durumunda siz olsaydınız yaşama şansınızı artırmak için topları kutulara nasıl yerleştirirdiniz.

sevgilim…deryada mısın? semada mısın?

kharis | 11 January 2010 19:02

bir sevgilim olsun istiyorum
yanlızca benim olsun
başka tenlere tuzu karışmasın sadece benim hıhım…
hayatında en sıkı bana sarılmış öyle çok sevse yüreğinin en temiz köşesinde bir tek beni keşfe çıkarsa yaşanmamış rüyalara …
ben anlasam gözlerindeki aşkı, acıyı, tutkuyu bir bana baksa…
sadece onun gözlerinde hayat bulsa inşa edilse mesrur hoyratlığı kalbimin…
çok dil biliyorum ben ama onun gözlerinin dilinden bir ben anlasam…
saatlerce konuşsak onlarla..
bir rüyanın tasviri gıbı tutkulu olsa..
pamuk elleri olsa sonra avuçlarımı avuçlarının içine alan..
öyle baksa bana işte öle tamda öyle
kirlenmemiş hıhım evet çocuk sevdasında ellenmemiş…
ve bir mevsim geçse bir sözünde ve her sözünde bir sene,
yaşlanmasa duygularım yaşasa sadece…
kimsesiz değil kimse o gelse evet artık gelseeee
yüreğimi sakladığım yeri bilse
kuytusunda dolaşsa önce usul usul…
dokunsa kenarına yakamoz gibi ışıltılı..
doymuyor olmuyor söylesemde bilmiyor
ne sevdası benden büyük ne kücük ayrılığı
kavrulmuş yanıyor içimdeki yalnızlığı,
al artık burdayım gel artık o sensin bil artık,
evet benim…
hıhımm küçük sevdan benim evet..
gör artık
artık sen olma biz yeterli söyle, hadi söyle
biz olsun.
ikimiz olsun..
hıhımmm tamda böyle olsun.
yaralarımda ıslak ıslak esen nefesin..
can versin bedenime duymasın ama kimse
seni sakladım ben hep içimde
hıhımmm hadi öyle yap sende
ben hazırım artık…ey sevgili!
hadi bekletme daha fazla gel semalarına…

yazın şarkısı

kahramancayirli | 21 August 2009 11:28

kibrismagazin.com adresinden alınmıştır.
kibrismagazin.com adresinden alınmıştır.

Bugün kırk saat hangi yazı konusu üzerine eğilsem diye kafa yordum. Kötü niyetli insanların ruh hallerinden bahsetmeyi düşündüm bir ara, sonra kötü durumdaki transseksüelleri koruyacak “mor çatı” benzeri bir oluşumdan söz etmeyi de vapurda aklımdan geçirdim. Sonra daha hafif bir konu oturdu içime, bu magazin programları peydahlandıktan sonra her ağustosun ikinci yarısı şöyle bir paket haber yapar oldular: Bu yazın şarkısı neydi? Yazlık mekanlardan görüntüler, konserlerden kesitler, arşivden montajlar… altta o yazın popüler şarkıları tabii. E o zaman ben de bu yaz en çok satan albümlerden, en gözümüze kulağımıza sokulan parçalardan bir ilk 10 belirledim, 2009 yazının Türkçe şarkısı hangisi diye düşünen birilerine yol olur belki diye…

Bir Soru da Benden

baharali | 29 December 2008 14:41

Baktım ki bilmece sormak moda. Bir soru da ben sormak istedim. Sevdalımhayatın sorusuna benziyor ama çok daha zor. Bana ilk sorduklarında cevabı yoktur bunun diye düşünmüştüm ama var.

Elimizde içi 10 tane bilye ile dolu on adet torba var. Torbalardan 9 tanesinin içindeki bilyeler 10 gr. Bir tanesinin içindeki bilyeler ise 11 gr. Sadece bir kere tartarak hangi torbadaki bilyelerin 11 gr olduğunu bulmamız gerekiyor.

Bakalım bulan çıkacak mı?

Geceleme

ceyhunak | 27 December 2008 12:24

Gece;
Bildiğim en karanlık hece.
Dün gece;
Duyduğum en derin kinaye.
Gece,
Bildiğim en güzel hikaye.
Bu gece;
Gördüğüm en sade çehre.
Gece,
Sorduğum en basit bilmece.
Her gece;
Uyuduğum bir gece.