—Geliyor musun?Adamın uzattığı eline çabucak bir göz attı. Elini vermeyecek olsa geçmişte yaşadıklarının oluşturduğu anı mezarlığından yaşayan bir ölü olarak kalacağını hissetmişti. Elini uzatacak olursa da kendisini şimdiye kadar hiç kimseyi sevmediği kadar sevdiğini iddia eden bir adamın rotasına girecek, belki yağmur, soğuk, ayaz yüzü görecek ve bu yolculuğa çıktığı bu güne lanet edecek veya kimbilir belki de ılık bir güneşin ısıttığı yüzünde belirecek kocaman bir gülümseme ile bu adama teşekkür edecekti…İki ay olmuştu tanışalı, adam her anını kadınla geçirmek istiyordu… Bulduğu tüm fırsatları değerlendiriyor, bulamadığı fırsatları da adeta yaratarak, kadının hiç bir gününün kendisiyle görüşmeden bitmesine müsaade etmiyordu…Buna karşın kadın, -malûm anı mezarlığı!- birçok sebepten dolayı temkinli davranıyor, sohbetlerinde bile, örneğin iş dünyası ile ilgili çok çetrefilli konularda argo analizler yapabilecek kadar cüretkâr olabilse de adamın gözlerine çok uzun bakmamaya özen gösteriyordu…Hatta bir keresinde, adam iş çıkışında her zamanki gibi kendisini almaya geldiğinde, yapılan güzel programa rağmen, kibar bir üslûp ile dinlenmek istediğini ve doğruca eve gitmesi gerektiğini söylemiş, bunu da özelikle hiçbir yan bahane türetmeden yapabilmişti…Anı mezarlığına dönüş cazip değildi, değildi de bundan ötesi vardı… Neden sonra, sade bir geçmişe dönme korkusundan çok adama âşık olduğunu fark etti. Geçirdikleri zaman ne kadar kısa da olsa, geçen iki ayda yüreği farkında olmadan bu aşk ile dolmuş fakat kişiliğine sonradan iliştirdiği temkinlilik ile bu aşkı hissedememişti… Ama şu an adam, öyle bir şey sormuştu ki, cevabı olumsuz verirse her şey bitecekti, sanki artık hislerin sınandığı zaman dilimine ulaşmışlardı…—Gelmeni istiyorum, diyen ve elini yorulmadan hâla istekle kendisine uzatan adam, tüm bu düşüncelerinden kendisini çekip aldığında adamın gözlerine çekinmeden baktı bu kez:—Geliyorum! Seninle her yere gelirim! Ağzından bu kelimelerin çıktığına değil de, kendi ses tonundaki berraklık ve coşku kendisini şaşırtmış, uzunca bir süredir duymadığı ve çok özlediğini fark ettiği bu tonu tekrar duymak istercesine;—Seni seviyorum! Diye eklemişti…Hiç konuşmadılar geçmiş üzüntülerini, hırpalamadılar birbirlerini, hesap sormadılar…Öylesine birbirleri vardı ki artık hayatlarında, yanlarında hasbelkader bulunan ikinci ve üçüncü şahıslar (ki en sevdikleri arkadaşları olsa dahi fark etmiyordu) kendilerini yalnız hisseder, bir süre sonra uygun bir bahane ile yanlarından ayrılırlardı……Nişanlıydılar artık! Çok neşeli ve muzip bir çift olmuşlardı, hatta öyle ki; evleneceklerinde oturacakları evi tespit ederlerken, ev sahibi ile hayati konuşma (anlaşma) anlarında bile kıkırdayıp, konuşmanın bir anında yaşlı ev sahibinin taklidini birbirlerine yaramaz çocuklar gibi yaparken yakalandıkları bile olmuştu…Günlerden birinde, kadın mesaiye kalması gerektiğinde iş yerinde hemen adamı aradı;—Canım sen eve git, efendim? Yo hayır sana kıyamam, ne zaman biteceği belli değil ki, orada burada vakit geçirme benim yüzümden, ben atlar taksiye gelirim, iki saatten önce zaten çıkamam…-Offff! Dedi patron…-Uçak hava şartlarından iptal olmuş, gelemedi yabancı ortağımız!Sonra ekledi canı oldukça sıkkın bir şekilde;—Sen çıkabilirsin, ben raporlara son bir kez göz atar, yarına hazırlanırım artık…Kadın;—İyi akşamlar size o zaman! Canınızı sıkmayın, her şeyde bir hayır vardır, yarın hallolur umarım!Gayet huzurlu yürümeye başladı vitrinlerin önünde, sonra birden fark etti; koşturmuyordu… Bir yere yetişmeye de çalışmıyordu… Son aylardaki yoğunluktan sonra böylesine huzurlu bir yalnızlığı hemen terk etmemeye hatta bunun biraz tadını çıkarmaya karar verdi. Sevgilisine bir an önce gitmek için bir ani çabaya girse de hemen sonra vazgeçti ve: -Bir kahve içip, sessiz oturmak ile geçireceğim süre bana yeter, sonra koşa koşa giderim canıma, diye düşündü…İki sokak daha ilerledi, sevgilisi ile hep gitmekten bahsettikleri ama bir türlü gitmek kısmet olmayan o cafe’ ye girmeye karar verdi.İçeriye adım attı; ev dekorasyonu yaratılmaya çalışılmış, sıcak bir yerdi. Girişteki vestiyere çıkardığı paltosunu asmak için çanta ve palto ile yaptığı mücadele sürerken kulağına iç kısımdaki masalardan ağlak bir kadın sesi takıldı:-Senin hayatında biri yok mu? Ne istiyorsun benden, affetmeyeceğim seni diyorum, hep aynı adamsın, beni aldattın, şimdi de o kadını!!!-Bana inan, biz anlaşamıyoruz onunla, yakında bitecek, sabret, ben hep senindim zaten….Palto yere düştü! Adamın sesini duymuştu! Sevdiği, uğruna tüm hayatını vermek üzere olduğu adamın sesini… Başka bir kadınlaydı, onu beraber olmaları için ikna etmeye çalışıyor ve bunu yaparken ikisinin yaşadıkları aşkın hiç olmadığının yeminini ediyordu!

Mücadele edercesine konuştuklarından dükkâna yeni gelen kişileri görmüyorlardı, elbette gideni de göremediler…Kadın, yanına yeni bir tanesini de alarak anı mezarlığındaki yaşayan ölü hayatına geri döndü…