bildirgec.org

anı hakkında tüm yazılar

Cuma Pazarı

soylemedengecemicem | 18 May 2011 16:36

Her hafta coşkusunu mahalleye taşıyan “Cuma Pazarı” her nedense hoşuma giden bir kaos yaratır. Cuma namazı kılmak için pazarın dibindeki camiden taşanlarla, ekmeğini taştan çıkarmak için malının ismini çığıran pazarcılar birbirine karışır. Maddi ve manevi dünyanın telaşı aynı mekanda yaşanırken, pazarlık yapmaya çalışan turistlerle, çekirdekten yetişen minik pazarcılar en asık yüzü bile güldürür.

Kaynatılmış süt mısırın kokusu insanı dinden imandan çıkartır. Pişmemiş mısırın kilosu da iki liradır, kaynamış mısırın tanesi de… Gelgelelim o bir koçan mısıra iki lira verilir. Sıra asıl alınması gerekenlere gelir.

Belleğe temizlik gerek!

admin | 29 March 2011 14:08


Hatıralarla dolu eski eşyalarımızı atmakla,onlardan gerçekten kurtulabilirmiyiz ? Eski anılarla dolu bir sandık mesela,geriye bakmamak için bir daha,atmalımıyız onu da ?O zaman gerçekten çeker gider mi tüm hatıralar ? Bellekte bir temizlik yapsak daha faydalı olmaz mı ki?

Büyük Sarı Taksi

hurie | 21 February 2011 14:53

Uzun zamandır görmediğim iki eski kız arkadaşımla buluşmuştum dün akşam. Geceyi birimizin evinde bol dedikodulu pijama partisi yaparak geçirme planımızla yola çıkmıştık. Bursa maçı sebebiyle insan yağmış gibiydi sokaklar, caddeler, meydanlar. Uzak olan metro istasyonu ve kaçırdığımız otobüsten sonra, bir sonraki durağa yürümeye başladık insanlara çarpa çarpa. O kadar kalabalıktı ki çarpmamak mümkün değil. Buraya kadar herşey çok normal.

Ancak Altıparmak’ta balıkçıların yanındaki durağa geldiğimizde 5 dakikalık bir beklemeden sonra farları gözümüzü alan bir araç yanaşıyor tam önümüze. Gözlerimize inanamıyoruz önce, bu büyük sarı bir taksi çünkü. Hani eski filmlerdekinden, kenarında siyah beyaz kutucuklu şerit olanlardan. Kocaman yuvarlak farı olanlardan… Kocaman bir direksiyonu, deri koltukları olan büyük sarı bir taksi.

MANDOLİNİN ETTİKLERİ

il mare | 08 February 2011 15:22

Doğru yerde ve doğru zamanda baksak ya birbirimizin gözlerine ,anlaşmak için konuşmadan sessizce işaret beklesek,
Dışardan çok komik gözükse, anlaşmamız bitince ne yaptığımızı ne dediğimizi anlatsak etraftakilere,
Anlatınca gülseler; sonra dünyamıza dönünce ve biz gene gözlerimizin içine girince, birden ciddileşseler, önümüzde saygıyla eğilseler…

Üç Mucize

Chat Noir 1 | 03 February 2011 10:09

Sizlerle paylaşmak istediğim enteresan bir anım var. Ben mahallemizdeki sokak köpeklerine hemen hemen her gün bir saatimi ayırarak yiyecek götürüyorum. Mahallemizdeki kasap, fırın ve bir iki restoran ile konuştum ve bana artan ekmek ve kemikleri veriyorlar. Bende onlara götürüyor ve yakınımızdaki açık yeşil alanda veriyorum. Sokak köpekleri dediğime bakmayın. Onlar benim çocuklarım gibi. Hepsinin bir adı var. Hepsini çok seviyorum. Onların yanında huzur buluyorum, hafifliyorum. İçim ısınıyor, sevgiyle doluyor. Bir gün, hatırladığım kadarıyla bundan üç dört sene önceydi, yiyecek taşıdığım pazar arabası ağzına kadar doluydu. Üstelik ayrıca büyük çöp torbası büyüklüğünde bir torbanın neredeyse tamamı da fırının verdiği ekmekler ile doluydu. Ağaçlık yol kenarından yürüyordum. Fazla insanın geçmediği bir yoldu. Kalabalık olmayan, sakin bir yol.

YAZ PIRLANTA KAZAN

admin | 27 December 2010 14:30

Yeni yıla girmeden önce hepimiz şansımızı çeşitli yollarla deneriz. nedeni; yeni yılın şans getireceğine inandığımızdandır. hiç oynamadığımız kadar şans oyunu oynarız ve almadığımız kadar piyango bileti alırız.

DEPREM SABAHINDA UYANMAK…

nihansage | 09 December 2010 13:07

Çok güçlü bir şey beni uykumdan korkuyla uyandırmıştı. “La ilahe illallah” tevhidini söylerken, tam karşimda duran duvar üzerime doğru geliyor ve aynı hızla da geri çekiliyordu.
Uyku sersemi ne olduğunu anlamamıştım.Ama iyi birşeyler olmadığı kesindi.
Yanımda uyuyan kardeşim Elif’e seslendim.”Elif kalk.” dedim.İkimiz de yataktan zorlukla indik.Dönüp duran odanın içinde ayakta durmaya çalışıyorduk. “Hemen dışarı çık.” diye kardeşime söyledim.Ben ise odanın içinde eteğimi ve tülbentimi bulmaya çalışıyordum.
Ne olduğunu anlamadığım bir kumaşın içinden bacaklarımı geçırerek belime çektim.Ve yine elime gelen ince kumaşi da başıma örttüm.
Erkek kardeşimin telaşlı sesini duydum.”Dışarıya…” diye korkuyla bagırıyordu.
Biz kapının önüne gelene kadar sallantı durmuştu.”Üstünüze bir şey alın.” diye kardeşim uyardı.Kapının yanında duran askılıkta, asılmış olan pardösemi giydim. Apartmanda oturan diğer komşularımızla birlikte merdivenlerden aşağıya indik.
Dışarı çıktığımızda herkes korkuyla birbirlerine bakıyordu.
Ne olmuştu? Sorunun cevabı çok açıktı.DEPREM.
Etrafımızı saran sis hepimizin dikkatini çekmişti.Her yer sis altındaydı.Şaşkın gözlerle bakınırken, sislerin içinde, beyaz geceliğiyle koşarak gelen bir kadın gördük.Kadın panik içindeydi.Yardım istiyordu.İçinde oturduğu bina tıkılmıştı.Kendisi de enkazın altından çıkmıştı.Bizim sis diye sandıgımız şey aslında yıkılan binaların tozlarıymış.Bunu dehşetle farketmiştik.Hepimiz şok olmuştuk.
Komşumuzun evi tek katlıydı.Onun bahçesınde oturuyorduk.Eşime ne olduğunu öğrenmek zorundaydım.Arkadaşıma telefonunu kullanmak istediğimi söyledim.Birlikte eve girdik.Ev telefonunun ahizesini elime aldım.Kendi evimin telefon numarasını çevirdim.Gerçi karşıdan “alo” sesi duymayı beklemiyordum,ama duyduğum uzun zil sesi beni umutlandırmıştı.”Karşı tarafta telefon çalıyordu.Telefon çalıyorsa evim yıkılmamıştır.”diye düşünmüştüm.O zaman ki bilgimle mantığım bana öyle söylemişti.Sonradan öğrendim ki, telefon bozuk olsa dahi karşı taraf uzun zil sesini duyuyormuş.
Babamın bisikleti vardı.”Ben bir abimlere bakayım.” diye yanımızdan ayrıldı.
Biz bahçede oturmuş günün agarmasını bekliyorduk.Bir süre sonra abim, koşarak yanımıza geldi.Belden üstü çıplaktı.Bize gölcüğün yıkılmış olduğunu söyledi.Kendilerinin iyi olduğunu ve bizi merak ettiği için yanımıza geldigini anlattı.
Abimden sonra eşim de bizim olduğumuz yere geldi.O da benim akibetimden korkmuştu.Hepimizi sağ salim görünce rahatlamıştı. “Ben bir de ablama bakayım.” diyerek yanımızdan ayrıldı.
Çok geçmeden babam yanımıza gelmişti.Onun da getirdigi haberler içler acısıydı.Akrabalarımızdan bazıları enkaz altında kalmıştı ve onlara şu anda ulaşılamıyordu.
gün doğmak üzereydi.Annem, babam ve kardeşlerimle birlikte, evimin olduğu yere doğru yürümeye başladık.Manzara korkunçtu.Ancak enkazların üstünden geçebiliyorduk.Binaların çoğu yola doğru yıkılmıştı.
Evimin olduğu mahalleye geldiğimizde, etrafı tanıyamadım.Bütün yeni binalar yıkılmıştı.Ancak eskiden yapılmış, iki veya üç katlı evler ayakta kalabilmişti.Benim evim de ayakta kalanlardandı.
Kaynım, hasta olan kayınpederimi, arabasına oturtmuştu. Kayın validem, eltim ve çocukları, diğer akrabalar ve komşular…Hepsi yolun ortasına, binalardan uzak olan bölgeye kaçmışlar ve orada yere oturmuşlardı.Herkesin yüzü bir tuhaftı.Öylece etraflarına bakıyorlardı.Ben de çevreme bakındım.Her yer ama her yer yıkılmıştı.Molozların ortasında duruyorduk.”Acaba bu binalar nasıldı? Altlarında hangi dükkanlar vardı?” Uzun zaman bunları ve bazı şeyleri hatırlıyamadım.
Çok şükür o günler geçti.Güzel Allah’ım inşallah birdaha kimseye öyle günler yaşatmaz.

Saçıma Göz Kaçtı

bir ben eksiktim | 19 November 2010 11:25

elim kolum sağım solum sobe. bir hababam sınıfı edasında “neler oluyor hayatta?” diye sorgusu sualsiz koştur koştur dinlendirmek istiyorum anılarımı. ne zamandı, hangi ana tekabül ediyordu bilmem ama benim en sevdiğim çiçek bahçeden çaldığım eriklerdi. off onu tuza basıp katır kutur keyifle yemesi yok mu, değmeyin keyfime.

bir gün yolda bulduğum para ile 15 tane eti puf alıp miğdeye indirmeme ne demeli? Üstelik hepsini kakaolu şekerleme kaplamalısından almıştım.

‘I feel you’

astral | 18 October 2010 15:39

Ta ki, aşk onu buluncaya kadar. Aşk onu buldu ve yok etti. Kendi girdabına alıp yok ettiği ruhların yanına birini daha kattı böylece, aşk…

Eskilerden kalma bir zaman. Fakat o an ki, eski olduğu hissedilmiyor. Bir melodi. Derinden ve her şeyi etkileyen. ‘I fell you.’

Bu şarkı ne zaman çalsa kadının gözüne o geliyordu ve daha da ötesi şarkıyı o söylüyor gibi geliyordu.

An değişti ama bir yandan da hiç değişmedi. Gecenin karanlığında anılar geldi kadının önüne.

Nokta anıların koynunda kalan..

Dolce Magico | 18 October 2010 14:14

www.greatrail.com/media/10270703/Lake-Como-2-.
www.greatrail.com/media/10270703/Lake-Como-2-.

Dün bir yerdeydim, oldukça mavi ve yeşile boyalı bir yerdi. Aslında anılarımı düşündürecek tanıdık bir yer değildi, fakat anılara derin bir atlayış yapacak kadar sakin ve dingindi. Etrafımda üç beş arkadaş vardı. Onların ikisi sevgiliydi zaten, mavi ve yeşile bir yolculuk yaptılar. Kalan iki arkadaşta balık tutmayı yeğledi. Ben balık tutmayı beceremem! Yalnız bir başıma kaldım masa da ve bu aslında tanıdık olmayan doğa, bana başka başka doğalardan tanıdıklar getirdi. Bir an, bu göl ve alabildiğince yeşil alanlar memleketimden görüntüleri gösterdi bana. Çok, ama çok derin bir nefes aldım ve beş altı saniye tuttuğum nefesi üflerken o an beynime hücum eden anılarımın yoğunluğunu üflüyordum. Koskocaman anılarım nokta olmuştu beynimde, ama çok fazla noktalardı onlar. Her noktayı bazen hatırlamanız zor olsa da çizgiye döndürürsünüz olabildiğince. Aslında hafızanızda hala koskocaman olan anılar, nedense ne kadar zorlasanız da o anınızın oluşturduğu çizgiyi, nokta nokta çizilmiş değerlerde hatırlarsınız. Çoğu zamanda anılarınızı es geçer, hatırlamak bile istemezsiniz.
Bir nokta anı geldi aklıma, içinde birçok noktaları barındıran. O noktanın içinde biri haykırıyordu, benim evvel zamanlarımın birinden. ‘Bir yürek konuşuyordu’ desem, tabi ki ‘yürekler konuşmaz’ dersiniz. Peki, o yürek ‘iç sesleri ile konuşuyor’ desem, olabilir dersiniz.
Ben de olabilir dedim. Bir yürek vardı o zamanlar, ‘hani büyüdüm ben’ demenin başlangıcı olan zamanlardan. Hani gölgesi bile sizi heyecanlandıracak o evvellerden ve işte bazen o evveller sizi tatlı bir gezintiye çıkartır, nokta anıların koynunda kalan kırıntılara..