..Yavaşça toparlıyorsun öykünü. Gitmeye karar verdiğini görüyorum… Bütün cümlelerin ansızın çırılçıplak kaldığını da! Sesini, kokunu, dokunuşunu, bakışlarını ve tebessümünü toparlayıp gitmek istiyorsun… Usulca noktalıyorsun bu öyküyü.Ümitlerin var. Ümitlerini apar topar bir bohçaya dolduruyorsun. O ellerinde taşıdığın nehir, soluğunda taşıdığın rüzgar, o tenindeki serseri yaşam; hepsi silinecekler hayatımdan. O kendini alıp gidişin, bedenime birazdan şiddetli depremler bırakacak, biliyorum.Kapıyı çarpıyorsun… Uzaklaşırken birşeyler mırıldandığını duyuyorum. Ne dediğini anlarsam daha çok incineceğim. Otomatik bilincim bu sabah radyoda duyduğum şarkıyı seçiyor, acilen söylemeye başlıyorum. Ellerim kulaklarımda; ne seni ne de kendimi duymaya tahammülüm var.bu bir pilli patisözüdür!Page copy protected against web site content infringement by Copyscape Şimdi senden kalanları kim toplayacak? Asansör en alt katta duruncaya kadar sırtımı kapıya yaslayıp, ruhuna çelme taktığın bu eve göz gezdiriyorum. Yastığın üzerinde başının bıraktığı çukurca izi düzeltmeye ne zaman cesaret edeceğim? Binadan hızla çıkıyorsun. Banyodaki traş bıçakları onları tutan parmakların; hatta aynaya bakan ciddi duruşun olmadan ne halt edecekler? Dizlerim titremeye başlıyor. Sendelemeden, pencereye bir varabilsem! Okumayı yarım bıraktığın dergilerdeki parmak izlerine dokunsam bir tesellisi olur mu? Yüzümün sol yarısı camın soğuk yüzeyine doğru yıkılıyor. Ya tohumları yeni filiz veren rokalar? Onlar sensiz bir sofranın hayalini bile kurmadılar.Pencereye dönüp bakmıyorsun. Sensizlik ne pencereme vuracak yağmur damlalarına iyi gelecek, ne de soframda yarısı tüketilmeyi bekleyecek olan ekmeğe… Sokakta uzaklaşırken attığın her adımla sanki yeryüzü sarsılıyor. Beni uykumdan öpücüklerle artık uyandırmayanın yastıkta bıraktığı kokuya mı sevdalanacağım?Rokaya su vermemişsin. İkimiz de yutkunup kalıyoruz.