bildirgec.org

gitmek hakkında tüm yazılar

“HOŞÇA” KAL

meflug | 17 May 2011 15:32

Bu isteksizlik, boşvermişlik ile nereye kadar yaşanabilir diye düşünüyorum. Sanırım eşek kuyruğu gibi ne uzar ne kısalırım. Hayallerimde neler vardı ve şimdi ne yapıyorum? Yok olmayı kabul mu ediyorum? Sanırım bunu kaldıramam. Eminim savaşmaktan kaçtığımı, pes ettiğimi düşünüyorsunuz ama ben topla tüfekle saldırmaya gidiyorum. Bu gidişim bir kaçış değil, çocuksu hayaller hiç değil. Kendim olmaya gidiyorum. Lütfen gözyaşlarınızı dökmeyin artık,

GİTMEK

admin | 27 March 2011 21:20

Gitmek, dönüşsüz yollara gitmek, bir bilet, sadece gidiş, ardımıza bakmadan el ele gitmek.

Sevdiğim, birlikte gitsek…
Yollara düşsek sevdiğim, düşmeden ülkeler geçsek… Geride bıraksak ülkeleri, insanları, yaşananları; hep geride bıraksak.

Çok güzel olur, geriye dönüşü olmayan tek gidiş biletler alsak, ülkeler geçsek sevdiğim, seninle gezsek, her, her yeri. Arkamıza bakmadan gitsek. El elele birtanem. İnsanlar tanısak, sohbet etsek ama ne insanlara ne mekana bağlanmadan yol alsak.

Sevgili !!!

admin | 22 March 2011 14:31

Biliyorum hiç söylememeliydim seni sevdiğimi. Nerden bilebilirdim ki sevgiyi hak etmediğini. Ben zaten senin hak ettiğin için değil sevmek istediğim için sevmedim mi?

Zaten hiç seni seviyorum demedim sevgili. Söylediğim sözleri ben söylüyormuşum gibi duymadın çünkü. Hep o vardı aklında. Ben seviyorum dedikçe gülümsüyordun ya hani. Meğer hep gözlerindeymiş onun hayali…

Keşke sevgili, keşke bir kez de benden dinleseydin ağzımdan çıkan kelimeleri. Keşke bana baktığında sadece beni görseydin. Keşke başka hayalleri bedenime gömmeseydin…

Ben Ölünce Gitmiş mi Olacağım?

admin | 18 March 2011 09:29

Özledim be can…
Öyle titriyor ki içim. Nasıl bir hasret ya rabbim. Gözleri kapalı uçurumun kenarında bekler gibiyim. Ha düştüm ha düşeceğim…

Gözlerim hep aynı noktada kilitlendi, öylece kaldı…
Nefes almak mı? Bak işte o en zor olanı. Boğazıma düğümleniyor kelimeler. Konuşamıyorum be can. Özlüyorum, söyleyemiyorum…
Susmayı da beceremiyorum. Kahrolası hayattan adam gibi defolup gidemiyorum. Adım atamadıkça ölümü özlüyorum…

Madem ki Gidiyorsun…

kuyudaki ses | 01 March 2011 22:18

..
..

Madem ki gidiyorsun; sessizce gitmeyeceksin öyle, gidiyorsan gümbür gümbür gideceksin. Yeri göğü inleteceksin, bir daha olmayacaksın hayatlarında kolay mı? Anlasınlar bu acının şiddetini, gözyaşı döksünler bir daha yakınlarında olmayacak olmana, Üzülsünler sensiz geçirecekleri tüm zamanlara, geri gelmeyecek olmana ağıtlar yaksınlar hatta.
Ah! ” dönüşüm” var ya muhteşem olacak deyip hayal kurmakta saçma bence, bir yere geri geliyorsan eğer, sessizce geleceksin, sinsice, kimse anlamadan, fark etmeden sızacaksın hayatlarına, sanki sen hep vardın da onlar sonradan gelmişler gibi yapacaksın ki, hayatlarının tam ortasında seni tekrar bulduklarında neye uğradıklarını şaşırsınlar…

Sen Olmak

devrialem47 | 12 November 2010 14:57

Ey! beni benden alan
Alıp, uzaklara götüren
Götürüp gönül dünyasında kaybeden sevgili,
Ben hep SEN olmak istedim ama;
Sen “asla” deyip, beni sensiz yarınlarla başbaşa bırakıp gidiyorsun.
Hiç dönmemek üzere…

ÇOKTAN GİTTİM

mavilikler | 10 October 2010 15:34

Kadın elma soyuyordu. Adamsa bomboş gözlerle televizyona bakıyor ama muhtemelen onun yerinde koca bir duvar görüyordu.

Bu bakışı tanırdı kadın. Görünmez ederdi baktığı şeyi. Kendisine de yönelmişti defalarca. Yerine bir boşluğu koyarak…

Kadın soyulan elmaları doğrayıp iki tabağa böldü. Adamın önüne koydu tabaklardan birini. O duvarın önünde ne vardı kimbilir?! Geride kalan gerçeğin yerine neyi koyuyordu adam? Biri mi vardı yoksa orda? Bir kadın belki… Kendisi değil ama… Mümkün değil! Yoksa böyle görünmez hissetmezdi kendini.

GİTMEK

il mare | 02 August 2010 21:14

Büyük sandıklarını küçülterek,kendini büyütmektir gitmek
Büyük sandıklarını küçülterek,kendini büyütmektir gitmek

melodi

Maziden kalma hazımsızlıkların, fesatlıkların, erdemsizliğe dair ne varsa rengi soluk bayatlamış hissiyatların kulaklarımın zarlarına çarptığı bir öğle vaktindeyim.Alnım, durduğum yerde salgıladığım ter damlacıklarını, kapılarını aralayıp tüm vücuduma buyur ediyor, bunalıyorum,sıkılıyorum,yazmak istiyorum,olmuyor.
Ben yazınca ılık rüzgarlar eserdi ensemden taraf;
Arka arkaya dizilmiş söğüt ağaçları şarkılar söylerdi kulaklarıma;
Nadasa bırakılmış topraklar yalnızlıklarından dert yanarlardı toprağa hasret ruhuma,
Ben dinlerdim oturup onları üstüme saldıkları kokularını içime içime çekerek,
Kokladıkça severdim yalnızlıkları,dert yanmaları dinlemeyi,
Çıplak ayakla bir yaylanın kutsal bir noktasına ayak basarak sanki, kendi bayrağımı dikerdim tepede bir yere,
Avaz avaz bağırırdım özgürlük diye kollarımı iki yana açıp etrafımda dönerek.
Yazınca ben,uçar giderdim işte, her harf kurtuluşum olurdu, tutunup üstlerine ayaklarımı sallandırırdım,şöyle bir bakardım aşağıya, minyatür bir ben görürdüm orada,gülerdim sonra,büyümeye doğru kapardım gözlerimi,dinlemeye koyulurdum söğütlerin şarkılarını, toprakların yalnızlıklarını,toprakların kokularını…

BAZEN ACILAR ÇARPIŞIR

astral | 24 June 2010 10:18

‘Karların ortasındaydım ve o an ne düşündüm biliyor musun? Altı yaşımdaki küçücük halimle…’

Yeşildi gözleri yemyeşil. İçten içe bir şeylere kızar gibiydi. Değildi, o da değildi. Sanki son yolculuğuna gider gibiydi.

Huzurlu ve sakindi bir yanı. ‘Yeter!’ der gibiydi. Bunları yazan el evrensel bilinci etkilememek istedi, sonra; ‘Sadece bir öykü, saçmalama’ dedi kendi kendine. Yol uzundu.

‘Yolda gidersen yol açılır’ dedi kapıdaki adam.