telkâri küpe
Elleri hafiften titremeye başlayınca elindeki son işi bıraktı. Yıllarını verdiği bu iş ona nankörlük yapmaya başlamıştı. Böyledir bazı işler, gün gelir eliniz titrer; bıraktığınızı ilk o gün anlarsınız. Sonra zaten başka seçim şansınız kalmaz. Doktorlar, fotoğrafçılar böyledir. Eller titremeye başladığı vakit, bitiş de başlamıştır. Bir de göz önemlidir, bu işte. El emeği göz nuru deyimi kim bilir belki de bu sanat için ortaya çıkmıştır.Kısaca yukarıda değindiğimiz sanatın ismi telkâri. TDK’ya göre
1 . Tel durumundaki gümüşü, altını örerek veya bir şey üzerine kakarak yapılan iş.2. sıfat Gümüş veya altını ince teller durumuna getirip örerek yapılan (takı vb.).3. sıfat Gümüş veya altın tellerden yapılmış motiflerle süslü: “Telkâri bir vazo.”- .
Daha açık söylersek tele biçim vermek. Ancak bu tanıma aldanıp yapılan her şeyi telkâri sanırsanız, en çok telkâri ustalarını kızdırırsınız. Her şeyden önce ağırlıklı olarak gümüş olmasına rağmen altın da kullanılır. Mesela tütün kutusu, sigara ağızlıkları, kolyeler, küpeler, kemerlikler, tepsiler ve hatta aynalar yapar telkâri ustaları.Öykümüze devam edelim, sonra geri dönüp nasıl yapıldığını anlatalım. Rivayet odur ki; Süryaniler bu sanatın yaratıcılarıdır. Mezopotamya’da yaşayan Süryaniler tel gümüş işlemeciliğinde ve şarap yapımında çok iyidirler. Buralardan yapılan işler Uzak Doğu’ya, Avrupa’ya yayılmıştır. Yıllardır şekil verdikleri gümüşü, yurtlarını terk etmek zorunda kalınca geride kalanlara bıraktılar. Öykümüze devam edelim. Ağırlıklı olarak Mardin ve Midyat Bölgesi’nde yaşayan Süryaniler binlerce yıllık bir tarihsel geçmişe sahip. Kökenlerinin 5 bin yıl öncesine dayandığı söyleniyor. Kökene dair 3 farklı görüş işleri sürülmekte.1- Aramiler’den geldikleri. Özellikle Süryaniler’in Aramice konuşmalarından dolayı bu tez öne atılmış.2- Asurlular’dan geldikleri. Bu teze göre: Süryaniler Mezopotamya’nın en eski uygarlıklarından bir olan Asurlular’ın torunlarıdır.3- Tüm eski Mezopotamya halklarına köken olarak dayanır. Çünkü istilaların, savaşların bu kadar yoğun yaşandığı bir dönemde; ırkların karışmaması imkansızdır.Ağırlıklı olarak Mardin, Midyat, Diyarbakır ve Antakya gibi şehirlerde yaşamış olan Süryaniler günümüzde sayıca çok çok az kalmışlardır. Çoğunluk Avrupa’ya göç etmelerine rağmen; Irak, İran ve Suriye’de de hatırı sayılır bir grup yaşamaktadır. İran ve Irak’ta Asur adıyla tanınırken, Suriye ve Türkiye’de Süryani ismiyle tanındıklarını da dip not olarak ekleyeyim.Süryani’ Adı Nereden Geliyor?
Süryani ismin nerden geldiğine dair elimizde kesin bir kanıt yok. Sadece yine bazı tezler var. Bu ismin özellikle Mezopotamya’da bir şehirden veya bu coğrafi bölgede hüküm sürmüş bir kralın ismi olabileceği öne sürülen görüşlerden biri.Yakup Bilge “Anadolu’nun Solan Rengi Süryaniler” isimli kitabında şöyle diyor:
1) Kimi yazarlara göre Suriye adı, bölgeyi ele geçiren Kilikos’un kardeşi Suros’tan geliyor. Süryani adı da bu sözcükten türüyor. XII.yy’da yaşamış olan Diyarbakır metropoliti (Bir bölgede yaşayan Süryanilerin kilise içindeki en üst rütbedeki kişisi) Arami kralı Suros’un adına izafeten, egemenliği altındaki ülkenin “Surisyin” olarak adlandırıldığını, daha sonra Surisyin adındaki son “s” harfinin atılarak “Suriyin” şeklini aldığı ve burada yaşayan halkında bu adla anılmaya başlandığını söyler.2) Asurluların ülkesine Yunanlılar tarafından sözcüğün onuna bir ‘y’ eklenerek “Asurya” deniliyordu. Yunalıların kullandığı ve gitgide yaygınlık kazanan “Asurya ve Asuryan” kelimeleri Aramca konuşan halkın diline girdiği zaman, dil kurallarına göre bazı değişikliklere uğradı ve Asuroyo şeklinde telaffuz edildi. Tarihsel süreçte “A” harfi düşerek kelime Suroyo (Süryani) şeklini almıştır.
Konumuzu çok dağıtmadan şuradan Hafif’te daha önce yayımlanmış olan Midyat ile ilgili bir yazıya göz atabilirsiniz.Telkâri’nin Yapılışı
Telkâri’ye çift işi diyenler de vardır. Yine rivayete göre yapım esnasında parçaların hem de küçücük parçaların bir araya getirilmesi sırasında, cımbıza benzer ancak ucu daha ince olan bir alet kullanılır. Bu aletin ismi çifttir. Bu yüzden çift işi diyenler de vardır.Gelelim telkâri sanatına. Usta kullanacağı her bir malzemeyi kendisi yapmak zorundadır. Kullanılan teller ve diğer malzemeleri ham maddeden yaratırlar. Daha açık söylemek gerekirse ilk olarak tel yapımı ile başlanılır. Yüksek ısıda eritilen gümüş, altın veya başka madenler (ki, araştırmayı yaparken gümüş ve altın dışında örneğe ben rastlamadım) inceceik hale getirilmek için kalıba dökülür. Daha sonra çelikten yapılan, üzerinde birçok farklı genişlikte delik olan hadde denilen başka bir kalıptan geçirilir. Derler ki, bu haddeden geçiriş maharete ve ustalığa bağlıdır. Asıl telkâri ustaları da bu esnada ortaya çıkar. Çünkü be hem zor hem de uzun bir iştir. Deliklerden geçirilen teller iyice uzar, incelir. Bu işlem esnasında soğumaya başlayan maden sertleşir. Hatta bazen bu yüzden madene balmumu sürülür. Geçişi rahat olsun diye. Özel penseler kullanır ustalar. Usta beline manda derisinden yapılmış, medani halkalar olan kalın bir kuşak bağlar. Bu da işin seromonisidir. Aynı zamanda bu madeni haddeden çekmeye gücünün yetmediği durumlarda telin ucunu belindeki madeni halkalara takar ve beden gücünü de kullanarak işi bitirir. Buraya kadar sıkılmadıysanız devam ediyoruz. Çünkü sanmayın ki işlem bitti. Hayır, çubuklar incecik 0,5 cm veya 1 mm’lik teller haline gelinceye kadar devam eder. Teller elde edildikten sonra yapıma girişilir.Yapım aşaması iki süreçten oluşur. İlki muntaç denilen kılavuz kısmı; ikincisi muntaç içine yerleştirilmiş olan dudey, gül, tırtıl, kake, vav gibi isimlerle anılan motif kısmıdır. İlk olarak muntaç yani iskelet oluşturulur. Tel kalın olmak zorundadır. Çünkü iskelettir, ana taşıyıcıdır. Motifler muntaç’ın yarısı ya da üçte te biri oranında kalınlıkta olmalıdır. İskeletten sonra motifler yapılmaya başlanılır. Motifler tek tek muntaçtaki boşluklara doldurulur. Bu tamamen ustanın yaratıcılığına kalmıştır. Üstelik bu yerleştirme işlemi kaynakla yapılır. Fazla ısı telin erimesine sebep olur. Bu çalışma da sabır ve emek gerektirir.
Günümüzde birkaç kişi kalmıştır, telkâri sanatıyla uğraşan. Öyle ya, artık pırlanta vardır hayatımızda, kimse bakmaz artık el emeği, göz nuruna.
yorumlar
güzel bir araştırma tebrikler…
Tebrik ederim, 3 aydır kuyum işindeyim merak ediyodum iyi oldu 🙂
anaaa,keşifin pabucu damda.tebrikler dışında tık yok.şiir yazdım, ben de.
@ladresstebrik ediyorsak tutalım ucundan arkadaşım. biliyorsun sanatçının gıdası alkış. teşekkürler nevdalist.
bu yazıda kavga çıkmaz, o nedenle reytingi düşük olur, sanat sanat içindir yane…
ama benim kendi reytingim var, kopanisti.o hiç yoktan 10 yoruma kadar yeter.
öncelikle yazı ile bir ay önce kaybetmiş olduğum telkari broşumu hatırlatıp yüreğimi cız ettirdin. anne tarafım nedeni ile merak edip durduğum kiliseyi görmek üzere gittiğim mardinde midyattaki bu eserlere hasta oldum. yukardaki son resimdeki nalınlardan anne evimde hala var.elinize sağlık ayrıca detaylı yazı ve araştırma için teşekkürler.
bence burda baya polimik malzemesi var. nevdalist isterse beyn fırtınası yaratıiim. ama sonra statükocu demek yok. baştan anlaşalım.
hem içerik hem de üslup açısından güzel bir yazı olmuş. küpeler ve takunya da çok güzel =)
mansonilized,benim de küpelerim var, midyat’tan aldığım. gözüm gibi bakıyorum. gerçekten değerliler. bu değer maddiyatla alakalı değil. üzerinde ne kadar emek harcandığı görüyorsunuz. ayrıca çok da estetikler.internet cafe,bak şimdi, baştan pazarlık ha! her şey de karşılıklı, canimmm.no polimik, no haşhaş.
hımm. tahmin etmiştim.
Bu statükocular kelimesi gözümden kaçmadı, İnternet Cafe. Kaçmış gibi yaptım, sadece. Dedim şimdi espri yapacağım. (bu konuda da hassas bir bünyeyim), iyice batacağım.Velhasıl telkâri sanatı unutulmasın. Hadi, sosyal mesajla bitireyim. Her şeyi unutuyoruz zaten. Bari emeği unutmayalım.Dip Not: Ikına sıkıla 10 yorumu tamamladım. İçim rahat, sırtım pek. Gerisini hafif. org düşünsün.
bence hiç gerek yok sıkılmana. espri yap bu konuda. böylece rahatlarsın. biz hep böyle konularda dalga geçerek çözeriz sorunları. yani statükocuları kastettim. misal denktaş. çok şen şakrak biridir. aynı zamanda silahlı mücadeleden gelmiş bir kahramandır. bak topu tam ayağına getiriyorum. artık gole çevirirsin tahmin ediyorum. hakikaten naifsin. kabul ediyorum. al bununla on iki. şimdi kimler yapıyor bu telkari’yi. mardin merkezde mi atelyeler, midyat’ta mı? merkezde süryani var mı hala? onlar mı yapıyor sadece telkari’yi?
benim de bir sorum var. telkari işinde bez işçiliği de var mı acaba?biraz açayım. bez veya mermerşahi kumaş üzerine ince tel ile işlemecilik de telkari midir?
mardin’den aldığım telkari bir yüzüğüm var, çok severim. elinize sağlık nevdalist. 10marifet’te de konusu açılmış idi, bu yazının linkini oraya ahkam olarak ekliyorum.
yanarım yanarım da şööle “yönlendirmeyi bilen” bir eğitimden geçemediğime yanarım..halbuki sanatçı olacak insandım gittik hesapçı kitapçı olduk..hayret bişiy ..
harika bir araştırma yazısı olmuş nevdalist.Gümüş olan herşeyi severim eskiden beri. Dolayısıyla yazını da çok sevdim.fotoğrafını koyduğun terlikler anneannemin evinde vardı ve hatırlarım çok önemliydi O’nun için. El emeği göz nuruymuş, demek ki ondanmış kadıncağızın bizden onları köşe bucak kaçırması.ellerine sağlık. Teşekkürler yazın için.
ellerinize sağlık @nevda efem…bu telkari falan ince iş. ben sevmem ince işleri aslen…ben kaba saba bir adamım. takı takıştırı da sevmem. üzerinde rakamlar olan bir yüzüğümden başka bir takım yok. kafama taktıklarımı saymazsan…
Tebrikler nevdalist güzel bir araştırma konusuBenimde telkari küpelerim var,ama inan isminin ne olduğunu bilmezdim hediyeye “bu nedir” dye sorulmaz sonuçta.Resimden tanıdım,bilgilendirici yazın için teşekkürler..
Görevim dolayısıyla birkaç aydır midyattayım. Rahatlıkla söyleyebilirim ki telkarinin anavatanı burasıdır.İnanılmaz güzellikte gümüş takılar var.Süryani satıcılarının bal damlayan muhabbetleride buna eklenince hediyelik eşya almak zevk halini alıyor.
Tesadüfe bak ki boynumda telkari bir kolye var. Dikkatli bakınca her bir telin kıvrımı, başladığı bittiği yer, tellerin kesim yerleri, yan yana duruşları, bir telin bütünlüğünü hiç bozmadan devam ederek oluşturduğu motifler. Gerçekten çok güzel. Telkari ustalarının az sayıda kalması ne yazık.
Bu sanatın hayranıyım. Bu sene yerine gitmeyi planlıyorum.Ellerine sağlık nevdalist çok güzel bir yazı olmuş.
Telkari küpelerimle başa çıkamıyorum..İlk önceleri iyi duruyorlar, bir iki takmadan sonra, verilen emeği hiçe sayıp yamuluyorlar..Cezalandırdım onları ustaları adına, takmıyorum..Güzel bir yazı, ellerinize sağlık..
Araştırma güzel ama telkariye biraz uzağım. Şimdi ben el emeği göz nuruna neden takık bir anlayış var onu anlayamadım bu aslında üzücü bir durum değilmi yani birinin bunu yapması için düşüncelerinden arınması lazım… cık cık cık…
yani çok sürer bu yap yap yap…yap babam yap.. yetmezzz
Araştırma için teşekkürler nevdalist. O kadar çok yok olmaya yüz tutmuş zanaatımız var ki!Bu konuda eğitim sistemimizi ve çocukları koruma amaçlı yapılan kanunları suçlayabilir miyiz? Ayrıca çok değerli olmasına rağmen kimse zor işleri üstlenmek istemiyor sanırım. Bir çok meslek çıraklık sisteminin yok olmasıyla kayboluyor. Aileler çocuklarının çıraklık yapmasından çok tezgahtar olmasını tercih ediyor. Gençlerde temiz pak giyinip tezgahtar olmayı, bilek gücüyle yada el emeğiyle yapılan bu zor zanaatları yapmaya tercih ediyorlar.Eğitim-öğretim sisteminin faydacı bir anlayışla, yöresel zanaatları içerecek şekilde (tercih doğrultusunda) değişmesi bu eski zanaatların yok olmasını engelleyebilir ve ülkemize büyük değer katar. Tek tip insan yetiştirmenin insan doğasına aykırı olması bir yana; değerlerin yok olmasına sebep olması bir yana..
telkari kelebek bir broşum var babaannemin anneannesinden kalma. kullanmaya kıyamıyorum. kanadında onarılacak minik bir yer var ama kimi bulur da onartırsın. Şimdi takı diyince milletin aklına v v s. hatalı ay kalır birkaç karat pırlantadan başka birşey gelmiyor. Oysa takı yapmak takı seçmek incelik işi. Nerde o ermeni sadekarlar. 3 5 tane iyi usta kaldı kapalıçarşıda onlar da ölünce kimler yapar bu işi bilinmez.
değerli arkadaşlar, telkari konusunun bu derece ilginizi çektiğini görmek(Beypazarlı biri olarak) beni çok sevindirdi. ancak, Beypazarından bahsetmemeniz bu ilçemizdeki telkari ürünlerinden haberiniz olmadığını düşündürdü.bu konuda midyat ilçemizle yarışacak düzeye sahip olduğunu söylersem abartmış olmam.Mardin’e gitmeyi yolun uzunluğu nedeniyle ” doğu illerimizde oturanları tenzih ederim:)”erteleyenlerin, Ankaraya 96 km.mesafede olan beypazarını görmelerinde fayda var.
iz tv’ de izlemiştim, beypazarı’ nın yemekleri özellikle yaprak sarması meşhurmuş:))
Arkadaşlar çok güzel bir kültürel el sanatıdır telkari ancak sosyal bir hizmet olarak acilen yerine getirilmesi gereken bir olay daha var lütfen OKULUMU YAPARMISIN? Kampanyasına da destek olalım.
kapalıçarşıda telkari halhallar vardı, çok pahalı olduğundan alamadım:Dyazı için teşekkürler.
Benim de Beypazarından aldığım bir broşum var, çok severek kullanıyorum. Tellerle çalışmayı çok seviyorum ben de.
TELKARİ ustaları büyük hüner , göznuru gerçekten. Yazınla bilgilendim telkari hakkında. Emeğin böylesi.
Çok güzel bir konu tebrikler…………….
komşu siteden bir link. gerçi yazıda geçen bir link yukarıda verilmişti ama ben maskenin de görülmesi taraftarıyım. müthiş bir el emeği, göz nuru olmuş.
Bilgi için teşekkürlersamandağ biberisamandağ biber hapısamandağ biberi hapısamandağ biberi zayıflama
Güzel paylaşım teşekkürlerböcek ilaçlamafare ilaçlamakene ilaçlamailaçlamahamam böcegi ilaçlama
Bilgi için teşekkürlerçantaçanta modelleriokul çantalarısırt çantasısırt çantaları