Takip edenler (varsa) bilirler, ben televizyon reklamlarını hiç sevmem ve sık sık eleştirir ya da alay ederim. Ek bir bilgi daha, özel televizyon hizmeti veren bir kurumdan hizmet alıyorum ve alışılmış kanalların hiç birisini seyretmem, dolayısıyla reklamlardan olabildiğince yalıtılmış yaşıyorum. Ama ne kadar yalıtılsanız da fayda etmez, yine de bir yolunu bulup hayatınıza giriyorlar.Bir çikolatalı gofret reklamı var örneğin. Gencecik kızımız internetten erkek arkadağının “profiline” bakıyor, orada filanca kızla fotoğrafını görünce çok kızıyor, hemen kankasını arayıp dert yanıyor. Telefonu kapatırken kitaplar devriliyor, bir kutu düşüyor falan gibi muhtelif talihsizlikler daha oluyor. “Öfff” derken çekmecede bir çalar saat çalıyor. Çekmeceyi açınca onlarca reklamı yapılan ürünün üzerinde bir çalar saar görülüyor. Kızımız bizim üründen bir ısırık alınca, bilgisayar ekranındaki sayfayı kapatıp, oğlanın fotoğrafının bulunduğu çerçeveyi de deviriyor.Herşey bir yana, gofret yemek için çalar saat kuran birinden kime ne hayır gelir? O çalar saati çekmeceye koymak nasıl bir akıldır? Bir gofret yiyince erkek arkadaşını bırakan kız imajının hedef kitlesi nedir? Bayıla bayıla yediğim gofreti şimdi yerken aklıma bunlar takılıyor yahu. O zekaya sahip kızımızı, çekmecedeki çalar saati ısırmadığı için de özellikle tebrik etmek istiyorum ben buradan.Tahmini hedef kitle: “Erkek arkadaşlarının internette başka kızılarla fotoğraflarını görünce sinirlenen kızlar.”Tahmini mesaj: “İlişki dediğin, bir ısırık kadar sürer.”Evinde başka bir ülkedeki kızıyla internetten yazışan bir babanın, kızının aniden gelip onun şaşırtması üzerine kurulu bir reklam var. O kız eve öyle gelip de babasının gözlerini kapatsa, bence o adam kalpten ölürdü. Hadi ölmedi idyelim kendine gelmesi en az bir 10 dakika sürer, kendine geldiğinde de sarılmak yerine ya küfreder ya da döverdi. Zaten söz konusu firmanın bu konudaki bütün reklamları “duygusal” konular üzerine. “Sömürü” demeye dilim varmıyor.Bir zamanlar, “Reklamlar” ön duyurusuyla hayatımıza dahil olan reklamların şimdi bir de izlediğiniz (izlemeye çalıştığınız) filmin ortasında zart diye hayatınıza giren çeşitleri türedi. Bunların bir yerinde “Tanıtıcı reklam” gibi bir mesaj yazılı oluyor. Ötekiler tanıtıcı değil de bir tek bunlar mı tanıtıcı, nedir anlayamadım. Genellikle hep aynı kurumun reklamları aynı kanalda bu şekilde yayınlanıyor. Bir tür sponsorluk söz konusu sanıyorum. Ve tabi ki, bu kuşakta fazladan bir ücret talebi de aynı sözün konusudur. Milleti baymak ve markadan soğutmak için fazladan para vermek, benim ne olduğunu anlayamadığım bir düşüncenin ürünü sanıyorum. Asıl reklam kuşağının spotu bu tanıtıcı reklamdan sonra yayınlanıyor.Öyle kontrolsüz giriyorlar ki bunlar, kanal değiştirene kadar bir kısmını seyretmiş oluyorsunuz. Hatta bunlardan bir banka reklamı bende “duyduğum anda ayağa kalkıp mutfağa ya da tuvalete gitmek” gibi bir şartlı reflekse neden oldu. Ayıptır söylemesi, tam tuvaletten çıkarken müziği duysam tekrar geri dönmem gerekiyor. Böbreklerime işlemiş işte, düşünün.İzlemeye başladığınız (ve izleyebileceğinizi sandığınız) bir film ya da dizinin başıda (Film yayınlayan kanal var mı hala?) “Bu programda interaktif reklam uygulaması yapılmaktadır.” uyarısını gördünüz mü, bilin ki yandınız. Filmin orasından burasından, tüp gazlar, pet şişe suları, merdivenler ve yeni moda ısıtıcıların fırlamasına hazırlıklı olmanız gerekiyor. Filmin en heyecanlı sahnesinde, olayın olduğu bittiği yerin üzerinden şansınıza ne geçecek bilmem artık. Allahtan bazı kanallar bu sırada görüntüyü küçültmeyi akıl ettiler de, seyrettğiniz her neyse onun içine hepten etmiyorlar hiç değilse. Haberlerde bile yapıyorlar bunu. Zaten haber seyrederken ekranın alt üçtebiri o anda seyrettiğiniz haberin reklamlarına ait, bir de bir yerden bunlar çıkıca ortalık karmakarışık oluyor.Ya fonunda müzik olan herşeyin altında beliriveren “bu müziği cep telefonu melodisi olarak kullanmak istiyorsanız bilmemkaça mesaj atın” uyarısı. Medya sistemine bulaşmış bir virüs olduğunu düşünüyorum ben bunun. Gerçek ya da kasıtlı olamayacak kadar saygısız zira.Televizyon reklamcılığı dendiğinde benim aklıma, “kanalların gelir sağlamak için, program aralarında yayınladığı tanıtım ve promosyon amaçlı kısa görüntüler” geliyor. Oysa gördüğüm kadarıyla şu anda televizyonculuk “reklam aralarına bir şeyler sıkıştırmak” şekline dönüşmüş durumda.20 dakika sonra başlayacak dizinin reklamını yapmak, dizinin o günkü bölümünü yayınlamadan önce, geçen bölümlerin özeti adında içine reklam sıkıştırılacak bir bölüm yayınlamak, o özetin arasına bir sürü reklam sokuşturup o anda izlediğiniz ( izlemeniz gereken) dizinin de reklamını yapma saçmalığını sergilemek benim gözlemleyebildiğim ( bana denk gelen) yeni uygulamalar arasında.Hoş, yayın programında ana haber bülteninden sonraki bütün geceyi sadece bir tek diziye ayırmış kanaldan da zaten ne bekleyecektik ki.Bu reklam olgusunda sık rastlanan bir başka uygulama da “Ünlü birisini” oynatmak. Elin futbolcusunun traş olduğu jiletle ben neden traş olmak isteyeyim? Başka bir elin, ünlü bir şoförünün kullandığı lastikten bana ne? Sanki adam lastiğe para verip taktırıyor. Kim sponsorsa onun lasitiğini kullanıyorsun kardeşim, bizi mi uyutuyorsun. Nerdeyse menapoza girecek kadını sırf ünlü diye neden hijyenik kadın bağı reklamında oynatıyorsunuz ki? Ülkemin sayılı müzisyenlerinden birisi neden fındık pazarlıyor? Pazarladığı fındığın neden illa ki “aganigi naganigi” özelliğini vurguluyor? Konuyla ilgili bri sağlık prolemi mi var?Bu yılın ilk 5 gününde devam eden (en son 5 Ocak’ta gördüm reklamı) bir otomobil firmasının düzenlediği kampanyalı araç satışı konulu reklamın altından “kapmanyamız 31.Aralık.2007 tarihinde son bulacaktır” geçtiğine de şahit olmuş biri olaak, reklamlardan çok falza bir şey ummuyorum. Ama hiç reklam seyretmeme hakkımın olmasını istiyorum. Reklamları göstermeyen bir televizyon uygulaması başlarsa da sanırım ik abonesi olacağım.Son olarak, bu her yeri reklama boğan kanalların yayınladıkları dizi veya filmlerdeki reklam isimlerini bulandırma özellikleri de ne iştir, onu da anlamıyorum.Ve son olarak kusturacak düzeye gelen reklamlar :1. “Dibi datti dada da” diye sinir bozucu bir müzikle başlayan, minik beyaz adamların kırmızı zemin üzerine acayiplikler sergilediği reklam. Orijinal fikir zaten başka bir reklamdan alıntıydı.2. Şapkasındaki sarı anteni bir kapıya sıkışan kız çocuğunun ortalıkta dolandığı akıllara zarar reklam. Bir gün sünnet kliniği açarsam benzer bir reklam kullanmayı düşünüyorum ben de.3. Sevimsizlik abidesi bir robotun marka yaratığı olarak yıllardır ortalıkta dolandığı reklamlar dizisi. Mağaza vitrinlerini gördüğümde bile tüylerim diken diken oluyor, alacağım varsa da almam.4. Teknoloji özürlü yapmacık teyzenin, oğlu, kızı, gelini, torunu ve bilumum akrabalarıyla teknolojik ürünler hakkında konuştuğu reklam serisi. O kadar teknoloji özürlü bir teyze sizin dükkanı tercih etse ne olur olmasa ne olur. “Hiç bir şeyden anlamayanlar bizi tercih ediyor” gibi bir mesaj mı vermek istiyorlar anlayamadım.5. “Filanca teyze” imajıyla bir aralar süperkahramanlığa da soyunmuş olan, mütemadiyen yanında çamaşırsuyu taşıyan, beyaz dostu teyzenin kullanıldığı reklam serisi. Gencecik kadına teyze demek bir yana; suyunu çıkardılar reklamın, eminim bembeyazdır.6. Ünlü bir komedyenimizin ( ki ününü sonuna kadar hak ettiğini düşünüyorum) telekomünikasyon dünyasında ki savaşın içine çekildiği ve bilumum akrabalarını da oynattığı reklam serisi. Kendisi ev telefonunu ne kadar kullanıyor çok merak ediyorum.7. Ş harfinin üzerine basa basa ( ve tahminen yakın çevreye tükürük saça saça) ürünün adını söyleyen adamın bir firmadaki maceralarının işlendiği reklam serisi.8. Eciş bücüş, hilkat garibesi yaratıkların bir içecek otomatının içindeki maceralarının anlatıldığı reklam serisi. Gören de içeceği ben parayı attıktan sonra orada üretiyorlar sanır.Siz bırakın reklam falan izlemeyi, ben sizin için düzenli aralıklarla derliyorum işte. Reklamları bırakın beni izleyin. En güzel reklamlar sadece Semazem’de 🙂
yorumlar
tvde reklamların olması kadar doğal bir şey yok ama tabii ki abartılması insanı çileden çıkartıyor. bunun sebebi de tamamen gözünü para bürümüş medya kuruluşları. reyting uğruna yapmayacakları birşey yok. dizilerin reklamı demişken; benim en sinirimi bozan olay, ana haber bülteninden sonra yayınlanacak dizinin bu haftaki konusunu haberlerde vermesi. bazen de oyuncuları konuk olarak alıyorlar. gerçi haberlerde haber namına birşey bulmakta güç zamanımızda. ha bu işi düzgün yapanlar yok mu? tabii ki var. onların da hakkını vermek lazım.film yayınlayan kanal var mı hala? demişsin ya. evet var. cnbce, e2, tv8, tnt gibi kanallarda kaliteli filmler oluyor. zaten ne varsa hiç yerli dizi yayınlamayan kanallarda var. yerli dizi yayınlayan kanal varsa, size tavsiyem köşe-bucak kaçın 🙂 sırf diziler yüzünden tv izlemeyi bıraktım desem yeridir. artık kusmak geliyor dizi deyince. sezon başı gelince 100 tane dizi çıkıyor. gelecek sezonda taş çatlasa 5 tanesi kalıyor. ha kaliteli birşeyler yapsalar izlemem mi? izlerim tabi. ama amaç kaliteli yapmak değil. ucuza kotarmak, çok reklam almak.neyse bu konuda yazacak çok şey var ama bu ayrı bir yazı konusu olur :)teşekkürler yazı için…
reklamları çok seven biriyimdir, internetten reklam indirdiğim ve arşivlediğim de olur:)çüş denecek kadar reklamı abartan ve filmlerin orasını burasını kırpan, bol sulu programlar ile magazine/diziye ağırlık veren tv sektörü yüzünden televizyon seyretmiyorum artık.turkcell’in sitesinde yayınlanan ve zart diye karşınıza çıkan (bişiy zannedip seyrettiğiniz) kıllı yaratığıda ekleyin lütfen.elinize, dilinize sağlık güzel olmuş.
bende şöyle demiştim bu konuda…
evet, bu örnekler gerekten reklam edilen ürünü ya da hizmeti almaya değil de soğutmaya yönelik gibi geliyordu bana da.ben reklamda ürünü tanıtmaktan ziyade zekasını konuşturan senaryoları seviyorum. işte o zaman ürün akılda kalıcı oluyor. bu arada reklam televizyonların doğası, bunu kabul etmek lazım.
Haberler bittiği halde ” az sonra beraber olacağız” deyip reklama geçmeleri beni deli ediyor. Döndüklerinde de “haberleri izlediniz deyip ( resmen dalga geçerek) bırakamaları püff…. Artık hiç bir programda reklamları göstermelerine izin vermiyorum. Kumanda elimde…
bir de haberlerde olayları dramatize etmek için ağır film müzikleri kullanıyorlar. 3 tane film müziği bulmuş her kanal. 3 haberde bir aynı müziği dinletiyorlar. Ör: requiem for a dream theme, the bourne theme vs. vurgulamak istedikleri yerlerde, cümle bittikten sonra veriyorlar kemanı; “ver, ver, ver, hadi son seeeees. tamaaaam, izleyici olayın vehametini kesinlikle anlamıştır, kıs sesi osman” der gibi sanki. sanki o müzik olmasa, sakin sakin anlatsalar, anlamayacağız biz.
” Reklamları göstermeyen bir televizyon uygulaması başlarsa da sanırım ik abonesi olacağım. ” Ben ikinciyim , herkeş sıraya geçsin 🙂
Üç yıl önce televizyonumu çöpe attım.Ve üç yıldır da çok rahatım. İnsanlar televizyonum olmadığını öğrenince çok şaşırıyor. Ama o olmadan da yaşanabiliyor.Bilgisayarım bana yetiyor. Sadece Avrupa Yakası akşamları ihtiyaç duyuyorum. O da daha dizi bitmeden internete düşüyor zaten 🙂
cok guldum cok eglendim ve hemen tuttum 🙂
futbol maçları tv’de izlenmez olmadı mı artık..?? ekranın altından ,sağından, solundan ve her yerinden her saniye reklamlar peydah oluyor ve maç yayını piç ediliyor…pozisyonun geliştiren takımınızın neler yapacağını görmeye çalışırken, ekranın orta yerine devasal bir reklam şeridi koyuveriyorlar; geçen gün bu şeridin içinde ayakkabı vardı, bunların dışında tüp, benzinlik, terlik ve bilimum çer çöp olabiliyor..haa..bide o melodiciler yok mu ..!!bilmem kaç yaz, bilmem nereye gönder, elinin körü başına gelsin..!!yani demem o ki, bu maç yayınlarını yapanlar seyirciyle dalga geçiyor..RTÜK dizilere sigara yasağı getireceğine, seyirciye mal gibi davranan yayınlardaki reklam rezaletine müdahele etsin..!!
Güzel bir yazı olmuş, eline sağlık ama bence buna eleştiri denemez. tamam reklamlardan tiksiniyor olabilirsin ama o zaman reklamcılığın nasıl olmasını istiyorsan onu örneklersin ya da “reklam yayınlanacağına, … yapılsın” şeklinde bir öneri getirebilirsin, ama reklamcılık hakkında bilgi sahibi olmadan, bu kadar ahkam kesmek kesinlikle yalnış. Mesela ünlü komediyenimizin ev telefonu kullanmadığı halde telekomünikasyon ile ilgili bir reklamda oynaması gibi 🙂 gerçekten komik bir örnek. Reklamcılığın amacı bu değildir yani insanlar bakıp “aa hede hödö şu markayı kullanıyormuş, ben de kullanmalıyım” demezler. Aslında birçok konuda sana hak veriyorum, başarısız reklam çok ama en azından bir tane başarılı örnek belirtmeni isterdim bu yazıda.
ECHOJANZ,Bence de eleştiri denmez. Zaten eleştiri diye yazmamıştım. Düpedüz dalga geçiyorum ben ;)Öncelikli yazma nedenim, bana zorla seyrettirilen reklamlar. Reklam seyretmeme gibi bir hakkım olması gerektiğini savunuyorum. Ve bu reklamların hayatıma saygısızca sokulduğunu söylüyorum.Sonra buradan, gayet önyargılı olarak, yola çıkarak, neredeyse denk geldiğim bütün reklamlarla dalga geçiyor ve bunu reklam sektöründekilere uaşarak onların huzursuz olmalarını istiyorum.”Biz bu kadar emek sarfettik herif amma dalga geçmiş.” diyip uykularının kaçmasını, en sonunda gidip “Ya patron, biz bu reklmaları normal kuşakta yayınlasak, bak maçta tam gol atılırken benim reklam çıktıherkes baba küfretti.” gibi bir yaklaşımla bu reklamları benden uzaklaştıracaklarını umuyorum.Zira bana zorla reklam seyrettirmezlerse, ben de onlar hakkında yazı yazmam.Bilgi sahibi olmadan ahkam kesmek falan da fasa fiso, onları geçeceksin. Kedni çapında zevk sahibi biri olarak, bir sürü abuk sabuk reklamı bana zorla seyrettirenler hakkında (el benim, kalem benim) istediğimi yazarım 🙂
ECHOJANZ,Bence de eleştiri denmez. Zaten eleştiri diye yazmamıştım. Düpedüz dalga geçiyorum ben ;)Öncelikli yazma nedenim, bana zorla seyrettirilen reklamlar. Reklam seyretmeme gibi bir hakkım olması gerektiğini savunuyorum. Ve bu reklamların hayatıma saygısızca sokulduğunu söylüyorum.Sonra buradan, gayet önyargılı olarak, yola çıkarak, neredeyse denk geldiğim bütün reklamlarla dalga geçiyor ve bunu reklam sektöründekilere uaşarak onların huzursuz olmalarını istiyorum.”Biz bu kadar emek sarfettik herif amma dalga geçmiş.” diyip uykularının kaçmasını, en sonunda gidip “Ya patron, biz bu reklmaları normal kuşakta yayınlasak, bak maçta tam gol atılırken benim reklam çıktıherkes baba küfretti.” gibi bir yaklaşımla bu reklamları benden uzaklaştıracaklarını umuyorum.Zira bana zorla reklam seyrettirmezlerse, ben de onlar hakkında yazı yazmam.Bilgi sahibi olmadan ahkam kesmek falan da fasa fiso, onları geçeceksin. Kedni çapında zevk sahibi biri olarak, bir sürü abuk sabuk reklamı bana zorla seyrettirenler hakkında (el benim, kalem benim) istediğimi yazarım 🙂
yavu echojanz,,hani
diyorsunya..ben reklamcılık eğitimi almadım ama gördüklerimde de mi yanılıyorum?? örneğin spor malzemesi üreten firmalar ürünlerini kullanmaları için ünlü sporcularla anlaşmıyorlarmı?? aklıma gelen ilk örnekler Michael Jordan, Ronaldinho…ve bu tip reklam anlaşmalarının yegane amacı “aa hayranı olduğum sporcu bunu kullanıyor, o zaman ben de kullanmalıyım” dedittirmek değil mi??
Harika bir yazı olmuş. Diğer gruplarda yazdığınız yazılarıda takip ediyorum ve ben sizin yazılarınızı okurken çok eğleniyorum. Reklamlara ifritim, bende sizinleyim.
peki kendi reklamını yapıp, üye olduğunuz bütün gruplara aynı yazıyı yollamaya ne denir acaba?kendi reklamını yapmak iyi, başkalarının reklamını izlemek kötü. oh! ne âlâ memleket.
Gereksiz bir sataşma olmuş NEVDALIST :)Yazıyı once burada yayımlıyorum Sonra kendi sitemde yayımlıyor ve uye olduğum tek bir gruba gönderiyorum.”Reklam izlemek kötü” kısmı ise hiç olmamış. Reklamın bana dayatılması, izinsiz, istemsiz zorla hayatıma sokulmasına bütün itirazım. (Ki bunu net bir şekilde de yazdım zaten, yanlış anlaşılma olmasın diye)Gidip internetten bir reklam indirip sonra da “ne lan bunu bana seyrettiriyorsunuz” demedim :)Sen de deme 😉
+10
Bir de Eti’nin reklamında çağdaş görünümlü bir aile otomobili ısıra ısıra yiyorlardı. Kafasını ishal martı pisletesiceler, bu ne salakça bir reklamdır?Bir de Digiturk reklamları var. Onlar zaten belden aşağı sahasında toplumun bir adım önünde.
Gidip internetten bir reklam indirip sonra da “ne lan bunu bana seyrettiriyorsunuz” demedim :)Sen de deme ;);)
bu son çıkanlar daha iyi bence, ikisi bir arada, ayrı ayrı iki mesaj yerine, iki link tek mesajda, sizde kullanın, hayatınıza zaman katın..
yedek kulubesinde bile kullanabiliyosun
nette ki hız farkı, işte bu..
aaeiiyy…!
linki takip ediyorum ben şu an, birazdan düşünücem..
neden ekledin zor kedi uğraştırma bizi söyle hadi
çok süper ve iyi bir şey yaptıgını sanıyorsun ya bu daha da sinir bozucu ve komik. herkes olayın vahametinin farkında ve bu haberleri de hava durumunu da yakından takip ediyor.sen misin alemin bilinçlisi/birincisi…!
Bence insanlara yardım etmekle ilgili bişey olabilir..
çok veciz konuştu
canım benim..sen de fena değilsin bu konuda. ben bi blogda yapmışım. sen her blogda.
likleri verdiği kerte ne kadar verici olduğunu gösteriyor, gerçek anlamda bi sivil toplum liderliği
beni kriminal düşlerin eşiğinde baştan yarat
zorkedi, mudahale yoktu. eleştiri vardı. o eleştiri de her bloga eklediğin linklerin herhalde 12-13.cüsünden sonra geldi. ama senin cevabın hakaret oldu.tekrar bi gözden geçir karşılıklı yorumlarımızı. eminim özeleştiri yapıp, hak vereceksin. (yapıcı yaklaşım. bakalım ne olacak?)
ikili diyalog ile işle o cinayeti,ikili diyalog, ikili diyalog, ohhhh ikili diyalog
empati yap diyorsun yani arro,ikili diyalog yapsa daha iyi olur bence
monolog daha güzel bir kelime sanki..
tekli monologikili diyalog
sterolog varmış bide..pioneer keh-3282 teyp vardı bende, aciko eko, arkada 6985ler..peh peh..şimdiki nesil müzik dinlediğini sanıyor mp4 lerden..
bagajda subwoofer 300 watt
anfi bagajda, arka koltuğun arkasında..
kafası çıkan teyp
teyp te gala dj hakan gündüz..obareyyy..
buyrun işte hıh! açıkla bakalım..
ben şarlatansam sen şeytansın mı dedin yoksa tam tersi mi?
ben kaliteli reklam izlemeyi severim. Reklamın gözümün, ağzımın, burnumun içine sokulmasını sevmem ama.Mesela yaşlı bir teyzenin şarkı söyleyerk gençleştiği bir reklam vardı, emeklilik reklamı. Çok hoşuma gitmişti hala da gider.
hı evet tabi ya
ahmetyahya, hangi reklamdı o çıkartamadım eski mi?
harita dostum, mesele başka. neden o linki/resmi ekledin meselesi değil. tüm saat 11 civarı yorum takip ilk sayfasında yer alan neredeyse her bloga aynı linkin eklenmesi meselesi idi.’höyyt ekleyemezsin’ de demedik zaten. eleştirdik. aldığımız cvp da hakaret oldu. sonrası zaten saçmalık…
tüm –> dün
hı ibrikçi evet tabi yabu tip organizasyonlar da çalışıyorum. n’apalim iş iştirsenin ibrikçin kim ?
oyuncular çok kötü
özellikle kötü olanları seçtim. dedim ya iş iştir..
hayırlı işler o zaman sana, peçetecilik de yapıyon mu
aramızdaki en büyük kompradör sensin ardından gelenlere yer açarsan neden olmasın.
kolonyacılık yap bi süre, uygun görürsem part taym çalışırsın
kredi kartı reklamı” paranın satın alamayacağı şeyler vardır. “ya….
Şİmdi yazıya göz atıyordum ki fark ettim, yazının tam ortasında da reklam var yahu, teessüf ederim hafifcim sana, bari bu yazıya koymayaydınız yahu :)))))
yeni okudum yazını, oldukça orjinal bir üslup kullanmışsın, baştan aşağı “şahsına münhasır” olmuş vesselam. kalemine sağlık.
senden ricam son zamanda hortlayan televizyon dizilerine dair bir eleştiri yazısı yazman.
@ZORKEDI 🙂 Teşekkür ederim. Hafif’de görmek istediğimiz bri uslup; beğenilsek de beğenilmesek de :)))Şuradaki yazım ve yorumlardaki bir kaç satır; diziler konusunda neden yazamayacağımı da açıklıyor aslında :))
Reklamlardan midem bulanıyor artık..
Bilgi için teşekkürlerlenskontakt lensrenkli lenstorik lenstoric lens
bilgiler için teşekkürler.ilansahibindenemlakikinci elaraba