tekbasina yasamak
tekbasina yasamak

Denize doğru döndü yüzünü, güzel elleriyle bir sigara çıkarttı paketinden ve yaktı… O kadar derin çekti ki içine, sigaranın nerdeyse yarısı yandı… parmaklarının arasında…- Sigarayı yutuver, olsun bitsin …- Biliyor musun en güzeli piç olmakmış şu dünyada… O zaman, işte o zaman ne babanın annene kötü davranmasını, ne de kardeşlerinin acılarını, çaresizliklerini seyretmene gerek yok… çünki onlar yok…. Sen bir başınasın…hayatta bir tek kendini düşünerek yaşamak nasıl birşey acaba??? Babama birşey olsa annem ne yapar?…. Kim okutur onları??? Ya daha evlenmemiş gencecik yiğitlerim ne yapar?… Anama birşey olsa hasta kardeşime kim bakacak?… oofffffff yalnızlık bir dert, kalabalık ayrı bir dert… Ben yine diyorum, piç olmak en güzeli….pic olmak vardi.- Değil…- Evet evet en güzeli piçlik…..- Çok enteresan ama hiç senin ağzından bir gün gelecekte bunu duyacağımı tahmin etmezdim… Nerede dört kardeşin ablası? Nerede? .. Hepsine polyannacılık oynayan ..ha?? Sana hep dedim kiOynuyorsun… Oynama, birgün piyes bitecek ve elinde oynayacak oyun kalmayınca yer altında olduğunu anlayacaksın…. Çünki öyle çok oynadın ki …. Onlara bu saatten sonra ne diyeceğini bilmiyorsun…… Heyyyyyy aslında ben hep yalan söyledim, gerçekler bu, diyemeyeceğin için … Şimdi birden piç olmak, en güzeli öyle mi?????- Evet en güzeli …- Bak çok bilmiş! Sana bir hikaye anlatayım mı? Yaşamı gerçekten piç olarak yaşayan cesur yürekli bir arkadaşım var… Hep der ki; yaşamda tek bilemeyeceğim şey annemin yüzü.. Babamın yüzü…. Ben hiç kimseye “anne” demedim.. Hep bunu merak ettim. Nasıl bir yüzü vardı acaba??… Sizlerin benden şansınız annenizin yüzünü biliyor olmanız.. Annenizin sevgisiyle dolarak, babanızın aileyi ayakta tutmasıyla masal gibi büyümüş olmanız… Ben yetimhanelerde soğukta ağlama seslerinin çinko tabak ve yer paspasına karıştığı beton odalarda büyüdüm……..Yıllar geçti, bir gece sevdiğimden ayrıldım….ve dedim ki bu şehrin en yüksek yerine çıkıp…Yaradan’a “Yeter! Bana sevmeyi öğret! diye yalvarayım…ve orda içip sızayım…. hatta hiç uyanmayayım”….Çıktım… içtimmmm.. oturdum, şehrin ışıklarına sapladım gözlerimi… Öyle, anlamsız.. Öyle boş… Ben de anlamsızdım… Derken arkama iki kişi geldi…..biri kadın, biri erkek…Belli, kadın orospu, adam da sevgilisi, pezevengi- Hamile kadın bana para kazandırmıyor..off offf- Sana dedim “şu veledi aldıralım” diye- 4,5 aylık olmasa sanki sana soracaktım…ben bilmiyordum…ne yapacağımı- Neyse, az kaldı, doğsun da, satıyoruz zaten.. bak ..alacak aile vazgeçer falan, alırım veledini yuvanın önüne korum…ağlamak zırlamak yok…bunu bilesin…- Ben istemiyorum. Doğsun da, biraz yolumuzu bulalım….senin yüzünden hamile kaldım, şimdi bana kızıyorsun..Meryem miyim lan ben!!!!!Arkadaşım bütün bu konuşmaları duyduktan sonra..kafasını gökyüzüne kaldırıp…“beni niye bu kadar zorluyorsun, Yarabbim“….diye sormuş… Ayağa kalkmış ve kadınla adamın masasına gitmiş..masanın tam ortasına tükürmüş………ve demiş ki- Tek bir merakım vardı yaşama dair…artık sayenizde, o da yok…..demek ki bu yaşam bize en gerekli şeyleri zaten sunuyor…- Hoop n’oluyo oğlum, lan sen kimin masasına tükürüp laga luga yapıyorsun bakiim…- Pezevenk, hem çocuğunu hem de çocuğunun annesini satan deyyusun masasına tükürüyorum… diyip bir de adamın burnuna okkalı bir yumruk geçirmiş….Gece yarısında arabasının içinde ağlayan etrafını titreten koca yürekli adamın telefonuyla uyandım….- İnsan olmak çok zor, canım benim… İnsan olmak çok zor, hele insan kalabilmek .. diye ağlıyordu, koca yürekli dostum ….Şimdi burada olsaydı, sanırım senin bu kadar kalabalık sevgi yumağındaki çaresizliğini „piç olsaydım“ diyişine, keşke o cevap verseydi…..heyyyy ağlama……………….