Bir oyun oynayalım istedik, expresyon ile. Sonra dedik bu oyuna başkaları da katılmaz mı, beyin fırtınası yapmazlar mı? Bir hikayeye başladık, bir yerde bıraktık diğeri devam ettirdi. Bu hikayenin nereye kadar gideceğini merak ediyoruz. Bayrak yarışı gibi. İster bir cümle, ister 10 cümle. Diğerinin bıraktığı yerden devam etmek tek şartımız. Neden böyle bir şey yapalım diyenlere ise “sen de haklısın kardeş” dışında sözümüz yok. Oynamak isteyenleri hikayenin başlangıcına, alt satırlara alalım.

NEVDALİST
Bir yazıyla başladı her şey. Duvardaki bir yazıyla. Kiracı aranıyor yazıyordu, başka hiçbir şey yok. El yazısıyla yazılmış, duvara asılmıştı. Adres Taksim’de bir caddeyi işaret ediyordu. Uzunca zamandır ev problemi olan genç kız “kurtuluyorum” diye düşündü. Kağıdı duvardan sökerek aldı, etrafa hızlıca göz gezdirdi. Olur da biri görürdü. Kimsenin kendisine bakmadığını görünce kağıdı kot pantolonunun cebine sıkıştırdı. Kağıt girmemek için ısrar ediyordu.Merdivenleri indikten sonra tabelaya baktı. Tabelada şarapçı sokak yazıyordu. Genç kızın ise korkusu yoktu. Uzunca zaman önce korku denilen duyguyla vedalaşmıştı. Hele kaybetme korkusu hiç yoktu. Siyah düz saçlarını bir tokayla kafasında tutturdu. Ev sahibine ciddi, hanım hanımcık bir görüntü çizmek istiyordu. İçini görmemeliydiler. Zaten kimse birbirinin içini görmez, merak da etmezdi. O da bu dünyada sessiz akıp giden canlılardan biriydi. Kalbi atmaya, elleri terlemeye başladı. Heyecanlandığında ilk elleri terliyordu. Sonra kalbini bir el sıkıyor gibi hissediyor, sonra nefesini tutuyor ve en son rahatlıyordu. Henüz 23 yaşında bir kadındı. Aslında çocuk- kadın demek daha doğruydu. Henüz 23 çiçek açmıştı bu ömründe.—Şırrakkk diye bir ses duydu. Kadının biri elinde kırık bira şişesiyle bağırıyordu.—Ulan pezeveng seni doğrarım. Bir daha vermeyecem demedim mi?Bu sefer korkuyu duydu. Evet duydu, hissetmedi. Kulağına sesi geldi, korkunun. Uğultu şeklinde, rüzgar şeklindeydi. Saçağın dibine iyice çöktü. Kadının uzun eteklerini toplayıp, koca kıçını sallayarak apartmana girmesiyle saklandığı yerden çıktı. Gideceği yer şu ilerideki yeşil boyalı evdi. Kapı numarasına bakmadan bunu anlamıştı. Yeşil psikolojide güveni simgeler demişti hocası. Sonra onu yeşile boyalı evine atmış, onunla yatmış ve gitmişti. Kız sadece “yeşil güvendir” diyebilmişti. Üstelik hocasıyla her karşılaştığında onun kendisini görmediğini fark ederdi. Yoksa hayal miydi bunlar?Düşüncelerini kafasından kovdu. Koşar adımlarla yeşile boyalı eve yaklaştı. Kağıdı sıkıştırdığı cebinden çıkardı. Evet, bu apartmandı. Özlem apartmanı, No:8, Kat:9’du. Otomattan bir travestinin sesi duyuldu,–Kim o?EXPRESYON
Ses onu tedirgin etmişti. Hayatının geri kalanında farklı maceralar yaşamak istediğini aklına getirdi ama yine de başına bela almak istemiyordu. “Ne belası” dedi sonra kendi kendine. Hem zaten ev yeşildi, güvenin içine girecekti. Cevap verdi,–Kiralık eve bakmak için gelmiştim.Evet sadece bakacaktı ve öyle karar verecekti, evin fiyatı ve ev sahibinin cinsel tercihi daha sonra düşüneceği detaylardı.–9. kata çık! dedi ses, ve kapı açıldıAsansör çalışmıyordu. Tozlu merdivenleri o adını koyamadığı ve hiçbir şeye benzetemediği iğrenç kokuyu teneffüs ederek çıkmaya başladı. Her katta bir daire vardı ve her dairede farklı insanların yaşadığını kapılardan ve kapı önündeki ayakkabılardan fark edebiliyordu.8. kata geldiğinde koku ortadan kaybolmuştu hatta güzel bir koku duyduğuna emindi. Belki de burnu alışmıştı ya da beyni ona bir oyun oynuyordu. Son merdivenleri çıkarken kafasını yukarı kaldırdı ve ona gülümseyen travestiyle göz göze geldi. Son basamağı da çıktıktan sonra çaktırmadan süzdü –bir travestiyi ilk defa bu kadar yakından görüyordu- çok uzun boyluydu.–eğer biraz daha uzun olsaydın beni bile sollardın vallahi!dedi travesti gülerek ve sanki dalga geçerek. İkisi de süzmüştü birbirini ve ikisi de en çok boylarına dikkat etmişti. Ancak bacak arasında fark edilen bir fazlalığı daha vardı travestinin. Kendini zorlayarak gülümsedi, ama travestinin söylediği bu cümleye daha sonra kahkahalarla gülecekti.dairenin kapısını açtı ve tüm kelimeleri yayarak bir emlakçı edasıyla evde olan ve olmayanları gezerek anlatmaya başladı;– Kiralık daire bu. Isıtma yok, sıcak su yok, her oda güneş görüyor, mobilyalı, kirası çok uygun. Bavulunu al ve yerleş. Bir öğrenciye göre gerçekten çok iyi bir ev. Öğrencisin değil mi?Öğrenci değildi, ama öğrenci olduğunu söyledi. Birkaç arkadaşı hariç ailesi bile onu öğrenci sanıyordu. Hızlı kararlar almayı seviyordu ve sanki evi başkası kapacakmış gibi birkaç saat sonra bavulunu getirip eve yerleşti. Adının Gizem olduğunu öğrendiği ev sahibi travesti ile o gün yarım saatlik bir sohbet etiler. Gizem’e ne iş yaptığını sormadı, ama biliyordu…Üçüncü günün sabahı kapısı tıklatıldı. Bu gizem olmalıydı, ya da başka bir komşu.–kim o?–lütfen açar mısınız?Ses yine bir travestinin sesiydi ama gizem değildi.