Belirli bir toplumda ya da kültürde görülen ve psikiyatrik ve somatik semptomlar taşıyan hastalıkların tümüne kültüre özgü sendrom adı veriliyor. Organlarda biyokimyasal ve yapısal değişiklikler görülmüyor ve bir bölgede rastlanan hastalık başka bir bölgede görülmüyor. Kültüre özgü sendrom hala bazı hekimlerce kabul görmüyor. Kısa kısa göz atalım:
Koro
“Koro”nun tıp dilindeki adı GRS; yani genital organların geri çekilmesi sendromu. Bu hastalıkta hasta dış genital organlarının vücudun içine doğru geri çekildiğine, yok olmaya yüz tuttuğuna yahut yerinden kopacağına inanıyor. Koro en çok Güneydoğu Asya’da görülmekle birlikte Afrika’da da görülüyor. Hasta sürekli yukardaki düşünceler içinde olmaktan mütevellit panik hissine ve histeriye kapılıyor. Bazı vakalarada xenophobia ile birlikte seyrediyor. Xenophobia yabancılardan korkma, çekinme durumu. Koro hastaları bu panik hallerinin ve hastalık halinin yabancılardan kaynaklandığına inanıyor. Koro Malezya dilinde kaplumbağa kafası demek. Kaplumbağanın kafasını kabuğunun içine çekebilmesi haline benzediği için yöresel adı koro olarak kalmış. Koro en çok erkeklerde görülüyor ve özellikle penis üzerine yoğunlaşıyor ancak memelerinin geri çekilmesi korkusu ile yaşayan kadın vakalar da bildirilmiş. 1967 yılında Singapur’da bir koro salgını bile yaşanmış.Dhat
Hindistan Yarımadası’nda görülüyor (Hindistan yarımadaymış ya ne tür bir cehalet içindeyim tanrım!). Erkek hastaların erken boşalma ve erektil disfonksiyondan muzdarip olduğu ve hastaların menilerinin idrara karıştığına inandıkları bir hastalık. Geleneksel Hindu inancına göre meni hayati bir sıvı. Seksle yahut mastürbasyonla vücuttan dışarı atılması bu hastalarda anksiyeteye ve disforiye neden oluyor. Anksiyete kaygı, sıkıntı ve bulantı hali. Disfori ise çevreye olan ilginin kaybolduğu genel bir hayattan tat almama ve kötümserlik halinin ortaya çıktığı durumlar. Kısacası bu hastalar menilerinin sürekli idrarla dışarı atıldığını düşünerek hayattan kopuyor ve yavaş yavaş deliriyor. Dhat kelimesi İslamiyet öncesi Arap Yarımadası’nda iyilik ve yardımla ilgili bir tanrıça olan Dhat Haymym’den geliyor.
Piblokto
Kuzey Kutup Dairesi’ndeki eskimolarda görülüyor. Özellikle kışın kontrol edilemeyen saldırgan davranışlar, çığlık atma, depresyon, koprofili ( insanın dışkı yemesi durumu), soğuğa karşı hissizlik ( karda çırılçıplak koşan vakalr bildirilmiş), ekolali ( sözleri sürekli tekrar etme hali) gibi durumlarla karakterize. En çok eskimo kadınlarda görülüyor. Sebebinin A vitamini zehirlenmesi olabileceği düşünülüyor çünkü eskimoların diyeti A vitamini açısından zengin.
Dromomania
Tamamına yakını 19 yy sonlarına doğru Fransa’da kaydedilmiş. Hayata aniden ara verip uzun aylar boyunca seyahat edip ara ara durup yeni bir yerde kısa süreli işler yapıp aç kalmayacak şekilde para kazanma ile karakterize. Bildirilmiş bir vaka olan Jean Albert Dadaus yürüyerek Prag hatta Viyana’ya kadar gitmiş. 1887’de bir doktora tezine bile konu olmuş.Amok Koşusu
Amok Koşusu kavramı Hindistan’da İngiliz egemenliği hüküm sürerken ipini gevşetip caddeye fırlayan bir fille ortaya çıkan durumdan geliyor. Malezya, Endonezya ve Filipinler’de görülüyor. Madde bağımlılığı alkolizm gibi nedenleri var. Amok içsel bir patlama ile sosyal hayata öfkelenip sokağa fırlayıp şiddet saçmak anlamına geliyor. Önünü geleni öldüren hasta sonunda kendini de öldürüyor. Bildirilmiş kadın amok koşucusu yok.Bouffe Delirante
Özellikle Haiti’nin fransızca konuşulan bölgesinde ortaya çıkıyor. Çok ani şiddet ve öfke patlamaları, psikomotor ajitasyon ve paranoyak davranışlarla karakterize. Fransızca patlama anlamındaki bouffe ve çılgın anlamındaki delirante kelimelerinin kombinasyonundan oluşuyor.
Ataques de Nervois
İspanyol ve Latin kökenli bir hastalık. Hastaların % 13.8’i Porto Riko’dan çıkmış. Özellikle çocuklarda görülüyor. Akut stres ve travma sonrası hastanın durdurulamaz bir şekilde bağırma, ağlama nöbetleri geçirmesi, palpitasyon oluşumu ve titreme ile karakterize bir tür panik atak krizi şeklinde ortaya çıkan bir hastalık.Shin Byung
Kore ve çevresinde görülüyor. Anksiyete, uykusuzluk, anoreksia, bulantı ile beraber gastrointestinal şikayetler gibi somatik semptomlar ortaya çıkıyor. Halk arasında hastaya musallat olan ölmüş atalarının ruhları yüzünden ortaya çıktığını düşünülüyor.dromomanixenophobiakültüre özgü sendromamok koşusubouffe delirantepibloktoshinbyungdhatreferans kaynak
yorumlar
bir türk olarak yerin dibine girdim desem yeridir.yok mu şöyle bizim memlekete özgü, adımızı tıp literatürüne yazdıracak bir anomalimiz kardeşim…
kusura bakma da manso başka konu mu bulamadın yahu?
olayın kültüre özgü oluşu çok ilginç. “vay anasını sayın seyirciler!” diyesim var. hatta dedim galiba.teşekkürler @manson.
house’da görürüz yakında.
bir dahakine sen belirle bahadır ben hemen yazarım.
itiraf ediyorum,ben bir amok koşucusuyum.Bu kadar spor yapıyorum, yine de faydasını göremiyordum,demek sebebi buymuş.en kısa zamanda TAMOK federasyonu kurulması için çalışmalara başlıyazaam..
Turkish delight panikatak cinnet hastaligi; daha cok ay sonunu getiremeyen babalarin bir gece vakti coluk cocugu dogramasiyla belirir. Bu hastaligin belirtileri sunlardir; yuksek yere cikip intihar edecem ulan diye bagirmalar, basbakan bana is bulsun diye bagirip kamera karsisinda takla atmalar, kahvede son parayi pispirikte kaybedince evde kariyi dovmeler…Daha cok bu hastalik Turk gazetelerinin ucuncu sayfa haberlerinde gorulur.
yahu bizim milletin en önemli hastalığı geldi durduk yerde aklıma, olanca itibarın yerle bir olduğu azgın teke hastalığı…haddini bilmemezlik, yeni arayış arzusu, değişiklik istemi, yeni,farklı tatla nasıl olcek merakı sebebiyle başa bela arayışı bir bakıma…azgın teke hastalığı öyle bir hastalıktır ki adama temizlikçi kadını bile cazip yapar…tek üzücü yanı; hastalığın sona erme ihtimalidir :))
“teneşirde sona erme” ihtimalı yane…
Sanırım ben de Dromomania var.. bunun hastalık olarak görülmesi ilginç.
kursun doktur abi gecer…
Çok eğlenceli bir yazı …
ben kurşun döktürdüm bi kez yeni adlığım orcinal adidas pantol yandı ya inanılmaz bişi nasıl nazar varsa.bu arada konu bence çok ilginç ama türkçe kaynak 0’a yakın o yüzden tamamen yabancı kaynaklardan çevirilerle idare ettik ve biraz kısır bir yazı oldu.yine de okuyan neyin herkese selam eder gözlerinden öperim.
bir de öküz gibi bakma hastalığı var, bizde ,tabi bu hangi gruba girer bilmiyorum..
nasıl bir hastalık insanı bok yemeye iter ki? allahım sen koru sen sakın bizi demeden geçemeyecem.
bir başka blogdaki, teacher07’inin tahliline ışık tutuyom.o sayko benim hocam;annemle babam ben küçükken ayrılmışlar.babamı en son gördüğümde 17 yaşlarındaydım ve o gün ondan çok feci dayak yemiştim.öfkem hala geçmedi.şimdi babam felçli ne zaman aklıma gelse,birini dövmek gelir içimden.annemle de günlerimiz hep kavga içinde geçti..gücüm erkeklere yetmediği için hıncımı kadınlardan alıyom haliylen.antidepresan ilaçlar alıyorum ,huzuru bulmak için ama yan etkileri oluyor tabi. libidoyu sıfırlamak gibi.. ara sıra ofiste saçma sapan hareketler falan yaptığım da gözlenmiş gizli kamera kayıtları var ortalıkta..
teacher o yorumuyla psikiyatri biliminde yeni bir sayfa açtı. bize bizi öğretti. hepimiz aslında analize o kadar müsaitmişiz ki.
sizi bilmem ama hocamın tarifine en yakın benim gabi.
o örnek sizdiniz ama bu sıra bize de gelmeyecek anlamına gelmiyor.
Bu adam çürük yumurta gibi kokuyor.
yazı güzel, hastalıklarla ilgili yerli kaynak olmaması doğru, yalnız caanım türkiyama has kültürel hastalıklar eksik kalmış. onlarıda ben ekleyeyim derdim lakin hastalar hemen koşup koşturup ortamı çöp kutusuna çevirecekleri içün şimdilik bende kalsın, ilerleyen zamanlarda müsait mekanlarda bilahare açıklayacağım. o gün türkiyede yer yerinden oynayacak, bir daha hiç bir şey eskisi gibi olmayacak.eskimoların yediğiyle ilgili şöle bi teorim var, adam zati çıldırmış, durup bide balık tutup yemekle filanmı uğraşçak? yiyo, beslenme işini hallediyo. bi zamanlar ozdada kendi özsuyunu içip yaşamaya çalışan bi mahkum vardı. hatta waterworldda sülale boyu içiyolardı. eskimo ekvator kuşağında yaşamıyo netekim, çeşit çeşit meyveyle beslenme imkanı vardıda yemedimi adamcaaz!
devridaim iyidir. ayakta kalmanın en klas yolu.
Cyclothymic disorder is one of the most difficult disorder to be recognized and be detailed in the psychiatric area. Cyclothymia begins usually insidiously early age and according to dsm-Iv-tr it is a form of bipolar disorders that is characterized by frequent and short cycles of subsendromal depression and hypomania. however for diagnosis of cyclothymia, it is considered that changes in affectivity, activity and cognition is more illustrative than dsm-Iv-tr criteria. additionally because of the conceptual confusion in the definition of hypomania, some difficulties are seen in diagnosing. different models have been suggested in the studies for the etiology of cyclothymic disorder. recently, genetic and family studies are particulary considerable. results of etiology-oriented studies to suggest that there are some biological associations between cyclothymic disorder and bipolar disorders. particulary, it has been suggested that cyclothymic mood would be a genetic-familial predisposition for bipolar II disorder. Cyclothymia has been researched insufficently because of the reasons like as; early onset, the difficulties in diagnosis, variety of the clinical appearance, difficulties in the determination of its symptoms, being accepted as a border disorder and rarely seeking for the treatment. However recently, there has been an increasing number of etiology, diagnose validity and reliability-oriented studies. In turkish literature there are few studies in which cyclothymia is discussed generally. In this paper, our aim is to evaluate and enlighten the history, epidemiology, etiology, differential diagnosis and treatment of cyclothymia in a holistic way..
bir keresinde lokman hekim kitabı diye dededen kalma bir kitap bulmuştum. çocuktuk tabi çekici geliyordu alternatif tıp, deney mevzuları filan. unutkanlık tedavisi diye bir bölüm vardı. madde madde sıralamıştı. aklımda kalanlar; içme suyuna yakın yerde işememek, konuşan iki kişinin arasından geçmemek, sürekli bayanları düşünmemek… tabi lokman hekim ne de olsa ölümsüzlüğü bulmuş adam diye inanmıştım bir dönem.sadece bizde olur böyle çevresinde beğenmediği şeyleri düzeltmek için “şu uğursuzluk getirir”, “bu unutkanlık yapar”, “şunu yersen çocuğun erkek olur bunu yersen olmaz” gibi batıl şeyler türetmek diye düşünüyordum. şu hastalıklardan sonra bizimkiler solda sıfır kalmıştır.
Deli mi ne ?
Manson, acikca soyle, hic mok yedin mi..
yemedim ama bikaç dakika önce bir tanesi soru sordu bana.
Vayyyyyyyyyyyyyyyy !!!!!!!
Bok altında kalırım laf altında kalmam dıyorsun yani mansonılızed
art niyetin terbiyesizliğin haddini aşmanın da sınırı var diyorum domdom.
(mansonilized DİYOR Kİ, (22 Ekim 2008 09:49)nasıl bir hastalık insanı bok yemeye iter ki? allahım sen koru sen sakın bizi demeden geçemeyecem.)http://www.hafif.org/yazi/bokSayende literaturumuzde bok la ilgili ne varsa ogrendik..Onceki yazilarindan..Niye bu kadar kiziyorsun ki, Bok yazilarini yazan da sendin..Saplantilarinin yuzune vurulmasi hosuna gitmedi anlasilan..
Ama mansonılızed zaten allaha bu konu hakkındaki düşünesini söylemiş pillibebekkuyuda. Yemiş olsa öyle demezdi değilmi?
Bundan da cikarilacak sonuuuuuuc….. ” herkesin her soyledigine inanmayacaksin”Domdom..
Delidir ne yapsa yeridirDeliyi üzdürmeye gelirDeli deli kulakları küpeliBir deli kuyuya taş atmış krk akıllı çıkaramamışsözleriyle bir an silkelenip bundan sonra sebep-sonuç ilişkisi üzerine yoğunlaşacam pillibebekkuyuda.
Sen uzulme domdom cumManson urur, hafif yurur..Hadi Rastgele..
köpeğin duası kabul olsa gökten kemik yağar.
Üzerine alınmış gibisin Zİ, bilyorsun ben hiç bir kimseyi hedef alarak bir şey yazmadığımı belirttim.
Hiç öyle bir iddaam olmadı…
Zi dir ne yapsa yeridir teacher07 sıkma canını.
size bir şiir armağan ediyom teacher07,daha yükseklerdengöreceksinkalabalıkları, kum taneleri gibiyığılmışlar bir arayaaz çok birbirine benziyor hepsi.daha yükseklerdengöreceksinevler,deniz kabukları gibiyüzükoyun, sırtüstüzor ayırt etmesidaha yükseklerdengöreceksinbatışını bir kentinsürü sürü sıvışan insanlarıtıka basa dolu trenlerdedaha yükseklerden.hangzhou 1988/ cai tıanxın
Çok yükseklerden bakanların sonu pek iyi gelmez gibi gelir bana. Düşüş fenadır, kurtuluş olmaz.
o dediğiniz şey izafi olmakla beraber siz yine de merdivenin tam orta yerinden bakın. bakın ki,kurtulma şansınız olsun.
Aslında merdivenin üstünden bakmak isteyenler, ordayım sananlar, en alt basamaktadırlar da farkında değillerdir.
teacher örtmen,kant zaman ve mekan kavramlarının deneyden değil de akıldan geldiğini söyler.der ki; ne zaman ne de mekan denilen obje vardır.dolayısıyla her ruhsal olay nesne olarak içinde birşey barındırıyorsa insan düşünsel anlamda mekanı kendi yaratır.binaaneley siz de idrakiniz ölçüsünde yaratıcı olabilir,merdiven ayarını kendiniz yapabilirsiniz. ben henüz” ayar” dalgasındayım.
Ayar yapmadan merdiveni kullanma… :))
çok hoş yazı, bayıldımm…
Kompleksus bıyıkus, Türk erkeğinde sıkça görülen bir takıntı temelli rahatsızlıktır. Belirtileri dahilindeki söz ve davranış kalıpları -kimi zaman- bok yemeyi de maruz gördürebilecek niteliktedir.Bıyığım da yok, kompleksim de! :))
süper olmuş. eline sağlık…
eyvallah.
bahriyeli yarim var diye devam etmek istiyorum.ayrıca hintliler’in hastalık literatüründe bu derece ünlü olmaları nüfustan mı acaba? yoksa grup psikolojisi mi, bilemedim şimdi.ben dromomania olmak kendimi sokaklara vurmak istiyorum. demekki hippiler, beatnikler hep bu hastalıktan muzdarip.
bencede cok guzel bir yazi olmus,okumaktan zevk aldım, bazı yorumlar haric.. sacma sapan konusan , yazim hatalarina surekli duzeltme yapan , insanlari kucumseyen, kelime oyunlari yapip osmanlica konusmaya calisan idiotlar olmasa, hayatin daha guzel, hafifin daha ziyaret edilebilir bir yer olacagini dusunuyorum.
tuttum bu yazıyı:) hoooooop. ilginç vede güzel olmuş Mansonılızed
Trakyada da her köyde her mahallede kesin bir deli vardır. Ama aralarında davranış benzerliği varmı hiç dikkatimi çekmedi. Trakyaya özgü bir davranış bozukluğu alkolizm olabilir.
Ilgincc
Lütfen canıım trakyama laf etmeyiniz efem 🙂
mansonilized, dün overlokçu arabası yine geçti demi.
çok ilginç bir yazı olmuş.ellerine sağlık.
Tarzın gerçekten hoşuma gidiyor.
eyvallah
Bunların kültürlere özgü diye nitelendirilmesi yanlış bence iklim ve ortam şartları çok daha etkili gibi görünüyor.
sanki normal insan kaldı mı bu devirde?Bizim milletimizin de hastalıklarını yazmalıydın.Örneğin asgari ücretle ev geçindirmeye çalışan ailelerin nasıl delirmeden bu işi becerdikleri gibi.Çok sağlam milletiz çokk…
Bilgi için teşekkürlerlenskontakt lensrenkli lenstorik lenstoric lens
bilgiler için teşekkürler.ilansahibindenemlakikinci elaraba