2009 benim için olaylı bir yıl oldu, öyle ki sürekli geriye dönüşler yaşadım, sürekli olan olayları tarttım kafamda… Nasıl oluyor da bir yıl ta en başından sürekli muhasebesini yaptırıyor?…2008’in son günlerinde bir anlık bir heyecanla bir yarışmaya başvuru formu doldururken ailemle birlikte kahkahalarla gülüyorduk. Sorulardan biri “Yaşadığınız en talihsiz olayı anlatın” idi. Düşündüm, taşındım. Bulamadım. Tamam, herkes gibi benim de yaşadığım üzücü olaylar vardı, ama en talihsiz olay diye adlandırabileceğim büyük bir olay yoktu. Şükretmem için bir neden daha diye düşünmüştüm, biraz da dalga geçer gibi yanıt vermiştim; böyle bir olay yok.O cevabın üstünden aylar geçti. 2009 hayatımda yaşadığım en ilginç yıl oldu, bol heyecanlı fazlasıyla hareketli bir yıl. Mizanı sürekli sürekli tutulan bir yıl…Domuz gribinden ben de nasibimi aldım. Son zamanlarda iyice zayıflayan bünyem zaten domuz gribinden etkilenmeseydi şaşardım. Yirmi beş gün boyunca kaç kere doktora gittiğimi, kaç kere serum yediğimi hatırlayamıyorum. Kollarım delik deşikti ve arkadaşlarımla şakalaşırken başıma bir iş gelse keş sanacaklar beni demiştim. Ama bir türlü iyileşme gösteremiyordum, zatürre haberlerini, ölümleri okudukça inşallah benimki de zatürreye çevirmez diye dua ediyordum. Kilo kaybı da başlamıştı ki yediklerim grip boyunca yerini hiç beğenmedi, klozeti daha çok sevdi…En sonunda annem (şükürler olsun) gittiğimiz doktorların yetersiz olduğunu düşünüp beni komple bir kontrole götürmeye karar verdi. Babam da kızımı “0 km” yapacağım diye takılıyordu. Annem gittiğimiz her doktora son zamanlarda yaşadığım hastalıkları anlatırken bir yandan da kızıyordum ona, göğüs hastalıkları uzmanına bile böbreklerimdeki sancıları anlatıyordu…En sonunda ultrason dediler. Ultrason için beklerken grip arada bir daha çok zorluyordu beni, babama nasılsın diye sorduğunda ölüyorum demiştim. Keşke demeseydim…Aslında anlatmak istediğim o kadar çok ayrıntı var ki… Ultrasonu çeken kişi, karnımda bir kitle hem de büyük bir kitle olduğunu söyledi. Anneme bakamadım bunu duyduğumda, çünkü göz göze gelmemizle beraber ağlardım, biliyorum. Yanlış tedavi gördüğümü hemen tomografi çekilmesi gerektiğini söyledi, iyi mi kötü mü bilemezmiş. Odada annemle baş başa kalmamızla beraber ağlamaya başladık. Annem ağlayarak babamı çağırmaya gittiğinde ben de herkesten uzak kalabileceğim yani saklanabileceğim bir köşe buldum, hıçkırıklarıma, omuzlarım sarsılmasına engel olamıyordum. Kafamdan ihtimaller geçiyordu, önce ameliyat sonra radyoterapi, kemoterapi…Saçlarım dökülecekti, son zamanlarda kestirmeye kıyamadığımdan Rapunzel misali uzattığım saçlarım…Hemen kararlar aldım, kemoterapinin saçlarımı dökmesine izin vermeyecektim; saçlarımı sıfıra vurduracaktım. Babam kadar sevdiğim bir yakınımız geldi aklıma, belirli sürelerle tedavisi için yurt dışına çıkıyordu, bazı ilaçları kargoyla yurt dışından geliyordu. Bana da getirirler dedim. Babam beni böyle görmemeli diyip elimi yüzümü yıkadım, ağlamayacaktım.Aynı gün içinde tomografi , MR çekildi. Kısıtlı zamanda birkaç doktorun fikri alınmaya çalışıldı, hepsinin buluştuğu nokta aynıydı, iyi mi kötü mü parça alınmadan anlaşılamazdı. İçimde küçük bir cenin kadar bir kitle büyütmüştüm ve bunu farkedemeyecek kadar kendimle alakasızdım…İnsan zor zamanlarda kaynağını bilmediği bir güç kazanıyor sanki…Ailem çok kalabalıktır benim, herkesi ayrı ayrı teselli ettim. Bazen kızıyordum sizin beni teseli etmeniz gerekiyor diyordum, ama olmuyordu; maalesef duygusal insanlarız ve sanırım kimse bana kanser kelimesini yakıştıramıyordu. Kimseyi ağlarken görmek istemediğimi söyledim, ama görmesem de anlıyordum neler olduğunu. Ailenin veletleri de yetiştirmekten geri durmuyorlardı. Kitleyi öğrendiğim andan itibaren aldığım tüm ilaçları kestim ve sanki daha iyiydim.Ben evde yatarken ailem bir sürü doktorla görüşmüş, hasta ortalıkta yokken hemde. Kimilerinden de çok kötü şeyler duymuşlar ama bunların hiç birini benimle paylaşmadılar. Hep iyi şeyleri söylediler, süzgeç görevi gördüler.En sonunda Türkiye’nin sayılı cerrahlarından birinde karar kılındı. En sonunda dediğime bakmayın bir haftadan kısa bir sürede oldu herşey. Ne olursa olsun acilen ameliyat olmalıydım. En son doktorumla görüştüğümde kendini ne zaman hazır hissedersen dediğinde kimse bana söz hakkı bile tanımadı. Gerçi doktorum da onları bu şekilde yönlendiriyormuş, sonradan öğrendim. Danışıklı dövüş…Hastaneye yattığımda bile yüzümde güller açıyordu, doktorlarım , hemşireler, hasta bakıcılar hepsi hayretle bakıyorlardı… Beni zor bir ameliyat bekliyormuş bense yapılan hazırlıklar standard sanıyordum. Hepsini sonradan öğrendim. Ameliyathaneye bırakılırken bile neşeli bir hasta dendi hakkımda, herkese “görüşürüz” dedim. Bu arada ameliyattan önce de korktuğum zatürreye yakalandığımı öğrendim. Nedense kanser değilde bu beni korkutmuştu…İnsan daha önce üzüldüğü küçük şeylere gülüyor böyle zamanlarda, her zamankinden daha çok hemde…Kısa bir iç dökme yazısı olacaktı, çok çok uzattım, biliyorum. Ameliyatım tahmin edilenden kısa sürdü, ama kısa sürmesi bile herkesi çok korkutmuş, içimden alınan kist bir buçuk kilodan biraz fazlaymış. Narkozun etkisideyken bile gülümsüyormuşum, hastanede meşhur hasta diye adımı çıkardılar…Şimdi ameliyattan önce olmadığım kadar duygusalım, sanırım bastırdığım duygular su yüzüne çıkıyor… Yaralarımın iyileşmesi için biraz daha yürümeliyim, bu ruhumdaki yaraları da tamir eder mi bilmiyorum. Bu arada patoloji sonucu gelmedi ama doktorlar iyi olduğunu düşünüyoruz demişler, tabii bu bana anlatılan kısmı belki de.Kimi zaman dostlarıma bile sığınamadım içimi dökemedim onları üzmemek için ama , kalbimi kucaklarına koyduğum hafiften dostlarım oldu, onlara teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız…2009 muhasebesi erken oldu ama idare edin artık…