bildirgec.org

dostlar hakkında tüm yazılar

Odamın Duvarları

Chat Noir 1 | 09 February 2011 15:56

Yalnız odamın duvarları anlar beni,
Hıçkırıklara boğulduğumda ya da kahkahalar attığımda.

Yaşadığınız En Talihsiz Olay

Galanthus | 22 November 2009 15:21

2009 benim için olaylı bir yıl oldu, öyle ki sürekli geriye dönüşler yaşadım, sürekli olan olayları tarttım kafamda… Nasıl oluyor da bir yıl ta en başından sürekli muhasebesini yaptırıyor?…

2008’in son günlerinde bir anlık bir heyecanla bir yarışmaya başvuru formu doldururken ailemle birlikte kahkahalarla gülüyorduk. Sorulardan biri “Yaşadığınız en talihsiz olayı anlatın” idi. Düşündüm, taşındım. Bulamadım. Tamam, herkes gibi benim de yaşadığım üzücü olaylar vardı, ama en talihsiz olay diye adlandırabileceğim büyük bir olay yoktu. Şükretmem için bir neden daha diye düşünmüştüm, biraz da dalga geçer gibi yanıt vermiştim; böyle bir olay yok.

Bu sefer “hafif”e TEŞEKKÜR EDİYORUM:)

STRAWBERRY07 | 13 June 2008 14:03

Mart 2007…Bir arkadaşımla sohbet ederken bana “hafif.org diye bir site var. Çok keyiflli. Ben üyeyim. Hadi sen de üye ol. Hem bak sıkılıyorum diyorsun, sana çok iyi gelecek…” dediği için o akşam şöyle bir göz atıyorum siteye. Hmm, evet, gerçekten dolu dolu…Keşif yazıları, serbest yazılar, mimler…Üye oluyorum…Aynı günlerde “birisi” daha üye oluyor siteye. Başlıyor “hafif” macerası:)
bir kaç hafta sonra “birisi”ile hafif üyeleri için fasıl-rakı organizasyonu yapma çabasına giriyoruz. Mesajlar, telefonlar, mekanlarla görüşmeler…Fazla ciddiye aldığımız bu organizasyon işi ile sohbetimiz ilerliyor…Fasıl gecesinden 2 hafta önce biraraya geliyoruz, tanışıyoruz…24 Nisan 2007…ve “birisi” “özel birisi” olmaya başlıyor hayatımda.
12 Mayıs 2007…Fasıl gecesi hafif’in…Herşey çok güzel. Şarkılar söylüyoruz, eğleniyoruz, sohbet ediyoruz, çatır çatır kavga ettiğimiz üyelerle kadeh tokuşturuyoruz:) “birisi” yine yanımda…Seviyorum bu duyguyu.
Böyle aylar geçiyor. Hafif hep hayatımızda…Bir bakıyoruz, artık “biz” olan “ben ve birisi” tanışalı bir sene olmuş…Ben “birisine”aşık olalı aylar hatta yıl olmuş…
22 Şubat 2008…Nişanlanıyoruz…
23 Mayıs 2008…Evleniyoruz…
Hafif ve güzel dostlar hala burada, bir şekilde hayatımızda…
Bu yazım hafif’e bu harika adamı karşıma çıkardığı için, buradaki dostlara da güzel dilekleriyle yanımızda oldukları için küçük bir “teşekkür” yazısıdır…
Öncelikle, nikahımız mesai saatine denk gelmesine rağmen, ne yapıp edip gelen sevgili Arrogante Hombre’ye kocaman bir teşekkür…Harika hediyeni duvarımıza astık bile güzel dost:)
çok istediği halde dersleri sebebiyle katılamayan ama mesajları ile hep yanımda olan sevgili Dejavu88′…Ankara’ya bekliyorum:)
Pilli pati, en eski hafif arkadaşlarımdan güzel arkadaşım:) sana da kocaman teşekkür. Beni az dinlemedin bu bir yıllık süreçte. Caddebostan sahilde kahvaltımızı ettikten sonraki terapi yürüyüşünde neler konuşmuştuk, hatırlarsın:)
Akoni anne, canım benim, tebrik yazısı bile yazdın bizim için:) teşekkürler.
xnicox, sürekli mesajlarınla destek oldun. iyi dileklerin için tekrar tekrar teşekkürler.
sevgili hemşerim kopanisti...nikah gününde ilk mesajı senden aldık. seni çok seviyoruz:) sağol…
makaleci, belki bir sürpriz yapar, gelirsin diye bekledim ama olmadı:( ama biliyorum kalbin bizimleydi…
devilorangel, çok istedin gelmeyi biliyorum ama hata bizim…mesai saatinde nikah mı olur hakkaten ya!!!:) sevgiler.
linet’im,güzel mailin için çok teşekkürler…benim için çok ayrısın biliyorsun…
redorack, sen biliyorsun zaten neler yazmak istiyor gönül buraya, konuştuk uzun uzun:) sağol…
necronamber, aradın, sordun, mesaj attın. çok teşekkür ederiz…
sevgili mefkud...artık buralarda mefkud olarak yoksun biliyorum ama belki bir şekilde okursun…ne kadar özel bir hediyeydi bizim için, bize yazdığın, o çok özel “şiir”...binlerce kez teşekkürler…
sedaflora,İstanbul’a fırsat bulup da bir gelsek, sözümüzü tutup dağıtacağız beraber:) unutmadık!
sahinden,mutluluğuma hep destek oldun ve hatta zaman zaman benim adıma tartışmalara bile girdin buralarda…teşekkürler arkadaşım. mutlu ol, iyi ol her zaman.
Ve canım ZEZ’im ve Koza68...Canlar, çiçeğiniz ve çiçeğin üzerindeki güzel tebrik yazınız evimizin en güzel köşesinde duruyor…Sizi çok seviyoruz! Ve darısı başınıza diyoruz:) çok mutlu oldum çiçeğinizi görünce…Ama nikaha katılan diğer insanlar “bunlar ne biçim isim?” diye öyle bakakalmış olabilirler tabi:))) koza68 & zez….
ola ki buraya adını yazmayı unuttuğum arkadaşlarım varsa – eşşeklik etmiş olurum biliyorum – kusuruma bakmayıp kocaman teşekkürlerimi kabul etsinler lütfen…
hafif.org tuhaf bir yerdir arkadaşlar…eskiler bu duyguyu bilir. Yeni üye arkadaşlarımız da bilsin istedim, bu bağımlılığa hazır olmak açısından:)
çocuğumuz olursa sanırım erkek olursa “hafifcan” kız olursa “hafife” koyacağız:))))
hepinize tekrar teşekkürler!
sizi seviyorum.

İZMİR’DEN BENDE KALAN SESLERE ÖZLEMDİR

| 04 September 2007 10:26

Yorucu bir otobüs yolculuğu nihayet bitiyor 9 saat sonra…
İzmir’deyiz. Sabahın çok erken saatleri… Birkaç gevrekçi, mesaiye yetişmeye çalışan birkaç telaşlı Karşıyakalı, vapurdakilerin onlarla seve seve paylaşacakları gevrekleri bekleyen martılar ve biz.
O kadar yorgunuz ki, bir an önce “hocam”ın evine varıp kendimizi birer fincan kahveyle şımartmak istiyoruz. “Hocam”…Eski ev arkadaşım, eskimeyen dostum…Karşılıyor bizi evine yakın bir köşede ve hızlı adımlarla dalıyoruz daracık sokağa.
Kutu gibi denilen cinsten sevimli evine geliyoruz nefes nefese. Bavullar ne kadar ağırmış…Ve hava ne kadar sıcak…
Hemen yapıyorum kahvemi. Çöküyorum koltuklardan birine. Özlediğim sohbete dalıyoruz hocam, ben ve sevdiğim adam…İşte o sohbet için değer saatlerce çekmeye sevimsiz yolları.
Akşam oluyor. Birkaç dostla buluşup sahile atıyoruz kendimizi. İçiyoruz, sohbet ediyoruz oradan buradan. Kah gülüyoruz, kah dertleşiyoruz, kah tartışıyoruz. Çok keyifliyiz. Sıcakta ilaç gibi gelen soğuk biralar kanımızda dolanıyor, zaman akıp gidiyor, gece yarısını buluyoruz. İlk günün yorgunluğu var üzerimizde. Eve dönüyor ve hemen uyuyoruz.
Ertesi gün önce Kızlarağası’na gidiyoruz. İzmir’e kadar gelip de burada Türk kahvesi içmeden dönülmez diyerek…Hala çok sıcak, nefes alınmıyor…Ama olsun, İzmir’deyiz ya…
Akşam üstü Kordon’a doğru yürüyoruz. Sevdiğimiz iki dost daha…Güneşi batırırken güzel Kordon’da Ata’mızı da anıyoruz yeri gelmişken…”Şurada güneşin batışına karşı rakı içmediyse ne demeye işgal etmiş Yunan komutanı bu şehri?” diye sorduğunu hatırlayıp gülüyoruz.
Saatler süren sohbet bir anda yanımızda bitiveren “müzisyen ekip”le son buluyor. Eski ama eskimeyen dostlarım gelmişler…Çok cazip bir teklifle üstelik. Kordon’da çimenlere yayılıp müzik sefası yapacakmışız. Biralarımızı alıp yerleşiyoruz yeşil alana…Etrafımızda bir sürü genç insan. Kimi sevgilisiyle romantizmin doruklarında denizi ve mehtabı seyrediyor. Kimisi bizim gibi almış gitarını gelmiş, şarkılar söylüyor, eğleniyor.
Önce, aslında neyzen olan ama o akşam gitarına sarılmış olan bu genç adamın, Volkan‘ın, güzel sesine bırakıveriyoruz kendimizi…Hayranlıkla dinlediğimiz bu genç adamın sesi ve yeteneğinin etkisinden çıkmamıza fırsat kalmadan asıl vurgunu yiyoruz…Klasik kemençe…Burada gitarıyla dinlediğiniz Mahmut Sözer’in, büyük bir özenle ve tutkuyla çaldığı klasik kemençesini dinliyoruz…Allah’ım o nasıl bir tını…O nasıl bir ses…Gözlerimi kapatıyorum…Çok uzaklardan geliyor sanki ama aynı zamanda çok da yakından. İçime doluyor, anlatılır, tarif edilir bir duygu değil. Sessiz, sözsüz kalıyorum bir anda. Ruhumu teslim ediyorum kemençenin sesine…Derken bir vurgun daha. Yeteneği ve başarısı herkes tarafından kabul görmüş bir diğer genç arkadaşımızın flütünden dökülen nağmeler eşlik ediyor klasik kemeçeye…Dağılıyoruz…Ruhlarımız ne kadar da açmış…Beslendikçe büyüyoruz gecede…
Sevgilime dönüp: “İzmir’i dinle bak…” diyorum. “Aklımızda bu sesler kalsın buralardan…şu geçen boyozcunun sesi, meltemin uğultusu, kemençenin, flütün, gitarın sesi…olur mu?”
Çimenler uzanıp dinlemeye devam ediyorum bu harikulade sesleri. Yıldızlı ve dupduru bir gecede şımartıyorum kendimi…”Ellerinize, yüreğinize sağlık” diyorum sürekli içimden…
Şimdi İstanbul’da, küçük odamda o sesleri hatırlayarak bir şarkı mırıldanıyorum ben de:
“İzmir özledim seniGözümde tütüyorsun…”

GÜNAYDINNNNN

sbaskentli | 25 February 2006 10:55

bugün her zaman ki gibi çok sıkkın canım ….

Ama bugün h,ç bir şeyden şikayetçi olmak istemiyorum ya da herhangi bir şeyi eleştirmek …

Bugünü sadece olduğu gibi yaşamak istiyorum. Olduğu gibi kendi akışında hiç bir şeye müdahale etmeden hiç bir şeyle mücadele etmeden sadece yaşamak..

Belki akşama kadar deli gibi çalışacağım belki de hiç bir şey yapmadan akşama kadar bilgisayarımın başında pinekleyeceğim. Amatek bildiğim var oda bugünü bugün olarak yaşayacağım hiç bir şeye müdahale etmeden olacağan akışı ileeeeeeee