Leonardo di Caprio
Buğday tarlasını anımsatan saçlar, okyanusların serinliğini içinde gizleyen gözler… O son dönemin en parlak yıldızlarından biri, o Hollywood’un altın çocuğu.Leonardo di Caprio, California’da 11 Kasım 1974’te dünyaya geldi. Annesi Irmalin daha Leonardo doğmadan önce vermişti ona ilk adını. Çünkü gördüğü bir Leonardo da Vinci tablosunu, önünden ayrılmak bilmeden hayranlıkla izlediği sırada karnındaki bebeğinin güçlü tekmelerini duyumsayan Irmalin, o an bebeğine bu eşsiz ressamın adını vermeye karar verdi ve böylece yeni doğan bebeğin adı kayıtlara Leonardo Wilhelm di Caprio olarak geçti.Annesi Alman asıllıydı ve bir devlet kuruluşunda sekreter olarak çalışıyordu. İtalyan asıllı olan babası ise sıra dışı bir çizgi romanın hem çizeri hem de yayıncısıydı. Yenilikçi bir ailenin tek oğluydu o. Doğumundan bir yıl sonra annesi ile babası ayrılan Leonardo, tüm davranışlarının, tüm zevklerinin onlardan kendisine geçtiğine ilişkin düşüncelerini şu tümceyle dile getiriyor:“Her ne yaptıysam, hepsi de onların önceden yaptığı şeylerdi. Örneğin burnuma taktığım bir halkayı babam hoş karşıladı. Çünkü bu tamamen onun tarzıydı.”
“The Center for Enriched Studies” ve “John Marshall High School”da eğitim gören Leonardo arkadaşlarıyla eğlenmeyi hatta tartışmayı, ders çalışmaya yeğledi hep. “Okulu sevdiğim pek söylenemezdi. Bir şeyin üzerine uzun süre odaklanamam ben, sıkılırım. Öğrenme isteğim de olmadı hiç… Boş bulduğum her anı arkadaşlarımla dans ederek geçirirdim” sözleri de onun okulla arasındaki pamuk ipliği denli zayıf ilişkisini belgeler nitelikte.Ancak onun okuldaki konsantrasyon problemi oyunculuk düşleri kurmasına engel olamadı. “Romper Room” adlı bir televizyon programında ilk kez oyunculuğu denediğinde yalnızca beş yaşındaydı ve denetlenemez yaramazlıklar yaptığı için de kısa sürede setten kovuldu. Çünkü gerçekten de yerinde duramayan, çok yaramaz bir çocuktu o.
O küçük yaşına karşın, bir kez düşmüştü içine oyunculuk ateşi. Gözü başka hiçbir şeyi görmüyordu. Bu düşü onu pek çok deneme çekimine, film görüşmelerine götürdü. İnsanlar her zaman düşlediklerine kolay ulaşamazlar ya, işte o da pek çok düş kırıkları yaşadı. On yaşında gittiği bir deneme çekiminden olumsuz yanıt alarak dönen Leonardo, gözyaşları içinde babasına, “Baba ben gerçekten oyuncu olmak istiyorum, ama insanın bir şeyi bu denli çok istemesi ve ulaşamaması böyle üzüntü veriyorsa vazgeçtim, artık istemiyorum” dedi. Oğlunun üzüntüsünü içinde duyumsayan babası oğluna sımsıkı sarıldı ve “Bir gün Leonardo, inan bana iyi bir oyuncu olacaksın. Bu sözlerimi o zaman da anımsayacaksın” dedi.
Birlikte çalışacağı bir ajans ararken bambaşka düş kırıkları yaşadı. Kimisi saç kesimini beğenmedi, kimisiyse etnik buldukları adını Lenny Williams olarak değiştirmeye kalkıştı. Sonunda film endüstrisinden umudunu kesti ve eğitim filmleri çeken bir ajansla anlaşma imzaladı. O sırada ondört yaşındaydı.
Bu arada “Lassie”, “The Outsiders”, “Roseanne” ve “Parenthood” gibi televizyon dizilerinde konuk oyuncu olarak da rol aldı. 1991’de ilk kez “Critters III”adlı sinema filminde çok küçük bir rol üstlendi. Onaltısına geldiğinde, evsiz bir genci canlandırdığı ve “başarıyla uzun süreli canlandırdığım ilk rolümdü” diye nitelendirdiği “Growing Pains”de tam bir yıl rol aldı.
Gerçek anlamda çıkış yaptığı, başrolü canlandırdığı ve parlak performansıyla dikkatleri üzerine çektiği “This Boy’s Life”(1993) önemli bir gişe başarısı elde edememiş olsa da, Leonardo’nun yaşamında önemli bir yer tutmaktadır. Çünkü o, bu yapımın ardından zirveye giden basamakları hızla tırmanmaya başlamıştı.Günümüze uyarlanmış ölümsüz bir aşkın öyküsü olan “Romeo and Juliet” (1996) ile çok daha geniş bir izleyici kitlesine ulaşmayı başardı. Ancak asıl patlama etkisini, gişe rekorları kıran ve tam onbir dalda Oscar Ödülü kazanan “Titanic” ile yarattı. Di Caprio, “Titanic” ile Oscar’a aday bile gösterilmemiş olsa da beyaz perdeye yansıyan yakışıklılığı ve oyunculuk gücüyle bir anda tüm dünyanın yıldızı oluverdi. Otuz yaşına geldiğinde kamera önünde 17 yıllık bir deneyime sahipti ve Hollywood’da 40 yaşın altındaki pek çok başrol oyuncusundan daha çok sayıda senaryo okuyup incelemiş bir aktördü. Ama “Titanic” onun için bakın ne anlama geliyormuş:“Titanic’e çok şey borçluyum. Bu film bana kaderime yön verme şansını getirdi.”
“Titanic”teki başarısı yalnızca ününün tüm dünyaya yayılmasına neden olmamış, kazandığı parayı da birkaç kez katlamıştı. Oyunculuk yaşamını “Titanic”den öncesi ve sonrası diye ikiye ayıran Di Caprio’ya “Titanic”de rol alması karşılığında 2 buçuk bin dolar ödenirken, daha sonraki projelerden ise 10 milyon dolar, hatta 20 milyon dolar kazanmıştı.Onun delikanlı ile genç adam arası görünümü her iki yaş grubundaki rolleri canlandırmasında bir avantaj sağladı. Oyunculuk yaşamında birbirinden çok farklı karakterleri başarıyla canlandıran Di Caprio oyuncu olmanın kendisine duyumsattıklarını şöyle anlatıyor:
“Oyunculuğun bana göre en güzel yönü kendimi öteki karakter içinde tümüyle kaybediyor olmam ve kendimi tamamen o karakter gibi duyumsuyor olmam. Bu müthiş bir şey. Bazen kim olduğuma ben bile karar veremiyorum. Yarın kim olurum ondan da emin değilim doğrusu.”
Bir zamanlar bir filmde bir role seçilmeyi dört gözle bekleyen Di Caprio, şimdi seçme sırasının kendisinde olduğunu biliyor ve bu durumu titizlikle kullanıyor. Bu konuda özellikle sağduyusuna güvendiği babasından yardım alıyor. Pek çok oyuncunun rol almaya can attığı çoğu yapımı, ticari anlamda başarılı olacağına inandığı halde, elinin tersi ile itti. Çünkü o daha fazla çaba harcayacağı, üzerinde daha çok çalışacağı “karanlık rolleri”gün ışığına çıkarmayı kafasına koymuş bir kez… Örneğin ilk kez Oscar’a aday gösterildiği “What’s Eating Gilbert Grape” (1993)’deki zihinsel özürlü Arnie Grape gibi, “Basketball Diaries” (1995)’deki ilaç bağımlısı Jim Carrol gibi ya da “in Total Eclipse” (1995)’deki homoseksüel Fransız ozan Arthur Rimbaud gibi… “Bir kerelik büyük patlama etkisi yaratmayı değil, çok uzun süreli bir kariyer planlıyorum. Bu nedenle de pek çok film önerisini geri çevirdim” sözleriyle de bu davranışının nedenini açıklıyordu.
Howard Hughes
Howard Hughes’in biyografisini konu alan, Di Caprio’nun, “Detaylara takılan, tam anlamıyla kusursuzluğu arayan bir yönetmen, o nedenle de film için ayrılan bütçeyi ve süreyi hep aşıyor” diye söz ettiği Martin Scorsese’in yönettiği “The Aviator” ile kazanacağına adeta kesin gözüyle bakılan En İyi Erkek Oyuncu Oscar Ödülü’nü alamasa da, müthiş performansıyla hakkında daha çok konuşulacağa benziyor. Filmin yapımcılarından biri olarak Di Caprio, yönetmen Scorsese’nin ve senarist John Logan’ın onbeşten fazla senaryo üzerinde, iki yılı aşkın bir süre titizlikle çalışmalarına izin vermişti. Çünkü Hughes’un tutkularını, takıntılarını, düşlerini ve umutlarını olabildiğince gerçeğe uygun olarak yansıtmak istemiştiAkademiden beklediği ilgiyi göremeyen “The Aviator” ve Martin Scorsese ile ilgili görüşlerini bakın nasıl dile getiriyor:
“Martin bir filmi sanat yapıtına dönüştüren bir yönetmen ve her ne kadar bunca yıllık yönetmen olmasına karşın hiç Oscar Ödülü kazanmamış olması şaka hatta alay konusu olsa da, o Oscar Ödülü kazanmadığı için üzülecek biri değil. “The Aviator” ile ilgili eleştiriler hangi yönde olursa olsun, bence film tam bir sanat yapıtı ve dahası Martin büyük bir klasiğe imza attı.”
İki karakteri canlandırdığı “The Man in the Iron Mask” (1998), Woody Allen’ın yönettiği “Celebrity”, “The Beach” (2000), Martin Scorsese’in yönettiği “Gangs of New York” (2002), Cameron Diaz ve Daniel Day-Lewis ile birlikte rol aldığı “Catch Me If You Can” (2002) ünlü oyuncunun rol aldığı yapımlardan kimileri.
Cameron Diaz
Yaşamı boyuncu tam bir doğa tutkunu olan Di Caprio, oyuncu kimliğinin yanısıra çevreci kimliği ile de etkin çalışmalar yapmakta. Bu konuda çalışmalar yapan kuruluşlara destek veren ünlü oyuncu, kendi adını taşıyan internet sitesinde de ağırlıklı olarak yine bu konuya yer vermektedir.
yorumlar
Tam bir kadın tutkunu aynı zamanda:)
yaşı ilerledikçe itici gelmeye başladı bana
Bizim de Kıvanç ımız var..
hiç tipim değilne leonardo ne de kıvançbizim de kenan imirzalı oğlumuz var:))
jensen ackles derim hep 😀
lavi, bende ezel ama diğer ben de kıvanç diyorum.(burada resmen ikili oynuyorum:))
adamlar sosyal paylaşım ve değer yaratma süreciyle marka oluyorlar.her konuda fikir ve çalışmaları var.çoğu izleyicinin fiziksel manada algılaması normal. görüntü de önemli. en azından böyle görenler için.siz Türkiiye^’de kıyasladığınız kişilerin bir konuda fikrini beyan ettiğini bir sosyal kampanya yürütebildiğini işittiniz mi.yahut erkek veya kadın dergilerinde bel üstü çıplak fotolar sosyal kampanya gibi değerlendiriliyorsane bileyim?salak salak yorum yapmayın ya…………adam bir yazı yazmış okudun fikrin yoksa sus………olayları fiziksel görüntüye ülkedeki çakma örneklerle kıyaslamaya götürecek kadar cahilliğini deşifre etme güzel brother güzel sister……..yapma ya…………………demiş ki bir sister…itici geliyor. ya siz aktör veya aktrisle nasıl bir iletişim kuruyorsun ki itici geliyor.adamlar rol yapıyor ya…ülkemizdeki gibi aktör bir tek kendini oynamıyor rolü oynuyor ya ……………..adam 15 yaşında oluyor 63 yaşında oluyor 40kilo alıyor veriyor falan………sen sadece rolleri itici geliyor diyebilirsin.ama fun club mantığıysa ne bileyim. kendin bilrsin tabi.hayran kardeşim.
neden ezel ve kıvanç o zaman ya ezel ile behlül deyin ya kenan ile kıvanç:d muhahahah
yorum yapanlara hem etmediğin cahillik kadar laf yağdır, ondan sonra kendin bilirsini oyna.komiser aerc kendin ol.
merhaba
fun clup, sister???
Aerc, haklı olabilirsin ama, adamlar kendileri dışında ne biliyorlar, Türkiye deki aktörlerden hiç birinin adını söyleyemezler sorsan, ama biz öyle değiliz, mesela bir Ezel dizisini zorla izlettiğim yabancı arkadaşım, ”bu dizi Avrupa da oynasa”olay olur dedi..Kıyas yaparak ”siz çok yüce değilsiniz bizim de aktörlerimiz var” demek istedim..Reklamın iyisi kötüsü olmaz, bilgisayar programları metni olduğu gibi farklı dillere çeviriyorlar şimdi, biri de burada Kıvanç ı görse fena mı olur..
de ciğerimi ye derler bizim buralarda….
ya kimseyi eleştirmiyorum ben tanımlamaya çalışıyorum sadece. iki seçenek bırakıyorum farkındaysanız. sister’lar seçsin beğensin diye…dizi senaryo film demiyorum. fikrim yok izlemiyorum. ama ünlü olanların, hayran sahiplerinin fikirleri olmadığına, sosyal olmadıklarına, fikirleriyle,zikirleriyle değil, kaşlarıyla gözleriyle anılmalarına dikkat çekmeye çalışıyorum.
aerc bu yabancı sempatizanlığını bırakınız ve dediğimiz isimlere kulak veriniz bence. pbknın dediği gibi bizim de ezelimiz ve behlülümüz var. ne var yani. hep leonardo hep brad pittin mi fan clupları olsun ha. ne var yani bizimkilerin fan clupı olamaz mı? ha sorarım size. bizimkiler armut mu topluyor. rol yapıyor bal gibi:)
sizin oraları bilmem bizim buralarda durduk yere kimseye salak malak demezler. sevgili kardeşim. herkes kendidir kimse çakma oyuncu veya çakma sanatçı değildir. çakma insanlar ise heryerdedirler
behlül alayına gider mesela :D:D:D
mesela. mehmet ali alabora bu konuda kıyas götürür diye düşünüyorum.ama onunki marka yaratayım derdinden çok daha fazlası…
ben yabancı sempatisine takılmadım benim de hayran olduklarım yerli değil ama saygısız konuşması önemli.
ya ben seninle baş edemem dolce…ya beni yabancı hayranı yaptın yaküstüm barışamam.
ulan leonardo karıştırdın ortamı
çevir kazı yanmasın aerc önce böyle de
sonra da kimseyi eleştirmiyorum de.yiter ya yiter artık böyle yanar döner olmayın.
salak ve cahil tanımlamalarını arkadaşlar adına kendisine iade ediyorum üzerine de bişiler eklicem ama üşeniyorum
ahahahaaerc bence de deneme.ya ne çabuk küstün daha şurada karpuz kesecektik:)))
eyvah yine erman kuzuya sardı… 🙂
nazo teşekkürlerimi sunuyorum cicim, aynen iade et arkadaşa. bana küstüğü için benim yerime de et cicim.
kesme kesmeeeeeeeee cahille sohbeti kes demişler sen ben gibi cahille yer mi adam karpuz hayvar olsa neyse
neyse ben zate belirttim jensen ackles hayranı olduğumu 😀 yerli beğenmiyom bana dememiştir salak deyi :D:D:Dşaka bir yana birbirimize tahammül etmeyi öğrenmek için ne lazım
yanar döner alayınız.neden?adam araştırmış bir yazı yazmış.okudunuz mu siz.okumuyorsunuz.ezel behlül kıyaslaması yaparsanız.adam araştırmış. ön sayfa yazısı yazmış. siz bu yorumlarınızla emeğine saygısızlık ediyorsanız.bir fikriniz yokken saçma sapan yorumlar yapıyorsanızasıl siz yazara salak diyorsunuz kendinizce.sen araştır araştır yaz.biz alakasız muhabbet yapalım. ezel, behlül. hangisi yakışıklı falan da filan da.bokunu çıkarmayın.gidin nazonun eet yemekleri blogunda yapın bu salak muhabbetleri. ön sayfa yazısında değil. kimseyi aptal yerine koymayın.emeğin kıymetini bilmeyenCAHİLDİR….SALAKTIR……….
yiter ya yiterahkam bekçisi misin sen aerc. dileyen istediğini yazar, hem kendi memleketimizden örnek vermek niye kötü olsun. sana ne ha sana ne. bizi eleştireceğin yerde buyur yazıyı eleştir, tutan mı var seni?
Küçük çocuk mu, koca adam mı belli değil o arada kalmış yüz, ayrıca Titanic le doğdun, orada öldün sen..Sonraki filmlerinden bizzat izlememe rağmen hiçbir tad almadım..
hadi kimse kimseyi tutmasın. dileyen istediğini yazsın.nerede kalmıştık:1-
ay nazo doğru söylüyon kız bana da itici geldiydi2-
benim de tipim değil. tipimiz olsa ne olurdu bilmem lakin sonuç önemli değil mi lavinya kenan var kız o iyi doğru söylüyon vallahi3-
o kim kız4-
ben dörtlü oynayayım diyom bacım.hadi yin devam edelim lütfen ben hepinizden yanar döner olmayı göze alarak özür diliyorum hadi yin kız
işin şeyini çıkardın aerc sen devam et:))
ha ha ha bu sitenin en fazla araştırma yazısı yazan kişilerinden biri olduğumu düşünüyorum sen daha yemekte takılmışsın , acıktın galiba aklın midende sanırım, ekmek arası döner yesene sen öyle gel
sister nazo…bu da layıkıyla yazılmış bir araştırma yazısı değil. ancak bir ön sayfa yazısı.ben senin yazılarını biliyorum. araştırmalarını da.cümlelerin yerini değiştirdiğin kopyaladığın yapıştırdığın yazılar….araştırma yazısı içinde yazarın araştırdığının kanıtı niteliğini taşıyacak fikirlerin barındığı yazılardır.öyle bir yazın yok senin.
bak yaw kötü bir şey söylediniz galiba nazo cicime..yuh yani nazonun yazdıkları daha nasıl araştırma yazısı olsun. bence döner yiyin siz:)
dolce’ye söylüyorum magıco anlasın.anlasın da cicimlerine insin bir zahmet anlatsın.şeyler ikiye ayrılır:1-iyi2-kötü3-hepsi.4-hiçbiri12’ye bastım.Emel’i aradım. kuluncakLılardan 1 porsiyon pilav döner ister misin diye..semiha’nın sesi arkada.semiha diyor ki:nereden aldın o kolyeyi.kaça aldın.kızım bihter’in kolyesi bu. ama benim elbisemde Bihter’in baksana.salaksınız kızım siz dedim kapadım telefonu. aradı hemen Emel. gelecekmiş döner 15 dakikaya. yanına kafayı da yerim artıkın.
dolce ye söyledin ama o dinlemedi, dolayısıyla magico anlamadı.ama bak dolce magico olarak ben sana diyeyim, döneri beğenmediysen pilav üstü kuru ye.. çok akıllısın ya semiha:)
Emel diyor ki Kanal D’yi açsın Maçiko.izleyip anlamadığınız bölümlerin tekrarı var imiş.bir de ileride bir izahım olursa tebliğ adresinizi bildirir misiniz-ayrıca semiha’nın muck larını da unutmayayım.
İzleyip anlamamak nasıl bir yetenektir..
emel yanlış biliyor aerc.atv de ezel var diyor magico. emel isterse oraya transfer olsun dayı üstesinden gelir anlatır yeğen diyor. mesele anlamaksa ben anlatırım ona diyor dayı. aerc kardeş mesele o ya da bu değil değil mi. mesele zamanında anlamak bazı şeyleri. o şey şey olduktan sonra çok geç kardeşşş:)
ben şimdi döner yiyorum. ayran içiyorum. susurluk ayranı. tavsiye ederim.dolçeye bir dayı hikayesi anlatıcam işim bitince. maçikoyada her-şey-için erken olduğunu.
yani meseleye erken bakıyorsun:)
en son shutter island’da seyretmiştim kendisini. performansı iyiydi, beğenmiştim. akıl hastaneleri korkutucu geldiği için, film de gözümde, gönlümde yeterli gerilimi yaratarak amacına ulaşmıştı.
susurluk ayranı çakma olmasın dikkat et
kız suratlu star! saglam bir oyuncu amma!bar ile çok yakuşuyolar.
bir kadına aşık gözlerle bakabilen nadir oyunculardan…(oynadığı rollerde)
Başarılı bir oyuncu severim
erkek güzeli : )
cam balkon cam balkon cam balkon ankara tadilat çankırı av tüfekleri web tasarım köfte makinası alüminyum profil gelinlik modelleri istanbul düğün salonları düğün mekanları sünnet salonları düğün salonları fiyatları maltepe nikah salonu kartal nikah salonu kadıköy nikah salonu epoksi boya epoksi zemin kaplama
evden eve nakliyat tekstil taşımacılığı boya taşımacılığı gebze evden eve nakliyat kartal evden eve nakliyat maltepe evden eve nakliyat kadıköy evden eve nakliyat ümraniye evden eve nakliyat tuzla evden eve nakliyat pendik evden eve nakliyat üsküdar evden eve nakliyat beylikdüzü evden eve nakliyat avcılar evden eve nakliyat başakşehir evden eve nakliyat florya evden eve nakliyat gaziosmanpaşa evden eve nakliyat bayrampaşa evden eve nakliyat kağıthane evden eve nakliyat edirnekapı evden eve nakliyat beşiktaş evden eve nakliyat mecidiyeköy evden eve nakliyat silivri evden eve nakliyat çorlu evden eve nakliyat
evden eve nakliyattuzla evden eve nakliyatkartal evden eve nakliyatkadıköy evden eve nakliyatpendik evden eve nakliyatkurtköy evden eve nakliyatsultanbeyli evden eve nakliyatmaltepe evden eve nakliyatüsküdar evden eve nakliyatümraniye evden eve nakliyatgöztepe evden eve nakliyat
Bilgileriniz için teşekkürler.
остекление балконовостекление фасадовбезрамное остеклениестеклянный балконosteklenie balkonovosteklenie fasadovbezramnoe ostekleniesteklyanniy balkonterapi | dermaroller
Bilgi için teşekkürlerBurunburun estetigiburun ameliyatiburun estetigi fiyat