bildirgec.org

italya hakkında tüm yazılar

Okyanus

mavilikler | 07 July 2011 16:30

Okyanusları hatırlatır kimi insanlar. İçeri girmeleriyle serin bir rüzgar dolar odaya.

Hımbıl hımbıl akan dereler nehirlere karışır, daha bir güçlü duyarlar parçası oldukları o enginleri içlerinde.

İşte o da öyle bir esintiyle daldı dünyama. Bir şeylerin parçası olduğumu hatırlattı bana. Daha büyük, sınırları daha geniş bir yerde buluverdim kendimi gözlerinde kaybolurken.

“Neler yaptın bakalım?” dedi her zamanki gibi her şeyi önemsizleştiren gizemli gülüşüyle. Kocaman bir kahkaha saklardı hep derinlerinde bir yerde sanki. Bir şeyin onda gıdıklama etkisi yaratması an meselesiydi. “Bu kadar önemsediğiniz bu muydu?” dercesine bir bakışı vardı ki mahvediyordu insanı. Hiçliğimizi vuruyordu yüzümüze.

Ye Dua Et Sev

admin | 08 March 2011 12:13

En son “Ye, Dua Et, Sev” isimli filmi izledim. Başroller, Julia Roberts, James Franco, Javier Bardem, Billy Crudup, Richard Jenkins tarafından paylaşılıyordu. Film, yazar Elizabeth Gilbert’ın kendi yaşadıklarından yola çıkarak yazdığı aynı isimli kitabından uyarlanmış.

Julia Roberts’ın oynadığı filmleri ve onun oyuculuğunu seviyorum. Filmde gerçekten hissediyormuş gibi oynuyor. Çok samimi bir ifadesi var. Vücut dili, bakışları hepsini çok iyi kullanmış. Sempatik bir kadın. Başarılı bir oyuncu.

Avrupa Birliği de Neyin Nesi?

24black mamba24 | 12 December 2010 13:46

Avrupa Birliği Simgesi
Avrupa Birliği Simgesi

25 Mart 1957, Roma AntlaşmasıAvrupa Ekonımik Topluluğu(AET) adı altında bir ekonomik bütünleşme hareketi. Batı Almanya, Fransa, İtalya, Hollanda, Belçika, Lüksemburg bu 6 Batı Avrupa ülkesi işe 1951 yılında Avrupa Kömür ce Çelik Topluluğu’nu kurarak başladı. Bu kuruluşları Avrupa Atom Enerjisi takip etti.

1 Temmuz 1957 yılında AKTÇ, Euratom ve AET birleştirilerek Avrupa Topluluğu oluşturuldu.Bu topluluk, gümrük birliğini sağladıktan sonra siyasal birliğini de sağlayarak gelişmeye devam etti. Ve ileriki yıllarda topluluğa katılan 9 üye ülke ile Avrupa Birliğini oluşturan ülke sayısı 15’e çıktı.

Scavolini ile enerji dolu mutfaklar

meflug | 12 November 2010 11:08

40 yılı aşkın süredir mutfak piyasasında kendisinden söz ettiren italyan asıllı “scavolini” markası Türkiye’de Depa A.Ş. tarafından temsil ediliyor. Modern, klasik ve country tarzlarında mutfaklar bulabileceğiniz markanın renk yelpazesi de çok geniş. Özellikle son dönemlerde yeniden görmeye başladığımız pop sanatından da etkilenerek,

La vita è bella (Hayat Güzeldir)-1997

| 23 August 2010 13:10

Hayat Güzeldir, Roberto Benigni‘nin yazdığı, yönettiği ve başrolünde olduğu bir romantik-dram filmi. 1997 yapımlı filmin diğer rollerinde Nicoletta Braschi ve Giorgio Cantarini bulunuyor. IMDb’nin Top250‘sinde 75.sırada olan yapım, Bafta, Cannes, Ceaser, Goya, Akademi ve David di Donatello gibi bir sürü ödül töreninden ödülleri kapmayı başarmıştı. Akademi’den “Yabancı Dilde En İyi Film”, “En İyi Erkek Oyuncu” ve “En İyi Müzik” ödüllerini almıştı. American History X‘te unutulmaz bir performans sergileyen Edward Norton ve “Saving Private Ryan” filmiyle Tom Hanks; Robert Benigni, Nick Nolte ve Ian MacKellen ile beraber “erkek oyuncu” dalında aday olduklarını hatırlatmak isterim. Benigni bu kadar güçlü aday arasından ödülü alabilmişti.

Filme gelirsek… 2.Dünya Savaşı zamanları-İtalya’dayız. Guido bir resturantta garson olarak çalışan hiperaktif, eğlenceli, sevgi dolu ve komik birisidir. Bir gün şans eseri hayatının kadınıyla karşılaşır. O gün ona aşık olur ve sürekli onu tavlamaya çalışır. Nitekim de başarır. Çok geçmeden evlenip bir çocuk sahibi olurlar. Birlikte güzel bir 5-6 yıl geçiren aile, apar topar toplama kampına götürülür. Guido’nun artık yapması gereken tek bir şey vardır: Oğlu Joshua’nın bu yerin gerçek yüzünü öğrenmemesini sağlamak… Bundan sonra oğlu için komik ve zekice olduğu kadar dramatik bir oyun oluşturmaya başlar.

Yüzyıllık Bir Kan Davası: Guelfo ve Ghibellinolar

YasinTekin | 12 July 2010 18:17

Guelfo ve Ghibellinolar, Orta Çağ İtalya’sında doğan ve yüzyıllarca bu coğrafyada yaşayan insanların hayatına etki etmiş siyasi bir kamplaşmadır. Tarihin gördüğün en uzun ve en vahşi kan davalarından birine imza atan bu iki gruptan Guelfolar Papa yanlısı, Ghibellinolar ise Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu taraftarıdır. Ancak savundukları ve uğruna mücadele ettikleri şeyler zaman ilerledikçe nitelik değiştirir gibi görünmektedir. Çekişmelerinde çoğu zaman asıl neden tamamen şahsi çıkar meseleleridir.

Asti (İtalya) şehrinin Guelfo ve Ghibellino aileleri.
Asti (İtalya) şehrinin Guelfo ve Ghibellino aileleri.

Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasının ardından İtalya’da ortaya çıkan otorite boşluğu coğrafya üzerinde tahakküm oluşturmak isteyen güçler arasında büyük bir mücadeleye neden olmuştur. Bölge coğrafi olarak Hıristiyanlığın ve Kilise’nin merkezi olmakla beraber imparatorluk da zaman zaman bölgede önemli bir güç olmuştur. Ancak İtalya’nın şehir devlet şeklindeki örgütlenmesinde Kilise ve imparatorluğa ek olarak yavaş yavaş gelişen burjuvazi kesim tarafından da finanse edilip örgütlenen Guelfo ve Ghibellinolar tarihte eşine az rastlanır katliamlara neden olmuştur.

İbn Butlan'ın Takvim es-Sıhha adlı eserinde İtalyan köylüleri
İbn Butlan’ın Takvim es-Sıhha adlı eserinde İtalyan köylüleri

Bu üç siyasi gücün dışında hizipleşmeyi kuvvetlendiren en önemli etken İtalyan şehir devletlerinin daha sonra dünyayı etkileyecek olan kendine has dönüşümüdür. Orta Çağ’ın en karanlık dönemlerinde bile belirli bir gelişmişlik seviyesini tutturan Venedik, Milano ve Ceneviz gibi kentler 11. yüzyıldan başlayarak 16. yüzyılın sonuna kadar dünyanın en önemli cazibe merkezleri haline gelmiştir. Bu yüksek potansiyeli destekleyen elverişli iklim şartları ile İtalyan zanaatkârların ticari başarıları yarımadanın her tarafına yayılan bir canlılık ve dinamizm getirmiştir. XIII. yüzyıl itibariyle İtalyan yarımadasının kuzeyinde bulunan Venedik, Milano ve Ceneviz’de 100.000 dolayında insanın yaşadığı tahmin edilmektedir.

2010 GÜNEY AFRİKA dÜNYA KUPASI ‘ NIN UNUTULMAZLARI…

firatocal | 12 July 2010 17:25

Güney Afrika ‘ da düzenlenen 2010 Dünya Kupası ‘ nı geride bıraktık.. Rüzgar gibi geçen bir aydan sonra tadı damağımızde kalmış maçlarla şimdiden dört yıl sonraya Brezilya ‘ da yerlerimizi ayırttık… Bu dünya kupasına damgasını vuranları satır başlarıyla hatırlayıp Güney Afrika ‘ ya selamlarımızı yollayalım…

Başımızın tatlı belası , 2010 Güney Afrika hatırası , kör olmayasıca Vuvuzela
Başımızın tatlı belası , 2010 Güney Afrika hatırası , kör olmayasıca Vuvuzela

* Ah vuvuzela , vah vuvuzela…
Artık tüm futbolseverlerin korkulu rüyası , adını duyanların bile tüylerini diken diken etmeye yeten vuvuzelalar , zaman zaman maçların bile önüne geçerek , en çok konuşulan kupanın unutulmazları arasına girmeyi başardılar… Eeee ne de olsa reklamın iyisi kötüsü olmaz derler… Vuvuzelalar , tüm kupalar içerisinde Güney Afrika 2010 ‘ u ilelebet hatırlamamıza neden olacaklar…

İyiki elendin İtalya...
İyiki elendin İtalya…

Fransa Milli Takımını eline yüzüne bulaştıran Domenech
Fransa Milli Takımını eline yüzüne bulaştıran Domenech

*Eski Şampiyonların fiyaskosu…
Daha kupanın ilk turunda önceki dünya şampiyonları İtalya ve Fransa ‘ nın sansasyonel bir şekilde kupaya veda etmeleri futbolseverlere ilk şoku yaşattı… Aslında oynadıkları – daha doğru bir deyimle oynayamadıkları – futbolları sebebiyle beklenen bu durum , diğer turların selameti ve keyifli geçebilmesi açısından daha hayırlı bir sonuç doğurmuş oldu… Mücadeleden uzak , kaşarlanmış ve doymuş anti futbollarıyla Ne İtalyanlar , ne de Fransızlar bir üst turu haketmemişlerdi… Özetle futbol ilahlarının bu hakkaniyetli davranışlarını gönülden alkışladığımı söylemeliyim…

Total futbolun iki devi : Hollanda ve İspanya...
Total futbolun iki devi : Hollanda ve İspanya…

*Yaşasın takım oyunu , yaşasın total futbol…
2010 Dünya Kupası ‘ nda gördük ki , Şampiyon İspanya dışında Hollanda ‘ da kupayı kazanmış olsaydı , kesin olan total futbolun kazanacak olmasıydı… Maçların başlamasıyla gemilerini kurtaracak kaptanlar olarak bakılan yıldızların bir bir evlerine dönmeleri futbol adına birşeylerin değişeceğini müjdeler gibiydi… Rooneyler , Ronaldolar , Ronaldinholar televizyonlarının karşısına geçtiğinde , takım futbolunun galip geldiğine , orta sahanın anahtar rol oynadığı toplu hücüm toplu defans anlayışının ve ayağa kusursuz pas ilkesinin modern futbola damgasını vurduğuna şahit olduk… Yani herkes anladı ki , savunmayı ve presi bilmeyen futbolculardan kurulu takımlar kaybetmeye mahkum…

Internazionale vs. Bayern Münih (CL 2009-2010 Final)

clique X | 22 May 2010 19:47

INTER Mİ, BAYERN MÜNİH Mİ?

Dünya Kupası’na kadar elimizde kalan son heyecan olan Şampiyonlar Ligi Finali olduğuna göre, bu konu hakkında birşeyler karalamak şart oldu. Bu sene farklı bir heyecan olarak bu kupayı uzun süredir isteyen iki takım ile karşı karşıyayız. Yani bir Barcelona, Chelsea, Manchester United, AC Milan durumu söz konusu değil. Son beş yıl boyunca Serie A’da üstüste şampiyon olan Internazionale (namı diğer Inter) ile Alman’ların gözbebeği Bundesliga’da son beş yılda üç şampiyonluk yaşayan Bayern Münih. Her iki takım da 2009-2010 sezonunu kendi liglerinde lider olarak bitirerek bu maça omuzlarında şampiyon apoletleri ile çıkıyor.

Tam Bir Doğa Tutkunu: Leonardo di Caprio

24black mamba24 | 17 May 2010 11:40

Leonardo di Caprio
Leonardo di Caprio

Buğday tarlasını anımsatan saçlar, okyanusların serinliğini içinde gizleyen gözler… O son dönemin en parlak yıldızlarından biri, o Hollywood’un altın çocuğu.

Leonardo di Caprio, California’da 11 Kasım 1974’te dünyaya geldi. Annesi Irmalin daha Leonardo doğmadan önce vermişti ona ilk adını. Çünkü gördüğü bir Leonardo da Vinci tablosunu, önünden ayrılmak bilmeden hayranlıkla izlediği sırada karnındaki bebeğinin güçlü tekmelerini duyumsayan Irmalin, o an bebeğine bu eşsiz ressamın adını vermeye karar verdi ve böylece yeni doğan bebeğin adı kayıtlara Leonardo Wilhelm di Caprio olarak geçti.

Annesi Alman asıllıydı ve bir devlet kuruluşunda sekreter olarak çalışıyordu. İtalyan asıllı olan babası ise sıra dışı bir çizgi romanın hem çizeri hem de yayıncısıydı. Yenilikçi bir ailenin tek oğluydu o. Doğumundan bir yıl sonra annesi ile babası ayrılan Leonardo, tüm davranışlarının, tüm zevklerinin onlardan kendisine geçtiğine ilişkin düşüncelerini şu tümceyle dile getiriyor:

“Her ne yaptıysam, hepsi de onların önceden yaptığı şeylerdi. Örneğin burnuma taktığım bir halkayı babam hoş karşıladı. Çünkü bu tamamen onun tarzıydı.”

The Center for Enriched Studies ve “John Marshall High School”da eğitim gören Leonardo arkadaşlarıyla eğlenmeyi hatta tartışmayı, ders çalışmaya yeğledi hep. “Okulu sevdiğim pek söylenemezdi. Bir şeyin üzerine uzun süre odaklanamam ben, sıkılırım. Öğrenme isteğim de olmadı hiç… Boş bulduğum her anı arkadaşlarımla dans ederek geçirirdim” sözleri de onun okulla arasındaki pamuk ipliği denli zayıf ilişkisini belgeler nitelikte.