İkinci Dünya Savaşının hüküm sürdüğü yıllar. Romanya, faşist rejim, ırkçı yasalar. Yahudilerin lanetlenişi. Ard arda yaşanan Yahudi toplu katliamları.
Zengin Yahudiler için planlanan bir gizli bir kaçış harekatı. Büyük paralara satılan 790 bilet. İlk durağı İstanbul, son durağı Hayfa olarak ilan edilen pahalı ölüm yolculuğunun sonuçlanmayan öyküsü.
Hayalet yolcuların anlatımı:-O gün hava buz gibiydi. Aralık ayının tam ortasındaydık çünkü. Hepimiz o, meşum gemiye birbirimizi neredeyse ezerek binmiştik. Yavaş yavaş karadan açılıyorduk. Bize el sallayanlar artık görünmüyordu. Köstence çok uzaklarda kaldı.
-Gemide ilk gün hepimiz o kadar sevinçliydik ki . O yıllarda bizler “diğerlerine göre” adeta “lanetliydik” ya, pasaportlarımız sanki “Yahudi” olduğumuzu gösteren birer utanç belgesiydi.
-O buz gibi güvertede ve leş kokan alçak tavanlı kamaralarda 769 yolcuyduk. Hepimizden tam bin dolar almışlardı geminin işletmecileri.-Amacımız büyük Nazi zulmünün yaşandığı Romanya’dan kaçıp kurtulmaktı. Önce İstanbul’a ulaşacak, sonra Filistin’e varacaktık.-Kutsal topraklara eriştiğimizde ise özgür, mutlu, huzurlu ve de en önemlisi Yahudi olduğumuzu saklamadan, bundan hiç utanmadan yaşayacaktık.Romanya’nın Köstence Limanından 12 Aralık 1941 günü Karadeniz’in buz gibi sularına açılan gemide önce sevinç çığlıkları duyulmuştu. Lanetli gemi STRUMA Nazi zulmünden kaçan Yahudileri taşıyordu ve bu 769 yolcu, İkinci Dünya Savaşının zorlu koşullarında para bulup da kapağı kurtuluş gemisine atabildikleri için şanslı sayıyorlardı kendilerini.
Panama bandıralı 46 metrelik STRUMA aslında yolcu gemisi değildi, İngiltere’de yat olarak tasarlanmış, yıllarca kullanıldıktan sonra köhneleşip, çaptan düşünce de Tuna nehrinde sığır taşımacılığında kullanılmaya başlanmıştı. Uyanık, paragöz girişimciler Konfino ve Pandelis tarafından Romanya’da Yahudilere pazarlanması hiç de güç olmadı.
Aralarında iyi yetişmiş meslek sahibi pek çoğunun da bulunduğu yolcuların amacı, faşist Romanya’daki Nazi zulmünden kaçıp, “kutsal topraklar”a, Filistin’e ulaşabilmekti. Dönemin koşullarına gore çok büyük paraydı STRUMA için ödedikleri bin dolarlık ücret.
Ne ki, Köstence limanında büyük bir şokla karşılaştılar, çünkü kendilerine gösterilen fotoğraflarda Queen Elizabeth’ten farksız duran gemi, kırık dökük, derme çatma simsiyah bir mavna olarak karşılarında duruyordu.
Uyanık işletmeci, Pandelis Yahudilerin rıhtımdaki itirazlarına akıllıca karşılıklar verdi:-Bunca Yahudiyi Romen topraklarından çıkarmak, kaçırmak kolay mı sanıyorsunuz? Gizli bir plan hazırladık, asıl gemi 5-10 mil açıkta. Çok acele hareket etmemiz gerekiyor, aksi taktirde Nazilerin baskınına uğrayabiliriz.Kararınızı derhal verin.
Çaresiz Yahudiler yarış edercesine birbiri ardına STRUMA’ya attılar kendilerini. 46 metrelik derme çatma teknede sadece tek bir tuvalet vardı, mutfak zaten yoktu ve ölüm yolculuğu böylece başladı.
Yattan bozma teknenin donduran kış soğuğunda Karadenizin azgın sularında onca yolcusu ile alabora olması işten bile değildi:-Tekne o kadar küçük, biz o kadar kalabalıktı ki. Yerimizden bile kıpırdayamıyorduk, zaten hepimizi bunun için uyarmışlardı. Eğer aynı anda çok kişi hareket ederse teknenin alabora olacağı ve batacağı söylenmişti. Hava buz gibiydi, hepimiz donuyorduk, en acil ihtiyaçlar dışında zaten hareket etmemiz olası değildi. Çoğumuz güvertede birbirimize sarılmış olarak günlerce yol aldık.(*)
STRUMA’nın 769 yolcusu mutfağı bile olmayan derme çatma teknenin Köstence açıklarında kendilerini asıl yolcu gemisine nakledeceği haberinin doğru olmadığını hemen anladılar. Yemek yoktu, su sıkıntısı had safhadaydı, yıkanıp temizlenebilmek sadece hayaldi, Arada bir yolculara birer portakal, bir dilim ekmek, bir avuç şeker dağıtılıyordu.
–Bizler alışmıştık itilmeye kakılmaya ama en zoru gemideki yüzü aşkın çocuğun kaderine razı oluşunu izlemekti. Yerinde bile duramayan o sağlıklı ,enerjik, oyunbaz çocuklar, “gemi alabora olur korkusuyla” suspus olmuş, birer köşeye çekilmişlerdi.-Günlerdir kursağımızdan bir lokma sıcak yemek geçmemişti. Oysa neler hayal ediyorduk neler. Birgün bir portakal için büyük bir kavga çıktı güvertede. Herkes birbirini çiğnedi, neredeyse linç edeceklerdi bir portakal yürüttü diye adamın birini.
Sıcak yemek hayaliyle geçen günlerin ardından STRUMA İstanbul’a ulaştı. Üstelik motorları da bozulmuştu. Yolcular bir kez aralarında para toplayıp tamir ettirmeyi denemişler ama motor kısa bir sure çalışıp susmuştu yeniden. Sarayburnu önlerine çekilmişti gemi. Uzun bekleyiş haftalarca devam etti. Geminin 769 yolcusu bu bekleyiş süresince İstanbul’daki Yahudi cemaatinin yardımıyla beslendi.
Ancak Refik Saydam hükümetinin STRUMA’yı ve 769 yolcusunu İstanbul’a almak gibi bir niyeti asla yoktu. Gemide kaderlerine terk edilen yolcular için Winston Churchill başkanlığındaki İngiliz kabinesi ile görüşüldü. O yıllarda Filistin topraklarına İngilizler egemendi. STRUMA’nın ölüme terk ediliş serüveni devam ederken, çektikler eziyetten bunalan yolcular bir ara çarşaflardan yaptıkları pankartla “imdat” çağrısı astılar teknenin dışına. Ama İstanbulluların yapacağı bir şey yoktu. En kötüsü ise görüşmelerde ayrı bir “chapter” olarak ele alınan çocukların durumuydu. Hiç olmazsa çocukları kurtarma çareleri aranmış ama ne hikmetse bulunamamıştı. Bunca yıldır tarafların hiçbiri STRUMA faciasında sorumluluk kabul etmedi.(**)
-Hepimiz gelişmeleri izlemekten yorgun düşmüş, ümidimizi çoktan yitirmiştik. İçimizde hastalar da vardı. En zor durumdakilerden biri Medea adındaki genç kadındı. Yeni evli ve hamileydi, çok hastaydı. Günlerce bir lokma ekmek bile yemedi, sadece su içiyor, ona rağmen kusuyor kusuyordu.
-Kocası Medea’nın başucunda onun perişan halini izlerken kederinden ölecek gibiydi. Kadıncağız sonunda bebeğini de kaybetti, düşük yaptı. Sağlığı daha da bozuldu.
–Türkler bu durumu öğrenince sadece onun gemiden çıkarılmasına izin verdiler. Medea ağlayıp yalvarıyor, çığlıklar içinde gitmemek için direniyordu, tek dileği eşi Nezu’nun da kendisiyle gelmesine izin verilmesiydi. Ama olmadı, iki genci zorla kopardılar birbirinden.
-Medea bir gün bana kendi hayatını anlatmıştı. Nezu’nun annesi hiç istememiş nedense onların evlenmesini. Nikahlarına bile gitmemiş. Medea ve Nezu, gemiye binmeden önce onu ziyaret edip veda etmek istemişler ama o Medea’ya, “Soğuktan don, bir yudum su bulamayıp susuzluktan kırıl, bir lokma ekmeğe muhtac ol.” diye beddua etmiş.
Medea’nın STRUMA’dan ve kocasından canhıraş biçimde ayrılışını STRUMA yolcuları gözleri yaşlı izlediler.Umutlar giderek tükeniyordu. Lanetli gemi ve yolcuları adeta kaderlerine terk edilmişlerdi. Son anda şans bir aileye daha güldü. Standart Oil şirketinin Romanya temsilcisi Martin Segal’e ailesi ile birlike İstanbul’a giriş izni verildi. Bu iznin alınmasında Türk Hükümeti ile görüşmeleri yürüten ünlü işadamı Vehbi Koç’un payı büyüktü.Sonunda Saydam hükümeti, STRUMA’yı Türk Karasuları dışına çıkartma kararı aldı. Sarayburnu açıklarında 70 gündür adeta ölümünü bekleyen, motorları bozuk, suskun STRUMA, bir römorkor tarafından çekilerek Karadeniz açıklarına götürüldü, burada kaderine terk edildi.
-Sonumuzun geldiğini hepimiz anlamıştık. Susuyorduk. Güvertede çıt çıkmıyordu. Her zaman tepemizde çığlık çığlığa uçuşan martılar bile ortadan yok olmuştu. Çocuklardan hele, hiç ses çıkmıyordu.
–Kimileri söylenip duruyordu. Ne acımasızmış şu koskoca hükümetler. Türkü de İngilizi de. Bizi nasıl bırakabildiler böyle açık denize akıl alıyor mu?
–Felakete bak. Nazilerden korkarken şu başımıza gelen nasıl? Hiç olmazsa motorları yaptırsalardı ya. O zaman Köstence’ye dönebilirdik hiç olmazsa.
-Son konuşmalar bunlardı, yine sustuk hepimiz. Medea’nın kocası Nezu acıyla kasılan yüzünü uzaklardaki karaya çevirmiş, gözlerini dikmiş uzaklara bakıyordu. Herhalde annesinin bedduası çınlıyordu kulaklarında. Ama beddua karısını değil kendisini vurmuştu.
–O sessizlikte birden bir patlama duyduk…
STRUMA şiddetli bir patlamayla bir anda paramparça oldu. Kimi tahta parçaları ve cesetler metrelerce havaya fırlamıştı. Ortalığı bir anda alevler ve çığlıklar sardı. Ama bu da uzun sürmedi, çığlıklar sustu, geminin 24 Şubat 1942’yi gösteren seyir defteri yavaş yavaş buz gibi sulara gömülüyordu. Bir kaç mil açıklarından geçen Sovyet Denizaltısı SC 213’den atılan torpil tam isabet kaydetmiş, STRUMA, yüzlerce yolcusuna mezar olmuştu. (***)
Yolcuların büyük çoğunluğu korkunç patlamanın şiddeti ile anında öldü. Karadenizin buz gibi sularına saçılan onlarca yolcudan yaralı olanlar da fazla dayanamadı, dakikalarla ölçülen sürelerde ard arda can verdiler.Bir tahta parçasına tutunarak suyun üstünde kalmaya çabalayan yolcu David Stoliar ise tesadüfen oradan geçen bir şilep tarafından donmak üzereyken kurtarılıp, İstanbul’a götürüldü. Stoliar uzuna bir tedavi süreci ve gözaltı süresinin sonunda İstanbul’dan ayrıldı.
Türkiye 1492’lerde ta dünyanın öbür ucundan göç edenlere (İspanyol Yahudileri) kucak açma büyüklüğünü göstermişken, ülkeye, hem de Sarayburnu’na sığınmış 769 Yahudiye yardım eli uzatamaz mıydı? Yoksa kimileri gibi bu olaydaki sorumluluk İngilizlerindir, “İngilterenin STRUMAyı bile bile ölüme göndermesinin tek edeni Nazilerin yanına yer alan Arapları yanına çekmek istemesiydi.” deyip geçmek vicdanları kolayca rahatlatıyor mu? (****)
(*) David Stoliar anlatıyor.(Voyage of The Struma)(**) Were Britain and Turkey responsible for the struma tragedy?(***) Death on the Black Sea (Douglas Frantz Catherine Collins)(****) Komplo Teorileri-Erol Mütercimler-Alfa Yayınları.
yorumlar
titanic filmini izledikten ve şu yazıyı okuduktan sonra gemi yolculuğundan korkmaya başladım. hiç yaptım mı? hayır:)
@HAYALICINDEGECTIGerçekten ellerine sağlık. Harika bir derleme olmuş. Bir çırpıda okudum.Filmi yapılabilir. En az Titanik kadar dolu içeriği olan bir hayat kesitiymiş.
beyaz rus,ben de sana çok teşekkür ederim ve aynı duyguları hissetmişiz olayı irdelerken.çünkü burada titanic den çok daha güçlü unsurlar var filmi unutulmaz kılacak.sağol moral verdiğin için…
Hakan Akdoğan’ın bir roman var, ben beğenmiştim.
pardon nereye film yapıyosunuz strumayı?hökümetimiz uygun bulur mu böyle bir projeyi sanıyorsunuzzzzz?sizi gidi pollyannalar siziiiiiiiiiii
valla filmi bilmem muhteşem yazı olmuşşşşşşşş
ayrıca bunu fim yapacak olanlar tabi ki türkler filan değil bal gibi yahudilerdir
buradaki sorun “evrensel” olayları “evrensel” bakış açısından irdeleyememek…
pardon dünya hatta evren!!! üzerinde cereyan eden hangi olay evrensel değildir ? ki biz kendimizi ama bence böyle diyerek hoşgörebilelim.İŞTE STRUMA OLAYI… GÖRÜLDÜĞÜ KADARIYLA 769 KİŞİNİN (100’Ü ÇOCUK YAHU!!!) 70 GÜN İŞKENCE ÇEKMESİNE VE SONUNDA KORKUNÇ BİÇİMDE ÖLMELERİNE SEYİRCİ KALMIŞIZZZZ NOKTAAAAA
çok güzel bir paylaşım olmuşemeğinize sağlık
valla geçenyüzyıllarda yaşanan trajedileri, kaynatılan cadı kazanlarını düşündükçe biz hala nasıl bugün bi bardak su içip, bir müzikle şenlenip, güzel bi manzaraya bakıp mutlu olabiliyoruz yahu? diyorum kendi kendime
araştırma dediğin böyle olmalı.çok iyi. çok mersi.
refik saydam hükümeti bi osmanlı padişahlığı kadar olamamış mı?
DOLCE MAGICO çok teşekkür ederim, mahcup ettin beni.CREME DE LA CREME haklısın bu soruyu sormakta ama… gemidekiler için hedef filistin olunca, bizim hükümet anlaşılan “aman oraya gitmeyin, bu kırık dökük gemide helak olcaksınız. ille de istanbul’a alalım sizi” dememiş. çok yazık.bir de şu var… bunun gibi trajediler ne yazık ki geçen yüzyıllarda kalmadı, halen gözgöre göre yaşanıyor.
ingiltere’nin. rusya’nın ve nazilerin baskıları düşünülürse bu olayda en suçsuz taraf türkiye’dir…stoilar’ın iyileştikten sonra ingiliz ordusuna katılması ise çok ilginç bir durum. aynı kişi daha sonra gemiyi türklerin batırdığını iddia etmesi ise çok daha ilginç bir durum.
uykusuz,stoliar çok genç bi adam ve aslında babasının hedefi onun öğrenimini ingiltere de sürdürmesi… yani seyahat planının hedefi bu, gerisi kader…. dolayısıyla ingiliz ordusuna katılması bana çok şaşırtıcı gelmiyor. (ama kendilerine hiç sempati göstermeyen ingilizlere katılması…bir yahudi için seçeneksizlikten öte izah edilecek yanı yok)struma nın batırıışı konusundaki yorumuna gelince ben stoliar ın yanılgısındaa kasıt aramıyorum.çünkü o tahta parçasına tutunduğu korkunç dakikalar boyunca türk toprağı tam burnunun dibinde… üstelik o yıllardaki teknoloji struma nın neden infilak ettiğini anında açıklayacak teknolojiye sahip değil.bu yanılgılar doğal bence
yazının sonundaki osmanlı-türkiye cumhuriyeti karşılaştırması ve bazı yorumlarda yapılan bu yöndeki karşılatırmaları okuyunca afalladım doğrusu…türkiye 2. dünya savaşına girmemek için diretiyor. nazi imparatorluğu yanı başımıza gelmiş!ne olması bekleniyordu ki?hoş o günlerde bunun için uğraşan insanlar gelecekte siyaset uğruna “halkını karneye bağlayan acımasız insanlar” olarak lanse edileceklerini bilseler bilmem bu kadar uğraşır mıydı! (aslında çok iyi biliyorlardı)
bıyığı bile sorun oldu ne diyorsun?
Aynı şeylerin daha beterlerini şuan filistinlilere yaptıkları için üzülemiyorum. Çoğu şeyin abartı olduğuna da eminim. Ayrıca 2. dünya savaşına girmemeye çalışan bir Türkiye var karşımızda, gemidekileri karayaa çıkarmamakta haklı sayılabilirler.
ne yazık ki haklısın MUJAHEED,tarih tekerrürden ibare derler ya… tekerrürün böylesi de olmamalıydı aslında.
zaten STRUMA nın sözlük anlamı bile bi felaket yahu.tiroid bezinde anormal büyüyen urveya lenf bezlerinin şişmesiyle oluşan urbu ismi gemiye hangi akla hizmet vermişler acaba?pardon bi de “kralın şeytanı” gibi de bir anlamı varmış!!!!
Hayal muhteşem yazı, tebrikler..
Sagol onnu tesekkurler… Marifet iltifata tabidir denir ya… Cok dogru bi soz.
MARİFET İLTİFATA TABİ öyle mi? hımmmmmmm… o zaman bütün sarışınların muhteşem yazı yazabilmesi, proje çizebilmesi, dans edbilmesi, icat yapabilmesi filan gerekmez miydi?
2.dünya savaşı dönemlerinde avrupadaki büyük elçiler bazı yahudilere Türk pasaportu verip Türkiye’ye kaçmalarına yardımcı olmuşlar.Ama daha önceki yorumlarda da denildiği gibi 700 küsür kişi için çok büyük baskılar olmuştur muhakkak. O gün o kötü günleri yaşayanlar şimdi aynı kötülüğü Filistinlilere yapıyorlar,bu da çok üzücü… İntikam almaya çalışıyorlarsa bunun muhattabı müslümanlar değil ama kime anlatılır ki?
yorumda geçen bu tabiri ben de reddediyorum.Savaş dönemi ve 3 milyon asker silah altında,heran bir saldırı bekleniyor ve bir anda kendimizi savaşın içinde bulabiliriz.BU dönemde dünyanın bir çok yerinde insanlar açlıktan ölmüşler,bizde karneyle bile olsa yiyecek bulunmuş ve açlıktan da ölen olmamış.Binlerce insan gelmiş bu arada Türkiyeye sığınan;boşnaklar,arnavutlar,kırım tatarları,kazaklar,balkan türkleri,avrupa yahudileri… sadece ülkeye iltica etmek isteyen bu gemideki insanlar değildi bunu da düşünmek gerek…Ölen kim olursa olsun,insanların ölmesi üzücü bir olay. 17 Agustos depremine gönüllü gelen Yunanistan kurtarma ekibinin konuştuğu bir belgesel izledim,yıllar geçmesine rağmen,ağlayarak anlatıyorlar ve kurtardığımız her kişiyi kendi kardeşimiz gibi bağrımıza bastık diyorlar. İnsanlar kötü değil,devletler ve politikalar kötü,bence…
dostlar,yorumlar için kaleminize sağlık.her yorumda haklı bir yan var… galiba en doğrusu, olayları bugünün perspektifinden görüp yargılamak yerine o günün koşullarında irdelemek.
iyi de creme sen niye yorumlara gelin güvey oluyorsun ki?hayatın draması varsa hafif in de kreması var hesabı mı?
yorumlara gelin güven olma hakkı kimde ki? böyle bir tekel mi var?
Milli Şef Sağolsun…
milli şef mi yok etti bu 769 kişiyi yahu?
o zamanki hükümet refik saydam hükümetiymiş işte milli şefle ne alakası var?
Bana en acı gelen ise İstanbulluların 70 gün süreyle bu trajediye tanık oluşu.Acaba geminin havaya uçtuğunu öğrendiklerinde neler hissettiler?Hele yolcuların çarşafları bağlayarak geminin dışına yazdığı HELP yazısı onları etkilemedi mi?6,7 Eylül olaylarını yaşamış bir halk bir isyan çıkararak Sarayburnun’da demirli gemiden o zavallı yolcuları kurtaramaz mıydı?
olur mu?sağırızdır öyle netameli konularda,vicdan azabı filan da duyulmaz…6,7 eylül olaylarını yaşamış halk deyip kibarlık etmişsin. pardon kim yarattı 6,7 eylül’ü?
bakın bence filistin e yardım için yola çıkan konvoya STRUMA ismi verilmeliydi
ah keşke denenseydi. belki yarardı işe.
güzel yazı, tebrikler.
viyolanist çok teşekkür ederim de… neden viyolon çalanlara viyolonist diyoruz? yanlış mı yerleşmiş dilimize?
KARDEŞİM BİZ ADAMLARA BURADA AHKAMLARDA ACIYIP AH VAH EDERKEN ADAMLAR BİZİ NASIL BOMBALADILAR GÖRDÜNÜZ Dİ Mİ?daha da VAN MİNİT MAN MİNİT demeye dilim varmaz…RECEP TAYYİP ERDOĞAN
daha da VAN MİNİT MAN MİNİT demeye dilim varmaz…RECEP TAYYİP ERDOĞAN
valla ben de sevdimdaha da VAN MİNİT MAN MİNİT demeye dilim varmaz…RECEP TAYYİP ERDOĞAN
CİHATÇILARDAN SES ÇIKMADI?
onlar ölenlerin ruhuna mevlid okutmakla meşguller
Tüm müslüman ülkelerde yaprak oynamazken, Türkiye gibi bir ülkenin biraz da olsa Gazze ye yardım çabası küçümsenecek gibi bir durum değil..İnsanlık adına güzel bir hareket en azından cesaretimiz var..Fakat gereken yapılmadı hükümet tarafından, cesaretli insanlarımız en başından korunamadı..Gelişi güzel olsa da hareketimiz iyi politikayla sonuçlandırılamadı, ölen insanlar açısından..
sayın pillibebekkuyudaTüm müslüman ülkelerde yaprak oynamazkendemişsinizdoğrusuIslam cumhuriyetlerinin hiçbirinde yaprak kımıldamazken olacaktı.
bu siteye otomatik imla kılavuzu mu bağlasak yoksa? ŞAKA ŞAKA
önce beyin çarpıklıklarını düzeltelim bence…imlaya sonra geçeriz!
Yönetim şekli ”İslam Cumhuriyeti” olan ülkelerden başka müslüman ülke yok mu..
Monarşi, Teokrasi, Oligarşi, demokrasi arasındaki farklar nelerdir?Çoğunluğu müslüman olan olan ülkeler ayrı ayrı monarşik, teokratik, oligarşik ya da demokratik devlet yapısına sahip olamazlar mı..İranSuudi ArabistanSuriyeYönetim şekilleri, devlet yapıları aynı mı ?
Din dil ayrırımını geçtim..Türkiye yi, sözde ermeni olayları dolayısıyla masaya yatıran Amerika ve Avrupa’ nın, böyle bir insanlık suçuna göz yummaları, kalleşliklerinin ve çıkarlarının ispatıdır..
sayın pillibebekmüslüman ülke olmaz müslüman halk olurya da halkının çoğunluğu müslüman olan ülkeler olur.sizin açtığınız diğer konu ise ayrı bir tartışma konusudur. bu konudaki merakınızı science-po ağırlıklı okul kitapları ile kolayca giderebilirsiniz.hörmetlerimle efendim.
Ben konuşurken müslüman ülkeler derim, halk olduğunu zor değil..
anlamak.
”majorlerbitti DİYOR Kİ, (04 Haziran 2010 11:43)sizin açtığınız diğer konu ise ayrı bir tartışma konusudur. bu konudaki merakınızı science-po ağırlıklı okul kitapları ile kolayca giderebilirsiniz”Siz biraz soru ve cevapların muhakeme yeteneğinden yoksunsunuz..Sorularımın cevaplarını bilmesem yorum olarak sormam, muhatabım siz değildiniz orada..
filistinlilerin çocukları da onları naziler gibi hatırlayacak. pek yazık.
ne yazık ki öyle…hatta mavi marmara gemisine STRUMA ismi konsaydu bu olay yaşanmazdı diyenler oldu.rastlantıya bakar mısınız? STRUMA yazısının denk geldiği trajik tarih tekerrürüne…
muhteşem bir yazı eline sağlık.
muhteşem bence de
o sizin iyi görüşünüz ve nezaketiniz efendim.çok teşekkürler.
harika bir yazı olmuş.
Tesekkurler
1 yılı aşkın süredir siteye girmeyince yazıyı nasıl tutacağımı unutmuşum. neredeyse yanlışlıkla rapor edecektim :)artık burdan tebrik edeyim. eline, beline, zihnine sağlık
BLUESENDME çoooook teşekkürler…
bu olay çoktan onlarca kez film yapılmalıydı bence
ha ha ha, rapor etmek ha?
Ben de cok gecikmeli okudum ama cok sevdim tebrikler. Gercekten onlarca kez film yapilmaliydi bence de.
çok teşekkürler
yazıda milli şef inönünün bırak adını, atfının bile geçmemesi ne kadar hoş. sanki uzayda zamansız 1 dilimde yaşıyordu o ara, devletle ve politikalarıyla hiç1 ilgisi yoktu. gerçi kemalist türkiye’den faşist italya’ya selam gönderilmiş, 34 tırakya pogromu -kedidir o kedi- uygulanmış, hemen 1 sene sonra varlık vergisi kanunlaştırılıp ermeniler, rumlar, süryaniler ve tabiiki yahudilerin iktisadi olarak belleri kırılmış, balyozcu pezevenkler daha yeni sinagog bombalatmış, ne gam. 1 memlekette elbetteki bu kadarcık kasıtlı hafıza kaybını hoşgörmek lazım. o kadar beyin yıkamadan sonra bu kadarcık tarih bilgisinin kalması bile büyük olay 1 bakıma.tabii aynı şeyi yahudilerdende beklemek büyük hata, adamlar 5000 küsur senedir bütün olayları teker teker kaydediyorlar. 1 tane büyükelçi 18bin türk yahudisini kurtardı diye -türk kelimesine dikkat- bütün geçmişi aklayacak halleri yok.artı halivudun yahudilerin emrinde olduğunu, belli aralıklarla yahudi soykırımı reklam filmi çektirdiklerini, isteselerdi bu mevzuyu çoktan filme alabileceklerini akıl edemeyecek durumda olmak ayrı 1 hamakat. yok onların acıları üstünden kendi reklamınızı yapmak istiyorsanız oda ayrı bir vicdansızlık. kaldıki daha atatürkün doğru düzgün 1 filmini çekememiş 1 memleketin bunu hangi kafayla nasıl çekeceğini bende bilemiyorum.
yazın, okuyalım… mutlu oluruz.
bilgilendirme icin tesekkurler;)
Bilgi için teşekkürlerBurunburun estetigiburun ameliyatiburun estetigi fiyat