bildirgec.org

lavinya76

11 yıl önce üye olmuş, 30 yazı yazmış. 914 yorum yazmış.

göl kamışı, nilüfer ve yaşlı sandal

lavinya76 | 09 July 2010 12:29

Bakışın üstüme yitik bir öyküyü arar gibi düşerken ben çoktan hazırlamıştım gidişine ağıtlarımı…

Aynı sandalın küreklerine asılıp farklı yönlerde yolculuk etmeyi seçen düşlerimize nasıl dur diyebilirdim ki… Sen kıyılarında sazlar yetişen yaz ayları nilüferlerin çiçek açtığı bir göl kenarı kadar dingin ve tutunabileceğin toprak parçasına bir o kadar yakın… Sen hem toprağı hem suyu arzulayan kararsız bir rüzgâr.

Bense derin mavilerin dalgalara yakın toprağa uzak asudeliğinde, yalnız sen de karar kılmış ve bir toprak parçasına bağlı kalmadan sende kaybolmaya vakfolmuş…

sıcak ekmek kokusu

lavinya76 | 07 July 2010 10:57

Ne zaman bir ekmek fırının önünden geçsem sıcak ekmek kokusu çocukluğuma alır götürür beni. Gözlerimde eski günlerin anısını taşıyan bir dizi siyah beyaz fotoğraf karesi kalır. Minicik avuçlarımda ısıttığım bozuk paranın karşılığında sımsıcak ekmeğin köşesinden koparıp ısırışımdır o koku…

Ekmek fırının yanı başında bekleyen yoksulluğun kirli elbiseleri düşer usuma. Bir dilencinin yalvarışını yıkar omuzlarıma bir dilim ekmek için.

Küçük botlarımın karda bıraktığı izlerin üşümesine inatla yürürüm aynı yolu. Hala bilirim ki taze ekmek sabaha katılan keyiften öte mutluluğun zihnimdeki imajıdır.
Apartman merdivenlerini tırmanırken yaşlı komşumuzun çoktan kalkıp ocakta kaynatmaya başladığı ayva reçelinin tarçınla buluşma serüvenidir o koku…

Martı kanadında rüzgar taşıyan adam: HASRET GÜLTEKİN

lavinya76 | 30 June 2010 13:42

Sivas katliamında hayatını kaybettiğinde henüz 22 yaşındaydı. Geride gözü yaşlı bir eş, doğmadan yetim kalmış bir bebek, emek verdiği türküler ve Hasret’i her an yüreğinde duyacak dostları kaldı.

İki iki buçuk yaşlarındaydı ailesi İstanbul’a taşındığında. Evlerinin kömürlüğündeki yaşlanmış bağlamanın tellerine dokunmak için sık sık inerdi karanlık mahzene. Birkaç kez o bağlamayı alıp eve çıkarmak istese de minik kolları taşıyamadı. Bir gün annesine sordu:

_ Bunu eve çıkaralım mı?

Sonraki bağlama macerası nasıldı pek bilmiyoruz. Bağlamayla oynadı mı yoksa bir iki bakıp attı mı bir köşeye? Bağlamayı kömürlükten eve taşıdıklarında dört, dört buçuk yaşlarındaydı.

Hasret Gültekin 1 Mayıs 1971 de Sivas’ın İmranlı ilçesine bağlı Han köyünde dünyaya geldi. Süleyman ve Hacıhanım Gültekin’in üçüncü evladı. Sahne tozunu içine dolu dolu çektiğinde henüz 11 yaşındaydı. Haylaz bir öğrenci sayılmazdı ama Kadıköy Anadolu Lisesi ikinci sınıftayken okulu bıraktı. Okula gidiyorum diyerek kaçamak ziyaretler yaptığı “Deli Derviş” tarzının yaratıcısı ve ustası Haydar Acar’ın yanında alıyordu soluğu. Önceleri hafta sonları yaptığı ziyaretler yetiyordu ona ama bağlama aşkı yüreğinde alev alev yanmaya başlayınca okulu terk edip tüm vaktini ustanın yanında geçirmeye başladı.

Gelincik

lavinya76 | 26 June 2010 14:28

……..

Mevsimin değişmeye, kırların yeşermeye başladığı bir zaman mıydı hayatıma aniden girişin ?

Tüm kapıları sıkı sıkı kapattığım, kimse açamasın diye sırtımı kapıya yasladığım çocukça masumiyetin senin önünde boynu bükük kalışıydı belki o günler…

Çocuk muyduk daha? Büyümeye aceleci koşturmalarımız vardı… Her gün yeni bir dal, yeni bir tomurcuk hevesinde sarıldıkça toprağa bilmiyorduk henüz ne kadar çabuk büyürsek o kadar erken solacağımızı…

Bir de böyle deneyin

lavinya76 | 23 June 2010 11:17

Çay ve kahve kültürümüzün vazgeçilmezi. Bir çayımı içmeden bırakmam da deriz, bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var da..

Her ne kadar çaya, kahveye tat katan beraberinde yapılan sohbet olsa da her ikisini de yalnızken bile büyük bir keyifle içebilenlerdenim.

Kahvenizi nasıl alırsınız? sorusunun son günlerdeki yanıtlardan biri: sakızlı olsun.

Pek çok meşhur cafenin kahve çeşitlerine eklediği yeni lezzetlerden biri olmasının yanı sıra bazı markaların damla sakızlı Türk kahvesi çeşidi raflarda yerini almış durumda..

yüreğinin götürdüğü yere gitti…

lavinya76 | 20 June 2010 11:02

Ne zaman anne diyecek olsam aynı anda babam düşer aklıma… Ne zaman annemi aramak için bir hamlede bulunsa işaret parmağım geri kalanlar uzanır istemsizce babamın numarasına… Aramam, arayamam…

Herkes özel numaradan ayrıldığı sevgilisini arar birkaç saniye sesini duymak için, bense babamı… söyleyecek önemli bir şeyim yoksa konuşmam, konuşamam….

İçimi kaplayan duman sağanak yağışlara dönüşür de bir türlü güneş açmaz ruhumda…
Ben kendi güneşimi doğuramam…

hesapta olmayan bir yağmur yazısı…

lavinya76 | 19 June 2010 12:19

Yaşadığım kentte yağmur yağıyor sevgilim… Gecikmiş bir bahar yağmuru ya da yağmur toplayan bulutların çocukça şımarıklığı, üstümüze hüzün gibi düşenler…

Aynı yatakta uyuyup aynı düşe dalamayan bedenlerimizin tedirgin sevişmeleri düşüyor cama. Başka bir evin nikotin kokan kirli duvarlarında uğurluyorsun geçmişi yağmuru bir şarkıya katık ederek…

Bildiğim duvarların, izbe sokakların ardında yokluğuna bir şeyler katarak büyüyor acım halka halka.

çamurdan kamyon

lavinya76 | 17 June 2010 09:39

Güneşin en tepeye çıkıp ortalığın sessizliğe gömüldüğü vakitlerdi. Köpek bile ne gelip geçeni ne başka bir şeyi umursamıyor badem ağacının kupkuru toprağa düşen gölgesinde şekerleme yapıyordu.

Çamura belenmiş minik parmaklarına bakarak yaşını hesaplamaya çalıştı. “Hani bana parmağına” gelmeden bitirmişti saymayı. Başını sola doğru hafifçe devirip, büktü boynunu. Daha çok vardı okula başlama yaşına.
Köpeğin uzandığı ağacın gölgesine o da oturdu. Ay çekirdeğini kemirmeye çalışan kuşlara bir taş fırlattı… Git şurdan pis kuş, o bizim yeme onu!

TÜRKÜLERİN ÖZ BABASI: HACI TAŞAN

lavinya76 | 14 June 2010 14:19

Hacı Taşan
Hacı Taşan

Allı turnam bizim ele varırsan
Şeker söyle kaymak söyle bal söyle…

Türkü severlerin çoğunun bildiği bir isim Hacı Taşan. Benim bu zat ile olmasa da bu isimle tanışıklığım çocukluk yıllarıma denk gelir. Oturma odasının en görkemli yerini kaplayan o zamanın popüler şimdilerin nostaljik radyoları sabah uyanır uyanmaz açılır, radyodan çalan türkülere, şarkılara mavi bir muhabbet kuşu tüm gücüyle eşlik ederdi.

TRT radyoları türküleri anons ederken her daim o türküyü derleyeni ya da kaynak kişiyi anmadan geçmezdi. O yüzden sık sık duyduğumuz bir anonstu “ Sırada Hacı Taşan’dan alınan bir Keskin türküsü var”.

Severek dinlediğimiz türküleri kim derlemiş, kim toplamış umurumda olmadığından ancak şimdilerde hayatı ve eserlerimi dikkatimi çekti bu ustanın.

Orta Anadolu Abdal-Aşiret müziğinin en önemli temsilcisi kabul edilen Hacı Taşan 1930 yılında Hacıali Obası’nda (Hacelobası) dünyaya gelir. Aslen Kırtıllar köyündendir. Büyük usta Neşet Ertaş’la aynı köyde doğmuş olması ilahi bir tevafuk olarak nitelendirilebilir. Bu garip ve fakir köyün halkı olan abdallar, çoğunlukla düğünlerde köçeklik yapar, saz çalıp türkü söyleyerek halkı eğlendirir.