teşekkür ederim, devamı sancı aşaması yürek kaldırmazdı, burada bitmesi gerekiyordu.her insanın kendi sancısı kendine büyüktür,ağır gelir, sancı çeke çeke büyür olgunlaşırız.sancının en güzeli ise annelik sancısı sanırım bundan daha güzel somut bir sancı düşünemiyorum.
elbet gelecek beklenen gün ve o gün sancıları ile bir hayat doğacak, başka bir can acı çekip ağlayacak.ne denir buna?gerçek bu işte.yüreğine ve kalemine sağlık.yaz sen yaz, yazdıkça kanatır.
Gittiğin ilk gün nasıl dökülüyorduysa gözyaşlarım, aynı şekilde dökülüyor hala…”yapma böyle diyorum;Ama dinlemiyor, sürekli ağlıyor.Dışarıda sağanak yağmur, omuzun yerine ıslak camlara yaslıyorum başımı. Adını yazarken buğulu camlara, hep o cümle tekrarlanıyor aklımın en ücra köşelerinde; “O kadar özlemimsin ki yüreğimde, boğuluyorum sensizlikte senle” hani benim için kurduğun o eşsiz cümle..Akşam oldu şehrimde, penceremde kuşlar göründü. Bir yaşlı hayal gözlerimde, gözlerimi yaşlar bürüdü. Çilem dolmuyor, giden dönmüyor, çalan olmuyor kapımı. Ağlamaktan kurudu gözlerim, ağlıyorum.. neydim, ne haldeyim. Hatırlarsan bıraktığın yerdeyim, hala sevdalınım, bela sevdan varya. Yağmur yağarken hem bu şarkıyı dinlemek hem de ağlamak ne zor oluyormuş. İnsanın boğazında koca bir yumruk varken nefes almak daha bir acı geliyor sanki…Bende ne değişti.. kim bu yabancı? Ben kimdim, nasıl bir hayatım vardı, nasıl yaşardım, kimlerle vakit geçirir, nelerden mutlu olurdum. Neydi beni hayata bağlayan nedenler, kimlerdi tüm zamanlarımı dolduranlar ki şimdi bu kadar yalnızım, yapayalnız.. Beynimde sürekli dans eden o karabasan düşünceler, huzursuz rüyalar. Neler değişti hayatımda, ne beni bu denli mutsuz kılan. Güldürecek ve kızdıracak çok şey sırlayabilirim ardı ardına. Kafamdaki yalnızlık kavramı tamamen değişiyor, bunu söylemeliyim. Üzmek istemem kimseleri ama gerçekten çok yalnız kaldım senden sonra.Bana bakanlar gözlerimdeki tenhalıkta ve ellerimin iki yana düşen çaresizliğinde gerçekten yalnız bir insan görüyorlar. Herkesin istediği eski ben, hatırlamıyorum ki vereyim onlara eski beni. Bu dalıp gitmeler, bu iç çekişler..İnsan böyle bir gerçek karşısında öyle çaresiz kalıyor ki… işte uzaklaşmaları da bu benliğinden.Belki geç bulmuşluğumuzdandı ve belki bu yüzden çok kıymetliydik birbirimize. Bu hayat şimdi nasıl geçecek?Yanıtını bilmiyorum…Bildiğim tek şey; dünya üzerindeki hiçbir şey senin yerini tutmayacak…Ayrılık mı daha acı, ölüm mü? Hangisinin acısı acaba daha derin. Bunu düşünüyorum son günlerde sık sık. Bir yerlerde nefes aldığını biliyorsun. Hayalin geldi yine karşıma, saat 00:25 gözüm ilişti sağ alt tarafa, haydi şimdi gel.. Bazen keşke diyorum, keşke yine gelse. Keşke bana bıktım senden kaprislerinden dese, bitsin artık dese ama gelse. Kavuşmayı bu denli mi özler insan o hırçın kavgalar sonrası, sarılmayı bu kadar mı ister. Neden böyle oluyor, neden kural böyle? Kim yazan bu kuralları?Neden içimde birileri sürekli çatışma halinde, neden bu kadar dağınık her şey, neden birinin sorduğunu diğeri cevaplamakta bu kadar aciz?Bu soruya da yanıtım yok elbette.Günah çıkartıyorum bu gece sana Allah’ım, beni affet. Söylediklerimden dolayı affet, insani öfkeme yenik düştüğüm için beni bağışla. Zoruma giden şeyleri görmezden gelemediğim, beni sevdiği cümlelerle başkasını sevdiğine isyan ettiğim için, öyle düşünmediğim halde, kızgınlıkla söylediklerim içinde beni bağışla, yüreğimdeki çocuk saflığını alma.Şimdi sorsalar bana, kimdir yalnız insan, nedir ayrılık diye.. hafif bir tebessüm ederim önce;Her giden aynı gitmiyor ne yazık ki. Her yolcu eden de aynı olmuyor. Sarılıp ağlayacağım hatıraların bile hatırı yok artık.Sonbahar başladı şehrimde.Her şey bildiğin gibi… Yalnızlıkla baş etmeyi öğrenebilen yok
Manidar bir eser olmuş, öncelikle tebrik ederim.Halim perişan derken sancı anını vurgulayarak etkili bir giriş yakalamışsınız.Meşime-i şebten yani karanlığın bitiminden umutlu ama sancısı çok ağır bir çile boyutu.Bir doğumu izlemek bu kadar sancılı oluyor işte! …Ne çığlıklara gecedir dört duvarımız, bezen o çığlığın sesini sadece satırlarda okuruz.Gün doğacak elbet ama her sancının izi kalır ruhumuz onu silemez, o sancı ile olgunlaşıp meyve verene kadar…
monoress2 DİYOR Kİ, (12 Ağustos 2008 05:09)Manidar bir eser olmuş, öncelikle tebrik ederim.Halim perişan derken sancı anını vurgulayarak etkili bir giriş yakalamışsınız.Meşime-i şebten yani karanlığın bitiminden umutlu ama sancısı çok ağır bir çile boyutu.Bir doğumu izlemek bu kadar sancılı oluyor işte! …Ne çığlıklara gecedir dört duvarımız, bezen o çığlığın sesini sadece satırlarda okuruz.Gün doğacak elbet ama her sancının izi kalır ruhumuz onu silemez, o sancı ile olgunlaşıp meyve verene kadar…
aynen katılıyorum, iyi ifade etmişsiniz.az sözle çok şey anlatında insanın belliğine çivi gibi kazınıyor.
Ne çığlıklara gecedir dört duvarımız, bazen o çığlığın sesini sadece satırlarda okuruz.Gün doğacak elbet ama her sancının izi kalır ruhumuz onu silemez, o sancı ile olgunlaşıp meyve verene kadar…
Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız.Tamam
yorumlar
resim cok enteresan, yazı da oyle, sen de oyle:))
:))
Çok kısa ve öz olmuşHatta bitiş mısrasıyla dehşete düştüm, neden devamı yok diyeGraftoncun tebrikler
yüreğine sağlık, umudu yitirmek en büyük sancı olsa gerek.
teşekkür ederim, devamı sancı aşaması yürek kaldırmazdı, burada bitmesi gerekiyordu.her insanın kendi sancısı kendine büyüktür,ağır gelir, sancı çeke çeke büyür olgunlaşırız.sancının en güzeli ise annelik sancısı sanırım bundan daha güzel somut bir sancı düşünemiyorum.
“kendi yazdıklarım” arasında başlığı göremiyorum teknik bir sorun var sanırım.
güzel yazmışınız tebrikler.
teşekkür ederim.
ellerine sağlık, beğendim.
teşekkür ederim, sağolun.
ufakufak nerdesiniz ?
çok yoğun…
biter tüm çekilen acılar, gün gibi o da sona erer.sancısı kalır bizde, yürekte…yüreğine sağlık.
her doğum sancılıdır, sancı geceyse eğer; gecesiz sabaha ulaşılmaz…gece uzun ve yorucu..yüreğine sağlık,tebrik ederim.
sancılara gece, günler…
elbet gelecek beklenen gün ve o gün sancıları ile bir hayat doğacak, başka bir can acı çekip ağlayacak.ne denir buna?gerçek bu işte.yüreğine ve kalemine sağlık.yaz sen yaz, yazdıkça kanatır.
sancısız doğum olmaz, yüreğine sağlık.hüzünlendim, çektiğim sancıları hatırladım.
Darmaduman oldum, sancı bastı bulutlu yüreğimi…Yüreğine sağlık GRAFTONCUN.yazdıkların bölümünde bu başlığı bende göremiyorum.
çok beğendim, tebrikler.
bir ay doğar ilk akşamdan gecedenne edem geceden dizelerini anımsattın.yüreğine sağlık ama efkar yaptın…
tebrikler, içeriden, içten olmuş.
Aldım, kabul ettimYine deHecelerini aradımBulamadığım daİseMahzunlaştım…
susarak özlüyorum…sancının ardındaki o sabahı..
tahammül sınırları hat safhaya geldiğinde diner sancı.
neler doğmaz ki?
Gittiğin ilk gün nasıl dökülüyorduysa gözyaşlarım, aynı şekilde dökülüyor hala…”yapma böyle diyorum;Ama dinlemiyor, sürekli ağlıyor.Dışarıda sağanak yağmur, omuzun yerine ıslak camlara yaslıyorum başımı. Adını yazarken buğulu camlara, hep o cümle tekrarlanıyor aklımın en ücra köşelerinde; “O kadar özlemimsin ki yüreğimde, boğuluyorum sensizlikte senle” hani benim için kurduğun o eşsiz cümle..Akşam oldu şehrimde, penceremde kuşlar göründü. Bir yaşlı hayal gözlerimde, gözlerimi yaşlar bürüdü. Çilem dolmuyor, giden dönmüyor, çalan olmuyor kapımı. Ağlamaktan kurudu gözlerim, ağlıyorum.. neydim, ne haldeyim. Hatırlarsan bıraktığın yerdeyim, hala sevdalınım, bela sevdan varya. Yağmur yağarken hem bu şarkıyı dinlemek hem de ağlamak ne zor oluyormuş. İnsanın boğazında koca bir yumruk varken nefes almak daha bir acı geliyor sanki…Bende ne değişti.. kim bu yabancı? Ben kimdim, nasıl bir hayatım vardı, nasıl yaşardım, kimlerle vakit geçirir, nelerden mutlu olurdum. Neydi beni hayata bağlayan nedenler, kimlerdi tüm zamanlarımı dolduranlar ki şimdi bu kadar yalnızım, yapayalnız.. Beynimde sürekli dans eden o karabasan düşünceler, huzursuz rüyalar. Neler değişti hayatımda, ne beni bu denli mutsuz kılan. Güldürecek ve kızdıracak çok şey sırlayabilirim ardı ardına. Kafamdaki yalnızlık kavramı tamamen değişiyor, bunu söylemeliyim. Üzmek istemem kimseleri ama gerçekten çok yalnız kaldım senden sonra.Bana bakanlar gözlerimdeki tenhalıkta ve ellerimin iki yana düşen çaresizliğinde gerçekten yalnız bir insan görüyorlar. Herkesin istediği eski ben, hatırlamıyorum ki vereyim onlara eski beni. Bu dalıp gitmeler, bu iç çekişler..İnsan böyle bir gerçek karşısında öyle çaresiz kalıyor ki… işte uzaklaşmaları da bu benliğinden.Belki geç bulmuşluğumuzdandı ve belki bu yüzden çok kıymetliydik birbirimize. Bu hayat şimdi nasıl geçecek?Yanıtını bilmiyorum…Bildiğim tek şey; dünya üzerindeki hiçbir şey senin yerini tutmayacak…Ayrılık mı daha acı, ölüm mü? Hangisinin acısı acaba daha derin. Bunu düşünüyorum son günlerde sık sık. Bir yerlerde nefes aldığını biliyorsun. Hayalin geldi yine karşıma, saat 00:25 gözüm ilişti sağ alt tarafa, haydi şimdi gel.. Bazen keşke diyorum, keşke yine gelse. Keşke bana bıktım senden kaprislerinden dese, bitsin artık dese ama gelse. Kavuşmayı bu denli mi özler insan o hırçın kavgalar sonrası, sarılmayı bu kadar mı ister. Neden böyle oluyor, neden kural böyle? Kim yazan bu kuralları?Neden içimde birileri sürekli çatışma halinde, neden bu kadar dağınık her şey, neden birinin sorduğunu diğeri cevaplamakta bu kadar aciz?Bu soruya da yanıtım yok elbette.Günah çıkartıyorum bu gece sana Allah’ım, beni affet. Söylediklerimden dolayı affet, insani öfkeme yenik düştüğüm için beni bağışla. Zoruma giden şeyleri görmezden gelemediğim, beni sevdiği cümlelerle başkasını sevdiğine isyan ettiğim için, öyle düşünmediğim halde, kızgınlıkla söylediklerim içinde beni bağışla, yüreğimdeki çocuk saflığını alma.Şimdi sorsalar bana, kimdir yalnız insan, nedir ayrılık diye.. hafif bir tebessüm ederim önce;Her giden aynı gitmiyor ne yazık ki. Her yolcu eden de aynı olmuyor. Sarılıp ağlayacağım hatıraların bile hatırı yok artık.Sonbahar başladı şehrimde.Her şey bildiğin gibi… Yalnızlıkla baş etmeyi öğrenebilen yok
süpersiniz..
Estağfurullah, teşekkür ederim, beğenmenize sevindim.
ne sancısı biter hayatın ne de doğumu…
Manidar bir eser olmuş, öncelikle tebrik ederim.Halim perişan derken sancı anını vurgulayarak etkili bir giriş yakalamışsınız.Meşime-i şebten yani karanlığın bitiminden umutlu ama sancısı çok ağır bir çile boyutu.Bir doğumu izlemek bu kadar sancılı oluyor işte! …Ne çığlıklara gecedir dört duvarımız, bezen o çığlığın sesini sadece satırlarda okuruz.Gün doğacak elbet ama her sancının izi kalır ruhumuz onu silemez, o sancı ile olgunlaşıp meyve verene kadar…
aynen katılıyorum, iyi ifade etmişsiniz.az sözle çok şey anlatında insanın belliğine çivi gibi kazınıyor.
o meyve oluşana kadar da anamız ağlar zaten.