bildirgec.org

gün hakkında tüm yazılar

bölüm 2: ve gün başlıyor…

uyusuk kedi | 13 January 2012 09:51

tamam…bütün bunları biyerlere yazdıktan sonra yazdıklarımı da biyerlere saklamam gerek. e bu eve de saklayamayacağıma göre… boşversem iyi olacak.
bugün biraz daha uzaklara gitmeye karar verdim… ne bileyim, bu mahalleden biraz daha uzaklaşıp ağaçlık bir yerlere gideyim. hatta bugün aramaktan vazgeçip biraz keyif yapayım… zaten ne aramam gerektiğinide bilmiyorum ya. geçenlerde prensin telefonda arkadaşlarına bahsettiği ormanlık bir alan vardı, buraya da yakın. oraya gitsem… ya düşünme fazla kızım, hadi çık kapıdan… üstünü değiştirmek, süslenmek gibi dertlerin yok nasılsa. yanlız anlamadığım hala nasıl karnım acıkabiliyor…???yani saçmalığın daniskası bu,seni kimse görmüyor, sen kimseye dokunmuyorsun (tamam bunu hiç denemediğim için böyle), ama uyuyorsun ve acıkıyorsun… şimdiye kadar yediğim şeyleri düşününce… kesin yediklerimin nereye gittiğini merak edenler şaşkına dönüyorlardır.
aaaaayyy… çıkmalıyım artık… sıkıldım evden…
…………………………..
evet… orman… ağaçlar, kuşlar, insanların bıraktığı çöpler (harika)… bu kadar zaman neden buraya gelmedim acaba? ahh gerçekten çok güzel. işin güzel yanı, kaybolmak gibi bir derdim de yok. yada yaralanmak gibi bir derdm.. yoksa var mı? yani şimdiye kadar yaralanmama sebep olacak birşey başıma gelmedi, benim de bunu öğrenmek için kendimi yaralamaya çalışmak gibi bir derdim yok. ozaman umuyorum ki yaralanmıyorumdur. hahah gerçekten çok kötü olmasına rağmen acaip komik bir durum bu… neredeyse 45dakikadır geziyorum.. ahh hava ne kadar harika. insanın içini rahatlatıyor. biraz oturacak bir yer bulsam…mmm… burası güzel, güneş direk olarak gelmiyor ama tamamen gölge de değil. ve en güzeli yeşil otlarla kaplı. dolaşmaktan yorulmuşum biraz. yorulmuşum… yorulmak… yorulduğuma göre hissediyorum ve hala bir vücudum var demektir. yani yaşıyor muyum? yok, yaşamıyorsam neden hissediyorum böyle şeyleri.. oofff tamam tamam şimdi bunları düşünmenin sırası değil. zaten daha önce de düşündüm de noldu, kafayı yiyordum az daha. şimdi keyif zamanı… mmm, evet hava harika. güneş dalların ve yapraklarım arasında süzülüyor. etrafta garip bir ama çok hoş bir koku var. öyle çok sıcak falan da değil. kollarımı ve bacaklarımı da uzattım. sanki bütün yorgunluk vücudumdan yavaşça emiliyor gibi. uykum da geliyor. esnemeye de başladım. haha galiba biraz uyuyacağım burda. zaten gözlerim, beni dinlemeden kapanıyor. uykulu haldeyken etraf daha farklı sanki. dalların renkleri daha açık kahve, yapraklar daha canlı yeşil ve parlak. hatta orada biri var galiba… evet, ormanda dolaşmaya çıkan tek ben değilim galiba. hava güzel olunca herkes dışarı çıkmış. yaklaşıyor bu tarafa doğru. aman boşver, zaten benim farkıma bile varmayacak… ve geliyorum uyku 8)
………….

Güne Zinde Başlamanın Altı Altın Kuralı

oguzkilic | 12 January 2012 16:44

Günümüz problemlerinden olan güne zinde başlamak; uygulayacağımız birkaç basit uygulama ile en aza indirgeyip sabah erken kalkıp zorlanmadan işe, okula vs. gitmek zorunda olan arkadaşlarımız için önemli bir yazı olacağını düşünüyorum. Lafı fazla uzatmadan yapmamız gerekenleri aşağıya sıralamak istiyorum.

  • Öncelikle yatmadan önce perdelerinizi yada panjurlarınızı yarım açık bırakmalısınız ki sabah içeri güneş ışığı girsin. Böylelikle güneş ışınları beyninize iletiler göndererek melatonin ve adrenalin hormonlarının salgısını tetikleyecektir. Bu sayede fiziksel olarak zaten kalkmaya hazır yarı dinç bir şekilde olacaksınız
  • Sabahları ayılmak için kahve yerine bir yeşil elma tüketmeniz sizin için daha sağlıklı olacaktır. Bilindiği üzere bir yeşil elma bir fincan kahveden daha fazla uyku açmaktadır.
  • Egzersiz yapın. Sabah kalktığınızda pencerenizi açıp kollarınızı yukarıya kaldırarak gerinin. Ayaklarınızı ve kollarınızı gererek kan dolaşımını arttırabilirsiniz.
  • Stresten uzak durun. Sabah ne yapacağınızı, ne giyip ne yiyeceğinizi akşamdan planlarsanız sabah stresten uzak durmuş olursunuz
  • Dişlerinizi fırçalayın. Bütün gece bakterilere ev sahipliği yapan dişlerinizi sabahları 1 dakikanızı ayırıp fırçalamak sizi güne başlarken daha iyi hissetmenize yardımcı olacaktır.
  • Az miktarda şekerleme tüketin. Sabahları tüketeceğiniz az miktarda şekerleme sizin daha mutlu hissetmenizi sağlayacaktır.

BUGÜN

il mare | 17 April 2011 20:34

Bir yazı okudum şimdi…
Aşk diyor; git, kaç, sev. Gözümü kapadığımda huzur geldi önüme, aşkı huzura indirgedim, yazılan ne varsa değersizledim.

Biri yorum yapmış şarkıcı kadının sesi çok güzel diye; bir durdum baktım, güzeldi, etkileyici, hissettirici…Daha önce durup da kadının sesinin gerçekten güzel olduğunu düşünmedim ama, o söyledi de , öyle anladım; şarkıyı dinlemeyi analize çevirdim.

Türkçe öğret dedi biri bana, bir cümle söyledim: Denizi seyretmeyi özledim
Sormasa bilmezdim belki; bilirdim ama gözüm uzaklara dalıp bir İstanbul şarkısı dinlediğimde sadece; özlemimin an’ıma meskenliğini bilmezdim.

Bilmek İstiyorum !!!

Cali Kusu | 15 February 2011 10:41

Kuşların ağladığında neden öldüğünü bilmek istiyorum. Gözyaşının gücü öldürmeye yeter mi? ya da bir damla yaş için ölmeye değer mi?Köpeklerin neden bukadar sadık olduğunu bilmek istiyorum. Değer bilmeyen insanlara böylesi sadık varlıklar neden veriliyor? Sadakatin anlamını bilmeyenlere sadık dost lazım mıdır?

Eskiden !

Cali Kusu | 13 February 2011 17:06

Eskiden güzel günler vardı,
güneşi tam gecesi tam. Eskiden sabahları güneş güzel doğardı. Birde akamüstüleri güneş batarken geceyi beklemek vardı… Ne güzeldi, eskiden güzellik vardı. Nasıl desem huzur vardı işte. İnsanlar mutluydu, gülüyordu. Hani her köşede ağlayan birileri yoktu en azından. Köşe kapmaca oynar gibi, dörtnala kaçar gibi geçerdi günler…

Eskiden zaman vardı,
Zamansızlığa inat saatlerce gülüp oynamak vardı. Ne bileyim işte geçerdi zaman. Böyle tıkanıp kalmazdı, işkcence çeker gibi saatlere bakmazdım. Nefes bile almıyorum saate baktığım kadar. Halbuki eskiden saat bile yoktu. Oda neymişki sabah çıkardım sokağa, güneş doğunca yani. Baktım akşam oluyor, güneşin gözlerini kapattığı an damlardım eve. Eskiden sokaklar vardı, insanı iki döşemelik taşa sığdıran kaldırımlar değil…

?:) – 2

Cali Kusu | 12 February 2011 15:27

Ben Şair olsaydım Eğer Sana Öyle bir Şiir yazardım ki Sevgili, Harflerine Asardın Kendini !!!

G ün geçer de akşam olursa,
İ lk akşam gibi sabaha kalırsa,
D ünden kalan yarınlardaysa,
E llerimde yetim kalan birileri varsa,
S ilemediklerimi karalamak varsa,
İ llede o deyip yırtınıp ağlamaksa
M aden gibi dert var demektir…

G üneşsiz bir sabahdaysan,
E eğerlerin keşkeleriysen,
L eylek kadar uzun,
D emir kadar katıysan,
İ şin yaş demektir…

Gün Biterken Gece Başlarken

Chat Noir 1 | 31 January 2011 15:19

Gece olup hava karardığında güneş dünyanın bir başka yerini aydınlatmaya gittiğinde farklı hissettiğinizi fark ettiniz mi? Güneşin batış anı zaten kendi içinde izlenesi bir sanat gösterisi. Güneş sarıdan turuncuya dönerken bulutların üstünde yer yer pembe ile morun ahenkle dans ettiği görsel bir şölen izletiyor bize. Turuncu bir ışık kütlesi halinde gözden kaybolmak üzereyken ise bazen belli belirsiz bir kızıllık.Bulutlarsa her an başka bir şekle bürünüyorlar sanki bizim için. Her gün güneş bizim için bu kadar güzel batıyor sanki. Sarı saçlarını toplayıp özlendiği yere gidiyor.Biraz da onları ısıtıyor,gülümsetiyor.

Rüya ile Gerçek Arası

ibocu | 06 January 2011 11:12

Felsefeye göre bir mantık vardır.Düşünüyorum o zaman varım.Düşünün adam varım demekse o zaman karmaşık bi durum ortaya çıkabilir.Nasıl mı?Hemen anlatıyım. Bir insan düşünüyorum öyleyse ben varım.düşündüğüm insan beni düşünüyor,o zaman ben düş benim düşünüpte beni düşünen adam gerçek oluyor.ben o zaman bir rüyada oluyorum.

Zamanda Yolculuk 2

ibocu | 06 January 2011 09:54

Hiç düşündünüz mü gelecekte mi? Geçmişte mi yaşıyoruz? Şimdide miyiz yoksa? Bana göre aslına gelecek ve geçmişi yaşıyoruz ama şimdi asla olamayacak biz ışığın nesnelere çarparak gözümüze gelmesiyle nereye bakarsak geçmişi görüyoruz.

ben mi ağırım kurşun gibi, yoksa mermi gibi mi sözler?

scapegoat35 | 05 January 2011 16:50

günlerdir dalgın dalgın geziyorum.

neden birisine yardım ettikten sonra, yardım ettiği kişiyi ezer ki insan? ya da yaptığı iyiliğin yükünü hissettirir? o zaman bu iyilik olur mu ki?
olmaz olsun dedirtmez mi insana? al diyetini deyiverip kolunu kesesi gelmez mi insanın?