İngiltere’de başlayıp tüm dünyaya yayılan Endüstri Devrimi 18 ve 19. yüzyılın dönüm noktalarından biri. Devrim, seri üretime imkân sağlayan buhar gücünün keşfi ile başladı. Ve toplum hiç olmadığı kadar değişti. İlk olarak işverenlerin gücü arttı ki bu bir işçi sınıfının oluşmasına yol açtı. İşçi ve işveren arasındaki açık büyüdü de büyüdü. Bu değişiklikler ilk önce İngiltere’de, daha sonra da devrimin etkisi altına giren tüm ülkelerde toplumsal değişikliklerin oluşmasına yol açtı. Bunlardan en önemlileri çocuk işçi sayısının muazzam bir şekilde artması, evde yaşam ve çevre koşullarının değişmesi ve sendikaların kurularak işçilerin işverenlere karşı bir araya gelmesi olarak sıralanabilir.

Devrimin en önemli sonuçlarından birisi çocuk işçilerinin sayısının muazzam bir şekilde artmasıydı. Aslında, çocuklar 17. yüzyılda, fakir ailelerin çocukların da desteği olmadan geçinemeyeceği düşüncesiyle çalıştırılmaya başlamıştı*. Buhar gücünün makinelerde kullanılmaya başlamasıyla çocuk işçi alımı bir hayli popüler oldu. İlk olarak pamuk fabrikalarında çalıştırılan çocuklar, daha sonra madenlere kolayca sığabildikleri için maden işçisi olarak çalışmaya başladılar. Çocuk çalıştırmak elbette ki çok ‘ekonomik’ti; çocuklara çok daha az maaş ödeniyordu(1/10 kadar) ve günde 16 saate varan çalışma saatleri olabiliyordu*.

madende çalışan bir çocuk işçi
madende çalışan bir çocuk işçi

Bu zalimliğin kurbanı zavallı çocuklarsa ne okula gidebiliyor ne de sosyal aktivitelere katılabiliyorlardı. Hele madenlerde çalışan şanssız çocukların hayatları 25 yıl kadar kısaydı.Ev ve çevre koşulları da Endüstri Devrimi’nin önemli sonuçlarından biriydi. Bu dönemde yeni fabrikalar kuruldu ve köylerden kente iş bulma sevdasıyla gelen göçmenler şehirlerin nüfusunu artırdı. Tarihte ilk defa, işçiler için şehir yaşamı başlamış oldu. Şehirlerin nüfusları arttı da arttı, bazı şehirlerde dörde katladı. Nüfusta bu denli artış ev ve çevre koşullarında da zorlukları beraberinde getirdi. İlk olarak, herkes için yeterli bina yoktu, fakat daha fazla bina için para da yoktu. Bu yüzden, insanlar evlerini ve hatta yataklarını paylaşmak zorunda kaldılar. 1842’de yapılan bir sayıma bakacak olursak; Preston’ da 422 evde yaşayan 2400 insan vardı. Her evde 5- 68 arası insan yaşıyordu ve her yatakta 2- 8 arası insan yatıyordu! Bu kadar kalabalık evlerde yaşamanın yanı sıra, bu insanların çeşme suyu ya da tuvaletleri de yoktu. Yani sağlıkları risk altındaydı. Tuvaletler çevredeki herkes tarafından paylaşılmaktaydı, üstelik temizliği de her zaman ihmal ediliyordu. Tahmin edilebileceği gibi bu ortam kolera gibi hastalıkların oluşması ve yayılması için çok elverişliydi. Nitekim öyle de oldu.

kolera
kolera

Özellikle bebek ölümleri çok yüksekti. Fakat herkes için durum böyle değildi. Eğitimli ve iyi maaş alanlar -örneğin avukatlar ve doktorlar- biraz daha iyi evlerde yaşasalar da aynı çevreyi paylaşıyorlardı. Üst sınıfın zengin ailelerine gelince, onlar zaten büyük köşklerde, bazen şatolarda yaşamaya alışkınlardı.Devrimin üçüncü önemli etkisi de, yeni bir işçi sınıfının oluşmasıyla -işçilerin birlikler kurmaya başlamalarıydı. 1824’teki bir yasa onlara birlikler- sendikalar kurma hakkını vermişti. Fakat bu konuda başarılı oldukları söylenemez. 1824’teki yasayla birlikte, sendikalar yaygınlaşmaya başladı. İstekleri maaşın sabit olması ve kâr arttıkça maaşların da buna göre düzenlenmesi idi. Eğer bu istekleri işveren tarafından reddedilirse grev yapacaklardı. Fakat grev kırıcıların sayısı hayli yüksek olduğu için bu yöntem çoğu zaman işlemedi. Sendika üyeleri bu grev kırıcıları (knobsticks) her ne kadar tartakladıysa ve korkuttuysa da fabrikalar bir şekilde üretime devam ettiler. O zaman bu sendikalı işçiler başarılı olmayacaklarını bile bile yine de işlerini riske atıyorlardı? Engels’e göre kendileri bu kadar sert koşullara karşı bir şekilde protesto etme ihtiyacı duyuyorlardı. Belki de hiçbir şeyin değişmeyeceğini biliyorlardı; ama yine de bu zulme karşı bir şeyler yaptılar.Endüstri Devrimi 19. yüzyılda yeni bir toplum yarattı. Burjuva işçilerin haklarını suiistimal ederek güç kazandı ve asillerin yanında yer almaya başladı. Bu nedenle, işçi sınıfı çok acı çekti. Çocuklarını çalıştırmak zorunda kaldılar, kötü ev ve çevre koşullarında hayatlarını -sürdürebildikleri yere kadar- sürdürdüler. Böyle bir hayata isyan etmek istediler, başta başarılı olamasalar da. Endüstrileşmenin o zamanın İngiltere’sinde yaptığı etki bugün endüstrileşmekte olan birçok ülkede görülüyor. Belirtilmesi önemli olan şeyse şu: Başbakanın ve öncelerden de birçok düşünürün hatalı bir şekilde söylediği gibi bilim ve teknoloji kültürden bağımsız değildir. Her bilimsel ve teknolojik gelişmenin küçük ya da büyük toplumsal değişmelere yol açması kaçınılmazdır. Şu halde “Batı’nın bilim ve teknolojisini alacağımıza ahlaksızlığını aldık.” gibi bir ifade abes ve saçmadır.Yararlanılan KaynaklarDouglas, A. Galbi. Child Labor and the Division of Labor in the Early English Cotton Mills. 1994, sayfa 24-50.
Hopkins, Eric. A Social History of the English Working Classes, 1815-1945. Great Britain, Hodder and Stoughton Ltd, 1979, sayfa 15, 17-32.
Engels, Friedrich. The Condition of the Working Classes in England. First published in Germany, 1845. Published with some revisions in Penguin Classics in 1987, England, sayfa 225-228.